• Sonuç bulunamadı

Havza yönetimi ve planlama

2.3. Havza Yönetimi ve Planlama

2.3.3. Havza yönetimi ve planlama

2.3.3.1. Havza ve havza yönetimi

Sözlük anlamı ile havza; akarsuları aynı ırmağa, göle veya denize boşalan kara parçasıdır ( Doğan 1996 ). Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde havza; bir akarsu, göl, baraj rezervuarı veya yer altı suyu haznesi gibi bir su kaynağını besleyen yer altı ve yüzeysel suların toplandığı bölgenin tamamı olarak ifade edilmektedir.

Havza, yalnızca bir alan değil doğal unsurları ve insan girdileri olan bir üretim sistemidir. Aynı zamanda doğal, sosyal, ekonomik, politik ve kurumsal etmenlerin değiştiği karışık bir yapı ve ekonomik kazanç mekanizmasıdır (Burak ve ark. 2002 ). Bir nehir havzası, nehrin kaynağı ve sonlandırıldığı yer arasında kalan ve nehire su veren tüm alanı kapsamaktadır. Bazı nehir havzaları özellikle denize çıkışı olmayan iç bölgelerde, göllerde veya iç deltalarda son bulur. Bu havzalar, kapalı havza olarak

adlandırılır. Bu nedenle nehir havzaları, yönetsel ya da politik bölümler yerine doğal ve hidrolojik sınırlara dayanır. Havzalar, su kaynakları ile ekosistemlerin korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını planlamak için en elverişli birimlerdir ( http://www.wwf.org.tr/tr/su_konya_nhoehy.asp ).

Havza, kendi içerisindeki biyofizik ve sosyo-ekonomik karakteristikleri itibariyle benzerlik ve bütünlük gösteren, dolayısıyla diğer arazi parçalarından olan farklılıkları kendi içerisindeki benzerlikten daha büyük olan bir arazi parçasıdır (http:// kelkit.gop.edu.tr/txt/havzayonetimmodeli.doc). Bir su havzasında topoğrafik durum, iklimsel değerler; su, toprak, hava, flora, fauna ve tüm doğal kaynaklar bir bütünlük arz etmektedir.

Havza yönetimi, hem ekosistem kavramını hem de ekolojiyle ilgili bilim prensiplerini pratikte uygulama ve sürdürülebilir kalkınmaya uygun yaklaşıma dönüştüren bir yönetimdir ( Burak ve ark. 2002 ).

Mart 2000 tarihinde Hollanda’nın Den Haag kentinde toplanan “ 2. Dünya Su Forumu ” unda, Dünya su krizi, uluslararası gündemin üst sıralarında yer almıştır. Konferans gıda güvenliği ve çevresel güvenliğin sağlanması için “ su güvenliği ” hedefini ortaya atmıştır. Forum’un anahtar mesajı “ su herkesi ilgilendirir” ( water is everyone’s business ) delilidir. Yoksulluk ve su güvenliği ilişkisi sürdürülebilir kalkınma ile ilgili uluslararası tartışmalarda odak noktalardan biri olmuştur. Bu forum su krizinin yönetim krizi olduğunu vurgulamış ve “ bütünleşik su kaynakları yönetimi ” etkin su yönetiminin çerçevesi halini almıştır. Bu noktada su kaynakları yönetiminin “ havza bazlı yönetim ” esasına dayanması gerekliliği ortaya çıkmıştır ( Orhon ve ark. 2002 ).

Pek çok gelişmiş ülkede, su kaynaklarının akılcı kullanılması gerektiği bilinciyle kaynaklar havza boyutunda ele alınmış, bütüncül, uzun vadeli ve katılımcı planlamalar hazırlanmış, su sisteminin korunmasını garanti altına alacak ekolojik kriterler oluşturulmuştur. Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı çerçevesinde koruma-kullanma

prensipleri doğrultusunda Batı Avrupa ve ABD’de pek çok akarsu havzası, uzun vadeli programlarla yönetilmiş ve başarılı sonuçlar alınmıştır ( DPT 2001 ).

İnsanlığın en temel ihtiyaç maddesi olan suyu, onu kullanan insanlara sürekli ve içilebilir olarak sunmak belediyelerin görevlerindendir. Ancak suyun sürekli ve içilebilir olması için bazı koşulların sağlanmış olması gerekmektedir. Sağlanması gereken bu koşulların başında da, su havzalarının ideal yönetilmesi gelir. Havza yönetiminde ideallik ise, yönetim ve kuralların çok net, açık ve kesin bir dille yazılmış olması ayrıca uygulanabilir olması demektir ( Erten 1997 ).

Sonuç olarak sürdürülebilir bir havza yönetimi, kuruluşlar arası koordinasyon ve halkın katılımını sağlamalı; doğal kaynakların sürdürülebilirlik ilkesine uygun olarak sektörlere tahsisine, özel değeri olan arazilerin korunmasına, tahribe uğramış ekosistemlerin geri kazanımına, doğal kaynak kullanımında rekabet ve uyuşmazlıkların çözümüne, doğal kaynakların adil paylaşımına ve plan uygulamalarının etkilerini

değerlendirmeye imkan sağlamalıdır (http://

kelkit.gop.edu.tr/txt/havzayonetimmodeli.doc ).

2.3.3.2. Havza planlama

Su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve planlanması, artan su gereksinimlerini karşılamak amacıyla ülkelerin en önemli sorunlarından olup aynı zamanda sürekliliğini koruyan bir sorundur. Su kaynaklarının planlanması ve değerlendirilmesi ile ilgili çalışmalar; yerel, yöresel veya ülke düzeyinde özellikle gelişmekte olan ülkeler için birinci dereceden ekonomik etkiye sahiptir ( Tülücü 1997 ).

Ülkemizde 1980’li yıllardan sonra çevresel faktörler belirginleşmiş ve daha zararlı hale gelmiştir. Hızlı kentleşme ve sanayileşme sonucu su kalitesi hızla bozulmaya başlamış, kullanılabilir su kaynakları giderek azalmıştır. Akarsu havzalarında görülen kirlilik nedeniyle su kalitesinde meydana gelen kötüleşmeler, başta sanayi ve evsel

atıklar olmak üzere tarımsal amaçlı su kullanımları ve arazi kullanım şekilleri, toprak yapısı, sediment taşınımı ve erozyon gibi faktörlere bağlı bulunmaktadır. Bütün bunlar su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetiminde yeni yaklaşımların ve kavramların gündeme gelmesine neden olmuştur. Bu anlamda ülkemizdeki yer altı ve yer üstü su kaynaklarının sahip olduğu ekonomik potansiyelin sürdürülebilir bir yaklaşımla diğer bir ifade ile sürekli ve dengeli kalkınma prensipleri doğrultusunda çevresel etkiler de dikkate alınarak geliştirilmesi ve planlanması, sosyo-ekonomik kalkınmada sürekliliğin sağlanması açısından büyük önem arz etmektedir ( DPT 2001 ).

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 5. Maddesi’nde; kıta içi su kaynaklarının her türlü kullanım amacıyla korunması, kirlenmesinin önlenmesi ve kirlenmiş olan su kaynaklarının su kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla havzanın özelliklerinin de dikkate alındığı bir havza koruma planı yapılmasının, yapılan havza koruma planı sonucunda uzun vadeli bir koruma programı ve koruma tedbirleri belirlenmesinin ve bu şekilde hazırlanacak koruyucu plana uyulmasının esas olduğu belirtilmiştir. Yönetmelik’te ayrıca, kıta içi su kaynaklarının mevcut kalitesinin kullanım alanları için gerekli kalite kriterlerine uygunluğunun tespitinin ve havza planının ilgili kurumların görüşünü alarak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce yapılmasının esas olduğu ifade edilmiştir.

Havzalar birer ekolojik bölge olduğu kadar, içindeki insan, sermaye, mal ve hizmet akışları ile işlevsel bölge özelliklerini de taşırlar ( DPT 2000 ). Bu yüzden havza planlarında insan, ekonomi ve çevrenin birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Havza planlaması 1930’lu yıllara dayanır. Dünya’da ilk örnek Tennesse Valley Projesi’dir. Türkiye’de Keban Barajı ile başlayan Yukarı Fırat Havzası Planlaması da ilk havza planlaması olarak değerlendirilebilir. 1970’lerde gündeme alınan, 1990’larda yeni bir çalışma ile tekrar gündeme gelen Zonguldak Havzası Planlaması, Güney Doğu Anadolu Projesi ( GAP ) ve Çarşamba Havzası Planlaması çalışmaları da havza bölge planlaması örnekleridir ( DPT 2000 ). Havza ve bölge ölçekli gelişme projelerinin temel amaçları arasında, proje kapsamındaki yörenin kalkındırılması, kaynaklarının daha etkili

ve verimli kullanılması, ülkenin diğer bölgeleriyle sosyo-ekonomik bütünleşmesinin sağlanması öncelikli unsurlardır ( Kurt 2003 ).

Devlet Planlama Teşkilatı, bugüne kadar il yönetsel birimini bölge olarak benimsemiştir. Ancak çevre sorunları ile başlayan ve sürdürülebilirlik kavramı ile devam eden süreçte “ Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma ” çalışmalarında havza ölçeğini esas almaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı’nın Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda, bölgeler arası sosyo-ekonomik gelişmişlik farklarının zaman içinde azaltılabilecek en uygun bölgesel planlama stratejisinin havzaya dayalı olarak yapılması gerektiği ifade edilmektedir ( DPT 2000 ).

Farklı sektörlerin ve kaynak kullanıcılarının bir arada düşünüldüğü, tehdit ve olanakların uzun vadeli değerlendirildiği ve bir alana yapılan müdahalenin oluşturduğu olumlu ve olumsuz etkilerin izlendiği en uygun ölçek havza ölçeğidir. Havza ölçeğinde planlama; insani gelişim fırsatlarını, yeryüzünde yaşamını sürdüren canlılarla ilişkilendirmek ve etkili sonuçlar elde etmek için gerekli bir strateji olarak hızla önem kazanmaktadır ( http://www.wwf.org.tr/tr/su_konya_nhoehy.asp ).

2.3.4. Su kaynaklarının yönetimi ve planlanmasında mevcut kurumsal yapı ve