• Sonuç bulunamadı

* Prof. Dr. Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Bilim Dalı, Kampüs/Konya.

buluntulardan anlaşılmaktadır(Resim 2). G.Ö. 10 000 yıllarındaki bu yerleşme 2006 yılından bu yana Çatalhöyük ekibi tarafından kazılara başlanmıştır. Pınarbaşı Epipaleoltik yerleşmeden sonra görülen bu yerleşme Çatalhöyük insanlarının ilk atalarının yerleştiği yer olmalıdır 4.

Konya çevresinde, Yeni Taş Çağ’ın (Neolitik) başlangıç evresi olan “avcı ve toplayıcı köyler” kültürünü izleyen izleyen Çanak-Çömleksiz (Akeramik) dönemine ait oldukça önemli yerleşmeler vardır. Bölgede, bu dönemi temsil eden Beyşehir-Erbaba, Seydişehir-Suberde, Karaman-Can Hasan en önemli yerleşmelerdir.

Çumra-Çatalhöyük’te 2001 yılı kazılarında, bu döneme ait yeni buluntular ortaya çıkarılmıştır. İnsanların, henüz çanak çömlek yapımını bilmediği; eşyalarını taştan yaptıkları bu dönemde: kimi yerde hayvancılık; kimi yerde de ziraatçılık başlamıştı.

Bazı yerlerde de, her ikisinin birlikte görüldüğü oluyordu.

Çanak-Çömleksiz Yenitaş Çağ’ını izleyen “Olgun Neolitik” dönemle ilgili dünyada en önemli merkezlerden biri kuşkusuz Çatalhöyük’tür. Çatalhöyük’te birçok ilklerin görülmesinin yanında, bilinen kültürlerin gelişmesi de görülür.

Daha önce Çayönü’nde görülen ziraatçılık ve hayvancılık Çatalhöyük’te de gelişmiştir. Çayönü’nde süs eşyalarında az miktarda kullanılmış bakırın yerine;

Çatalhöyük’te kurşun kullanılmıştır. Maden Çağı’na geçilmeden yapılan bu eşyalar, cevherin dövülmesiyle ergitme yapılmadan elde edilmiştir. Çatalhöyük’te dokuma parçalarıyla ilgili ilk örnekler olan lifler, balçık içine sıkışmış bir şekilde bulunmuştur. Duvar resimlerindeki motifler ise bu yerleşmedeki dokumacılığın en büyük kanıtıdır. Evlerin iç duvar yüzeyleri, aşı boyasıyla yapılmış resimlerle donatılmıştı. Bu resimlerde doğum, avcılık, dans, dağlara bırakılmış ölülerin akbabalar tarafından parçalanması, kilim motifleri ve Çatalhöyük yerleşiminin yanında, volkanik bir dağın patlaması sahnelerine yer verilmiştir. Çatalhöyük’te 1960-63 yılları arasında J.Mellaart’ın yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan evlerin ilginç bir mimarisi vardır(3-6). Burada sırt sırta yapılmış evlere çatıdan merdiven yardımıyla giriliyordu. Çok dindar olan bu insanların evlerinin her iki odasından biri kutsal oda idi. Bir odada kurban edilmiş insanların başları, duvara asılmış boğa başlarının alt kısmına konmuştu. Bereketi simgeleyen boğanın yanında, burada bulunan ana tanrıça heykelcikleri bütün Akdeniz dünyasını etkileyecektir.

Odalarda kurban çukurları vardı. Diğer taraftan kurban edilen, başsız iskeletlerinin akbabalar tarafından parçalandığı ve sonra aşı boyasıyla boyanan iskeletlerin evlerdeki sekilerin altına gömüldüğü görülmektedir. Çatalhöyük’te yaş ortalamasının 26-30 arasında olduğu anlaşılmaktadır. Çatalhöyük’te bulunan mühürler, ticaretin ve özel mülkiyetin olduğunu göstermektedir5. Bütün bunlardan, Çatalhöyük’te ziraatçılığın, hayvancılığın, çanak çömlek yapımının, dokumacılığın, madenciliğin, ticaretin, özel mülkiyetin, avcılığın, Çarşamba Irmağı’nda balıkçılığın ve obsidyenden silahların yapıldığı anlaşılmaktadır.

Çatalhöyük’teki Yenitaş Çağı’na ait yerleşmeyi, höyüğün hemen batısında bulunan diğer höyükte (Batı Çatalhöyük) Bakırtaş Çağ’ı (Kalkolitik) izler 6. Bu dönem, Maden Çağı’nın ilk evreleridir ve M.Ö. 5500 yıllarında başlar. Batı Çatalhöyük gibi Karaman Can Hasanda bu dönemi temsil eden önemli bir yerleşmedir. Bu dönemde batıda Burdur Hacılar ve Kuruçay; güneyde Mersin Yumuktepe yerleşmeleri ile ilişkiler görülür 7. Bakırtaş Çağı’nı izleyen İlk Tunç Çağı’nda (M.Ö.3200- M.Ö.2000), Anadolu’da madenciliğin ortaya çıkardığı zenginlikle; çevresi surlarla çevrili kent beylikleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Orta Anadolu’da Boğazköy, Alişar ve Alacahöyük bunlardan bazılarıdır. Konya’nın kent merkezinde yer alan Alaattin Tepesi de bu dönem yerleşmelerinden biridir. Bu dönem Mezopotamya yazılı belgelerinde adından Puruşanda olarak söz edilen krallığın merkezi ise Konya Karahöyük’te olmalıydı. Bu krallıkla ilgili, daha sonra Asur Ticaret Kolonileri Çağı”

4. H. Bahar-Ö.Koçak, Eskiçağ Konya araştırmaları 2, Kömen Yayınları Konya 2004:14,çiz.70,res.3-4.

5. J. Mellaart, “Excavations at Çatalhöyük”, Anatolian Studies (AS), XII, 1962, fig. 6.13-16.; The Neolithic of the Near East, London 1975:91-115.

ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMALARININ IŞIĞINDA KONYA ÇEVRESİNİN İLK ÇAĞ TARİHİ

ARKEOLOJİK YÜZEY ARAŞTIRMALARININ IŞIĞINDA KONYA ÇEVRESİNİN İLK ÇAĞ TARİHİ

olarak bilinen Anadolu’nun tarihi çağlara giriş dönemindeki yazılı belgeler de söz etmektedir8. Sedat Alp, bu dönem adından sözedilen Purušhanda krallığını Konya Karahöyük’e lokalize etmektedir9. Bu dönemde Orta Anadolu’da Hattiler otururken; Konya çevresinde Luvi kökenli bir halk oturmaktadır. Bu nedenle bölgeye, daha sonraki dönemlerde Hititler Luviya; bir süre sonra da Luvi fırtına tanrısı Tarhu’nun adından türetilmiş Tarhuntašša adını vermişlerdi.

İlkçağ’da Bölgenin Tarihi:

Asur Ticaret Kolonileri Çağı: (M.Ö. 1950 - 1725)

Yaklaşık olarak M.Ö. 2000 yılları Anadolu için tarihi çağların başlangıcıdır.

İnsanlar bu dönemde önemli bir yere sahip olan tunç alaşımını elde edebilmek için bakır ve kalaya ihtiyaç duymaktaydılar. Anadolu yarımadası bakır kaynakları bakımından oldukça zengin olmasına rağmen, kalay yataklarından yoksundu. Bu nedenle Anadolu maden ustaları kalayı tarih boyunca dışarıdan sağlamak zorunda kalmıştır. Bu madenin, Anadolu’da yazının kullanılmadığı İlk Tunç Çağı’nda nereden ve nasıl sağlandığı bilinmemektedir. Orta Tunç Çağ’da ise Asurlu tüccarların Afganistan’dan getirdikleri kalayı Anadolu’da pazarladıkları anlaşılmaktadır. Asurlu tüccarlar getirdikleri kalay ve kumaşlara karşılık Anadolu’dan Mezopotamya’ya bakır, altın ve gümüş gibi madenleri götürmektedirler.

Bu dönemde Mezopotamya’da Dicle kıyısında yer alan Assur kenti bir ticaret merkezi olarak gücünün zirvesindeydi. Asurlu tüccarlar doğuda Afganistan’dan batıda Anadolu’ya kadar geniş bir yelpazede ticaret ilişkileri kurmuşlardı. Ayrıca, Anadolu’da yerli beylere vergi ödeme karşılığında bazı kentlerde serbest ticaret yapabildekleri “karum” adı verilen ticaret merkezleri kurmuşlardı. Kayseri’nin 22 km.

doğusunda bulunan Kültepe Höyüğü o zaman “Kaniš-Karum” adı ile bilinmekte ve Anadolu’daki ticaret merkezlerinin en önemlisi sayılmaktaydı. Kültepe’de bulunan tabletlerde M.Ö. II. bin yıl başlarında Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticaret hakkında bilgiler bulunmaktadır. Burada yapılan kazılar, Kaniš ismi verilen tepede yerli beylerin oturduğu sarayın olduğunu; “Karum” (pazar yeri) olarak bilinen tepenin aşağısındaki düzlük alanda Assurlu tüccarların dükkanlarının varlığını gün ışığına çıkarmıştır. Yerli halkın ise tepenin eteklerinde olduğu sanılmaktadır.

Anadolu’da Kültepe dışında, Boğazköy ve Alişar gibi merkezlerde de Koloni Çağı’na ait yazılı kil tabletler bulunmuştur. Yazılı metinlerinden bu dönemin sonlarında; M.Ö. 1750 yıllarına doğru Kuššara kralı Pithana ve oğlu kral Anitta’dan söz edilmektedir. Daha önce Kuššara’da (Alişar) olan krallık merkezi Anitta zamanında Neša’ya (Kültepe = Kaniş) taşınmıştır10 .

Neša’nın başkent oluşundan kısa bir süre sonra, Anitta sınırlarını Orta Anadolu’ya yaymış; batı sınırları Konya çevresini içine almıştır. Çünkü yukarıda da üzerinde durulduğu gibi, bu dönemin önemli merkezlerinden biri olan Purušhanda krallığı Konya çevresini içine almaktaydı. Anitta’ya ait bir yazılı tabletten Purušhanda kralının Kuššara krallığının eğemenliğini gönüllü olarak kabul ettiğini öğreniyoruz. Purušhanda kralı; Anitta’ya demirden asa ve taht hediye etmiştir. Bunun üzerine Anitta tarafından dostça karşılanmış ve tahtının yanında ona da bir taht kurdurtup, birlikte halkın karşılamışlardır11.

1950’li yıllardan beri yapılan arkeolojik çalışmalarla burada ortaya çıkarılan mühür baskıları ve değişik formlardaki keramikler yüksek bir sanatı yansıtır ve yerleşmenin ticaret hayatı bakımından önemini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz, bu dönemde Purušhanda Konya Ovası’nı içine alan büyük bir bölge krallığıydı12.

8. A. Goetze, Kleinaisen, Kulturgeschichte Des Alten Orients, Müchen 1957; Alp 1972.

9. S. Alp, Konya Civarında Karahüyük Kazılarında Bulunan Silindir ve Damga Mühürleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1972.; “Konya - Karahöyük 1988 Kazısı”, Höyük, 1,1988: 21-23.

10. T. Özgüç, Kültepe Kaniş II, Türk Tarih Kurumu Yayınları (TTK Yay.), Ankara 1986.;J.Garstang, O.R.Gurney, The Geography of the Hittite Empire, London 1959: 63-64.

11. S.Alp, “Eski Önasya’da Siyasal İlişklerden Bölümler”, Cumhuriyetin 50.Yılını Anma Kitabı, Ankara 1974:425-438.; E.Akurgal, Anadolu

Koloni Çağı ve sonrasındaki yazılı ve arkeolojik belgelerin ışığında bölge halkının Luvi kökenli olduğu anlaşılmaktadır. Bazı bilim adamına göre Luviler yerli Anadolulu kabul edilirken; bazılarına göre ise M.Ö. 2300 yıllarında dışardan göç edip gelen Hint-Avrupalı topluluklardır. Anadolu’nun güneyinde M.Ö. III. Bin yılın sonlarında görülen yeni bir keramik grubuna atfen, bu dönemde geldikleri öne sürülmektedir. Ancak, Hitit devleti ve Geç Hitit devletleri dönemlerinde kullanılan Hitit hiyeroglif yazısı olarak bilinen resim yazısı bu halka ait görüldüğünden;

Luvice olarak da adlandırılması kabul görmektedir. Anadolu’dan İtalya’ya kadar uzanan; doğu Akdeniz kıyılarındaki kentlerde görülen yer ve şahıs adlarındaki –ss-, -nd- ve -nt- takıları Luvi kökenli olduğu kabul edilmektedir. Bu halkların Anadolu’nun güneyinde Bizans döneminin ortalarına kadar varlıklarını sürdükleri bu dönem yazıtlarındaki şahıs adlarından anlaşılmakadır. Bölgede, günümüze kadar ulaşan bazı antik yer isimleri sanıldığı gibi Yunan ve Romalılara ait olmayıp Luvilere aittir. Bu isimlere örnek olarak klasik dönemde Konya ovasına verilen Lykaonia ve Konya kentine verilen İkonion verilebilir. Aslında, Lykaonia M.Ö. II.

Binyıldan itibaren kullanılan Luvice Lukkavaniya, yani Luvilerin Ülkesi anlamına gelmektir. Klasik İkonion ismi ise Luvice Ikkuaniia’dır (Ikkuvaniya)13.

Bölgedeki M.Ö. III. Bin yıldan M.Ö. II. bin yıla uzanan Luvi varlığını Hitit devleti döneminde de görmek mümkündür.

Bölge, Koloni Çağı’nın güçlü devleti Kuššara krallığının yıkılmasından kısa bir süre Hitit devletinin eğemenliğine geçmiştir.

Hitit Eğemenliği Dönemi: (M.Ö.1700 – 1200).

Kuššara Krallığının, yaklaşık olarak M.Ö. 1725 yıllarında son bulmasından bir süre sonra Hitit Devleti’nin tarih sahnesine çıkmasıyla, Konya bölgesi Hititler’in yönetimine geçmiştir. Hitit devletinin kuruluş dönemi hakkında bilgiler bulunan Telepinuš Fermanı’nda; Hititlerin kurucu kralı Labarna’nın ele geçirdiği kentler arasında Hupišna, Tuvanuva, Nenašša, Landa, Zallara, Paršuhanda ve Lušna’dan söz edilmektedir 14. Bu kentlerin büyük çoğunluğu günümüzde Konya çevresinde yer almaktadır (Hupišna = Ereğli, Tuvanuva = Bor - Kemerhisar, Nenašša = Aksaray, Landa = Karaman, Paršuhanda = Karahüyük, ya da Acemhöyük, Zallara

= Cihanbeyli (?) ve Lušna = Hatunsaray)15.

Hitit belgelerinde coğrafi olarak tanımlanan Aşağı Ülke (KUR. URU. SAP. Lİ. Tİ) Kızılırmak’ın çizmiş olduğu yayın dışındaki bölgelerin genel bir adı idi 16. Bu geniş bölgenin içinde sınırlarının dağlar, nehirler ve göller gibi engebelerle belirlendiği, daha küçük alt bölgelerin varlığı coğrafi isimlerin çokluğundan anlaşılmaktadır17 . Konya ve çevresi Hititlerin batıda Ege ve güneyde Akdeniz uygarlıkları ile bağlantısını sağlayan jeopolitik öneme sahip bir bölgeydi. Batıda Hititlerin ezeli düşmanı Arzava Konfederasyonu güneyde ise Luvilerin bölgesi Luviya, Hurri kökenli Kizzuvatna ülkeleri vardı. Güney komşuları Luviya ve Kizzuvatna halkları; belki de kültürlerini Hitit sarayına yerleştirmenin bir yakınlığı olarak, bu sarayın siyasal otoritesini tanımak zorunda kalmıştır. Ancak, batı komşuları büyük oranda Luvi kökenli halkların çocukları olan Kizzuvatna devletçikleri; siyasal bir konfederasyonun verdiği güçle olsa gerek; sürekli olarak Hitit devletini tarihi boyunca isyanlarla meşgul edecektir. Öyle ki, kimi zaman El-Amarna belgelerinde zikredildiği gibi Arzava’nın, Hititlere karşı fırsat buldukça, uzak komşusu Mısır’dan bile yardım istediği görülmektedir18 . Mısırlıların Doğu Akdeniz’deki Hititlerle çıkar kavgalarının aksine bu bölgede Hititlerle iyi geçinmeye çalıştıkları Arzavalılara verdikleri olumsuz cevaptan anlaşılmaktadır. Üstelik bir ara, rahatsız olan Hititlere

13. H. J. Houwink Ten Cate, The Luwian Population Groups of Lycia and Cilicia Aspera During The Hellenistic Period, Leiden 1961: 195-200.

14. S.Alp, Hitit Çağında Anadolu, Çiviyazılı ve Hiyeroglif yazılı Kaynaklar, Tübitak, İstanbul 2000: 59.;

15. H. Ertem, Boğazköy Metinlerinde Geçen Coğrafya Adları Dizini, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1973.; Y. Coşkun, “Hitit Çivi Yazılı Belgelerin Işığı Altında İlk Çağ’da Tuwanuwa”, Belleten, LIII, 207-208, 476-485.

16. F. Kınal, Eski Anadolu Tarihi, TTK Yay., Ankara 19872 : 141.

17. Ertem 1973.

18 . J. Mellaart, “Beycesultan and Hittites”, Mansel’e Armağan, TTK Yay., I, Ankara 974: 504.;

ARKEOLOJİK YÜZEY

bağlı Tarhuntaşşa kralına doktor bile göndermişlerdir19 .

Hititler Batı Anadolu’da kendisini meşgul eden bu gevşek dokudaki devletleri kimi zaman askeri seferler düzenleyip zor kullanarak; kimi zaman da evlilik yoluyla akrabalıklar kurup iyi niyetli yaklaşımlarla kontrol altında tutmaya çalışmıştır.

Fakat ne zaman Hititlere doğudan Hurriler, kuzeyden Kaşgalar saldırıya geçseler batıdan da Arzavalılar saldırıya geçmişlerdir. Bir Hitit belgesinde bu durum (KBo VI 28,Öy.8-9), “…Aşağı Ülke yönünden Arzavalı düşman geldi ve O dahi Hatti Ülkesi’ni yakıp yıktı. Tuvanuva Şehri’ni, Uda Şehri’ni sınır yaptı…” 20 şeklinde dile getirilmektedir. Hititler Arzava akınlarını önleyebilmek ve buradan Arzava ülkesini iyi kontrol edebilmek için Konya çevresinde Tarhuntašša adında bir krallık kurmuşlardı21 .

Hitit krallarından Muvattali, III. Hattušili ve IV. Tuthalia zamanında bölgede Muvattali’nin oğlu Kurunta kral olarak görev yapmıştı. Kurunta ile amcası III.

Hattušili’nin oğlu IV. Tuthalia arasında yapılan bir antlaşmaya göre Tarhuntašša krallığının sınırı doğuda Pozantı, batıda Ilgın güneyde Akdeniz ve kuzeyde Kulu’ya kadar uzanmaktadır (Harita)22 .

IV. Tuthalia, Kurunta’ya babası III. Hattušili’nin verdiği haklardan farklı olarak daha kapsamlı haklar verdiği ve ayrıca ona bazı müstahkem mevkileri verdiğinden söz etmektedir23 . Bu antlaşma ile Tarhuntašša ile Hatti sınırı III. Hattušili dönemindeki konumundan daha doğuya doğru kaydırılmıştır. Konya çevresindeki Kadınhanı-Köylütolu Baraj Anıtı (?), Eflatunpınarı), Fasıllar ve Hatıp-Kurunta Hitit Anıtları, Hitit Kralı Kurunta tarafından yaptırılmıştı. Ancak, Ilgın-Yalburt Su Havuzu IV. Tuthalia tarafından yaptırmıştır. Üzerindeki Luvice hiyerogliflerle dünyanın en güzel su havuzlarından biri olan Yalburt’ta IV. Tuthalia’nın Batı Anadolu’ya yaptığı seferden söz edilmektedir. Buradaki bilgiler Hititlerin Batı Anadolu üzerine yaptıkları seferlerde bölgenin önemini yansıtmaktadır. Aynı şekilde Köylütolu Anıtı da bu özelliktedir.

Baraj anıtı olarak adından söz edilen Ilgın-Kadınhanı arasındaki, 1 km.

uzunluğu ve 50 m. yüksekliğindeki Köylütolu anıtı bir yol anıtı olmalıdır. Güney ve Güney Batı seferleri ve Tarhuntašša için de Hatıp-Kurunta, Eflatunpınar, Fasıllar Anıtarı stratejik öneme sahip geçitler ve su kaynaklarına kurulmuşlardır.

Günümüzde Höyük ilçesi sınırları içinde olan Eflatunpınar ise su kültü ile ilgili kutsal bir havuzdur. Günümüzde Konya Arkeoloji Müzesi tarafından kurtarma kazıları yapılan bu havuz 19. yüzyıldan bu yana araştırmacıların bildiği, dünyada toprak üstünde ayakta kalabilmiş en eski su havuzudur denilebilir. Burası üzerinde bulunan Fırtına Tanrısı, Güneş Tanrıçası, dağ tanrıları ve demonları (cinleri), önündeki boğa başlı savakları ile eşsiz bir anıttır. Beyşehir-Seydişehir arasındaki Fasıllar Anıtı ise yaklaşık 70 ton ağırlığıyla, henüz ayağa kaldırılamamış bir şekilde 3250 yıldır yatmaktadır. Bu anıtın burası içinmi yapıldığı yoksa Eflatunpınar Anıtı için mi yapıldığı konusu tartışmalıdır. Ancak, bizim görüşümüz Fasıllar Anıtı’nın kendi bulunduğu yer için yapıldığıdır. Çünkü, Fasıllar Hititler döneminde, Hititlerin Konya ovasından Beyşehir yoluyla Akdeniz’e ulaştıkları önemli bir yol güzergehaı idi. Günümüzde bu yol güzergahı önemini yitirmiştir. Anacak bu güzergahın doğusunda Seydişehir - Manavgat; batısında Beyşehir – Manavgat, ya da Konya - Isparta yolları vardır24 .

19. J. E. Ruth, The Archaeology and History of Western Anaotolia during the Second Millennium, B.C. Pensylvania 974: 222-225.

20. J. D. Hawkins, “ Tarkasnawa King of Mira: ‘Tarkondemos’, Bogazköy sealings and Karabel”, Anatolian Studies, 48, 1998: 1-33.;

Tuvanuva’nın antik Tyana kenti olduğu bilinmektedir. Uda’nın lokalizasyonu ise henüz kesinlik kazanmamıştır. Ancak, Karapınar ya da Gölören’in antik dönemdeki Hyde olması önerilmektedir . Hyde’nin ise Hitit yazılı belgelerinde geçen Uda ile benzerliği dikkat çekmektedir . Demek ki Arzavalılar Hititlere karşı yaptıkları bir seferde Konya-Karapınar-Bor çevresinden başkentleri Boğazköy’den ulaşmışlardı; Ayrıca bkz. K.Belke-M.Restle, Galatien und Lykaonien, Tabula Imperii Byzantini, 4, Wien 1984: 174.; H.Bahar-G.Karauğuz-Ö.

Koçak, Eskiçağ Konya Araştırmaları, I, İstanbul 1996: 41;Coşkun 1989: 476-485.

21. Bu krallığın merkezi 1994 yılında tespit ettiğimiz gibi, Konya Hatıp Kayalığı ve çevresi idi Bahar 1996.

22. Bronz Tablet III. 84, 89: Otten 1988: 25.;Bahar- Karauğuz-Koçak 1996: 50-55.

23. Otten 1988: 10-18, Bronz Tablet II. 2-20.

24. Bkz. Belke 1984:164.; Bu Anıt’ın epigraf Thomas Drew-Bear’la yaptığımız bir çalışma sırasında 2005 yılında tekrar okunmasında şu sonuçlar çıkmıştır. Anıt (Roma döneminde) Lukuyanus adında, “evlenmeden genç yaşta ölen” bir at yarışçısının anısına yapılmıştır.

Anıtta eğerli bir yarış atı kabartması vardır. Kabartma önünde bir niş vardır. Bu nişte yarışmacının heykeli olmalıdır. Ancak, bu heykel

Hitit Eğemenliğinin Çöküşü: (M.Ö.1200)

M.Ö. 1200 yıllarında Doğu Avrupa’dan Anadolu’ya doğru gelişen kavimler göçüyle Hitit İmparatorluğu tarih sahnesinden silinmiştir. Bu dönemle ilgili Hitit yazılı kaynakları susmuş olmasına karşın komşuları olan Doğu Akdeniz uygarlıklarından Alašiya (Kıbrıs) ve Ugarit (Rasşamra) Mısırlılardan bilgi almak mümkün olmaktadır. Tarihe “Ege Göçleri” olarak geçen bu göçlerin tehlikesini Alašiya (Kıbrıs) ile Ugarit (Ras-Şamra) Kralları arasındaki yazışmalar yansıtmaktadır.

Ön Asya’da büyük siyasal değişikliklere yol açan ve tarihçilerin “Ege Göçleri”

olarak adlandırdığı bu göçlerden Mısır kaynakları “Deniz Kavimleri Göçü” olarak söz etmektedir. Mısır firavunu Merneptah, Karnak Tapınağı’nın duvarlarına, M.Ö.

1225 yılında Mısır sınırlarına dayanan ilk göçteki kavimlerin isimlerini Ekweşler, Turşalar, Rukkular, Şerdanalar ve Şekeleşler olarak yazdırmıştır. M.Ö. 1190 yıllarınd a gerçekleşen ikinci göç dalgasının korkunçluğunu III. Ramses (M.Ö. 1197 - 1165) Medinet-Habu tapınağının duvarlarında resimler ve hiyeroglifler ile tasvir etmiştir:

“Hatti (Hitit) ülkelerinden hiçbiri bunların saldırısına dayanamadı. Kode, Kargamış, Arzava ve Alaşia tahrip edildiler. Bu insanlar Amurru ülkesinde bir yerde ordugahlarını kurdular. Buranın halkını sanki hiç yokmuş gibi mahvettiler. Bunlar önlerinde bir ateş perdesi bulundurmak suretiyle Mısır üzerine yürüdüler. Müttefikler arasında Pelest, Turşa, Şerdana, Şekeleş, Zakkari, Danuna ve Vavaş’lar vardı. Bu insanlar dünyanın kenarındaki ülkelere bile el uzatıyorlardı. Kalpleri güvenle doluydu ve kendi kendilerine

“planlarımızı başarıyoruz” diyorlardı”. Ailelerini ve eşyalarını karadan öküz arabaları ve denizden gemileriyle taşıdıkları betimlenen bu kavimleri III. Ramses yenilgiye uğratarak Mısır topraklarından geri çıkarmıştır. Ancak bunlardan Pelestler ve Zakkariler Filistin’e yerleşerek burada kalmışlardı25 . Hitit İmparatorluğunun sonunu hazırlayan Ege Göçlerine kuzeydeki ezeli düşmanları Kaşka saldırıları da katkı sağlamıştır. Başkent Boğazköy’e saldıran Kaşka kabileleri Hitit merkezini yağma etmişlerdir. Son yıllarda Boğazköy’de yapılan kazılar Hitit kültürünün burada sürdüğünü göstermektedir. Ancak, eski gücünü yitiren Hitit devletinin merkezinin güneyde Torosların dağlık bölgelerine çekildiği söylenebilir. Dağınık beylikler halinde varlıklarını korumaya çalışan Hititlerin en önemli krallıklarından birisi de Konya Kızıldağ’da ortaya çıkan “Hartapuš Krallığı”dır 26.

Geç Hitit Krallıkları: (M.Ö. 1200 - 675)

Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Konya çevresi Hartapuš Krallığı’nın yönetimine girmiştir. Hartapuš Krallığı’nın eğemenlik dönemi konusunda farklı görüşler mevcuttur27. Ancak, sınırlarının doğuda Aksaray, batıda Konya ve doğuda Maraş’a kadar yayıldığı kabul edilmektedir. Bu krallık Hitit İmparatorluğu sonrasında kurulan ve Tarhuntašša Kralı Kurunta’nın soyundan gelenler tarafından yönetilmekteydi. Başka bir görüşe göre Hartapuš, Hitit kralı III. Hattušili’in tahtından uzaklaştırdığı III. Muršili’nin oğludur. Çünkü burada Hartapuš’a ait bir yazılı belgede kendisinin Muršili’nin oğlu olduğu belirtilmektedir. Ancak bu Muršili’nin III. Hitit kralı Muršili olup olmadığı tartışma konusudur. Hartapuš Krallığı’nın kuruluş dönemi bazı bilim adamlarına göre M.Ö.

XII. Yüzyıl, bazılarına göre ise M.Ö. VIII. yüzyıl olmalıdır.

“Geç Hititler Dönemi” olarak adlandırılan bu dönemde Orta Anadolu’nun

ve niş tahrip edilmiştir. Çünkü nişin önünde bulunan ve mu şeref anıtı yer almaktadır (Resim ). iki adet oyuk bu alanın üstünün kapalı

ve niş tahrip edilmiştir. Çünkü nişin önünde bulunan ve mu şeref anıtı yer almaktadır (Resim ). iki adet oyuk bu alanın üstünün kapalı