• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUM

4.2. Mektepli Gazetesinde Yer Alan Şiirler

4.2.1. Đçerik Bakımından Şiirler

4.2.1.1. Ele Alınan Konular ve Đşlenen Temalar Bakımından Şiirler

4.2.1.1.1. Çocuk Hayatını Konu Edinen Şiirler

Mektepli gazetesinde yer alan okur şiirlerinden birçoğunda çocuk hayatının konu edildiği görülmektedir. (Bk.32, 39, 47, 53, 71, 90, 100, 109, 124, 115, 149, 155, 165, 178, 183, 203, 210, 240)

Gazetedeki çocuk hayatını konu alan şiirlerde sevinç, neşe temasının hakim olduğu görülmektedir. Çocukların kendini mutlu edecek her unsuru iyi değerlendirip hayatlarını şenlendirmesi gazetedeki şiirlere yansımıştır. 32 ve 183. şiirlerde çocuklar için önemli bir oyuncak olan yoyo ele alınmıştır:

“ YO-YO Makaraya benzeyor.

Kederleri eziyor. Genç ve ihtiyar herkes Yo-yo elde geziyor. Toparlacık boyu var, Şeytanlıktan soyu var. Hali de çok sevimli Çapkının çok huyu var.

Çocuk yaşamıyla ilgili olarak 47. şiirde çocuğun yaramazlığı, 165 numaralı şiirde pilot olma arzusu, 178. şiirde Ali Baba, 210. şiirde de saatin işleyişi şiire konu edilmiştir.

Her gün bütün ellerde Artık hep var bir yo-yo Caddelerde her yerde Hep oynayorlar yo-yo. Fransa’dan çıkarak Dünyaya saldı budak; Boş zamanlarda herkes Mutlaka oynayacak.”

Ankara Lisesi: Đ.E. [S.10, s.:6 (24.11.932)]

“Ali Baba

Dalgalanır şalvarı Yürüyemez yolları Agarmış sakalları Bizim Ali Babanın Viran evlere gider Bizden şikâyet eder Vallahi içi keder Bizim Ali Babanın Lağabı kaba sakaldır Şimdi yaşi doksandır Aklı fikri noksandır Bizim Ali Babanın

Kâinatı dolaşmış Her bucağa ulaşmış Gittikçe kanburlaşmış Sırtı Ali Babanın “

S. Demir [S.90, s.:17, 7.6.934)]

S. Demir, 90. sayıda yayımlanmış olan şiiriyle Ali Baba’nın özelliklerinden bahsetmiştir. Şiirde geçen “Ali Baba”nın gerçek hayattan alınan bir kişi mi, yoksa Binbir Gece Masalları’ndaki “Ali Baba ve Kırk

Haramiler” hikâyesinin kahramanına yapılan bir gönderme mi olduğu kesin

olarak belirlenememektedir. Masal kahramanı Ali Baba’nın saf ve temiz birisi olması bakımından şiirde “Aklı fikri noksandır / Bizim Ali Babanın” dizelerine yer verilmiş olduğu görülmektedir. Ayrıca “Kâinatı dolaşmış/ Her bucağa

ulaşmış” dizeleriyle masal kahramanı Ali Baba’nın tüm dünyaca tanınıyor

olması arasında bir bağlantı kurulabilmektedir. Bu doğrultuda şair masal kahramanı “Ali Baba” yı kullanarak; çocuk dünyasında önemli bir yere sahip olan masalları, şiirin dünyasına taşımıştır.

Çocukların hayal dünyalarının geniş olması şiirlerde soyut kavramları kullanmalarını sağlamaktadır. 155. şiirde bir çocuğun hayal dünyasında kurmuş olduğu dünyayı “rüya” kavramı ile açıkladığı görülmektedir.

“Rüya

Gökten indi bir melek Dedi, bana gülerek, “ Üç şey dile benden sen, “ Ben sana geldim gökten.„ Ben evvelâ şaşırdım, “Aklımı mı kaçırdım ?„ Diye düşündüm önce, Bu meleği görünce. Melek tekrar gülerek, Benimle eğlenerek Tekrar etti suali, Gördü bendeki hali. Ben bir an durakladım, Cevabı hazırladım. Söylediğim sırada Melek yoktu ortada. Etrafıma bakındım, Bir hülyadan sakındım. Fakat, beyhat! bu hülya Anladım ki bir rüya.”

Ankara E.L. , No. 101, BÜLENT [Nu.155, S.63, s.:8, 30.11.933)]

Halman(1999:20)’ın aktardığına göre doğunun ünlü şairi Rabindranath Tagor’un ifadesi şöyledir: “Her doğan çocuğun getirdiği haber şudur: Tanrı,

henüz insandan umut kesmemiştir.” Çocukların umutları, hayalleri onların

geleceğe dair planlarına etki eder. Samsun Lisesi’nden Sait Kubilay da “Bir Arzu” şiirinde kendi arzusuna yer vererek olmak istediği mesleği, geleceğe dair umutlarını şiirinde aktarmıştır. Hayaline kavuşmak için sabırsızlanan şair, hayal ve hakikat kavamları üzerinde durmaktadır. Şiir, çeşitli benzetmelerle, akıcı ve canlı bir üslûpla çocukları azimlendirmektedir.

“Bir arzu

Öyle uzun yolları bekleyor ki gözlerim! Göklerin boşlugunda gizli kalan en derin Bulutların içine karışmak isteyorum, Ben kanat takacağım günleri bekleyorum. Gönlümde ümit denen parlayan bir yıldızı Hakikat yapacaktır hayatın çılgın hızı… Ben bahtımın yolunu göklerde bulacağım. Ben göklerin oğluyum, göklerin olacağım..

Kanatlarım göklerin yararken pususunu, Elimle açacağım talin kutusunu…

Uçacağım melekler bir kanat takmış gibi… Semalarda süzülen motorumla kuş gibi…”

Samsun lisesi No: 406

Sait Kubilay [S.74, s.:17, 15.2..934)]

Mektepli Gazetesi’nde çocuk hayatını konu alan bazı şiirlerde ölüm temasının kullanılması da dikkat çekmektedir. Gazetedeki 53, 71, 115 numaralı şiirlerde hayatın akışı ile ölümün gelişi arasında bir bağ kurulmuştur.

Şikâyet

Sessizce akşamın hüznü iniyorken Acı bir zehri bugün yine tattım. Ruhuma umulmaz elemler siniyorken Yaralı kalbimi bahtımla kanattım. Her şeyi bıraktım kendimden geçtim, Saçımın telinden fazladır derdim;

Şikâyetim var sana, dinlemez misin Rabbim? Yeter artık kırıldı hasta kalbim.

Gökte ay yavaşça sönüyorken Son kalan sarı yıldızlara baktım. Ümitsiz nazarım zulmete dalıyorken Giden akşamlar gelecek sandım.

Ruhuma medfen oldu ışık sandığım gözler, Kaya gibi sert, başımı koyduğum dizler Dikenli hep ümitle sarıldığım eller, Beni hayat değil daima ölüm bekler.

Rahmiye [S.21, s.:6, (09.02.933)]

“Şikâyet” adlı şiirde akşamın oluşu karşısında duyulan hisler aktarılmıştır. Şair akşamın oluşunu “acı bir zehri tatmak” olarak nitelendirmiş ve şikayetlerini Allah’a sunmuştur. Ümitsiz bir ruh haliyle Allah’a yönelinen şiirde, akşam ile ölüm arasında bağ kurularak giden akşamların bir daha gelmeyeceği vurgulanmıştır.

100 numaralı şiirde bir ölünün durumu, 149 numaralı şiirde ise ölüm anının hissettirdikleri aktarılmıştr.

Tefekkür

Karanlık sırrından siyah bir keder, Sükût bahçesinde elçilik eder, Bir vücut hasretle su içmek ister Hayalî çayların kıyılarından.

Meçhul bir hayalden canlı bir perde, Gözümün boşluğu gördüğü yerde, Geliyor, geçiyor, yine geçer de, Hayalî çayların kıyılarından.

Haydarpaşa L. No. 780 ZEKĐ TOKAY [S.61, s.:8, 16.11.933)]

Ölüm anının hissettirdiklerinin anlatıldığı “Tefekkür” adlı şiirde; keder, karanlık, siyah, sükût, hayal, meçhul, boşluk gibi kelimeler kullanılmıştır. Ölüm anını yaşamışçasına anlatan şair, “Bir vücut hasretle su içmek ister” dizeleriyle ölüm anında kişinin su istemesini “Hayalî çayların kıyılarından” su içmek olarak nitelendirmektedir.

Gazetede; ölüm, üzüntü, keder, hüzün gibi çocuk dünyasıyla bağdaştıramadığımız öğelerin çocukların şiirlerinde birçok kez yer aldığı görülmektedir. Gazetede üzüntü/keder teması ile ele alınan şiirlerden biri de 240 numaralı şiirdir. Şiirin başlığında çocuk dünyasında sıkça yer bulan kahkaha kavramına yer verilmiştir. Fakat şiir incelendiğinde kahkahanın, mutluluk anının simgesi olarak görülmediği; sadece şairin dertlerini saklayan bir işleve sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Kahkahalarım

Sabahaddin Sami’ye

Zannetme arkadaş kahkahalarım, Ömrümün zevk taşan bir ırmağıdır. Zübrim sureta, kalben ağlarım. Her tebessüm bende elem bağıdır. Kederim genç yaşta başından aşmış Tatmışım hayatin zehirlerini

Şu mahzun gönlümde bir yılan kalmış Kahper kemirir emer kalbimi

Zannetme arkadaş her zaman şenim, Yanı unutmak için böyle gülşenim.”

Mehmet Karaca

[Nu.: 237, S.130, s.:17, 14.3.935)]

Gazetede yayımlanan 90, 124, ve 203. şiirlerde çocuk dünyasının vazgeçilmez bir unsuru olan “yardım” öğesi işlenmiştir. Üç şiirde de fakir, zor durumda bulunan kişilere yardım etme arzusu bulunmaktadır.

“Fakircik

Böyle bir kış güniydi, mektebe gidiyorduk Kar yağıyor rüzgâr var, hava soğuk diyorduk. Bir fakir yavru gördük zangır zangır titriyor. Avucunu uzatarak; bana acıyın diyor.

Zavallının umuzu bir çuvalla örtülmüş Vücudü, bacakları souk kara gömülmüş Uzattığı kuru el iskelete benzeyor

Ve titreyen sesiyle:- Bir lokma ekmek diyor.

Güneş küskün ve mahzun, bundan çok evvel batmış Bütün kâinat ise rahat uykuya yatmış

Dondurucu fırtına her tarafta inleyor Yalnız keskin ayazı bu fakircik dinleyor.”

Adana E.L. M. Đbrahim [S.26, s.:8, 16.3.933)] Fakir bir çocuğun kış günü sokakta “Bir lokma ekmek” beklemesi üzerine yazılan bu şiirde yardım duygusu ön plana çıkmaktadır. Şair, yaşadığı olaydan hareketle şiirini oluştururken “fakircik” ifadesini kullanmayı tercih etmiştir. Fakir kelimesine küçültme eki eklenerek, çocuğa daha zavallı bir anlam yüklenmiş ve böylelikle yardım etme duygusunun ön plana çıkması sağlanmıştır.

Şimşek (2005:221)’e göre şiirde önemli olan çocuğa bir oyun duygusu yaşatması, bir masal ya da hikaye anlatmasıdır. Çevrelerinde her gün gördükleri varlıkların ilgi çekici yönlerini keşfettirmesidir.

“HAYATTAN ÖRNEKLER

Küçük masum bir yavru; elinde bir ihtiyar, Đkisi de yalnayak… Kaldırım çiğniyorlar.. Bir asır kadar uzun, onlara böyle, sene. Bu iki zavallıdan, küçüğün çilesi ne?.. Hasta , sarı iki yüz, titrek, solgun dudaklar Kim bilir kaç şikâyet; kaç emel ve sır saklar? Yüzlerinde neş’e yok… doğduklarından beri, Ölü gözbebekleri!... Ölü gözbebekleri! Renk ve ziya.. Bu iki mustaribe gecedir. Saadet, neş’e… adem; gibi bir bilmecedir. Yük olmuş mihnet artık, incecik bellerine.. Koyunuz!.. «Beş, on para »… teselli ellerine! Geçerken işkenceyle, her ümitsiz günleri. Bunların böyle heder olacak ömürleri

Bakınız çiçek gibi; şu küçüğün de gözü, Pek yakın, ah koruyun!.. Koruyun şu öksüzü! Istıraplar, bu köhne vücutların nasibi..

Gidiyorlar ademe, hasta bir yolcu gibi..”

Haydarpaşa: Hikmet [S.37, s.:8, 1.6.933)] “Hayattan Örnekler” başlığı ile yayımlanan şiirde, Haydarpaşa’dan Hikmet şiirini hikâye anlatır gibi yazmıştır. Fakir ve yardıma muhtaç bir ihtiyar ve çocuğun anlatıldığı şiirde, sokakta herkesin karşılaşabileceği bir olaya değinilmiştir.

Aytaş ve Gıyasettin(2003:211)’e göre şiirde genellikle yaşama sevinci, aile sevgisi, doğa, hayvan, yurt ve toplum sevgisi, güzellik duygusu gibi temalar yer almalıdır. Mektepli Gazetesi’nde yer alan şiirleri gönderen çocuklar savaşı yaşamış ve savaştan etkilenmiş olan ailelerin çocuklarıdır. Bu nedenle yaşamış oldukları dönemin etkileri yazmış oldukları şiirleri etkilemiştir. Bu şiirlerde güzellik duygusu, yaşama sevinci gibi temalar kimi zaman yerini ölüm, ayrılık, baba hasreti, hüzün, keder gibi temalara bırakmıştır.