• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUM

4.2. Mektepli Gazetesinde Yer Alan Şiirler

4.2.1. Đçerik Bakımından Şiirler

4.2.1.1. Ele Alınan Konular ve Đşlenen Temalar Bakımından Şiirler

4.2.1.1.5. Milli Değerleri Konu Edinen Şiirler

Edebi türler aracılığıyla çocuklara milli değerler kazandırmak isteyen edebiyatçılar, eserlerinde kahramanlık konusunu sıkça işlemiştir. Mektepli Gazetesi’ndeki türler ile de çocuklara milli değerler kazandırılmak istendiği görülmektedir. Bu türler arasında şiirlerin de yer aldığı belirlenmiştir. (Bk. 22, 24, 31, 33, 36, 48, 61, 66, 75, 84, 87, 95, 106, 127, 129, 136, 137, 138, 139, 141, 142, 143, 144, 145, 150, 156, 164, 172, 173, 176, 181, 190, 191, 192, 196, 207, 208, 209, 212, 224, 226, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 238, 239, 243)

Silâhım

Ey hicranlı yuvaların, ey kahraman erlerin, Ey bağlanan gönüllere vicdanların elile, Ey yalçın kayalardaki yoldaşı askerlerin Üstün tutamam kimseyi bir kurşunundan bile. Bir mezarsız kabristana atılırken kefensiz Seninle can vereceğim aziz silâh yene ben, Đmkânı yok silahım bir lâhza yaşamam sensiz Kalbinden ayrılırmı hiç, bir ölmemek isteyen? Fen ne kadar ilerlerse yine yüksek başısın, Senin de milletin gibi bir ebediyetin var. Şu kimsesiz hayatımın en aziz yoldaşısın; Sevememiştim ben daha anamı senin kadar.

Kuleliden: Yıldırım [S.10, s.:6 (24.11.932)]

“Silahım” şiiri, Kuleli’den Yıldırım’ın silahına duymuş olduğu sevgiyi

konu almıştır. Şiirde mezarları bilinmeyen, silahıyla birlikte toprak olmuş binlerce şehite gönderme yapılarak “Bir mezarsız kabristana atılırken

kefensiz / Seninle can vereceğim aziz silah yene ben” dizeleriyle şairin şehit

olma arzusunda olduğu vurgulanmıştır. Fenin ilerlemesine karşın silahın yerini hiçbir şeyin alamayacağını aktaran şair, silahın Türk milleti gibi ebedi kalacağını ifade etmektedir. Kendisine hayat yoldaşı olarak gördüğü silahını annesinden daha çok sevdiğini dile getirmektedir.

Palabıyık(2008: 225)’a göre Kurtuluş Savaşı sırasında gösterilmiş olan mücadelenin dünyaya örnek olacak şekilde ve büyük fedakarlıklarla kazanılmış olması milletimizin arkasına “tarihi geleneklerimizi” aldığını göstermektedir. Bu tarihi geleneklerimiz arasında bulunan “gazilik ve şehitlik mertebesi”, “silahın kutsallığı” gibi öğelerin Mektepli Gazete’sindeki şiirlere yansıdığı görülmüştür. Bu konulara önem verilmesi ve çocukların bu konuları şiirlerine taşımaları, Milli mücadelenin kazanılmasını sağlayan ruhun devam ettiğini göstermektedir.

Zafer

Afyonkarahisara yunanlılar girdiler Sonradan bir mum gibi kılıçtan eridiler Kadın, erkek durmadan canlarını verdiler Türk ulusu yarattı, o zaman bir kumandan Yıldırım gibi geldi orta anadoludan

* * *

Geçti Türk ordularının, bu birden önlerine Fırladı Türk askeri düşman üzerine Türk dönmiyecek eski istibdat günlerine Diye bağırdı birden bu büyük vatanından Yükselecek, kanacak, Türk düşmanı yurdundan

* * *

Hedefini gösterdi ata türk ak denize Haydi yürüyünüz bu büyük hedefinize Đzmirden döküldüler hepsi birden denize Düşman kovduk anadoludan eze eze Ata türk yeni bir yurt yarattı hepimize

DĐLÂVER ÖNDER [S.125, s.:16, 7.2.935)]

Milli Mücadele’nin gururla anlatıldığı “Zafer” adlı şiir, ülkenin kadın- erkek birlikte savaşılarak kazanıldığını göstermektedir. Yunanlıların Afyonkarahisar’ da yenilmelerini bir mum gibi erimeye benzeten şair, Türk’ün eski istibdat günlerine dönmemek için ölesiye savaştığını vurgulamıştır. Son dörtlükte ise bu kahramanca savaşın önderliğini Atatürk’ün üstlendiği aktarılmıştır. Atatürk’ün “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, Đleri” sözünden hareketle düşmanın Anadolu’dan kovuluşu şiirde büyük bir onurla anlatılmıştır.

Ulu Önder Atatürk’e duyulan sevginin araştırmamızın konusunu oluşturan şiirlerde sıkça yer aldığı görülmektedir. (Bk. Nu.12, Nu. 205, Nu.216, Nu.218, Nu.225, Nu.235, Nu.236)

“Ulu Gazi

Bir sözünle dünyaya kendini sevdirirsin Yaptığın işler ile yurdu sen yükseltirsin Đstersinki ulustan pek çok Gazi yetişsin Onlarda senin gibi bu budunu yüceltsin Yurt zindan da uyurken ona nur verensin Dili özleştiren, fesleri atan sen sin

Halkın dilinden anlar onunla dertleşirsin Bu âleme her zaman sesini dinletirsin Bazan coşar sel olur kâinatı örtersin Sonra bir güneş olur bize ışık verirsin Fakat ne olursan ol sen bizim Gazimiz sin Türkiyeyi yaratan biricik başbuğ sensin”

Fevziye Lisesi 187 Ali Yahya [S.115, s.:14, 29.11.934)]

Fevziye Lisesi’nden Ali Yahya’nın yazmış olduğu “Ulu Gazi” şiirinde Atatürk’ün tüm dünyada sevildiği, yaptığı işler ile ülkeyi yükselttiği vurgulanmış ve yurdun yücelmesi için nice Gaziler yetişmesini istediği dile getirilmiştir.

Đkinci dörtlükte Atatürk’ün dilde sadeleşme ve kılık kıyafet konularında yapmış olduğu yeniliklere değinen şiir, Atatürk’ün halkın dilinden anlayan yapısını ön plana çıkarmıştır. Şiirde, “Kainatı örten bir sel” ve “halka ışık

veren bir güneş” gibi olan Atatürk, “Türkiyeyi yaratan biricik başbuğ” olarak

adlandırılmıştır.

Gazinin heykeline

Bir ıssız gecenin sonunda gördüm, Uyandım uykudan canlanır gibi;

Rüyamda çözmüştüm bağlı bir düğüm, Sinende okunan o satır gibi.

Alnında gördüğüm manalı izler Gaybolup eriyen bir sırmı gizler? Akşamla baktığım uzun denizler; Zihnimde gördüğüm bellerde izler, Đstersen erirler yalnız söz ister… Her zaman görürüm yine buradasın, Etrafında mevsim henüz ilk bahar. Yılmayan gözlerin semada alnın! Kalbinde Tanrımın cesareti var. En sonra kavuştun o emeline. Lâtif rüzgârına göğüs vererek Đnlet etrafını hürüz diyerek,

Bursa askeri Lisesi Cevdet Fikret [S.5, s.:3 (20.10.932)]

Bursa Askeri Lisesi’nden Cevdet Fikret’in göndermiş olduğu şiirde Atatürk’e duyulan hisler aktarılmaktadır. Atatürk’ün yılmayan, kararlı, cesur yapısını ön plana çıkaran şair, hür olmanın sevincini yaşamaktadır.

“ATATÜRKE ÖTKÜLER SEN

Kartallar senden aldı bükülmez kanadım Senden aldı gönüller sevişmenin tadını Yaylada kaç yiğitler anar senin adını Kızlar senin türkünü söyler Pınar başında

Erlerin bir yıldırım sesi duysa derinde Sesini duymuş gibi olur gönüllerinde Aransa sen çıkarsın yüreklerin yerinde (tü) babanın yaşında atanın gözyaşında

Sen gök gibi yer gibi yaradılışla dolusun

Dedin benim budunumun kanından ergen olsun Yeni baştan adını koydun eski ulusun

Bir budun yarattın ki baba, oğul yaşında” FARUK NAFĐZ

[S.121, s.:2, 10.1.935)]

Faruk Nafiz’in Atatürk’e itafen yazmış olduğu “Atatürk’e Ötküler-Sen” şiiri, üç dörtlükten oluşmaktadır. Her bir dörtlüğünde Atatürk sevgisinin farklı boyutlarından bahseden şair, ilk iki dörtlükte ülkedeki yiğitlerin, kızların, erlerin, babaların ve ataların Atatürk’e duymuş oldukları sevgiyi aktarmaktadır. Kartalların güçlü kanat özelliklerini, sevişmenin de tadını; Atatürk’ten aldığını vurgulayan Faruk Nafiz, son dörtlükte “Yeni baştan adını

koydun eski ulusun” dizesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’ nin Osmanlı’nın devamı

olduğunu dile getirmektedir. Kutlu olsun

-Büyük öndere-

Bu ulus senden gayri bir “Atatürk„ bulmadı, Kutlu olsun ey baş buğ: Sana Atatürk adı, Gönlümüzde yaşarsın yaşadıkça Türk adı, Kutlu olsun ey baş buğ sana Atatürk adı.

MEHMED KARACA [S.124, s.:2, 31.1.935)]

Mustafa Kemal’e 24 Kasım 1934 tarihli ve 2587 sayılı kanun ile “Türklerin Atası” anlamına gelen Atatürk soyadının verilmesi, Mehmet Karaca’nın “Kutlu Olsun” şiirinde yer almıştır. Şair, Atatürk soyadının verilmesi karşısında duymuş olduğu hislere yer vererek, Türklük yaşadıkça Mustafa Kemal’in gönlümüzde kalacağını dile getirmiştir.

Atatürk

Bütün çağlar içinde en büyük Türkün adı: Atatürk.. Yıldızların görmediği bir Oğan… Güneyden Günbatara bu ad nasıl çınladı Nasıl gökler gürledi dağlarda yankulardan… Atatürk… adı gibi yücedir yücelerden… Soy ağacı üstünde ün veriyor her daha… Tan yerine kavuşup sonsuz gecelerden Adını gün yazıyor sönmez parıltılarla… Bozkırlarda yol aldı güne eren dirgele, Aydınlığı yayıldı en uzak öceklere Kurtardığı ülkeden ağıldı son gölgele, Atatürk güneşini saldı geleceklere.

Atatürk Hey acuna adı sığmaz ulumuz, Nice tunç abakların üstüden bakıyorsun. Senin gibi coşmada ne Atillâ, ne Oğuz, Sen ışık dalgasısın, köpürmüş akıyorsun

H. Fahri Özensoy [S.129, s.:18, 7.3.935)]

Atatürk sevgisinin ele alındığı diğer bir şiir ise H. Fahri Özensoy’un dört kıtadan oluşmuş olan “Atatürk” şiiridir. Şiirde, çağlar içindeki en büyük Türk olarak gösterilen Atatürk’ün dünyadaki herkes tarafından tanındığı aktarılmıştır.

“ULU Önder’e

Ey sevgili Atatürk sen Bizi yağılar elinden, Kurtararak yol gösterdin Durmadan ileri.. dedin. Sen bu buyruğu verince Hepimiz düştük sevince, O, yüreğindeki ateş Olmuştu bizlere güneş.., Yırtarak karanlıkları, Aydınlatmıştı her yanı. Siz de atıldık ileri Bin yılla olacak işi, Başarmıştık on bir yılda Ulu Önder, sen bin yaşa…”

Besim Hikmet

[S.129, s.:18, 7.3.935)]

Besim Hikmet, gazetenin 129. sayısında yayımlanmış olan şiirinde Atatürk’e seslenerek milletin içinde bulunduğu kötü durumdan onun rehberliğinde çıkıldığını, bunun da milleti sevince boğduğunu vurgulamaktadır. Şiirin son kısmında ise bin yılda elde edilecek kadar zor olan başarılara, Atatürk döneminde, kısa sürede ulaşıldığı belirtilmiştir. Bu bağlamdan hareketle şiir aracılığıyla, Atatürk ilke ve inkılâplarının başarılı bir şekilde uygulanmış olduğu ve on bir yıl gibi kısa bir zamanda yeni devletin birçok alanda başarıyı yakaladığı fikri okuyuculara iletilmiştir.

Mektepli Gazetesi’ndeki şiirlerde cumhuriyet ve inkılâp sevincini anlatan, gelişmenin önemini vurgulayan şiirlerin bulunduğu görülmektedir. (Bk. Nu.79 Nu.110, Nu.125, Nu.141, Nu.142, Nu.220, Nu.227)

“Cumhuriyetimiz

Kalbimizin emeli gözlerimize doldu , Cumhuriyetimizi tek cihan tanıyoruz. Güneş avucumuzda eridi, ateş oldu, Fezayı dolduracak kadar geniş yurdumuz. Ellerimiz aynı kan, aynı ateşle yanıp, Yarattı yaşamamız için yeni bir dünya. Ellerimiz ayni aşk, aynı kana boyanıp, Gökten indirmeyecek, aslâ, Yıldız la Ay ı. Nasıl, damarımızda dönüyorsa ayni kan, Biz Türk çocukları da ayni yurdun kalbinde Birbirinden ayrılmaz bir varlığız. Bu vatan Sevgisinin eşi yok, ve olamaz, bir dinde. Mademki varlıkları yaratan insanlarız, Kendimize hayatı veriyoruz kendimiz, Ülkümüzle kaldıkça sonsuz yaşayacağız, Ebediyete varıp Ezeldeki izimiz.”

VAHDET GÜLTEKĐN [S.58, s.:8, 26.10.933)]

Vahdet Gültekin’in yazmış olduğu “Cumhuriyet” şiirinde güneşi avcunda eritip ateş yapacak kadar güçlü olan bir milletin, bayrağından dolayısıyla da bağımsızlığından vazgeçmeyeceği vurgulanmıştır. Eşsiz bir vatan sevgisiyle yazılmış olan şiirde, aynı ülkü doğrultusunda toplanmış olan insanların kendilerine yaşamak için yeni bir dünya yarattığı belirtilmiş ve bu dünyanın, ülküsüne bağlı kalacak olan insanlar ile ebedi olacağı fikri yansıtılmıştır.

“ […]

Yüz yıllarca, Türk adı bu acuna şan verdi, Ey genç okur, öz dili, önder armağan verdi.. Bize kesin ağızlı, çelik yatağan verdi.. Başımızda var bizim yüce başkanımız;

Yaşasın baş kanımız! Yaşasın baş kanımız!.. “ MEHMED KARACA [S.124, s.:18, 31.1.935)]

Cumhuriyet döneminde yapılmış olan yeniliklerin gazetede yayımlanmış olan şiirleri etkilediği görülmektedir. Bu noktadan hareketle Atatürk’ün önderliğinde başlatılmış olan dilde sadeleşme hareketi, gazetede yayımlanmış olan şiirlere konu edilmiştir. “Öz Dil Đle” şiirinde şair okurlara seslenerek öz dilin, Atatürk tarafından armağan edildiğini belirtmektedir.

Gazete’de yer alan şiirlerde savaş durumu, vatan hasreti, Anadolu sevgisi, bayrak sevgisi gibi konulara da yer verilmektedir. (Bk. Nu.110, Nu.175, Nu.198, Nu.222)

“Türk ruhunda ve edebiyatında öteden beri mevcut olan vatan ve

bayrak sevgisi, modern Türk edebiyatının en önemli temalarındandır.”

(Serarslan, 2007: 439) Nitekim zaferin ve cumhuriyetin ilanına müteakip milli bayramlarda mahalli kurtuluş günlerinde, vatan, bayrak gibi kavramlar üzerine yazılmış olan şiirler okunmaya başlanmıştır. Bu süreçte istediği gibi bir şiir bulamayan Adana Lisesi edebiyat öğretmeni şair Arif Nihat Asya bir şiir kaleme almış ve yazmış olduğu “Bayrak” şiiri ile “bayrak şairi” ünvanını almıştır.

Serarslan(2007: 446), bu şiirlerden en güzellerinin, tarihî hadiselerin oluşturduğu duygu ve düşünce atmosferinde yazıldığını belirtmektedir. Bu bağlamdan hareketle Mektepli Gazetesi’nde yer alan şiirlerin Milli Mücadele yıllarının ve Cumhuriyet dönemindeki yeniliklerin tarihî atmosferinde yazılmış olduğu, vatan ve bayrak sevgisi temalarının bu şiirlerde çoşkulu bir şekilde ele alındığı görülmektedir.