• Sonuç bulunamadı

Beyşehir Gölü çevresindeki tarihi ve kültürel değerler

3. BEYŞEHİR GÖLÜ VE ÇEVRESİNİN TANIMLANMAS

3.5. Doğal, Kültürel, Kentsel ve Ekonomik Özellikler

3.5.4. Beyşehir Gölü çevresindeki tarihi ve kültürel değerler

Beyşehir ve çevresi, tarihi eserler bakımından çok zengin bir nitelik taşır. Bölgedeki siyasi, kültürel ve ekonomik alandaki hareketlilik tarihi eserlerin oluşmasında önemli rol oynamıştır. Beyşehir’in fiziki yapısı itibariyle Türk-İslam şehri olması, muhteşem eserlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu eserler, milli değerleri yansıtması açısından da büyük önem taşır. Eski çağlarda, Batı Anadolu’dan Suriye’ye, Mezopotamya’ya ve İran’a uzanan önemli ticaret yollarından bazıları için Beyşehir, bir geçiş noktası olmuştur. Kentin değerini artıran önemli bir özelliği de ileri medeniyetlerin hayat kaynağı olan suyla iç içe olmasıdır. Eflatun Pınar Anıtı, Fasıllar Anıtları Türkler öncesi döneme ait tarihi eserlerdir. Fasıllar Anıtlarından en büyüğü Beşik Kayası’dır. Beyşehir’e uzaklığı 18 km olan, Hititler Dönemi’ne ait bu anıt Dünya’nın en büyük kaya heykeli olarak bilinir (Alperen 2001). Eflatun Pınarı Anıtı, Anadolu’nun en eski abidelerinden olup Dünya çapında ün yapmıştır. Hititler Dönemi’ne ait önemli bir eserdir ( Konyalı 1991 ).

Kubadabad Sarayı, Eşrefoğlu Süleyman Bey Cami ve Külliyesi ve Beyşehir Regülatörü (Taş köprü) de Türkler Dönemi tarihi eserlerdir. (Alperen 2001). Kubadabad Sarayı kalıntıları, Beyşehir Gölü’nün batı kıyısında Gölyaka Kasabası’nın 3 km kuzeyinde bulunmaktadır. Bu saray, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. (Bildirici 1994). Beyşehir’e uzaklığı 34 km’dir. Günümüzde sadece kalıntıları bulunmaktadır (Resim 3.3.).

Resim 3.3. Kubadabad Sarayı (Orijinal 2005)

Eşrefoğlu Süleyman Bey Cami ve Külliyesi

Eşrefoğulları yarım asırlık ömürlerine rağmen sanat tarihine muhteşem bir külliye bırakmışlardır. Tarih ve coğrafya ilişkilerinin yanında kültür olarak da Anadolu Selçuklularıyla bütünleşen bu beyliğin eserleri, Selçuklu sanatının bir devamı niteliğindedir. Özellikle Eşrefoğlu Süleyman Bey Cami ve Külliyesi’nin merkezi olan Eşrefoğlu Cami kendileriyle birlikte beylikler döneminin de sembol eseri olmuş, Selçuklu Devri ahşap camileri arasında da en önemli yeri almıştır. Orijinal özelliğini büyük ölçüde koruyarak günümüze ulaşabilen nadide örneklerden biridir (Erdemir 1999). Eşrefoğlu Cami, Bedesten (Bezziye Hanı), Hamam, Medrese ve Türbe birleşerek Eşrefoğlu Süleyman Bey Cami ve Külliyesi’ni oluşturmaktadır (Resim 3.4.).

Resim 3.4. Beyşehir Gölü’nden İçerişehir Mahallesi ve Külliye’nin görünüşü (Orijinal 2005)

Eşrefoğlu Süleyman Bey Cami

Selçuklu ve Beylikler Dönemi’nin en seçkin eserlerinden biri olan Eşrefoğlu Cami, 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Seyfeddin Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Şehrin en eski yerleşim bölgesinde, Beyşehir Gölü’nün 100 m kuzeyinde “ İçerişehir ” denilen yerde ve aynı adı taşıyan Eşrefoğlu Mahallesi’ndedir (Erdemir 1999). Cami, kuzeyden güneye uzanmış dikdörtgen bir plan üzerine yapılmıştır. Cami’nin içinde Selçuklu Devri’nin taşçılık, nakkaşlık, çinicilik, mozaikçilik, ağaç işçiliği, yazı, mimari ve tezhip gibi bütün güzel sanatlar kullanılmıştır (Konyalı 1991).

Eşrefoğlu Süleyman Bey Türbesi

Türbe, Eşrefoğlu Cami’nin doğu duvarına bitişik olarak Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Türbe, Anadolu Selçukluları çökerken III. Alaaddin zamanında yapıldığı için eşsiz bir Selçuklu mimari eseridir (Konyalı 1991).

Bedesten

İçerişehir Mahallesi’nde, Eşrefoğlu Cami’nin kuzeyindedir. Batısında Eşrefoğlu Hamamı, kuzeyinde 100 m kadar uzaklıkta kale kapısı bulunmaktadır. Harap bir vaziyette iken Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1975-1976 yıllarında restore edilerek kullanılır hale getirilmiştir. Külliye’nin yapılarından birini teşkil eden altı kubbeli Bedesten, Cami’nin portal vakfiyesinde adı geçen “ Bezziye Hanı” nın yerine sonradan inşa edilmiştir (Erdemir 1999).

Eşrefoğlu Hamamı

Hamam, Selçuklu hamam mimarisinin günümüze kadar ayakta kalabilen muvaffak örneklerinden biridir. Hamamı, Eşrefoğlu Süleyman Bey, Cami ve Medrese, Türbe, Bezziye Hanı ve dükkanlardan oluşan manzumesiyle beraber yaptırmıştır. Cami’nin Taç Kapısı’nın üzerindeki kitabeden 1291 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır (Konyalı 1991). Fakat şuanda kubbeleri yer yer yıkılmış ve bir kısmı sağlam kalabilmiştir.

İsmail Ağa Medresesi (Taş Medrese)

Eşrefoğlu Cami’nin batısında olup, Caminin batı kapısının tam karşısındadır. Taş Medrese olarak da bilinir. Eserin mermer kitabesinde, Medrese’nin Büyük Emir adına yapıldığı ve Halil oğlu Emir İsmail Ağa tarafından Hicri 771. (Miladi 1370) yılında yenilendiği anlaşılmaktadır (Alperen 2001). Türk taş işçiliğinin günümüze kadar gelebilen şaheser bir örneğidir ( Erdemir 1999 ).

Kale Kapısı

İçerişehir Mahallesi’nde bulunan Beyşehir Kalesi, Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından 1290 yılında yaptırılmıştır. Bu kale, Anadolu Selçuklularının yıkılma tehlikesi belirdiği senelerde daha çok İlhanlılara, İstiklal hazırlıklarına başlayan komşu

beyliklere karşı yapılmıştır ( Konyalı 1991). Eşrefoğlu Süleyman Bey, kaleyi yaptırmış içinde kalan şehre “ İçerişehir ” adını vermiştir. Bugün sadece kuzey kapısı ayakta kalan kalenin surları tamamen yıkılmış ve temelleri büyük ölçüde toprak altında kalmıştır (Alperen 2001) (Resim 3.5.).

Resim 3.5. Kale Kapısı (Orijinal 2005)

Taş köprü

1905-1913 yılları arasında Beyşehir Gölü’nden su alarak Konya Ovası’nı sulamaya yönelik olarak Sadrazam Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa tarafından yap-işlet-devret modeli ile Anadolu-Osmanlı Demiryolu Ortaklığına yaptırılmıştır. Planlama ve inşaat mühendisliği tekniği bakımından hala güzel bir eserdir (Demir 2005). Osmanlı Devleti’nin kurduğu ilk sulama projesi olup köprü, aynı zamanda baraj görevi de yapar. Kuzey güney yönünde uzanmıştır. 15 tane gözü vardır (Resim 3.6.). Göze hoş gelen bir yapı olup oldukça dayanıklıdır. Yeni köprünün 1997’de açılması üzerine taş köprü taşıt trafiğine kapatılmıştır. Regülatör’den Çarşamba Çayı’na dökülen sular, 216 km civarında belirli bir mesafe kat ederek Konya Ovası’na ulaşır. Kanal vasıtasıyla Göl’den

ortalama 500 milyon m3 su alınmakta ve bu suyla 70 bin ha arazi sulanmaktadır ( Alperen 2001 ).

Resim 3.6. Taş Köprü ( Orijinal 2005 )

3.5.5. Beyşehir Gölü ve çevresindeki tarihi ve kültürel değerlerin turizm