• Sonuç bulunamadı

3. Belediyelerin Türk İdarî Teşkilâtındaki Yeri

4.3. Belediye Encümeni

Belediye encümeni belediye yönetiminde meclisten sonra ikinci karar organıdır. Belediye encümeni, belediye başkanının başkanlığında; il belediyelerinde ve nüfusu 100.000'in üzerindeki belediyelerde, belediye meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği üç üye, malî hizmetler birim amiri ve belediye başkanının birim amirleri arasından bir yıl için seçeceği iki üye olmak üzere yedi kişiden, diğer belediyelerde, belediye meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği iki üye, malî hizmetler birim amiri ve belediye başkanının birim amirleri arasından bir yıl için seçeceği bir üye olmak üzere beş kişiden, oluşur.

Belediye başkanının katılamadığı toplantılarda, belediye başkanının görevlendireceği başkan yardımcısı veya encümen üyesi, encümene başkanlık eder. Encümen toplantılarına gündemdeki konularla ilgili olarak ilgili birim amirleri, belediye başkanı tarafından oy hakkı olmaksızın görüşleri alınmak üzere çağrılabilir.

Encümenin görev ve yetkileri B.K 34 maddesinde belirtilmiştir. Belediye encümeni, haftada birden az olmamak üzere önceden belirlenen gün ve saatte toplanır. Belediye başkanı acil durumlarda encümeni toplantıya çağırabilir. Encümen üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve katılanların salt çoğunluğuyla karar verir. Oyların eşitliği durumunda başkanın bulunduğu taraf çoğunluk sayılır. Çekimser oy kullanılamaz. Encümen gündemi belediye başkanı tarafından hazırlanır. Encümen üyeleri, başkanının uygun görüşü ile gündem maddesi teklif edebilir. Belediye başkanı tarafından havale edilmeyen konular encümende görüşülemez. Encümene havale edilen konular bir hafta içinde görüşülerek karara bağlanır.

Alınan kararlar başkan ve toplantıya katılan üyeler tarafından imzalanır. Karara muhalif kalanlar gerekçelerini de açıklar. Encümen başkan ve üyeleri, münhasıran kendileri, ikinci derece dâhil kan ve kayın hısımları ve evlatlıkları ile ilgili işlerin görüşüldüğü encümen toplantılarına katılamazlar.

Büyükşehir belediye encümeni, büyükşehir belediyesinin ikinci karar organı olup, Büyükşehir belediye başkanı başkanlığında veya başkanın atayacağı bir kişi başkanlığında toplanır. Encümene, büyükşehir belediye başkanına ilave olarak genel sekreter, büyükşehir belediyesinin imar, fen, hukuk, hesap ve yazı işleri ve personel işlerini yürüten daire başkanlarından oluşmaktadır (BBK.13 m.). Bunların görev ve yetkileri 5393 sayılı kanuna tabi encümenlerle aynıdır. Ayrıca Büyükşehir belediye Kanunu'yla verilen görevlerin de vardır.

5.Belediyenin Nitelikleri 5.1-Özerklik

Özerklik, bir topluluğun, bir kuruluşun bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet olarak bilinmektedir (TDK, 1988:1148). Özerklik dış etki ve baskılardan korunmak için tanınmaktadır.

Özerklik, demokratik hayatın gerçekleşmesinde insan hak ve hürriyetlerinin korunmasında bazı kurumlar için temel bir niteliktir (Tortop, 1986:19). Özellikle yerel yönetim kurumlarının organlarının seçimle işbaşına gelmesi, bu kurumları demokratik ve özerk kuruluşlar haline getirmektedir (Yavuz ve Keleş, 1989:20). Tabi ki burada özerkliğin kelime anlamından çıkan dışardan karışma olmaksızın işlerini görmeleri ve tüzel kişiliğe

özerklik, merkezden yönetimin ve bürokratik çalışmanın sakıncalarını gideren ve azaltan yönetim biçimidir. Yetkilerin tek elde birleşmesi, icra kararlarının tepede düzenlenmesi ve uygulanması, icrayı geciktirmekte, aksaklıklara (işleri yavaşlatır, isabetli karar almayı güçleştirir) sebep olmaktadır. Ama özerklik aslında halkın veya temsilcilerinin yönetimde söz sahibi olmaları sayesinde ülke menfaatlerine yararlı olacak hizmetlerin oluşmasına araçtır (Tortop, 1991:3).

Özerklik, ayrıcalık, nüfuz sağlamak değil; insanların ihtiyacı olan hizmetlerin daha iyi yürütülmesidir. Özerkliğin temelinde hizmetlerin gecikmesini, malzeme ve personel israfını önlemek yatmaktadır. Ayrıca özerklik politik baskı ve müdahaleyi de önleme fonksiyonunu ifade eder.

Tortop (1989)'a göre özerklik, "kurumların kendi öz sorumlulukları altında ve ülke yararları doğrultusunda, kendi hizmetlerini düzenleme haklarıdır.". Keleş'e (1994) göre ise "bir yerel topluluğun yerel nitelikte olan işleri, kendi başına kendi organları eliyle görebilmesi ve buna olanak verecek kaynaklara da sahip olabilmesidir.".

Özerkliğin iki yönü vardır (Yavuz ve Keleş,1989:20): Biri, yerel yönetimlerin merkezle olan ilişkileridir. Yerel yönetimlerin genel çıkarlar ve kanunların çizdiği sınırlar içinde bağımsız bir yapıları sahiptirler. Bağımsızlıkla özerlik farklı anlamlar ihtiva etmektedir. Özerklik anayasa ve kanunun çizdiği sınırlar içinde anlam kazanmaktadır. Ülke menfaatlerini zedeleyecek kararlar ve uygulamalar yapmak özerklikle uyuşmaz ve beklenen faydayı sağlamaz. Bu durumda mahalde bulunan vatandaşlara eşit hizmet götürme durumunda olan ve tarafsız bir konumda olması gereken yerel idare anlayışından uzaklaşılır(Tortop,1985:5-6). Özerkliğin bir diğer faydası ise halkla olan ilişkilerdir. Burada üzerinde durulması gereken nokta, organlara seçilecek kişilerin halkı temsil edebilme yetenekleri ve bu nitelikteki kişilerin seçilmesine elverişli bir seçim sistemidir. Karar alacak makamlar, baskı altında kalmaksızın karar organlarını oluşturabilmelidirler. Karar alma özgürlüğünün oluşması için de, karar organlarının serbestçe oluşması gerekir. Özerklik için seçilen organların serbest karar alma hakkına sahip olması yeterli değildir. Bunların aynı zamanda harcamalarının da merkezî idarenin baskısından uzak olması gereklidir (Keleş,1994:43)

Özerklik, yukarıda belirtilenlerin dışında kötü niyetle kullanılırsa, olumsuz sonuçlar meydana gelir. Politik baskılar artar ve zararlı sonuçlar doğabilir. Özerk kuruluşlar, özerklik kisvesi altında keyfi tutum ve davranışlar sergileyebilirler. Personel politikası amacından

saptırılabilir. Bunun sonucu olarak personel ve malzeme israfı ortaya çıkar. Toplum çıkarları diye ülke çıkarlarıyla çatışan kararlar ortaya çıkabilir (Tortop,1994:4).

Üniter devlet sisteminde denetim ile özerkliğin ve demokrasinin arasındaki dengeler iyi ayarlanmalıdır. İdari vesayet denetim katı tutulduğu zaman yerel yönetimin özerkliği ortadan kalkar. Otoriter bir yapı ortaya çıkar. Gevşek olursa bu takdirde başıboşluk, düzensizlik, bozukluk meydana gelir. Yani özerklikle denetim ters orantılıdır (Eryılmaz, 1995:172-173).

Denetim özerk kuruluşların hizmetleri yürütmesinde etkin bir araçtır. Zaten halkın katılımı ve denetim, özerkliğin bir sonucudur. Denetim, çelişkiye düşen, birliği bozan, süreklilik ilkesini zedeleyen uygulamalara engel olur. Denetimin, aslında özerk kuruluşların kendi oluşturduğu organlar tarafından gerçekleştirmesi esastır. Fakat bu iç denetim her zaman yeterli olmayabilir. İfa edilen hizmet, eğer ulusal platformda ise denetim de ulusal düzeyde yapılması gerekebilir.

Kuramsal olarak özerklikte uygulayıcılar, yani kişiler önemlidir. Özerklikten beklenen faydayı elde etmek için, uygulayıcıların yetenekli, dürüst, ahlâklı, maneviyatı güçlü, nesnel kurallara göre hareket eden kişiler olması gerekmektedir. Ayrıca özerklikten söz edilebilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gerekir (Tortop,1986:2-4).

1-Kendi başına yasal sınırlar içerisinde yönetimlerin kesin karar alma yetkisinin bulunması gerekir. Alınan kararlar anayasa ve yasalara uygun olduktan sonra üst kademelerin onayına veya ön iznine gerek olmamalıdır. Kısacası yerel yönetimlerin özellikle belediyelerin bu karar serbestîsinin tanınması gerekir.

2-Bir diğer şart, mevcut personel ve organların bağımsız olmasıdır Buradaki bağımsızlıktan kasıt; kanunî sınırlar içinde merkezî hükümete karşı bağımsız olmak, amaç ise merkezî hükümetin yersiz baskı ve etkilerinden kurtulmaktır. Eğer merkez, yerel idarelerin personelini görevden alma, azletme, kendi durumlarına göre istediği zaman istediği yere atama ve değiştirme yapar ise o zaman merkez, bir tür yetki genişliğine sahip bir yürütme organı olur.Özerk bir yönetimin temelinde yatan diğer bir unsur, organlarının seçimle işbaşına gelmesidir. Merkezî idareye karşı bağımsızlığı sağlayacak ve gerçek anlamda yerinden yönetim ve demokratik bir yapının temelini oluşturacak unsur budur.

3-Yerel idareler yerel nitelikte işleri kendileri karşılamalıdır. Tabi bunun için de finansman sorunu ortaya çıkmaktadır. İşte bu durumda merkez tarafından yerel idarelere

İdareler parasal olanakları bulunduğu ölçüde özerk kuruluşlardır. Özerklik için yerel yönetimler, eğer tamamen merkeze bağlı olursa özerklik kalmaz ve de mevcut yapılarını geliştiremezler. Bunun için yerel yönetimler devletin vereceği paydan ziyade kendi harcamalarına yetecek parasal kaynaklar bulmalıdır. Ama ülkemizde maalesef devletten alınan pay en büyük kısmı oluşturmaktadır (Güler, 1992:267).

Avrupa Konseyi bünyesinde oluşturulan yerel yönetimlerle ilgili Avrupa Yerel Yönetimler Konferansı son derece önemlidir. Bunun bünyesinde de üye ülkelerin onayına sunulmak üzere Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı (Europen Charter on Local Automony) hazırlanmıştır. Yerel özerklik şartı; Avrupa Konseyi'nin bu konudaki amacını belirten bir başlangıç ve 18 maddeden oluşan bir belgedir. Sözleşmenin başlangıç kısmı ile 2- 11. maddelerin yerel yönetimlerin özerkliği ve genel devlet düzeni içindeki yeri belirtilmektedir. Şart'ta yerel özerklikten ne anlaşıldığı ve bunun sağlamlaştırıcı esasları ve konular belirtilmektedir.

Yerel Özerklik Şart'ı 1985'te imzaya açılmakla birlikte ülkemiz 1988 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla benimsenmiş ve 1991'de 3723 sayılı Kanun ile de onaylanmıştırBu kabulün yanı sıra; yerel yönetimlerin içyapılarının kendi organlarınca serbest olarak belirlenmesi, vesayet kapsamının daraltılması, kurumların kendilerinin parasal konularda bağımsız olması, hareket özgürlüğü ve esnekliğin sağlanması, uluslararası alanda işbirliği yapmayı önleyen unsurların kaldırılması ve bu konularda yargı yoluna başvurma haklarının genişletilmesine ilişkin bölümlere hükümetçe çekince konulmuştur (RG 21.5.1991 sayı:20877).Fakat anayasanın 127. maddesi bu konuya özü yönüyle çok sıkı şekilde uygunluk göstermektedir (Keleş, 1992:14).

Şart kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1- Yerel özerklik kanunlarda ve anayasalarda yer almalıdır.(1.m.) Yerel yönetimler kanunlara aykırı olmadan sorumlulukları altındaki elemanlarla, kendi çıkarlarına uygun olarak kamu hizmetlerini düzenleme, yönetme hak ve yükümlülüğü bulunmalıdır. Bu da direkt, eşit, gizli ve genel oyla seçilen kişi ve organlar tarafından yerine getirilmelidir.

2- Yerel yönetimler, kanunî sınırlar içinde kendi yetkileri dışında olmayan ve başka kuruma verilmemiş olan hizmetleri yerine getirmede tam yetkilidir (3.m).

3- Yerel yönetim birimlerinin sınırlarında değişiklik yapılırken, önceden kuruma başvurulmalı, kanunlar izin veriyorsa halk oylamasına başvurulmalıdır ( 4.m).

5- Yerel yönetimlerin denetimi kanunlara ve anayasaya uygunluğu yolunda yapılmalı. Denetimler bu kurumların anayasa ve kanunla sahip oldukları yetkilerin alınması gibi bir anlam çıkartılmamalıdır ( 6. m.).

6- Yerel yönetimlerin yeterli kaynağı bulunmalı ve bu kaynakları kendileri istedikleri yerde kullanmalıdırlar (7 m.).

7- Yerel yönetimler yetkilerini kullanırken müşterek menfaatleri korumak ve ortaklaşarak bazı hizmetleri götürmek üzere birlik ve ortaklık kurma hakkına sahip olmalıdırlar ( 8 md).