• Sonuç bulunamadı

3. Belediyelerin Türk İdarî Teşkilâtındaki Yeri

1.2. Halkla ilişkiler Anlayışını Gösteren Modeller

Örgüt ile toplum arasında en yüksek oranda uyum ve işbirliği sağlama amacı güden halkla ilişkiler yönetim sürecinin vazgeçilmez bir unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkla ilişkiler sürekli olarak değişen sosyal yapı ve hızlı kentleşmenin yarattığı sorunlar içerisinde devamlı olarak değişime konu olmaktadır. Bu da halkla ilişkileri dinamik olmaya zorlamaktadır. Toplumda değişik roller üstlenmiş örgütlerin halkla ilişkiler politikalarında da tek düzenlilik beklenemez.

Örgütün demokratik ve katılımcı olması, bürokratik yapısı, yöneticilerin ve işçilerin bilgi, beceri ve yetenek özellikleri, örgütün işlevi, örgüt çevresinin statik ve dinamik olması, örgütün çevreden etkilenmesi halkla ilişkiler çalışmalarının etkilemektedir. Her bir halkla ilişkiler modeli değişik örgüt tiplerinde kullanım alanı bulmaktadır.

Halkla ilişkiler teorilerinden beklenen, halkla ilişkiler faaliyetlerini toplumsal kurumlar ve süreçler ile bağlantılı hale getirmek ve toplumsal varlık için önemini belirtmektir. Bu sebeplerden dolayı çok araştırmacı tarafından çok sayıda halkla ilişkiler teorisine yönelik çalışmalara yapılmıştır (Okay ve Okay 2001: 77).

Halkla ilişkiler çalışmalarında Grunig ve Hunt (1994) tarafından geliştirilmiş olan modeller halkla ilişkilerin tarihsel gelişim sürecine ve uygulanan işletişim tarzlarına göre ayrılmıştır. Bu modeller; Basın ajansı/tanıtım, kamuyu bilgilendirme, iki yönlü asimetrik, iki yönlü simetrik modellerdir. Bu modeller, örgütten halka tek yönlü bilgi akışını, tanıtım ve etkilemeyi içeren yaklaşımlardan; örgütten halka ve halktan da örgüte bilgi akışını içeren iki yönlü, etkileşimi içeren yaklaşımlara doğru farklı değişimler göstermektedir.

Grunig göre basın ajansı ve kamuyu bilgilendirme modeli, halkla ilişkilerin teknik yönlerinin ağır bastığı bir anlayışı gösterirken, iki yönlü asimetrik model ve iki yönlü simetrik model halkla ilişkiler anlayışı çok daha gelişkin olduğu ve çok sayıda farklı kitleye seslendiği için profesyonel halkla ilişkiler faaliyeti olarak tanımlanmıştır (Okay ve Okay 2001:101).

Modellerin karşılaştırılması (Grunig ve Hunt 1984: 21-43):

Amaç yönünden: Basın sözcülüğü modelinde amaç propagandadır.Kamuoyu bilgilendirme modelinde amaç ikna etmek değil, bilginin yayılmasıdır. Asimetrik modelde, halkla ilişkiler uzmanının amacı bilimsel ikna olarak tanımlanabilir. Kamuoyunu, örgütü benimsemeleri ve destekleyecekleri biçimde davranmaları için toplum bilim kavramları ve tutum araştırmalarından yararlanarak ikna etmeye çalışır. Simetrik modelde amaçları örgüt ile

kamuoyu arasında karşılıklı anlayış yaratmaktır. Toplum bilim kavram ve yöntemlerinden olan iletişim kavramından yaralanırlar.

Tablo: 3.1: Grunig ve Hunt’a Göre Halkla İlişkiler Davranışının Dört Modeli Grunig ve Hunt’a Göre Halkla İlişkiler Davranışının Dört Modeli

Karakteristiği Basın Ajansı/Tanıtım Publicity Kamuyu Bilgilendirme İki Yönlü Asimetrik İki Yönlü Simetrik

Amaç Propaganda Gerçek bilgilerin yayılması Bilimsel analiz temeli üzerinde

ikna Karşılıklı anlayış Organizasyonun Hedef/Kurumsal Amacı Kamuoyunun, çevrenin kontrolü, hakimiyeti Kamunun kazanılması/ çevresel adaptasyon, işbirliği Kamuoyunun, çevrenin kontrolü, hakimiyet Kamuoyu ile uyum, çevresel adaptasyon Halkla İlişkilerin Rolü Danışma Bilgilerin yayılması Danışma Aracılık

İletişimin Doğası Tek yönlü, tam gerçek önemli değil

Tek yönlü, gerçek önemli

Çift yönlü, dengesiz etki

Çift yönlü, dengeli etki

İletişim Modeli Kaynaktan alıcıya Kaynaktan alıcıya Kaynaktan alıcıya, feedback

Gruptan gruba feedback

Araştırmanın Doğası

Çok önemli değil Çok önemli değil Halkla ilişkiler kampanyalarından önce ve sonra tutumların kontrol edilmesi Kamu ile organizasyon arasında karşılıklı anlayışın değerlendirilmesi

Tipik Temsilcisi P.T. Barnum Ivy Lee Edward L. Bernays Bernays,

Günümüzde Uygulandığı Alanlar

Spor, tiyatro, satış geliştirme Hükümetler, belediyeler, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, dernekler, iş dünyası Serbest ekonomi ajansları Sosyal amacı olan iş dünyası, ajanslar

ABD’de 1984 yılındaki durum

%15 %50 %20 %15

İletişim yapısı yönünden: Basın sözcülüğü modeli ve kamuyu bilgilendirme modelinde örgütten kamuoyuna tek yönlü bir iletişim vardır. Asimetrik ve simetrik yöntemde iki yönlü iletişim gözükmektedir. Fakat iletişim yapısında bir farklılık vardır. Asimetrik modelde örgüt halkla ilişkilerin sonucunda bir değişime uğramaz veya etkilenmez. Buna karşılık kamuoyunun örgüte yönelik tutum ve davranışlarını değiştirmeye çalışır. Kamuoyunda iletişim yansıma olarak geri gelir. Buradaki amaç mesajın hedefe ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmektir. Simetrik modelde ise tek yönlü konuşmadan çok karşılıklı konuşmaya yer verilmiştir. Diyaloga dayana bu modelde örgüt geri beslemelerden etkilenmektedir. Örgüt politika ve eylemlerinde bu etkilenmeden faydalanmaktadır. Böylece kamuoyu örgütün kendi talepleri yönünde değişeceğine inanmaktadır.

İletişim modelleri yönünden: Basın sözcülüğü ve kamuyu bilgilendirme modellerinde iletişim kaynaktan alcıya doğru tek yönlüdür. Asimetrik modelde iletişim tek yönlüdür yani kaynaktan alıcıya doğrudur. Alıcıdan kaynağa doğru geri bildirim bulunmaktadır. Simetrik modelde ise iletişim gruptan gruba karşılıklı olarak yapılır.

Araştırmanın yönünden: Basın sözcülüğü modelinde çok az araştırma yapılmaktadır. Araştırma o kadar önemlide değildir.Kamuyu bilgilendiren modelinde uzmanlar çok az araştırma yaparlar. Genellikle verileri kitle iletişim araçlarından toplarlar. Asimetrik modelde ise araştırma önemli rol oynamaktadır. Bu modelde halkla ilişkiler uzmanı kamuoyunun neyi benimseyeceğini ya da isteyeceğini bulmaya çalışır. Kamuoyunun tutum ve davranışlarını ölçer. Simetrik modelde uzmanlar örgütün kamuoyu tarafından nasıl algılandığının, örgütün kamuoyu üzerindeki etkilerinin öğrenmek için araştırmalar yaparlar. Kamuoyunun örgütü ve onun yönetimi ve aynı biçimde örgütün ve yönetiminde kamuoyunun nasıl daha iyi tanıyacak araştırmanın temel konularıdır.

Tipik temsilcileri: Basın sözcülüğü modeli 1830 yılına rastlamaktadır. ”Tanıtımın kötüsü yoktur” diyen P.T.Barnum bu modelin tipik temsilcisidir. Kamuyu bilgilendirme modeli 20.yüzyılda ABD gelişmiş olup “Kamu lanetlenmelidir” politikası yerine “Kamu bilgilendirmelidir” diyen Ivy LEE modelin temsilcilerindendir. Asimetrik model temsilcisi “Kamuoyunun Kristalleşmesi” deyimiyle Edward BERNAYS’dir.Simetrik modelde asimetrik modelle aynı döneme rastlamaktadır. Bu modelin temsilcisi olarak da Scott M.CUTLIP ve Edward BERNAYS gözükmektedir.

Hangi modelin iyi olduğu örgütün yapısına ve içinde bulunduğu duruma göre değişmektedir. Tablo 3.1 göre Spor ve tiyatro için kullanılan modelle iş dünyasının kullandığı modeller aynı değildir.

Örgütler hangi modeli seçecekleri noktasında karar verirlerken şu üç soruya cevap aramaları gerekmektedir.

1-Örgütlerin hedef kitle ile iletişim kurmak için halkla ilişkilerden nasıl yararlanması gerektiği,

2-Neden bazı örgütlerin kamuoyuyla etkili iletişim kurmak için halkla ilişkilerden yararlandığı ve diğerlerinin bunun neden gerçekleştirmediği,

3-Mükemmel halkla ilişliler departmanına sahip örgütletin iletişimi stratejik olarak yönetmeye neden daha yatkın olduğu ve buna bağlı olarak örgütsel etkinliğin diğer örgütlere kıyasla nasıl arttığı.

Grunig, Simetrik halkla ilişkiler modelinin etkin örgütlerce uygulanan en önemli seçim olduğuna inanmaktadır. Sekil 3.4’deki modelin odak noktası, içinde strateji olarak seçilen halkla ilişkiler modelleri yazan kutudur. Model seeçimi yapan örgütteki güç sahipleridir.

Güç sahipleri önce örgütün stratejik hedef kitlelerini seçerler. Üst düzey halkla ilişkiler yöneticileri yönetimde yer alıyorlarsa bu seçime katkıda bulunabilirler. Halkla ilişkiler yöneticilerin yönetimde söz sahibi olması için örgütteki halkla ilişkiler potansiyelinin yüksek olması gerekmektedir. Potansiyelin yüksekliği, stratejik yönetim, yönetim rolleri, çift yönlü halkla ilişkiler modelleriyle ilgili eğitimler ve benzeri konuları kapsamaktadır.

Örgütün halkla ilişkiler konusundaki dünya görüşü, örgütte halkla ilişkiler konusunda hâkim olan düşünce yapısı ifade etmektedir. Yönetimin dünya görüşü, halkla ilişkiler departmanının potansiyeli ve örgüt kültürü burada belirleyici bir rol oynamaktadır. Karşılıklı bağımlılık kutusunu güç sahiplerine bağlayan ok, örgütsel kültürün önemini göstermektedir.

Örgütler stratejik hedeflerle iletişim kurmak için en uygun stratejiyi seçtiklerinde, ortamdaki ilişkileri yönetmeleri kolaylaşır.

Örgütün içinde bulunduğu toplumsal kültür ve örgütsel kültürle olan ilişkiler mükemmel halkla ilişkiler için çok önemlidir. Örgütsel kültür yönetim tarafından yaratılır. Özellikle örgütün kurucusu tarafından yaratılır. Örgütün içinde yer aldığı toplumsal kültür

örgüt kültürü üzerinde etkilidir. Halkla ilişkiler modelinin seçiminde bu unsurların tamamı önemlidir

2.Kamu Yönetiminde Halkla İlişkilerin Niteliği ve Önemi

Kamu yönetimleri için en önemli nokta; halkın genellikle kamu yönetimleriyle ilişkilerini en ön kademelerdeki görevlilerle yüz yüze gelmek suretiyle kuruyor olmalarıdır. Halkın gözünde bu görevliler devletin kendisidir. Bu görevlilerin tutum ve davranışları karşısında halkın duyguları doğrudan devlet için oluşmaktadır. Bu nokta kamu kuruluşlarının

Stratejik Olarak Seçilen Hİ Modelleri Seçilen Stratejik Kamular Ortamdaki Karşılıklı Bağımlılıklar (Eylemviler Ürün/Hizmet Siyasi/Düzenleyici Örgütün Hİ Konusundaki Dünya Görüşü Güç Sahipleri (GM, Baskın Koalisyon Üyeleri) Halkla İlişkiler Potansiyeli (Roller, Bilgi, Profesyonellik Cinsiyet, Hİ Departmanın Yapısı Örgütsel Kültür Toplumsal Kültür

Şekil:3.4 Halkla İlişkiler Modelinin Seçiminde Etkili Olan Faktörler Kaynak:Grunig,2005:34

Her toplumda halkla ilişkiler, o toplumun sosyal, siyasal ve ekonomik durumlarının belirlediği alanda gelişir. Türkiye’de halkla ilişkiler uygulamalarının toplumsal, siyasal ve yönetsel yapıyı oluşturan etkenlerden ayrı tutulmaması gerekmektedir (Onal,2000: 85).

Kamu hizmetleri halkın istediği oranda yapılamaz. Halk her şeyin en iyi şekilde yapılmasını ister ve kamu yönetiminin mali gücünün yeterli olduğuna inanır. Buna karşılık hizmetlerin ağır ve pahalı yapıldığı kanısındadır. Demokratik ülkelerde kamu kuruluşlarındaki yetkili organların seçilmesiyle halkın görevi bitmemektedir. Türlü sorunların çözümünde, kararların alınmasında, bunların uygulanmasında halkın yardım, desteği ve katkısı sağlanmalıdır (Tortop 2003: 99).

Halk genellikle bütün ülkelerde yönetimden yakınır. Devlet dairelerinde işlerin yürütülmediğinden, gereksiz gecikmelerden, kırtasiyeden şikâyetçidir ve kamu görevlilerinden yakınır. Devlette örgüt olarak kendi yapısal ve işlevsel özelliklerini, gizlilik ve tarafsızlık gibi ilkelere dayandırarak halktan uzak durmaya çalışmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi devlet ile halk, ilişkilerinin niteliği toplumun; sosyo- kültürel yapısı ve tarihsel sürecine bağlıdır. İmparatorluluk dönemimde halk bir uyruk olarak nitelendirilirken kamu çalışanları imparatorun adamları olarak görülmektedir. Fakat demokrasi kavramının oturması ile halk uyruk olmaktan çıkıp, vatandaş olmaya başlamıştır. Böylece devlet yönetimiyle halk arasındaki ilişkinin de demokratik anlayışa uygun olması kaçınılmazdır. Bireysel hak ve özgürlükler kavramının gelişmesi ve bunların tanınması, demokratik yönetim biçimlerinin ortaya çıkması, duyarlı ve sorumlu vatandaşlık anlayışının gelişmesine katkı sağlamıştır (Örnek ,1991:40).

Halkın kültürel yapısı devlet - halk ilişkisine yansımaktadır. Devletin işlere ilgisiz kalmasından yakınan ülkelerde halk kendileri hakkındaki düşüncelerine kulak tıkamayı seven yöneticilerin türemesine neden olmuştur. İmparatorluk dönemi, yönetimin yönetilenlerin hoşuna gitme endişesi taşımadıkları bir dönemdir. Demokratik yönetim biçimlerinim gelişmesiyle bu anlayışta önemli değişmeler olmuştur. Fakat yinede geçmişteki yönetim biçimlerinin kültürel yapı ve geleneklerde bıraktığı izler halkın tutum ve davranışlarına dolayısıyla devlet- halk ilişkilerine yansımaktadır (Soysal 1968:10-11).

Demokrasiyi henüz benimsememiş, toplumsal tutum ve davranışlarına yansıtamamış toplumlarda, devletin aydınlatmadığı halk; yönetime katılma, hak arama ve hesap sorma bilincine ulaşamamıştır. Halk sormadıkça devlette yapılan işleri halka duyurma ihtiyacı duymamaktadır. Bu süreçte halkta devletten bir şey beklememektedir. Kendisini devletten

ayrı olarak gören, yönetime katılmayan, hak arama gücüne sahip olmayan gelenekçi davranış kalıplarından çıkmayan halk devlete boyun eğmek zorunda bırakılmıştır (Asna 1986:120). Yönetim biçimi olarak demokrasiyi seçmekle beraber, gelenekçilikten kurtulamamış toplumlarda bireyler devlet ve kurumlarla ilişki kurmaktan kaçınmaktadır. Bunun doğal uzantısı olarak devlet ve kurumlar da çevreye kapalı kalmaktadır (Aşkun, 1978:3).

Kamu yönetimdeki gerilimi artıran unsurlardan biri de miras olarak bırakılan değerlerdir. Halk kendi isteği dışında alınan kararların kendisine zorla benimsetildiği kanaatindedir. Kamu yönetimi; yönetilenlere karşı davranışlarında önyargılı olup yönetilenlerin kendilerine göstereceği pasif direnmeyi kırma zorunluluğu içinde hissederler. Böylece yönetim-halk ilişkilerinde yönetimin halka karşı tutum ve davranışları, gerekse bunların görüntü ile belirlenen halkın tutum ve davranışları sorunun esas kaynağını teşkil etmektedir (Soysal 1968:10-11).

Halk, devlet dairelerinde, çalışanların neler yaptığından çoğu zaman habersizdir. Özellikle memurların boş oturduğu, sabahtan akşama kadar sohbet ve dedikodudan başka bir iş yapmadığını düşünmektedir. Bunun esas nedeni halkın devlet dairelerinde yapılan işlerden haberdar edilmeyişidir. Tabi bunun terside önemli bir problemdir. Yani kamu yönetiminin de halkın isteklerimden habersiz olması da aynı şekilde bir sorundur. Şunu unutmamak gerekir; Halkın istek ve düşüncelerini iyi bilen yönetim, kendi istekleriyle çevresi arasında en iyi uyumu sağlayacak ve baskı gruplarıyla çatışmasını en aza indirecektir. Başarılı bir kamu yönetimi, halkla ilişkiler sonucunda elde ettiği tepkilere göre kendisi için iyi sonuçlar çıkarabilen yönetimdir (Kazancı 2004:186).

Kamu yönetimi ve halka arasındaki ilişkileri belirleyen temel oluşumlardan bazıları şunlardır (Aşkun 1989:36-37):

Kamu yönetiminin örgütsel yapısı, Kamu yönetiminin gücü,

Kamu örgütlerini düzenleyen yasal düzenlemeler,

Kamu yönetimindeki mevzuatın yarattığı bürokrasi ve kırtasiyecilik, Kamu yönetimi tarafından sağlanan mal ve hizmetin niteliği,

Kamunun yasal düzenlemelerinin ve bürokratik yapısının halkla ilişkilerinde öngördüğü ve temel aldığı güvensizlik düzeyi ile yönetim sorumluluktan kaçışı,

Kamu yönetimine bağlı olan diğer örgütlerin çalışmalardaki rolleri, Kamu yönetimi yöneticilerinin çalışanlarını etkileme düzeyi,

Bir başka açıdan bakılacak olursa yani kamu yönetiminin üretmiş olduğu mal ve hizmetin halk açısından değerlendirilmesine ve etki eden faktörler:

Üretilen mal veya hizmetlerin halkın ihtiyaçları içindeki yeri ve önemi, Halkın kamu tarafından üretilen mal ve hizmetleri kullanma sıklılığı, Halkın bürokrasiyi anlaması ve geçme becerisi,

Kamu yönetiminin halkla karşı karşıya geldiği noktalar, Halkın kamu yönetimini etkilemek için başvurduğu yollar, Kamu yönetimi yöneticilerinin halktan etkilenme düzeyleri,

Halka hizmet götüren kamu çalışanlarının konumları, kültürleri ve değer yargıları Kamu yönetim ve halkın birbirlerinin tutum ve davranışlarını değiştirmeye yönelik “davranış dinamiği”,

Halkın başka örgütlerin desteğine başvurma ve destek alıp, almaması.

Yukarıdaki unsurları bir araya getirilirse; kamu yönetimi ile halk arasındaki ilişki kamu yönetiminin yapısına, işlevsel özelliklerine, üretilen mal ve hizmetin niteliğine, halkın bu eylemler karşısında takındığı tutum ve davranışlara bağlıdır.

Kamu ile halk arasındaki ilişkiler, yönetimin isteğine göre oluşturulmuş bir sisteme göre yönetilmektedir. Bu durumda yönetim halkla ilişkilerinde üstün bir konuma sahiptir. Kamu yönetimi kamu yararı ve kamu düzeni kavramlarının kullanarak üstünlüğünü pekiştirmektedir (Kazancı,1986:168).

Kamu yönetimi, toplumsal yaşamı ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan düzenleyecek kuralları belirler ve bu yönde kararlar alır bunları da örgütler aracılığıyla uygular. Bu işlev kamu yararı ve kamu hizmeti ilkesinde cereyan eder. Kamu yönetimi tüm halk ile yöneten yönetilen, hizmet veren ve alan, tipik bir ilişki içindedir. Kamu yönetiminin toplumsal fayda, halkın istek ve beklentilerini belirleme biçimi, halkın kararlarını etkileme, çalışanların tutum ve davranışları halkla ilişkilerin niteliğini belirleyen kıstaslardır. Burada baskıcı bir yapı izlenmesi yönetimle halk arasındaki uçurumu artırmaktadır. Fakat demokratik ve katılımcı bir anlayış halka yönetimi bütünleştirir. Yönetimin kullandığı yetkilerde halkla ilişkilerde önemli bir etmendir. Yönetim gerektiği zaman emredici kurallarla halkın uymasını sağlayabilir. Bu

halk nezdinde bir gözdağı etkisi yaratabilir. Bu tavır halkın ihtiyaçlarını belirleme ve sunma yerine yönetimin verdiği ile yetinmeyi ortaya çıkarır. Bu da halkı yönetimden uzaklaştırır. Burada halk kamuyu kendinden ayrı bir olgu olarak algılar. Ortaya şu ikilem çıkar: “Devlet mi halk içindir yoksa halkı mı devlet içindir? (Örnek,1991:34-35).

Kamu yönetiminde eylem ve işlemler kanun, tüzük ve yönetmelik gibi çok sayıda ve karmaşık bir kurallar bütünüyle idare edilir. Bu da bürokrasiyi körükler. Merkezden taşraya ağırlaşarak ilerleyen bürokrasi halkla ilişkilere de olumsuz olarak yansır. Halk bürokrasinin olumsuz yanlarının kamu ile özdeşleştirir. Aşırı bürokrasinin halkta yarattığı görüş kamu yönetiminin halka güvenmediği biçimindedir (Özkara, 1993:61).

Kamu yönetimi halk ilişkisinde bir olay, yönetimin alt basamağı olan ve yönetimin kendisi anlamına gelen kamu çalışanları vasıtasıyla uygulanır. Bunların davranış ve tutumları kamunun tutumu olarak algılanmaktadır. Kapalı toplumlarda düşünce ve duygular esnek olmadığı için çalışanların, halkta yaratacağı güven ya da güvensizlik kolay kolay değişmez (Asna,1986: 117-118).

Kamu yönetimin halktan uzak ve kapalı olmasını belirleyen değerler arasında yansızlık, gizlilik, kullandığı dil, kural ve yöntemlere bağlılığı, ülkenin sosyo – ekonomik yapısı gibi değerlerde sayılabilir.

Kamu yönetiminin halka kapalılığının sonucunda iletişim problemleri çıkabilmektedir. Özellikle halkın yönetimin karar ve politikaları konusunda bilgilendirilmemesi ve yönetiminde halkın görüş ve taleplerini algılayamaması noktasında sorunlar çıkmaktadır.

Kamu yönetiminde halkla ilişkilerin amaçları şöyle özetlenebilir (Yalçındağ 1996:10):

Kamuoyunu aydınlatmak, örgütün izlediği politikayı halka benimsetmek, Halkta yönetime karşı daha olumlu tutumlar oluşturmak,

Yönetimle olan ilişkilerde halkın işini kolaylaştırmak,

Alınacak kararların daha yerinde olmasını sağlayacak bilgiler halktan elde etmek, Yasaklar üzerinde aydınlatıcı bilgiler vermek ve vatandaşları yasaklara uymasını sağlamak,

Mevzuattaki aksaklıkların saptanmasında ve giderilmesinde halkın dileklerinden, öğütlerinden, yakınmalarından faydalanmak.

3.Kamu Yönetiminde Bir Biçim Olarak Yerel Yönetimlerde Halkla İlişkiler Toplumsal hizmetlerin oluşturulması ve halka sunulmasında önemli bir yere sahip olan yerel yönetimler, merkez yönetim kuruluşlarından farklı bir yapı içerisinde kamu yönetimi örgüt şeması içinde yerine almıştır. Yerel yönetimler seçimle gelen organları bulunan ayrı bütçesi bulunan özerk tüzel kişiliği olan yerel halkını ortak ihtiyaçlarına cevap veren bir örgüt tipidir.

Bütün dünyada demokratik gelişmeler ve kamu yönetimindeki etkinlik sağlama amacının ortak bir sonucu olarak belirginlik kazanan bir husus, merkeziyetçiliğin azaltılarak yerel yönetimlere yetki devrinin artırılması ve sonuçta yerel yönetimlere daha fazla ağırlık verilmesidir (Acar, 1993:80).

Halkın yönetime katılmasında ve demokratik geleneğin kökleşmesinde yerel yönetimler önemli bir pay sahibidir. Yerel yönetimlere yönelik mevzuatlar özellikle belediyelerin işlevini artırmıştır. İmar hizmetlerinden kültür hizmetlerine kadar birçok görevler belediyelerin görevi alanına girmiştir. Yerel yönetimlerin görev alanlarının genişlemesi, halkla olan ilişkilerin artmasına ve halkın sorunlarına çözüm bulmayı temel hedef haline getirmiştir.

Halka açık işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri ve amaçlarına etkili bir biçimde ulaşabilmeleri için halkla ilişkilerin zorunlu bir işlev konumuna gelmesi; ekonomik, toplumsal, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yarattığı, toplumsal değişmelere bağlı olarak toplumsal öğeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması, karşılıklı bağımlılıkların artması ve örgütlerden beklenenlerin değişmesinin sonucudur.

Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan hızlı kentleşme sürecinin taşıdığı özellikler (İsbir, 1991:25) ve günümüz toplumun yükselen değer olarak gördüğü, katılımcı, saydam, demokratik, insan ve hizmet odaklı yönetimler daha çok yerel yönetim felsefesiyle uyuşmaktadır. Bu noktada yerel yönetimler yükselen değer olarak karşımıza çıkmaktadır (Görmez, 1997:183).

Kamu yönetiminin ayrılmaz parçası olan yerel yönetimler halka en yakın kamu örgütleridir. Yerel yönetimlerinin organlarının seçimle oluşması, halkın denetimine ve

katılıma olanak sağlaması, halkla iyi ilişkiler kurma ve onay için halkın desteğinin kazanılmasını gerektirmektedir.

Kamu yönetimde, kuruluşların görev ve yetkileri, yasa ve bunlara dayalı yönetmeliklerle tanımlanıyor olması yerel yönetim kuruluşlarında halkla ilişkiler örgütlenmesini merkezi yönetimin yaklaşımı çerçevesinde belirlenmesine neden olmaktadır. Bu sebepten dolayı Türkiye’deki yerel yönetim kuruluşlarının halkla ilişkilerinin; gerek örgütlenme, gerek işlevin tanımlanması bakımından merkezi yönetimin çizdiği sınırlar dâhilinde olabileceğinin kuramsal olarak kabul etmek gerekir (Yayınoğlu, 2005:45).

Halkla ilişkiler siyasal sistemlerin demokratikleşmesi ve insanla ilgili değerlerin gelişmesine paralel olarak kamu yönetiminin bir parçası olarak gelişme göstermiştir (Yalçındağ, 1987: 56).