• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ARAŞTIRMANIN BULGULARI

3.1. Ev Hanımlarının Ev Hanımlığına Yönelik Görüşleri ve Yaşadıkları Sorunlar

3.1.1. Ev Hanımlarına Bakış

Görüşülen ev hanımlarına ev hanımlığını nasıl algıladıklarına yönelik sorular yöneltilmiştir. Bu sorulardan ilki ev hanımlığının görüşülen kadınlar için ne ifade ettiğine yönelikti. Verilen cevaplar iki ayrı şekilde ele alınmıştır. Ev hanımlığına olumlu bakanlar (6 kişi) ve ev hanımlığına olumsuz bakanlar (10 kişi).

Görüşülen 16 ev hanımının verdikleri cevaplara bakıldığında, ev hanımlığı, görüşülen kadınlardan Derya, Sümeyra, Zeynep, Leyla, Ebru ve Merve için düzen, evin temeli, evi çekip çevireni olarak görülmektedir.

“Bir ev var. Kapalı bir alan, dört duvar. Onun içerisini, orda yaşanan hayatı devam ettirmek için, bir düzen kurucu gibi aslında ev hanımı.” (Leyla,41, Daha önce çalışmamış)

“Çocuklarının tertibi, düzeni, perişan olmamaları için evde yemeklerinin olması, ders çalışacak ortamlarının düzgün olması ki; onlarda temiz ortamda yaşasınlar. Düzenli olarak evi kullanmaları eşyalarının ütülü olması benim için bunlar ev hanımlığı.” (Ebru, 42, Daha önce çalışmamış) “Ev hanımı demek; anne demek, yani hem eş, hem anne, hem aşçı, hem temizlikçi, hem doktor yani her şey demek. Çünkü her şey sana bakıyor. Belli bir saati yok yani. Hadi vaktin doldu git, yat, dinlen gibi bir lüks olmuyor maalesef.” (Merve, 34, Daha önce çalışmış)

65

“…Eğer hayatta bir düzen varsa, erkekler dışarıda iş götürüyorsa ama evdeki ihtiyaçlarını giderecek bir kişiye de ihtiyacı varsa, o çarkın bir parçası da benim.” (Sümeyra, 32, Daha önce çalışmış)

Ev hanımlığını, Seda, Zeliha, Hacer, Suzan ve Aynur yapılan işin takdir edilmemesi, , emeğinin karşılığını alamama, emeğinin görünmez olması olarak ifade etmişlerdir. Suzan aynı zamanda ev hanımlığını angarya olarak gördüğünü belirtmiştir.

“Yani emeğinin karşılığını alamadığın için, benim için bir şey ifade etmiyor. Eşin teşekkür etmesi gerektiği yerde bir de laf yiyorsun.” (Seda, 24, Daha önce çalışmış)

“Takdir edilmemek. Yemek sofraya kuruluyor, yemek yeniyor. Nasıl oldu demeden hani kendisinin ellerine sağlık demesini isterim mesela. Takdir edilmemek bana rahatsızlık veriyor. İlla benim o soruyu sormam mı lazım?” (Hacer, 39, Daha önce çalışmamış)

“Çok bunaltan bir şey kadını… Yani takdir görmüyorsun, yaptığın hiçbir şey gözükmüyor. Çalıştığın zamanlarda bir karşılık alıyordun. Hem takdir görüyordun, hem karşılık alıyordun ve bu kadını motive eden bir şey. Ama ev kadını olduğun zaman daha fazla iş yapmana rağmen hiçbir şey belli olmuyor, gözükmüyor. Dışarıda çalışsan daha kolay olurdu her şey. Evde zamanla üstü örtülüyor, içine kapanık ev kadınları çoğalıyor.” (Aynur, 41, Daha önce çalışmış)

Sümeyra, Şengül ve Zeliha ev hanımlığının kişisel gelişimlerini engelleyen, kısıtlayıcı bir durum olduğundan bahsetmişlerdir:

“Ev hanımlığı bana rahatlatıcı gelmiyor, mutlu etmiyor. Kahve içip sigara içip oturmayı sevmiyorum. Birileriyle görüşüp hayatıma bir şeyler katmak istiyorum. Bir şeyler öğrenmek istiyorum. Ev beni bağlıyor. Keşke çalışan bir ortamda olsaydım.” (Şengül, 53, Daha önce çalışmamış)

“Kesinlikle kısıtlanan bir durum… Eşin kısıtlamasa da evlilik sistemi kısıtlıyor. Ben eşime bir yere gidiyorumun haberini vermek zorunda mıyım? Bu bir kısıtlama. Mesela o telefon açıyor. Nerdesin diye soruyor. Bu bir kısıtlama. Özgür değilsin bir kere hiçbir şekilde kendinde değilsin.” (Zeliha, 26, Daha önce çalışmış)

“…Evliliğimin ilk yıllarında ev kadınlığı meselesine çok takıldım. Ev kadını olduğumu düşünerek kendimi, eşe, çocuğa, eve verdim. Kendimi ihmal ettiğim için sorunlar yaşadım. Şuan kendim insan olarak ilerlemek, gelişmek, geliştirmek hayata bakış açımı daha da üst seviyeye taşımak için kendim içinde bir şeyler yapma gayretindeyim.” (Sümeyra, 32, Daha önce çalışmış)

66

Ev hanımlığı Şengül, Leyla, Zeliha, Yelda ve Hacer için ev içerisinde işlerle ilgilenen kadın ve bu yapılan işlerin bitmek bilmemesi, amaçsız bir döngü olarak görülmektedir.

“…Amaçsız bir şey bir döngü var... Sabah kalkıyorsun, ev temizliyorsun, yemek yapıyorsun, kocanı bekliyorsun, kocan geliyor yemek yiyor. Senin yaptığın her şey çöp. Bitti yani. Çünkü yarın tekrar başa saracaksın. Sonra çamaşırını yıkıyorsun, ütünü yapıyorsun ve bunlar hiç bitmiyor. Sürekli devam ede gelen bir kısıtlılık. Hep böyle olacak diye kaygı duyuyorsun.” (Zeliha, 26, Daha önce çalışmış)

“…Ne bileyim, benim için sıradan bir şey. Yani her sabah kalkıp, aynı şeyleri yapmak sıradan ama onun dışında aile değerlerine önem verdiğim için güzel bir şey…” (Yelda, 28, Daha önce çalışmamış)

“Ev kadınlığı, eski kültürlerde bizim mesleğimiz olmadığı, para getirmediğimiz için hep kadın evde oturur. Evin güncel işlerini işte, akşam olduğunda eşine rahat edeceği bir ortam hazırlamak, yemeğiydi, temizliğiydi ev kadını böyledir.” (Şengül, 53, Daha önce çalışmamış)

Diğer yandan ev hanımlığını sevgi ve mutluluk ile ilişkilendiren ev hanımları da olmuştur (6 kişi). Ev hanımlığından ve evde zaman geçirmekten memnun olan ev hanımları, mecbur olmadıkça çalışmayacaklarını belirtmişlerdir. Ev hanımlığı için, bir kadının olması gereken en güzel şey olduğunu, sevgi, mutluluk, huzuru hissettirdiğini, çocukların ve eşinin istediklerini yapmanın keyif verdiğini belirtmişlerdir. Saliha aynı zamanda ev hanımlığını ailesine ve evine adanmış kadın olarak nitelendirmiştir.

“Ev hanımlığı bence sevgiyi ifade ediyor. Çocuklarına eşine faydalı olabilmek, onların hoşlandığı şeyleri yapabilmek yani ev bana ayrı bir keyif mutluluk veriyor. Kendim için de hoş. Oturup bir kahvemi çayımı kitabımla beraber yudumlamak hoşuma gider yani bir zulüm gibi gelmiyor ev hanımlığı” (Meryem, 56, Daha önce çalışmış)

“Valla ben huzur buluyorum. Mutluyum. İş yapmayı çok seviyorum. Evimin işini. Hiçbir şey yapmasam çekyatların altını kaldırırım, onları silerim. Yani evimi çok seviyorum.” (Neriman, 55, Daha önce çalışmamış)

“Ev hanımı benim için, çocuğuna, eşine ve evine adanmış kadındır. Güzel ama çok güzel bir şey… Allah mecbur etmedikçe çalışmayı düşünmüyorum. Eşimle, evimle, çocuklarımla zamanım geçtiğinde daha çok mutlu oluyorum.” (Saliha, 30, Daha önce çalışmamış)

Görüşülen ev hanımlarından Sümeyra, “ev kadını” kavramının kendisini rahatsız ettiğini yerine “evde kalmak” kavramını kullanmak gerektiğini şu ifadelerle dile getirmiştir:

67

Ev kadını diye bir tabirin aslında Türkçenin literatüründe kesinlikle

olmaması gerektiğini düşünüyorum… Ev kadını nedir yani hani feminist ve eşitlikçi gibi konuşucaz ama. Yani simdi ev erkeği niye yok. Bu tabir kesinlikle kökten yanlış… Bunun yerine ne söylenebilir. Evde çocuklarına bakan kişiler olabilir. Evdeki sorumlulukları yerine getirenler olarak bu sizin için neyi ifade ediyor olabilir. İş paylaşımıysa eğer hayat müşterektir demeyi çok iyi biliyor herkes ya erkek dışarıdaysa kadın içerdeyse eğer kadının da dışarıda olup erkek içerde olabilir ama tabi olmuyor bizim sosyal statüde... Ben evde kaldığım için eşim dışarıda çalışıyor. Bende evdeki sorumlulukları yerine getirdiğim için ben evde evin annesiyim, eşimin hanımıyım. Evimin kadını çocuklarımın anasıyım diyorlar ya öyle…” (Sümeyra, 32, Daha önce çalışmış)

Görüşülen kadınlardan Neriman’ın Leyla gibi kadınların gün içerisinde yapacağı yemeği düşünmesine yönelik yaklaşımı ise dikkat çekici olmuştur. Derya ve Leyla, bu sorunun kendileri için çok zor olduğunu belirterek duraksayıp ve şu ifadelerde bulunmuşlardır.

“Çok zor geldi bu soru. Hiç düşünmemiştim. Zor yani şu anda mesela söyledin ya bu soru bana çok ağır geldi yani. Ben o olmak istemiyorum. Ben o değilim aslında… Zor oluyor ben onu beceremiyorum sanki. Ben kendimde öyle eksiklik gördüğüm için belki bana o zor geliyordur. Olmamalıyım ya da öyle. Sürekli ben bir düzen düşünmek zorunda olmalı mıyım ya. Sürekli bir yemek ya valla, ne yemek yapacağımı düşünmek zorunda mıyım ben yani. Bunu düşünmek istemiyorum işte ağlıcam. Zor ya çok zor yani benim karşılığım değil yani o. Beceremiyorum yani ya da.” (Leyla,41, Daha önce çalışmamış)

“…Sen kendin diyelim bunu yapamadın. Bu zor onu da sen üretirsin. Kolaydır yaparsın onu da sen üretirsin. Yani bugün acaba ne pişiricem. Onu hiç yaşatmam kendime ben. Eşim bugün ne getirse onu pişiricem. O problemi yaşamıyorum yani.” (Neriman, 55, Daha önce çalışmamış)