• Sonuç bulunamadı

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ

ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

Nuh BOYRAZ

*

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

Hasat öncesi toplam ürünün 1/3’nü yani, %33.7’sini, buna hasat sonrası kayıplar da eklendiğinde kayıp oranı %48’i bulmaktadır. Üstelik bitki koruma tedbirleri alınmasına rağmen, bunun da parasal değeri yaklaşık 450-550 milyar dolardır.

• Bazı bitki hastalıkları bitkisel ürünleri insan ve hayvan sağlığı için riskli hale sokabilir.

• Bunlara karşı yapılan mücadeleden dolayı parasal kayıplar ortaya çıkar.

• Hastalıklardan dolayı ürün azalışına bağlı olarak ürüne olan talebin karşılanamaması sonucu ürün fiyatındaki beklenmedik artış tüketiciler açısından parasal kayıplara neden olmaktadır.

Tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de hastalıklardan dolayı önemli ürün kayıpları ortaya çıkmakta olup, bundan birinci derecede üreticiler ciddi ekonomik zararlar görmektedirler. Ülkemizde kültür bitkilerinde görülen 300 hastalık etmenin den 35-50 sinin ekonomik düzeyde üretimde kayıplara neden olduğundan bunlara karşı tarımsal savaşımda dikkatli olunması gerektiği Alkan (1968) tarafından bildirilmiş olmasına rağmen bugün bu sayının daha da yukarılara çıktığını söylemek mümkündür.

Hastalıkların çıkışı ve üründe meydana getirdikleri etkileri bir yörenin iklimsel faktörleriyle çok yakından ilişkili olduğu için her hastalığın ülkenin her yanında aynı yoğunlukta ve şiddette görülmesini söylemek mümkün değildir. Bu bakımdan bitki koruma sorunları, yöresel özellik gösterirler. Bu özellik ve uzun yıllar Konya ve yöresinde yapmış olduğumuz hastalık surveyleri dikkate alınarak Kop bölgesinde bitkisel üretimde verim ve kaliteyi etkileyen önemli hastalıkların konukçularına göre genel değerlendirilmesi yapılacaktır. Bu bağlamda Kop bölgesinde üretiminin fazla olduğu Buğday-Arpa, Şekerpancarı, Fasulye, Patates, Ayçiçeği Mısır, hastalıkları üzerinde durulacaktır.

1. Buğday-Arpa Hastalıkları

Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya ili beraber diğer Kop bölgesi illerinde hububat alanlarında son yıllarda daha yaygın olarak görülmeye başlanan bazı hastalıklardan dolayı yaklaşık %15- 20 oranında ürün kaybı meydana gelirken, bu oranda ürün kaybına neden olan hastalıkların ürün kalitesine etkileri ise daha yüksek değerlerde gerçekleşmektedir. İşte bundan dolayıdır ki ham maddesi hububat olan sanayici istediği kalitede ürünü kendi havzasından temin edemediği için, dış havzalardan veya ülkelerden hububat ithal etmek zorunda kalmaktadırlar. Gerçi verim ve kaliteyi olumsuz etkileyen tek unsur hastalıklar olmamakla birlikte özellikle son yıllarda yoğun olarak görülen Kök çürüklüğü, Sarı pas, Septoria yaprak lekesi gibi üründe tahribatı yüksek olan hastalıklardan dolayı hububatta verim ve kaliteyi olumsuz yönde etkileyen en önemli unsur olarak hastalıklar başta gelmektedir.

Buğday ve Arpa da verim ve kalite kaybına neden olan pek çok hastalık görülmesine rağmen, bunların hepsinin bir bölgede her zaman aynı yoğunlukta görülmeleri de mümkün değildir. Bunlardan bazıları uzun yıllar aynı üretim şeklinin (monokültür) devam ettirilmesine bağlı olarak toprakta zamanla birikerek bitkilerde hastalık yapıcı yoğunluğa ulaşıp, çoğunluklada bitkilerin kök bölgesini etkileyerek hububat üretiminde ciddi tehlike oluşturan kök hastalıklarıdır ki bu grup hastalıklar toprakta belli bir yoğunluğa ulaştıktan sonra eğer gerekli önlemler alınmazsa yıldan yıla daha da tehlikeli bir boyuta ulaşmaktadırlar.

Kop bölgesi Buğday-arpa alanlarında da yıldan yıla artış gösteren birinci grup hastalık“Kök hastalıkları” dır. Diğer bazı hastalıklarda vardır ki bunlar da iklimsel faktörlere bağlı olarak, özellikle ilkbahar yağışlarının bol ve uzun süreli devam etmesi durumunda ani olarak ortaya çıkarak bitkilerin toprak üstü organlarını çoğunlukla ve öncelikli olarak yaprakları hastalandırarak ciddi ürün kayıplarına neden olan yaprak hastalıklarıdır ki özellikle son yıllarda Kop bölgesi buğday-arpa

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

1.1. Buğday-Arpa Kök Hastalıkları

Kök bir bitkinin en hayati organıdır. Kök bitkinin toprakta tutunması için destek görevi görürken hem de topraktaki su ve besin maddelerinin topraktan alınarak bitki üst organlarına iletilmesinde önemli bir fonksiyonu yerine getirir.

Bunun içinde bir bitkinin sağlıklı olması ancak kök sisteminin sağlıklı olmasıyla mümkündür. İşte hububatta da öyle hastalıklar vardır ki bunlar toprakta bulunup çoğunlukla bitkinin kök sistemini tahrip etmek suretiyle bitkinin topraktan su ve besin maddesi alımını engelleyerek verim ve kalitede önemli kayıplara neden olurlar. Bir hububat bitkisinin kök sistemi bir hastalık tarafından istila edildiği zaman ortaya çıkan verim kaybı yaklaşık %50 ile %60 arasında olmaktadır.

Hububatta kök çürüklüğüne tarla toprağında bulunan birden fazla fungal organizma (Mantar) neden olmaktadır. Bu fungusların bitkideki etkileri tohumun toprağa atılmasıyla başlar, bitkinin başaklanma dönemine kadar devam eder.

Onun içinde bitkinin gelişme dönemlerine göre farklı tipte hastalık belirtileri görülür. Uzun yıllar Kop bölgesi buğday ve arpa tarlalarında yaptığımız gözlemler bize kök hastalıklarının daha çok yeterli münavebenin yapılmadığı ve özelliklede hububat üzerine hububatın ekildiği, bir yıl sonra ekilecek ürün için kök çürüklüğü hastalığının görüldüğü tarlalardan tohumluğun alınıp kullanıldığı, güvenilir yerden sertifikalı tohumluğun alınıp, kullanılmadığı, bitki kök bölgesinin havadar olacak şekilde iyi bir toprak hazırlığının yapılmadığı ve tarla tesviyesi iyi olmayıp her hangi bir yağış veya sulama sonucu su göllenmesinin oluştuğu tarlalarda ortaya çıktığını göstermiştir. Arazi gözlemlerimiz de tespit ettiğimiz diğer bir husus da üreticilerin bir kısmının tarlasında kök çürüklüğü hastalığının olduğundan haberdar olmamaları, bir kısmının da hastalığın tarlada ki varlığını çok geç dönemde fark etmeleridir. Üreticinin tarlasında hastalığın varlığından haberdar olamamasının nedeni yeterli sıklıkta tarlasını ziyaret edip, bitkilerin durumunu yakından kontrol etmemesi veya tarla hastalıkla düşük düzeyde bulaşık olup bunu üreticinin fark edememesidir. Hastalığın varlığını tarlasında geç fark eden (Başak süt olum dönemi) üreticiler içinde bu dönemde hastalığı kontrol altına alma bakımından yapılabilecek pek bir şey bulunmamaktadır. Bunun için bu hastalıklarla etkili mücadele yapabilmek için üreticiler ekim yaptıkları veya yapacakları tarlaların kök çürüklüğü hastalığı ile bulaşık olup olmadığından önceden haberdar olmaları gerekir. Eğer ekim yapılacak tarlada önceden bir hastalık bulaşıklılığı var sa münavebe, sertifikalı tohumluk kullanımı, hastalıklı bitki artıklarının yok edilmesi vb. kültürel tedbirlere titizlikle uyularak tarlada hastalık belirtilerinin çıkmasını beklemeden erken dönemde (kardeşlenme dönemi- sapa kalkmadan önce) uygun fungisitlerle (mantar ilacı) üsten ilaçlamalar yapılmalıdır.

Arazi gözlemlerimizde özellikle arpa tarlalarında kök çürüklüğü hastalığı ile azot yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkan sarılık(kloroz) durumunun üreticiler tarafından karıştırıldığı ve bundan dolayı da gereksiz yere fungisit uygulamalarının yapıldığı tespit edilmiştir. Kıştan çıkan arpa tarlalarında ilkbahar da azotlu üst gübrelemesinde gecikme olduğunda veya zamanında uygulanıp ta havaların soğuk gitmesinden dolayı bitki verilen azotlu gübreyi yeterli düzeyde alamadığında bitkilerde genel bir gelişme geriliği ve sarılık durumu göze çarpmaktadır. Bu durum yapılan gübrelemeyle beraber havalar ısındığında kendiliğinden 10 gün içerisinde geçmektedir. Bu durumun kök çürüklüğünden mi yoksa yetersiz azotlu beslenmeden mi kaynaklandığını çoğu durumda üretici ayırt edememektedir. Bunun için bu tip tarlalar uzman gözüyle değerlendirilip ona göre üreticiler sorunun çözümünde neler yapmaları konusunda doğru bir şekilde yönlendirilmelidirler (Gezgin ve Boyraz,2010).

1.2. Buğday-arpa Yaprak Hastalıkları

Bitkilerde yapraklarında önemli fonksiyonları vardır. Özelliklede fotosentezdeki rolleri çok fazladır. Bitkilerde kaliteli ve yeterli besinlerin yapılabilmesi ancak yaprakların fotosentez fonksiyonlarını tam yerine getirebilmeleri ile mümkündür.

İşte yaprakların patolojik hastalıklar nedeniyle değişik şekillerde zarar görmeleri

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

neticesinde de bitkide yeterli fotosentez yapılamadığı için bitki yeterli ve kaliteli besini sentezleyemez ve bunun sonucunda da üründe verim ve kalite kaybı ortaya çıkar. Hububatta da bitkinin toprak üstü aksamını özelliklede yapraklarını hastalandıran pek çok hastalık vardır. Biz bunların hepsinden bahsetmekten ziyade Kop bölgesi buğday-arpa hububat alanlarında yaygın olarak görülenleri genel hatlarıyla açıklamaya çalışacağız. Bu kapsamda da buğdayda Sarı pas (Kınacık) ve Septoria, arpa da ise Rhyncosporium yaprak leke hastalıklarından bahsedilecektir.

Bu hastalıkların ortak özellikleri rutubet isteklerinin yüksek olması ve hava yoluyla (rüzgar, yağmur vb.) etrafa yayılıyor olmalarıdır. Bundan dolayı da bu hastalıklara Kop bölgesi hububat alanlarında her yıl dikkati çekecek şekilde rastlanılmaz. Ancak kış koşullarının ılıman ve ilkbaharın serin ve bol yağışlı geçtiği yıllarda bu hastalıklar hububat alanlarında daha sık ve şiddetli olarak görülürler.

Üçü de fungal (mantar) kaynaklı olan bu hastalıkların bitkilerde oluşturduğu belirtiler bir birlerinden oldukça farklıdır. Uzman kişiler bu hastalıkları belirtilerinden kolaylıkla tanıyabilirler. Belirtilerin bitkilerde görülme zamanı dikkate alındığında ilk önce Septoria belirtilerine rastlanır. Septoria belirtileri bitkiler daha sapa kalkmadan fark edilebilirler. Eğer arpa tohumlarında Rhyncosporium bulaşıklılığı yoksa belirtileri bitkiler sapa kalktıktan sonra, bulaşıklılık varsa bitkiler sapa kalkmadan önce Septoria ile aynı zamanda da görülebilir. Sarı pas belirtileri ise bitkiler sapa kalktıktan sonra başak oluşumuna yakın bir zamanda ortaya çıkar.

Her üç hastalığın ortaya çıkışı iklimsel faktörlerin rolü olmakla birlikte üreticiler tarafından yapılan bazı yanlış uygulamalarda hastalığın aynı bölgede tarladan tarlaya farklı seviyelerde çıkışında oldukça etkili olmaktadır. Bu yanlış uygulamalardan biri ekimi erken yapıp,bitkide erken çıkışı sağlamak için yöre çiftçisinin tabiriyle güzleme (kuruya ekilen tohumun çıkışını sağlamak için yapılan sulama) yaparak bitkilerin kışa daha gelişkin olarak girmeleri sağlamaktır. Böyle bir durumda 2010 yılında olduğu gibi kış koşulları da ılıman geçtiğinde bu tür tarlalarda hem Septoria hem de sarı pas hastalığı daha fazla zarar yapmaktadır.

Diğer bir yanlış uygulama sık ekimin yapılması. Sık ekim yapılan tarlalarda bitki yakın çevresinde daha fazla rutubet birikimi gerçekleşmekte ve oluşan nem sık ekimden dolayı bitkiler arasında yeterli hava sirkülasyonu olmadığı için bitki yakın çevresinde daha uzun süre kalmaktadır. Bu durumda bu tip hastalıklara davetiye çıkarmaktadır ki yörede bu durumla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Dengesiz gübrelemenin yapıldığı özellikle azotlu gübrelemenin fazla uygulandığı tarlalarda söz konusu hastalıklara daha yoğun olarak rastlanmaktadır. Hem sarı pasa hem de Septoria hastalığına karşı çeşitlerin duyarlılıkları da farklılık sergilemektedir. Çeşit hassasiyeti dikkate alınmadan hassas çeşitlerin kullanıldığı tarlalarda özellikle sarı pas hastalığından dolayı % 100’e yakın kayıplar yaşanabilmektedir. Örneğin 2010 yılında Gerek-79 çeşidinin ekili olduğu tarlalarda çok önemli verim ve kalite kayıpları yaşanmıştır.

Konya arpa alanlarında en sık karşılaşılan yaprak hastalığı Rhyncosporium yaprak leke hastalığıdır. Eğer arpa tohumlarının hastalık etmeni ile bir bulaşıklılığı varsa ve bir yıl öncesinden tarlada hastalıklı bitki artıklarının kalıntıları mevcutsa hastalık daha bitkilerin kardeşlenme döneminde kendisini gösterir. Bu dönemde eğer iklim koşulları da uygunsa hastalık bitkilerde ciddi kuruma ve yanıklıklara neden olabilir. Normal durumlarda hastalık bitkiler sapa kalktıktan en az 30-40 cm boya ulaştıktan sonra görülmeye başlar. Hastalık daha çok alt yapraklarda yoğunlaşır. Özelliklede sık ekilmiş arpa tarlaların da bu durum daha net olarak görülür. Hastalık alt yapraklarda meydana getirdiği tahribatı hem iklim koşullarındaki değişim hem de arpanın erken olgunlaşma sürecine girmesinden dolayı üst yapraklarda özelliklede bayrak yaprak ve onun altındaki yaprakta yapamamaktadır. Bundan dolayı da verime etkisi çok fazla olmamaktadır. Ancak iklimsel faktörlerdeki değişkenlik, fungal inokulum birikimindeki artış ve çeşit hassasiyeti bu durumu tersine çevirebilir. Bunun için de hastalık mutlaka takip

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

edilerek, duruma göre gerekli tedbirler alınmalıdır.

Kop bölgesi iklim koşullarında bu hastalıklar hemen her yıl gelişim imkanı bulamazlar, bunun içinde bu hastalıklara karşı gerekli önlemlerin zamanında alınıp, etkili mücadele yapabilmek için mutlaka iklimin gidişatı takip edilmelidir.

Eğer ilkbahar yağışları sürekli ve bol olursa ve sıcaklık 15-22 0C ‘de seyrederse bu hastalıkların çıkışı beklenmelidir. İlkbahar yağışları bölge için hayati öneme sahiptir. Bölgede ilkbahar yağışları ne kadar bol ve düzenli olursa hububat rekoltesi de o derece yüksek olmaktadır. Böyle koşullarda rekolteyi bölgede en önemli düzeyde etkileyen bu hastalıklara karşıda üretici hazırlıklı olmalıdır.

Önemli olan böyle koşullarda ürünü hastalığa kaptırmadan verimli bir hasadı gerçekleştirmektir. Bunun için de üretici hastalığın gelişimini teşvik edici yanlış uygulamalardan kaçınıp, iklimin gidişatını takip edip, konu uzmanlarından da destek alarak gerektiğinde zamanında ilaçlamaları yapmaları oldukça önemlidir.

Bölgede arazi tespitlerimiz bu hastalıklara karşı bazı üreticiler herhangi bir ilaçlama yapmadıkları, bazılarının ilaçlama yaptıkları fakat ilaçlamanın zamanlamasını dikkate almadan rastgele bir zamanda ilaçlama yaptıkları yönünde olmuştur. Üreticilerin özellikle sarı pas hastalığı ortaya çıktığında ilaçlamalardan kaçınmalarının nedeni bitkiler bu hastalığın çıktığı dönemde sapa kalkarak başak çıkarmaya başlamış olmaktadırlar ve bu durumda traktörle ilaçlama için tarlaya girildiğinde bitkilerde kırılma olacak endişesidir. Üreticiler bu endişelerinde haklı olmakla birlikte ilaçlama yapılmadığı zaman ortaya çıkacak olan verim kaybı kırılmadan dolayı ortaya çıkacak verim kaybından çok daha fazla olacaktır.

Üreticiler bunu da hesaba katarak ya izli ekim yöntemini kullanarak ekimlerini yapmaları gerekir ya da traktörlere ince tekerlek takıp kırılmayı minimum düzeyde tutacak şekilde mutlaka ilaçlamalarını yapmaları gerekir. Bir kısım üreticinin de eskiden kalma veya çevresinde konu uzmanı olmayan teknik elemanların “bu hastalıklara karşı etkili ilaç yok” şeklindeki yanlış söylemlerine inanarak tarlalarını ilaçlamadıkları görülmüştür. Bu tamamen yanlış bir söylemdir. Bugün için bu hastalıklara karşı kullanılabilecek oldukça etkili ruhsatlı ilaçlar vardır.

Ancak ilaçlamalardan iyi sonuç alabilmek için aşağıda her hastalık için belirtilen zamanlarda ilaçlamaların yapılması oldukça önemlidir.

Sarı Pas (Kınacık) hastalığının erken dönemde alt yapraklardaki belirtileri her yıl görülebilir. Bu nedenle iklim koşulları dikkate alınarak (%90 orantılı nem ve 15-20 0C sıcaklık) hastalığın seyri izlenmeli, hastalığın bitkinin üst tarafına doğru ilerlediği durumlarda üst yaprakların özellikle bayrak yaprağının (başağın altındaki yaprak) hastalıkla bulaşmasını engellemek amacıyla yeşil aksam ilaçlamasına başlanmalıdır. Hastalığa karşı etkili pek çok mantar(fungisit) ilacı mevcuttur.

Bunlardan uzun süreli etkili olanlardan biriyle tek ilaçlama hastalıkla mücadele için yeterli olabilir.

Hasada bir ay kala bitki olgunlaşma dönemine girdiğinden dolayı ilaçlama yapılmamalıdır. İlaçlama bitkinin yaprakları ve gövdesi ilaçlı su ile iyice ıslanacak şekilde yapılmalıdır.

Septoria Sarı pastan daha erken dönemde ortaya çıktığı için Septoria’nın ilaçlı mücadelesi daha önce yapılmalıdır. Eğer hastalığın varlığı tarlada fark edilir ve hastalık gelişimi için koşullar uygunsa hububatta yabancı ot ilaçlaması ile beraber Septoria yaprak lekesi hastalığına karşıda ilaçlama yapılabilir. Bunun dışında Septoria ya karşı başka bir ilaçlama yapmaya gerek yoktur. Çünkü Septoria’dan sonra Sarı pas(Kınacık) hastalığı yoğunluk kazanacağı için Sarı pasa karşı yapılacak ilaçlama Septoria’ya da etkili olur. Ancak buğday çeşidi sarı pasa dayanıklı olup, Septorya ya hassas olursa o zaman sadece Septorya için ikinci bir ilaçlama gerekebilir.

Arpadaki Rhyncosporium yaprak lekesi hastalığının erken enfeksiyonları için ilaçlama yapılabilir. Bunun içinde erken dönemde kardeşlenmenin sonu sapa kalkmanın başlangıcında tarlalar kontrol edilmelidir. Eğer hastalık tarlada

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

mevcutsa yabancı ot ilaçlaması ile beraber hastalık içinde ilaçlama yapılmalıdır.

Bunun dışında çok ekstrem koşullar oluşmadıkça geç enfeksiyonlar için bu hastalık için ilaçlama yapmaya gerek yoktur.

İlaçlamalar uygun alet ve ekipmanla homojen bir şekilde yapılmalıdır.

Kesinlikle yağmurlama sulama sistemiyle ilaçlama yapılmamalıdır. İlaçlamalarda kullanılacak suyun pH’sı ne çok yükse ne de çok düşük(pH: 5.5-6.5) olmalıdır.

Suyun pH’sını düşürmek için 100 litre suya ya 30 gr limon tuzu, ya da 600-700 gr olacak şekilde MAP(mono amonyum fosfat ) gübresi katılabilir. pH düşürücü katıldıktan sonra 15-20 dakika ilaçlı suyu karıştırarak beklemek gerekir. Sıcaklık 15 0C altında olduğu durumlarda da ilaçlama yapmaktan sakınılmalıdır. Bazı ilaçlar ilaçlamadan sonra 3-4 saat içerisinde yağan yağmurlardan etkilenmezlerken bazıları etkilenirler. Bu durum da dikkate alınarak ilaçlamalar gerektiğinde tekrarlanmalıdır. Yabancı ot ilaçlaması ile beraber hastalık içinde ilaçlama yapılacaksa ilaçlamalarda kullanılacak ilaçların karışabilirliklerinin bilinmesi gerekir. Her şeyden önemlisi de hem kendi sağlığınız hem de çevre sağlığı için gerekli hassasiyetleri göstererek ilaçlamaların yapılmasıdır.

Kop bölgesinde buğday-arpa üretim alanlarında yaptığımız surveylerde bu hastalıklardan başka verim ve kaliteyi etkileyecek önemli bakteriyel ve viral hastalıklarla karşılaşılmamıştır. Zaman zaman bazı arpa ve buğday tarlalarında bitkilerin belli gelişim dönemlerinde yer yer gelişme geriliği ve hafif sararma şeklinde arpa sarı cücelik virüsünü andırır belirtiler görülse de zamanla bu tip belirtilerin de ortadan kalktığı görülerek verim açısından her hangi bir sorun yaşanmamıştır. Yine bölgede zaman zaman fizyolojik nedenlere bağlı veya 2010 yılı iklim koşularında olduğu gibi ilkbaharın Mart ayında yaşanan don olayına bağlı olarak soğuk zararlarıyla da karşılaşılmıştır. Arazi gözlemlerimizde fizyolojik kaynaklı veya herbisit (yabancı ot ilacı) fitotoksitesine bağlı rahatsızlıkların tanısında da yanılgıların yaşandığı ve bu yanılgılardan dolayı da üreticilerin yanlış uygulamalara yönlendirildiği tespit edilmiştir. Bunun için bu gibi durumlarda üreticiler konu uzmanına danışarak gerçek sebebin tespitini yaptırıp, ona göre tedavi yolu belirlenmelidirler (Soylu ve ark,2010).

2. Şekerpancarı Hastalıkları

Kop bölgesi Şekerpancarı ekim alanlarında yaptığımız arazi incelemeleri sonucu pek çok fizyolojik ve patolojik kökenli hastalıklarla karşılaşmış olmamıza rağmen bunlardan üç patolojik kökenli hastalığın ön plana çıktığı görülmüştür.

Bunlar;

1.Fide çökerten hastalığı 2.Kök çürüklüğü hastalığı

3. Cercospora yaprak leke hastalığıdır.

Her üç hastalığa da neden olan organizmalar funguslardır (mantar).Bunlardan ilk ikisi hemen her yıl pancar üretim alanlarında yıla ve üreticinin yapmış olduğu hatalı uygulamalara bağlı az veya çok ortaya çıkar. Yalnız üçüncüsü olan Cercospora yaprak leke hastalığının gelişimi için Kop bölgesi iklim koşullarının pek uygun olmamasına rağmen bazı yılların özellikle 15 mayıs -30 haziran arasının sık aralıklı yağışlı geçtiği ve sıcaklıkların 20 0C üzerinde seyrettiği 2010 yılının koşulları gibi koşullar oluştuğunda bu hastalık kop bölgesinde de şekerpancarlarında ciddi zararlar meydana getirmektedir.

1. Şekerpancarı Fide Çökerten Hastalığı

Kop bölgesi şekerpancarı ekim alanlarında yaptığımız arazi incelemelerinde erken dönem, tohum çürümesi ve fide ölümleri şeklinde karşılaştığımız çökerten hastalığının her yıl aynı yoğunlukta olmamakla birlikte bazı yıllar tarlaların % 10-15’inde hastalığın varlığı tespit edilmiştir.Hastalıklı bitkilerden yapılan izolasyonlarda çoğunluklu olarak Fusarium spp.,daha düşük düzeyde de Rhizoconia solani funguslarına rastlanılmıştır.Kop bölgesi şartlarını taşıyan Kayseri

KOP BÖLGESİNDE VERİM VE KALİTEYİ ETKİLEYEN ÖNEMLİ BİTKİ HASTALIKLARI

edilmiş olup, izolatların yaklaşık %60’nı Fusarium spp.’i oluşturmuştur (Ulu ve Boyraz,2012).

Bu fungal organizmalar toprak kaynaklı olup, eğer tarlada etmenle bir bulaşıklılık varsa, ilkbaharında havalar biraz sıcak ve yağışlı geçerse ve hastalığın çıkışını teşvik edici yanlış uygulamalar yapılmışsa o zaman bu hastalıklardan dolayı tarlalarda tohum çürümesi veya fide ölümleri şeklinde ciddi kayıplar olmaktadır.

Bazı yıllar bazı tarlalarda ekimi tekrardan yenileyecek kadar şiddetli olmaktadırlar.

Bazı yıllar bazı tarlalarda ekimi tekrardan yenileyecek kadar şiddetli olmaktadırlar.