• Sonuç bulunamadı

Halide Edip Adıvar – Sinekli Bakkal (1935)

A. Cumhuriyet’in Ġlanından 1928 Anayasa DeğiĢikliğine Uzanan Süreç

2. Halide Edip Adıvar – Sinekli Bakkal (1935)

Cumhuriyet‟in ilan edilmesinden önceki süreçte kurucu kadroyla birlikte hareket eden ve eserleriyle ideolojik olarak bu yönde geliĢen milliyetçiliğe yakın duran Halide Edip‟in bu romanı, yazarın Türkiye‟den ayrılmasından on yıl sonra yayımlanır. AteĢli bir Türk milliyetçiliğinden, 1930‟lar Türkiye‟sinin egemen siyasi havasından uzak olan roman, II. Abdülhamid‟in iktidarının son yıllarını; bu

yıllardaki yoksul, dini bütün Sinekli Bakkal Mahallesi‟ni konu alır.

Romanın baĢkiĢisi olan Rabia‟nın annesi, mahalle imamının kızı Emine, babası ise zenne rolüne çıkan, oyunculuğa yatkın bir adam olan Kız Tevfik‟tir. Anne

babasının ayrılmasından sonra dünyaya gelen Rabia, imam olan dedesi Ġlhami Efendi ile birlikte yaĢar ve onun etkisi altında büyür. Rabia hafızlıktaki yeteneğiyle,

dönemin nazırlarından olan Selim PaĢa‟nın çabucak dikkatini çeker ve onun konağını sık sık ziyaret etmeye baĢlar. Ancak burada yaĢamdan zevk almayı bilen kadınlardan olan Selim PaĢa‟nın eĢi ile ve bunun da ötesinde Batılı yaĢam tarzının izleriyle karĢılaĢır. Söz gelimi bir yandan Vehbi Dede‟den musiki dersleri alırken konakta piyano dersi veren Ġtalyan müzik üstadı Peregrini ile tanıĢması, bir bakıma iki ayrı dünyanın birbirine yaklaĢmasını sağlayacak olayların baĢlangıcı olur.

Peregrini‟nin, Rabia‟ya dair ilk gözlemlerinin aktarıldığı bölüm, yazarın medeniyet meselesine bakıĢına dair önemli ipuçları sunar. Peregrini Rabia‟nın, ders verdiği diğer alafranga zengin kız çocuklarından farklı olduğunu hemen anlar. “[H]albuki bu kız arkasındaki üç sıkı kumral örgüsile, açık yüzile nohudî yemenisile Ġstanbul Ģehrinin, medeniyetinin, harsının, asırlar süren tekâmülünün vücuda

getirdiği yerli bir örnek!” (41). Romanda bu Ģekilde olumlanan Rabia, sonunda Müslüman olmayı kabul eden ve Osman adını alan Peregrini ile evlenecektir.

“Yüzyıllar süren geliĢmenin yerli örneği” olan Rabia ekseninde bir Doğu-Batı medeniyeti çatıĢmasının ve sonuçlarının irdelendiği romanda gayrimüslim

azınlıklarla ilgili açıktan yansıtılan olumsuz söylem yok gibidir. Ancak bununla birlikte “Türk diyarında”ki (43) Müslümanların yaĢam tarzının olumlandığı metinde farklı kimlikleri, yaklaĢımın doğal sonucu olarak dıĢarıda tutma söz konusu olacaktır. Rabia‟nın Peregrini‟den önceki talibi olan Bilal karakterinin bakıĢ açısından

yansıyan görüĢler bu bakımdan önemli bir örnek teĢkil eder: “[Bilal], [k]endinden yaĢlı talebe ile dolaĢırken, birkaç Beyoğlu mataı Rum, Yahudi kadın tanımıĢtı […] Ve bu temas onda kadın hakkında pek kat‟î kanaatler hâsıl etmiĢti. Ona göre iki cins kadın vardı: Beyoğlunun orospuları ve aile kızları… Birincileri para ile alınır,

ikincileri nikâhla. Rabia ikinci kısımdandı.” (93). Bu aslında Bilal karakterine atfedilen bakıĢ açısının ötesinde, metnin genel anlayıĢıyla çeliĢmeyen yerleĢik bir algıdır. Rabia inadı, iradesi, tutarlılığı, ele geçmezliği, namusu ve yetenekleriyle her bakımdan üstün bir karakterdir ve bu yönü yukarıda yer verilen Peregrini‟ye ait görüĢlerle desteklenmektedir.

Ġnci Enginün Halide Edib Adıvar‟ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi adlı çalıĢmasında yazarın ülkesinden uzakta yazdığı bu romanını, “bir bakıma mazinin bugün için kaybolmuĢ bazı değerlerine karĢı bir çeĢit hasret” (280) içinde kaleme aldığını belirtir. Aslında Enginün‟ün daha ziyade yazarla ilgili “psikolojik” olarak nitelendirilebilecek bu tespiti açıklayıcı görünmemektedir. Zira Adıvar‟ın

Osmanlı‟ya ait değerleri öne çıkarmasında “memleket hasreti”nin ötesinde nedenler olduğu, henüz Ateşten Gömlek romanını yazdığı yıllardaki yaklaĢımından

anlaĢılabilmektedir. Hatırlanacak olursa Adıvar söz konusu romanda da inĢa edilmekte olan “Türk” kimliğine vurgu yaparken Osmanlılık kimliğinin

unutulmaması gerektiğini yoğun biçimde vurgulamaktadır. Bu bakımdan Sinekli

Bakkal‟da yansıttığı anlayıĢı yalnızca psikolojik temellere dayandırmak kısır bir

yaklaĢım olur.

Enginün‟e göre maziye ait değerler yabancı Batı kültürüyle karĢılaĢtırılır ve Türklüğün değerleri daha üstün bulunur (280). Müslüman Türk kızı Rabia ile onun değerleriyle yaĢamayı kabul edecek denli ona hayran Peregrini arasındaki iliĢki, Enginün‟ün bu savını doğrular niteliktedir. Zaten Enginün de “Doğulu karĢısında hürmet duya[n]” (333) Peregrini‟nin durumunu Ģöyle değerlendirir:

Peregrini, Türk dünyasının mistiği Vehbi Dede‟ye, mutaassıp mahalle imamına, zalim Zaptiye nazırı Selim PaĢa‟ya, halk sanatkârı Tevfik‟e, cüce Rakım‟a, mahallî havaya sahip, canlı Çingene Pembe‟ye ve Sinekli Bakkal‟da oturan ve kendi kendisi olan yerli ve eski bütün kültür ve örfün yarattığı bütün insanlara hayrandır (333).

Doğu ve Batı medeniyetlerine iliĢkin birçok kıyaslamanın yer bulduğu metinde, ele aldığımız “gayrimüslim azınlık” kapsamına giren belirgin bir karakter

bulunmamaktadır. Bu yöndeki değerlendirmeler karakterlere odaklanmaz, metne hâkim olan söylem düzeyinde yansıtılır. Pek etkin bir karakter olmamakla beraber, Rabia‟ların evinin hizmetçisi Rum Eleni, yalnızca üzerine düĢen vazifeyi yerine getiren, dini bütün bir Hıristiyan‟ı temsil etmektedir. Eleni, romanda söylem olarak herhangi bir olumsuzlamaya maruz kalmaz. Halide Edip‟in bu romanı bir anlamda, - Türk tarih yazımı sürecinin uzandığı sonuçlara ters düĢecek bir biçimde – kökleri Osmanlı‟ya uzanan, ancak bu Osmanlı varlığı ve kültürünü dıĢlamayan bir Türk varlığı ve kültürüne odaklanır. Gayrimüslimler hakkında açıkça dıĢlayıcı ve saldırgan bir tutum görülmemekle birlikte, hayranlık uyandıran “temiz” Türk kültürü

karĢısında gayrimüslimler, kitapta -yer yer karĢılaĢtığımız yargılardan hareketle ifade edilecek olursa– yine de kuĢkulu bir konumda bırakılmıĢtır.