• Sonuç bulunamadı

EĞİTİM-ÖĞRETİM ALANINDA YAPILAN SOSYAL HİZMETLER

5.1. Eğitim-Öğretim Kurumları

5.1.3. Dârü’l-Kurrâ

Yer, mekan, ev gibi anlamlara gelen “dâr”108 ile okuyan anlamındaki “kâri” kelimesinin çoğulu olan kurrâ kelimelerinden meydana gelen “dârü’l-kurrâ”, Kur’ân-ı Kerim'in öğretildiği, bir bölümünün veya tamamının ezberletildiği ve kıraat vecihlerinin talim ettirildiği mektepler için kullanılmıştır. Bu müesseselere dârü’l-Kur’ân ve dârü’l-

huffâz adı da verilir.109

Araştırmacılardan bir kısmı, dârü’l-kurrâ’yı İslâm’ın ilk döneminde eğitim- öğretim mekanı olan “ev” başlığı altında ele almaktadırlar.110 Bu anlamda ele alındığında, başta Dârü’l-Erkam olmak üzere Es’ad b. Zürâre, Mahreme b. Nevfel, Külsüm b. Hidm, Sa’d b. Hayseme ve buna benzer işlev gören evlerin tümünü dârü’l- kurrâ olarak değerlendirmek mümkündür. İslâm eğitim tarihi içerisinde gerek Hz. Peygamber gerekse Râşid Halîfeler Döneminde, adeta bir kurum gibi işlev gören evlerin çıkış noktası Kur’ân’ın öğretilmesidir. Mekke döneminde başta Dârü’l-Erkam olmak üzere evlerde sürdürülen eğitim-öğretim faaliyeti, Hz. Peygamber'in Medine döneminde ve sonrasında devam etmiştir. Mekke döneminde Müslümanlar, Dârü’l-Erkam’ın dışında, ibâdetlerini rahatça yapabilmek için bazı evlerde hususi mescidler oluşturmuşlardı. Mekkelilerin baskıları neticesinde Kabe'de namaz kılamayan Hz. Ebû Bekir ve Ammâr b. Yâsîr, bu şekilde bazı evleri mescid haline getirerek111 bu

baskılardan kurtulmaya çalışmışlardı. Evlerin bir eğitim merkezi olarak kullanılması Medine’de de devam etmiştir.

Hz. Peygamber, Mekke'den Medine'ye hicret ederken uğramış olduğu Kubâ'da Külsûm b. Hidm'in evinde dört gün kalmış, toplumla olan irtibatını ve Müslümanların eğitimini ise Beytü'l-Uzzâb yani bekarlar evi112 diye isimlendirilen Sa'd b. Hayseme'nin (Ö. 2/624) evinde sürdürmüştür.113 Bu ev aynı zamanda kimsesiz sahabîlerin barınağı olduğu için “Menziletü’l-Ğurabâ”, Kur’ân eğitimi fazla olduğundan dolayı da

       108 Fîrûzâbâdî, Kâmûsü’l-Muhît, II, 30-31. 109 Bozkurt, “Dârü’l-Kurrâ”, DİA, VIII, 543.

110 Bkz. Gözütok, İlk Dönem İslâm Eğitim Tarihi, 125-129; Varol, “Hulefâ-i Râşidîn Dönemi Eğitim ve Öğretim Faaliyetlerine Genel Bir Bakış (II)”, 158-161; Bozkurt, “Dârü’l-Kurrâ”, DİA, VIII, 543-548. Bozkurt, ilgili maddenin içeriğinde ilk dönemde bu işi yapan evleri anlatmaktadır.

111 Bkz. İbn İshâk, 218-219; Buhârî, Menâkıbu’l-Ashâb, 45; İbn Sa'd, III, 231; Şulul, Hz. Peygamber

Devri Kronolojisi , 408-409; Gözütok, Şakir, İlk Dönem İslâm Eğitim Tarihi, 118-119; Güner, “Asr-ı

Saâdet’te Mescidler/Camiler ve Fonksiyonları”, Asr-ı Saâdet’te İslâm, IV, 164-165. 112 İbn Sa’d, V, 574-575; İbnü’l-Cevzî, el-Vefâ, I, 396.

113 Ya’kûbî, Külsüm b. Hidm’in vefat etmesi üzerine Hz. Peygamber’in Sa’d b. Hayseme’nin evine intikal ettiğini kaydetmektedir, Ya’kûbî, Târîh, II, 41; ayrıca bkz. Zehebî, Târîhu'l-İslâm, II, 335.

“Menzilü’l-Kur’ân” adlarıyla da anılmıştır.114 Gerek isminden gerekse Hz. Peygamber'in ziyaretçileri kabul için oraya uğramasından bu evin böylesi faaliyetlere mahal olduğu anlaşılmaktadır. Gözütok, Külsüm b. Hidm’in evinin de eğitim-öğretim amacıyla kullanıldığını belirtmektedir.115

Hz. Peygamber’in Akabe Bey’atleri sırasında Medine’ye öğretmen olarak görevlendirdiği Mus'ab b. Umeyr, Medine'ye vardığı zaman, Es'ad b. Zürâre'nin evinde kalmış, bu evde eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmüştür, burayı eğitim-öğretim işlerinin merkezi haline getirmiştir. Hz. Mus’ab, hem bu evde hem de diğer bazı sahabîlerin evlerinde Müslümanlara Kur'ân okutmakta, dinî bilgiler vermekteydi.116 Bu ev, Medine’de eğitim-öğretim için kullanılan ilk ev olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca Es’ad b. Zürâre, Mus’ab b. Umeyr henüz Medine’ye gelmeden önce de insanları evinde toplayarak eğitim-öğretim faaliyetinde bulunmaktaydı. Medine’de, taşradan gelen heyetlerin ağırlanmış olduğu Remle bintü'l-Hâris'in evi de burada zikredilebilir. Hz. Peygamber bu evde, dışarıdan gelen insanlara İslâm'ın ilk prensiplerini öğretmiş ve onlara tebliğde bulunmuştur.117

Kaynaklarda, bunlar arasında dârü’l-kurrâ adı sadece Mahreme b. Nevfel’in evi için zikredilmektedir. Bu terimin geçtiği en eski kaynak özelliğini taşıyan İbn Sa’d, Abdullah İbn Ümmi Mektûm'dan ve Medine'ye ilk geldiğinde yerleştiği bir dârü’l- kurrâ'dan şöyle söz etmektedir: “İbn Ümmü Mektûm, Mekke’de erken bir dönemde

Müslüman oldu. O, görme özürlüydü. Bedir’den sonra, yürümek suretiyle Medine’ye muhacir olarak geldi ve dârü’l-kurrâya indi ki orası Mahrame b. Nevfelin eviydi (Ona aitti).”118 İbn Sa’d’ta geçen bu rivâyetten, dârü’l-kurrâ adının, mescidler dışında Kur’ân okunan ve öğretilen yerler için daha Hz. Peygamber devrinde kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Ömer b. Şebbe, bu evden bahsetmekte ancak dârü’l-kurrâ tabirini kullanmamaktadır.119 Mahreme b. Nevfel’in Mekkenin fethinden sonra Müslüman olduğu hakkındaki rivâyetleri120 dikkate alan Sarıçam, dârü’l-kurrâ olarak bahsedilen bu evin mülkiyetinin daha sonra Mahreme b. Nevfel’in mülkiyetine geçmiş olabileceği       

114 İbn Sa’d, V, 574-575; Gözütok, İlk Dönem İslâm Eğitim Tarihi, 127. 115 Gözütok, İlk Dönem İslâm Eğitim Tarihi, 126.

116 Ya’kûbî, Târîh, II, 38; Zehebî, Târîhu'l-İslâm, II, 294-295. 117 Bkz. İbn Kesîr, el-Bidâye, V, 205, 210

118 İbn Sa’d, IV, 191; ayrıca bkz. Kettânî, I, 195; Köten, “Asr-ı Saâdet’te Suffa Ashâbı”, Bütün Yönleriyle

Asr-ı Saâdet’te İslâm, IV, 385.

119 İbn Şebbe, I, 241.

120 Bkz. İbn Sa’d, VI, 69; İbnü’l-Esîr, İzzeddin Ebû'l-Hasen Ali b. Muhammed (Ö.630/1232), Üsdü’l-

Ğâbe fî Ma'rifeti's-Sahâbe, Thk. Ali Muhammed Muavvid-Âdil Ahmed Abdülmevcûd, I-VIII, Beyrut,

ihtimalini öne sürmektedir.121 Hamidullah, dârü’l-kurrâ’nın oluşma sürecini, Suffa’nın, ihtiyacı karşılayamaz hale gelmesiyle bağlantı kurarak daha geç bir döneme konumlandırmaktadır.122 Çünkü Suffa’nın meydana gelişi Mescid-i Nebevî’nin

yapılışından sonradır. Hamidullah’ın bu yorumu İbn Sa’d’ın, İbn Ümmü Mektûm’un Bedir’den sonra hicret ettiği aktarımına uygun düşmektedir.123

Klasik kaynaklarda dârü’l-kurrâ hakkında ayrıntılı bilgi veren rivâyetler bulunmamaktadır. Ancak bazı anlatımlardan yola çıkılarak dâr’ul-kurrâ hakkında bilgiler elde etme imkanı bulunmaktadır. Bu konuda az da olsa açık bilgi veren bir rivâyette Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber'in zamanında kurrâ diye isimlendirilen bir gruptan söz ederken şöyle demektedir: “Onlar yetmiş kadardı. Gece olduğu vakit

Medine'deki muallimlerine giderler, sabah oluncaya kadar bütün gece ders yaparlardı. Sabah olunca da kendisinde güç ve kuvvet olanlar su ve odun getirir, parası olanlar da birleşip bir koyun satın alırlar ve yemek üzere hazırlarlardı. Bu da Hz. Peygamber'in hücrelerine yakın bir yerde cereyan ederdi.”124 Yukarıda, Suffa ehlinin bu tür bir

faaliyetinden bahsedilmişti. Bu rivâyette Suffa ehlinin kastedilmiş olma ihtimaliyle birlikte, rivâyetteki yerin tarifi, İbn Şebbe’nin tarif ettiği evin yeriyle benzerlik göstermektedir. Ayrıca odun getirilerek yemek pişirilmesi, olayın geçtiği yerin mescid değil bir ev olduğu izlenimi vermektedir. Kaldı ki eğer Enes b. Mâlik Suffayı kastediyor olsaydı, açıkça Suffa veya mescid kelimelerini kullanırdı diye düşünüyoruz. Dolayısıyla Mahreme b. Nevfel’in dâr’ul-kurrâ olan evini kastetmiş olma ihtimali yüksektir. Sayının 70 olması, mekanın büyük, aynı zamanda eğitim-öğretim faaliyetine tahsis edilmiş bir ev olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Bu rivâyeti yukarıda verilen diğer rivâyetlerle birlikte ele alan Varol, şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Bütün bu

rivâyetlerden anlaşıldığına göre Dâr’ul-Kurrâ, Kur'ân eğitim ve öğretimine tahsis edilmiş bir ev idi. Bir gece eğitimini andıran bu müessesede, müstakil bir muallim nezaretinde eğitim yapıldığı ve sabahlara kadar eğitimin devam ettiği anlaşılmaktadır.125

      

121 Sarıçam, İbrahim, “Mahreme b. Nevfel”, DİA, XXVII, 389-390, İstanbul, 2003, s. 389-390.

122 “Bir süre sonra Suffa artık ihtiyacı karşılayamaz hale geldi ve Hz. Peygamber buradaki yığılmanın

önüne geçmek için başkentin değişik semtlerinde ilkokul ya da hazırlık okulu niteliğinde okullar açtı. Hicretin henüz 2. yılında Medine’de, Mahreme b. Nevfel’in evinde Dâr’ul-Kurrâ adıyla Kur’ân öğretimine yönelik yeni bir okul faaliyete geçirildi.” Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 771.

123 Zehebî, İbn Ümmü Mektûm’un Mus’ab b. Umeyr’den hemen sonra, Hz. Peygamber’den önce hicret ettiğini kaydetmektedir, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, II, 315, 332.

124 Varol, “Hulefâ-i Râşidîn Dönemi Eğitim ve Öğretim Faaliyetlerine Genel Bir Bakış (II)”, 160; benzer bir rivâyet için bkz. Kettânî, II, 57.