• Sonuç bulunamadı

Hasta ve Sakatların Bakımı ve Desteklenmes

SAĞLIK ALANINDA YAPILAN SOSYAL HİZMETLER

4.2. Hasta ve Sakatların Bakımı ve Desteklenmes

Hz. Peygamber, yukarıda da belirtildiği gibi, Cahiliye Dönemindeki geleneksel ve hurafe içeren yanlış bazı tedavi yöntemlerini düzeltmiş, doğru olanlarını devam ettirmiş ve yeni bazı yöntemleri88 uygulamaya sokmuştur. Hz. Peygamber’in, tedavi olmayı, teşvik eden ve her hastalık için mutlaka bir şifâ ve ilaç yaratıldığını ifade eden hadisinin89 de desteklediği şekilde, sihir ve benzeri eski uygulamaların İslâm’da kınanması, Müslümanları bu uğraşlar yerine tedavi arayışına yöneltmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber kuvvetli mü’minin zayıf mü’minden daha hayırlı olacağını,90 hastalık gelmeden önce sağlığın kıymetinin bilinmesi gerektiğini belirtmiş ve bu konuda uyarılarda bulunmştur.91

Tıbba dair hadislerde sağlığın önemi, tedavinin meşruiyeti ve koruyucu hekimlikle ilgili tavsiyeler yer almakta, ayrıca tedavi için önerilen bazı ilâçlar ve uygulamalar zikredilmektedir. Hadis kaynaklarının özellikle Kitâbu’t-Tıb bölümlerinde;92 sağlık, temizlik ve beslenme konularındaki hadisler bir araya getirilmiştir. Ayrıca hadis kaynaklarında yer alan kitâbu’l-Et’ime ve’l-Eşribe ile tahâret bölümlerinde de bu konular hakkındaki rivâyetleri bir arada bulmak mümkündür.

Hz. Peygamber’in sağlık uygulamaları koruyucu ve tedavi edici hekimlik temelinde birkaç maddede ele alınabilir. Öncelikle koruyucu hekimlik temelindeki söz ve uygulamalarına göz atmak, konunun bütünlüğü açısından faydalı olacaktır. Günümüzde hastalığa yakalanmamak için gerekli tedbirleri önceden alıp sağlığı korumayı ifade eden koruyucu hekimlik (hıfzıssıhha) Hz. Peygamber’in tıp anlayışının en önemli yanlarından biridir.93 Diğer bir ifade ile koruyucu hekimlik, bireysel ya da toplum olarak hastalıkların ortaya çıkmasını ya da ağırlaşmasını engelleyici önlemler       

“Şifâhaneden Hastaneye: Sağlık Kuruluşlarının Değişimine Genel Bir Bakış”, SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2014/1, S. 19, ss. 200-205.

88 Hz. Peygamber’in tıp alanına yaptığı en önemli katkı bütün hastalıkların tedavi edilebileceğini dile getirmesidir. Her hastalığın bir sebepten çıktığı ve sebep tesbit edildiği takdirde hastalığın giderileceği düşüncesi bir yandan tıp uzmanlarını hastalığın sebeplerini araştırmaya sevketmiş, diğer yandan hastalıkların kökeniyle ilgili bâtıl inançların ortadan kalkmasını sağlamıştır. Tekineş, Ayhan, “Tıbb-ı Nebevî”, DİA, XLI, İstanbul, 2012, ss. 85-88, s. 86.

89 Tirmizî, Tıp, 2; ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Tıp, 11; İbn Mâce, Tıp, 1; ayrıca bkz. Müslim, Musâkât, 62-66; İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 292-293; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 281; Huzâî, Tahrîcü’d-

Delâlâti’s-Sem’iyye, 664.

90 Müslim, Kader, 34; İbn Mâce, Zühd, 14.

91 Buhârî, Rikâk, 3; Tirmizî, Zühd, 25; “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunda aldanmıştır: Sıhhat ve

boş vakit.” Buhârî, Rikâk 1; Tirmizî, Zühd 1; İbn Mâce, Zühd 15.

92 Müslim’in Sahih’inde Selâm, diğer Kütüb-ü Sitte eserlerinin tamamında Kitâbu’t-Tıp bölümleri oluşturularak bu konudaki rivâyetler bir araya toplanmıştır.

üzerinde çalışan bir hekimlik dalıdır. İnsanlık tarihinde pratik uygulama alanı eski olsa da hekimlikte bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı çok yenidir.

İslâm tarihinde ise adı konmamış bile olsa koruyucu hekimlikle ilgili uygulamaları ilk başlatan Hz. Peygamber olmuştur. O’nun (sav) bu konudaki tedbirleri, bize ulaşan sünnetin detaylarında gizlidir. Bulaşıcı hastalıklara karşı korunma, salgının bulunduğu yere girmemek ve bu yerde bulunuyorsa dışarı çıkmamak (karantina), vücut temizliği, yiyeceklerin ve çevrenin temizliğine önem vermek, yiyecek ve içeceklerde aşırıya kaçmamak gibi konular koruyucu hekimliğin uygulama alanına girmektedir.

Koruyucu hekimlik, geçmişten günümüze insanların hayatlarında ve sağlıklarında hayati öneme sahip bir husus olarak devam ede gelmiştir. Hz. Peygamber’in hadislerinde ise bu mesele daha ziyade Tıbb-ı Nebevî çerçevesinde mütalaa edilmiştir. Hastalık gelmeden önce sağlık alanında alınacak tedbirleri içeren koruyucu hekimlik (hıfzıssıhha) ile ilgili çok sayıda hadis mevcuttur.94 İmandan sonra

insanoğluna verilmiş en büyük nimet olarak sağlık konusuna dikkat çeken95 Hz.

Peygamber, bunun için temizliği imanın bir cüzü96 ve ibadetlerin en önemli şartlarından saymaktadır.97 Çünkü sağlıklı olmanın yolu temizlikten geçmektedir. Bu nedenle sağlıklı olmayı ve bu konuda tedbir almayı98 da insan sorumluluğuna verilmiş dinin emirleri arasında saymaktadır. Bu çerçevede her yemekten önce ve sonra elleri yıkamanın önemini ifade etmesi,99 diş sağlığı için misvak kullanmayı teşvik etmesi,100 O’nun (sav) güçlü ve sağlıklı bir Müslüman kimliğinin teşekkülü için önemle vurgu yaptığı tavsiyeler arasında yer almaktadır. Ayrıca vücut temizliği başta olmak üzere,101 yiyecek ve içeceklerin temiz tutulmasına102 ve çevre temizliğine önem vermesi,103 yeme içmede ölçülü olma ve aşırıya kaçmama konusunda bizzat fiilleriyle örnek olması da Hz. Peygamber’in bu alandaki önemli sünnetlerindendir.

      

94 Şeker, Necmettin, “Hz. Peygamber’in Hadislerinde Koruyucu Hekimlik: Hacamat Örneği”,

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 11, S. 21, 2013, ss. 156-188, s.

156.

95 Tirmizî, Daavât, 105.

96 “Temizlik imanın yarısıdır.” Müslim, Tahâret, 1; Tirmizî, Daavat, 86. 97 Müslim, Mesâcid, 284, 383.

98 Buhârî, Cum’a, 2, 13; Ebû Dâvûd, Tıp, 11, 14, Libâs. 13; Tirmizî, Cenâiz, 18; Nesâî, Cenâiz, 38. 99 Buhârî, Vudû’, 26; Müslim, Tahâret, 87, 88; Tirmizî, Et’ime, 39, 45.

100 Buhârî, Savm, 27, Cuma, 8; Müslim, Tahâret, 42; Nesâî, Tahâret, 4,5; İbn Mâce, Tahâret, 7.

101 “Her Müslümanın yedi günde bir yıkanması, Allah'ın onun üzerinde hakkıdır.” Müslim, Cuma, 9; ayrıca Hz. Peygamber’in fıtrattan saydığı şeylerin temizlik hakkında olduğu görülür: “Beş şey

fıtrattandır: Bıyıkları kesmek, kasık kıllarını tıraş etmek, koltuk altı kıllarını yolmak, tırnakları kesmek ve sünnet olmak.” Buhârî, Libâs. 63, 64; Müslim, Tahâret, 49, 50.

102 “Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarının ağzını açık bırakmayınız.”, Müslim, Eşribe, 96, 98; Ebû Dâvûd, Eşribe, 22; Tirmizî Et'ime, 15.

Özetle sağlık konusundaki duyarlılığı, maddî-manevî pisliklerden ve zararlı maddelerden uzak durma,104 beden ve el temizliği, ağız ve diş temizliği, çevre temizliği, yiyecek ve içeceklerin temizliği, suların temizliği, zararlı yiyecek ve içeceklerin yasaklanması, dengeli beslenme ve perhiz gibi konularda Hz. Peygamber’in çok hassas ve duyarlı olduğu, hadislerden anlaşılmaktadır. Bütün bunlar O’nun (sav), koruyucu hekimlik konusundaki hassasiyetini göstermektedir.105

Hz. Peygamber’in bulaşıcı hastalıklara karşı karantina yönteminin uygulanmasını tavsiye etmesi de sağlık ve koruyucu hekimlik bağlamında 106 Ayrıca cüzzâm, vebâ, kuduz gibi bulaşıcı hastalıklar ile ilgili uygulamaları ve uyarıları da sağlık alanında kayda değer niteliktedir. Bu konu aşağıda “Bulaşıcı Hastalıklar ve Karantina” başlığı altında ele alınmıştır.

Hz. Peygamber bu gibi tedbirlerle günümüzde koruyucu hekimlik (hıfzıssıhha) olarak bilinen hastalıklara karşı önlem almaya yönlendirirken, diğer taraftan hastalık durumlarında tedavi olmayı tavsiye etmektedir. Hz. Peygamber’in tıp alanına yaptığı en önemli katkı bütün hastalıkların tedavi edilebileceğini dile getirmesidir. Her hastalığın bir sebepten çıktığı ve sebep tesbit edildiği takdirde hastalığın giderileceği düşüncesi bir yandan tıp uzmanlarını hastalığın sebeplerini araştırmaya sevketmiş, diğer yandan hastalıkların kökeniyle ilgili bâtıl inançların ortadan kalkmasını sağlamıştır. Hastalıkların Allah tarafından yaratıldığının ifade edilmesi, bazı hastaların ve hastalıkların uğursuz ve lânetli diye kötülenmesi gibi yanlış anlayışları da engellemiştir.

Hz. Peygamber: “Tedavi olun ey Allah’ın kulları! Yüce Allah, yaşlanma hariç

hiçbir dert yaratmamıştır ki onun şifâsını da yaratmamış olsun”107 sözüyle her hastalığın bir şifâsı olduğunu ve şifânın da Allah’tan geldiğini vurgulamıştır. Öncelikle, Hz. Peygamber’in, daha önce uygulanan bazı yanlış tedavi yöntemlerine karşı insanları uyarması ve vazgeçirmesine yönelik uygulamalarına bakmak gerekmektedir. Arap toplumunda bazı hastalıkların uğursuzluktan kaynaklandığı inancı bulunmaktaydı. Hz. Peygamber: “Hastalığın kendi kendine (sebepsiz) sirâyeti yoktur”108 ve “Hastalık       

104 Hadislere göre Hz. Peygamber (sav) habis şeylerle ve haramlarla tedavi olmayı yasaklamıştır. Bkz. Ebû Dâvûd, Tıp, 1, 11.

105 Konunun genel değerlendirmesi için bkz. Şeker, “Hz. Peygamber’in Hadislerinde Koruyucu Hekimlik: Hacamat Örneği”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 158-161.

106 Bkz. Buhârî, Tıp, 1-56.

107 Ebû Dâvûd, Tıp, 11; İbn Mâce, Tıp, 1; ayrıca bkz. Müslim, Musâkât, 62-66; İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 292-293; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 281; bu anlamdaki diğer hadisler için bkz. Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 282-284; Huzâî, Tahrîcü’d-Delâlâti’s-Sem’iyye, 664; ayrıca bkz. Tirmizî, Tıp, 2. 108 Buhârî, Tıp, 53, 54.

bulaşması, uğursuzluk, hâmme ve hased yoktur. Nazar haktır”109 sözlerini, bu yanlış düşünceyi ortadan kaldırmaya yönelik söylemiştir. Yani mutlaka her hastalığın bir nedeni vardır. Sadece uğursuzluktan hastalık ortaya çıkmaz. Ancak nazar değmesinin olumsuz etkisi olacağı konusunda da uyarıda bulunmuştur.110 Nitekim, yukarıda da aktarıldığı gibi, Hz. Peygamber yaralanan bir adama doktor getirilmesini söylemiş, doktorun faydasını sorgulayanlara, “Yüce Allah gönderdiği her hastalığa karşılık o

hastalığın şifâsını da göndermiştir”111 ve “İlaç kaderdendir”112 buyurarak hem tedavinin gerekliliğini hem de her hastalığın bir tedavi yönteminin olduğunu vurgulamıştır.

Kaynaklarda, Hz. Peygamber’in bizzat kendisinin de bazı hastalık ve yaraların tedavisini bildiği ve bunlara yönelik tedavi yöntemleri sunduğu ve uyguladığı kaydedilmektedir. Mesela, bazı hastaları dua ederek tedavi etmiş,113 deli olanların tedavisi için bazı âyetler okumuştur.114 Bu çerçevede Hz. Peygamber, Arap toplumunda

uygulanmakta olan rukyenin de şirke girmemek şartıyla uygulanmasına izin vermiştir. Mesela Fatiha Sûresinin şifâ için rukye olarak okunmasını soran bir sahâbîye yukarıda belirtilen şartlarda uygulanmasını tasvip etmiştir.115 Bu konudaki diğer önemli bir örnek te Şifâ bt. Abdullahtır. Şifâ, Cahiliye devrinde nemle denen bir cilt hastalığını rukye yoluyla (dua okuyarak) tedavi etmekteydi. İslâmiyet gelince bu tedavi yöntemini bırakmak istemiş ancak hastaların ısrarı üzerine duasını Hz. Peygamber’e okuyarak ne yapması gerektiğini sormuştur. Hz. Peygamber Şifâ’ya, şirke götüren bir söz ve davranış içermediği sürece rukye yapmakta bir sakınca bulunmadığını belirtmiş, hatta eşi Hafsa'ya öğretmesini tavsiye etmiştir. Bunun üzerine rukye ile tedavi yöntemine devam eden bu hanım sahâbî, Hz. Ömer döneminde vefat edene kadar aralıklarla hem sağlık alanında hem de muhtesib olarak hizmetlerine devam etmiştir.116

      

109 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 337; benzer hadisler VIII, 337-340.

110 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 354-357; Sehl b. Huneyf’e vücut güzelliğinden dolayı nazar değmesi ve Rasulullahın onu tedavisi, Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 357-360.

111 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 269-271; Huzâî, Tahrîcü’d-Delâlâti’s-Sem’iyye, 668; rivâyetin farklı bir aktarımı için bkz. Mâlik b. Enes. Muvattâ’, Kitâbu’l-Ayn, 12.

112 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 284-285. 113 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 372-375.

114 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 380-383; İbn Kayyim el-Cevziyye, çeşitli rahatsızlık verici durumlarda rukyede okunacak dualara geniş yer vermiştir. İbn Kayyim el-Cevziyye, Şemseddin Muhammed b. Ebî Bekr (Ö. 751/1350), et-Tıbbu’n-Nebevî, Thk. Âdil el-Ezherî, Beyrut, trz. 132-146. 115 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VI, 545-546.

116 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma'rifeti's-Sahâbe, VII, 162; Uraler, Aynur, “Şifâ bint Abdullah”, DİA, XXXIX, 138.

Hz. Peygamber, ishale karşı sinameki bitkisini,117 diğer bazı hastalıklar için acve hurmasını,118 yüksek ateşe karşı vücuda su serpilmesini tavsiye etmiştir.119 Hz. Peygamber’in hizmetlilerinden Selmâ’nın naklettiğine göre; Hz. Peygamber; başındaki ağrıdan şikâyet edene kan aldırmasını, ayaklarındaki bir ağrı veya yaradan şikâyet edenlere ise, ayaklarına kına yakmalarını tavsiye etmiştir.120 Yine gerektiğinde mışkas denilen dağlama aletiyle yaralara dağlama yaptığı, ancak bu tedavi şeklini daha sonra uygulamadığı anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber, karnı su toplayan adama dağlama yapılması teklifini de zorunlu kalmadıkça başvurulmaması gereken bir yöntem olduğu için kabul etmemiştir.121 Hz. Peygamber, Katâde’nin yerinden çıkmış gözünü eliyle mucizevî bir şekilde yerine yerleştirerek tedavi etmiştir.122 Başka bir olayda, boğaz hastası olan çocuğunun boğazını sıkarak tedavi etmeye çalışan bir anneyi bundan sakındırarak, anneye ilaç kullanmasını tavsiye etmiştir.123 Kaynaklarda aktarılan ilginç bir olayda Hz. Peygamber, Medine’ye gelen ve hastalanan Ureyne kabilesinden bir grubu zekât develerinin olduğu yere göndererek, develerin idrarlarını içmelerini söylemiştir. Bu uygulamanın sonucunda iyileşen kabile mensupları, çobanı öldürdükleri için cezalandırılmışlardır.124 Hz. Peygamber, hastalanan arkadaşlarına bazen isim vererek doktor tavsiye etmiş bazen de bizzat kendisi doktoru çağırtmıştır. Mesela, hastalanan Sa’d b. Ebî Râfi’e, Arap yarımadasında ün yapmış ve Kisra’nın bile kendi tedavisine çağırdığı zamanın hekimi Hâris b. Kelede’ye gitmesini tavsiye etmiş,125 ziyaret ettiği bir hastanın tedavisi için, filan kabilenin doktorunun çağırılmasını söylemiştir.126 Yine, Übey b. Sa’d adındaki bir sahâbînin tedavisi için Hz. Peygamber bir hekim getirtmişti.127 Hz. Peygamber’in, Hafsa bt. Muhammed adında bir kadını ebe tayin ettiği ve bu ebe hanımın Hz. Peygamber’den sonraki zamanlarda da bu görevi       

117 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 275. 118 İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 285-286.

119 Bkz. humma hararetinin Cehennem ateşine benzetilmesi ve su ile serinletilmesi, Buhârî, Tıp, 28; Müslim, Selâm, 78-81; Tirmizî, Tıp, 25; İbn Mâce, Tıp, 91; İbn Kayyim el-Cevziyye, et-Tıbbu’n-Nebevî, 40.

120 Ebû Dâvûd, Tıp, 3; Tirmizî Tıp, 3502.

121 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 325; dağlayarak tedavi ve Hz. Peygamber’in ve ashabın bu konudaki uygulamaları için bkz. İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 328-331.

122 İbn Hişâm, II, 82.

123 Buhârî, Tıp, 21, 23, 26; İbn Ebî Şeybe, Musannef, IX, 275-276; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 298.

124 Bu konudaki farklı rivâyetler için bkz. Buhârî, Tıp, 6, 29 ve Zekât, 69; Müslim, Kasâme, 9-14; İbn Mâce, Tıp, 30.

125 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 294; Huzâî, Tahrîcü’d-Delâlâti’s-Sem’iyye, 667; bazı rivâyetlerde Sa’d b. Ebî Vakkâs olarak geçmektedir. Karşılaştırınız, Ebû Dâvûd, Tıp, 12; Huzâî, Tahrîcü’d-Delâlâti’s-

Sem’iyye, , 677

126 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VIII, 282. 127 Müslim, Selâm, 73; Ebû Dâvûd, Tıp, 6.

sürdürdüğü rivâyet edilmektedir.128 Hz. Peygamber, hastalanan gayrimüslim Âmir b. Tufeyl’e tedavi amaçlı bal göndermiştir.129 Yine sindirim bozukluğu yaşayan bir sahâbîye de bal şerbeti içmesini tavsiye etmiştir.130

Hacamat yani kan aldırma da Hz. Peygamber’in başvurduğu önemli bir tedavi şeklidir. İhtiyaca göre vücudun herhangi bir yerinden bardak veya boynuzla yapılan kan alma işlemini ifade eden hacamat, sebebi belli bir hastalığın tedavisi için yapıldığı gibi, kan fazlalığının vücutta meydana getirdiği rahatsızlıkları gidermek için de kullanılan bir tedavi usulüdür.131 Ayrıca koruyucu hekimlikte de kullanılabilen bir yöntemdir.132 Hz. Peygamber, pek çok defa hacamat yaptırmış ve bunun ücretini de ödemiştir.133 Ayrıca hacamat, hadislerde şifâ kaynağı olan üç şeyden biri olarak nitelendirilmiştir.134 Diğer bir rivâyette de Hz. Peygamber, baş ağrısı şikâyetleri için hacamatı tavsiye etmiş,135 hacamatın, aklın çalışmasını ve hafıza (ezberleme) gücünü arttırdığını belirtmiştir. 136 Hadiste hacamat yaptırmanın hafızaya iyi geldiğine işaret edilmesi de oldukça anlamlıdır. Çünkü, hacamat yoluyla vücuttaki kirli kan temizlenmiş, böylece kılcal damarlar yoluyla bütün vücuda temiz ve taze kan dağıtılmış olacaktır. Bu sayede beyne ve kılcal damarlara giden temiz kan ve oksijen beynin ve hafızanın gücünü ve aktivitesini arttıracak, aynı zamanda hem bedenin hem de hafızanın ve aklın daha dinamik ve sağlıklı çalışmasını sağlamış olacaktır. 137