• Sonuç bulunamadı

2.1. DEVLETİN SİYASAL DÜŞÜNÜŞÜ

2.1.5. İbn Haldun

İbn Haldun, insan için topluluk halinde yaşamanın zorunlu olduğunu belirtir.

Çünkü, toplum olmadan insanlar ihtiyaçlarını tek başlarına karşılayamaz, geçimlerini sağlayamaz ve doğayı değiştirerek yaşanabilir bir hale getiremez. İnsanın tek başına yaşayamaması yaratılışıyla ve fıtratıyla ilgili olduğu kadar coğrafik dışsal sebeplerle de ilgilidir. İbn Haldun insanların başlangıçta (ilkel yaşam döneminde) “kabile”,

“aşiret” düzeni içinde yaşadıklarını belirtir. Bu şekilde yaşamış olduğu dönemlerde insanlar ihtiyaçlarını karşılama ve gelenekleriyle yaşama dışında bir yasadan haberdar değildir. İnsanlar daha sonra fetih yoluyla devlet yönetimine geçmişler ve bu gelişmeyle beraber yasanın ve düzenin ne olduğunu öğrenmişlerdir. Bu dönemde davranışlar artık geleneklere göre değil, yasalara göre düzenlenmiştir. Son kertede, insanlar yerleşik ve kentsel yaşama geçerek topluluk halinde yaşamanın zirve noktasına erişmişlerdir. Fakat, yanlış tutumlar devletin elindeki zengin kaynakların hor bir şekilde kullanılmasına sebep olmuştur. Bu da (ideal) devletin sonunu

Farabî, Es Siyaset Ul-Medeniyye, s.42-43.

60

getirmiştir. İbn Haldun’a göre, doğuştan medeni olan insan için toplumsal yaşam 61 kaçınılmazdır. Toplumsal yaşam hem insanın sahip olduğu sınırlı yeteneklerden hem de dışsal faktörlerden kaynaklıdır. Başta yiyecek olmak üzere gereksinimleri tek başına karşılayamayan insan topluluk halinde yaşamaya mecburdur. Toplumsal yaşamın gereği olarak artan ihtiyaçları karşılamak için her bir insan bir alanda zanaat ve meslek sahibi olacak, birbirine yardım edecektir. Bu şekilde bir uzmanlaşmanın ve dayanışmanın getirisiyle demirci, marangoz, çömlekçi gibi meslekler ortaya çıkacak ve toplumsal yaşam için gerekli unsurlar oluşmuş olacaktır. İbn Haldun 62 biyolojik olarak insanın hayvana nazaran geç gelişim göstermesinin ve güçsüz olmasının hemcinsi ile yardımlaşarak toplum halinde yaşamasını gerektirdiğini belirtir. Çünkü, çoğu hayvan ilk günden içgüdüsel hareket edebilmesinin yanında, biyolojik olarak çok kısa süre olgunlaşabilmektedir. Ayrıca, Allah’ın hayvana verdiği keskin dişler, pençeler, zırh yerine geçen kalın deriler sayesinde hayvanlar tek başlarına yaşayabilmekte ve kendilerini koruyabilmektedir. Buna karşın insanın hem fizyolojik olarak hem de bilişsel olarak olgunlaşması uzun süre almaktadır. Aynı zamanda, insan tek başına varlığını sürdürebilecek kabiliyetten yoksun olduğu için ömrü boyunca başkalarıyla yaşamak zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla, İbn Haldun'un insan için toplumsal yaşamı temellendirirken daha çok maddi temel üzerinden bir inşa yaptığını belirtebiliriz. 63

İbn Haldun’un düşüncesinde toplumsal hayat siyasal hayattan ayrı olarak değerlendirilecek bir alan değildir. Toplumsal hayatın ortaya çıkmasıyla birlikte egemenlik ve siyasal örgütlenme düşüncesi de ortaya çıkmıştır. İbn Haldun devletin 64 varlık sebebinin, amacının -tıpkı Platon, Aristoteles de olduğu gibi- erdem olduğunu belirtir. Erdemli bir yaşam baştakilerin erdemli olmasına bağlıdır. En büyük erdemlerden biri de adalettir, adil bir yönetim sergileyebilmektir. Dolayısıyla, adil

Aytekin Demircioğlu, İbn Haldun’un İnsan Düşüncesi ve Medeniyet Algısı, Gece Kitaplığı

61

Yayınları, Ankara, 2014, s.181.

Haldun, Mukaddime, I.Cilt, s.140.

62

Demircioğlu, s.177, 179.

63

Ümit Hassan, İbn Haldun’un Metodu ve Siyaset Teorisi, 2.Baskı, Ankara Üniversitesi Siyasal

64

Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1982, s.140.

olmayan, zulme başvuran, halkına haksızlık yapan bir devlet kuruluş amacına aykırı hareket eder ve çöküş sürecine girer. 65

Devlet konusunda İbn Haldun’un egemenlik için gerekli gördüğü ilk unsur asabiyyettir. Asabiyyet, Arap dilinde eski dönemlerden beri ‘hısım ve akrabaları birbirine bağlayan bağ’ olarak kullanılan bir sözcüktür ve Arapçada akrabalara

“asabe” denir. Topluluk gücü, birlik ruhu, inanç birliği olarak asabiyyet hem 66 devletin kuruluşunda, hem de devamında lazım olan bir ögedir. Asabiyyet cesaret ve yardımlaşmaya dayanan kabile şeklindeki örgütlenmelerde daha yoğundur. Devlet, ancak kandaş toplum ve bunların uzantılarından doğan birlik içinde uyumlu hareket etmeyle kurulabilir ve ayakta kalabilir. İbn Haldun, tarihte Emevî Devleti’nin 67 zayıflamasını asabiyyetin, yani yakınlık bağlarının eksikliğine bağlar. Buna karşın, Emevîlerden kopup devlet kuran halklar da sıkı yakınlık bağları sayesinde varlıklarını uzun süre koruyabilmişlerdir. Dolayısıyla, devletin kuruluşunda ve varlığını güçlü bir şekilde sürdürebilmesinde asabiyyetin önemli bir yeri vardır. 68 Yine asabiyyetteki sır sebebiyle, farklı kabilelerin çok olduğu devletler uzun süre birliklerini muhafaza edemezler. Çünkü, her bir kabilenin kendine göre arzu, amaç ve hedefleri olacağı için aradaki kuvvetli bağlar doğal olarak zayıf olacaktır. Bu durumda iktidardaki kabileye karşı diğer kabilelerin sesini yükseltmesi yüksek olasılıktır. Buna karşın, çok fazla soydan kabilenin olmadığı devletlerde böylesine bir durumla pek karşılaşılmaz. Bu ülkelerde devlet kurmak, egemenliği sürdürmek nisbeten daha kolay olur. Hükümdarın egemenliği tartışma konusu olmayacağı için ve bu sebepten ülkesinde çatışma ve kargaşa az olacağı için devlet idaresi de daha kolay olacaktır. İbn Haldun’un kabile içindeki sıkı bağlara ve birden fazla kabilenin 69 olduğu devletlerdeki zayıf bağlara vurgu yapması devleti oluşturan unsurlar arasındaki uyumu dolayımlar. Çünkü, aynı mizaçlardaki kabile üyeleri arasında uyumun iyi bir sevide olacağından hareketle çatışma ortamının az olacağı sonucuna varılabilir. Şunu belirtmek gerekir ki, aynı kabilenin üyeleri arasında mutlak bir

Haldun, Mukaddime, I.Cilt, s.31.

65

Demircioğlu, s.218.

66

Hassan, s.145.

67

Haldun, Mukaddime, I.Cilt, s.362-363

68

Haldun, Mukaddime, I.Cilt, s.378-379.

69

uyumdan söz edilmez. Çünkü, farklı ferdlerden oluşan birliklerde muhakkak uyumsuzluk örneklerine rastlanılacaktır.

Medeni hayat veya şehir hayatı asabiyyetin zayıfladığı alanlara denk gelir.

Çünkü, kan bağına dayanan asabiyet şehir hayatıyla yer bağına dönüşmeye başlar.

Soy, din, mülk, yer gibi asabiyyetleri ele alan İbn Haldun’a göre, hiçbir asabiyyet türü soy bağına dayanan asabiyyet kadar sıkı ilişkiler tesis edemez. Göçebe 70 kabilelerindeki asabiyetin sağlamış olduğu iyi ve sağlam düzen aynı soydan ve zümreden olmanın yaratmış olduğu dayanışmadan gelmektedir. Kabile geliştikçe içine farklı unsurları almaya başlar ve bu sebeple cesaret, güçlü bağlantılar, dayanışma gibi kendi öz değerlerinden uzaklaşmaya başlar. Sonuç olarak başlangıçta soya, kan bağına dayanan asabiyyet farklı türlere evrilir. Dolayısıyla, kabile 71 şeklindeki sıkı ve sade örgütlenmeden vazgeçilerek şehir hayatının sunmuş olduğu lüks, sefahat ve israf sonucunda asabiyyetlerini kaybeden topluluklar ortaya çıkar. 72 Şehir hayatındaki gevşek, esnek asabiyyetin zaaflarını telafi etmek için ve toplumsal bütünlüğü sağlamak için de farklı mekanizmalara ihtiyaç duyulur. Kabile şeklinde örgütlenmede bir reis asker, polis gibi güçlere ihtiyaç duymamasına karşılık, yerleşik hayatın ve farklı asabiyyetlerin olduğu medeni şehir hayatında farklı yönetim ve araçlara ihtiyaç duyar. Bu da merkezi baskı araçlarını, farklı yönetim anlayışlarını, memurları, modern zamanlarda bürokrasiyi yani siyasal iktidarı ortaya çıkarır. 73

İbn Haldun, eşyanın tabiatından hareketle yönetim biçimini ve egemenin tek olması gerektiğini temellendirir. Buna göre, bir maddeyi oluşturan unsurlar arasında tam bir eşitlik varsa, bir bileşenden söz edilemez. İmtizacın ortaya çıkması için ögelerden birinin baskın karakterli olması ve diğer unsurları kendi etrafında toplaması gerekir. Bunun gibi, yönetimde baskın bir karakterin, egemenin olması gerekir ki, bir kabilenin fertlerini etrafında toplayabilsin. Diğer bir deyişle, başkan 74 baskın karakteri sayesinde halkın kendine itaat etmesini sağlayarak hükmeden konumuna gelir. İbn Haldun, aynı zaman yönetimde tekliği kamu düzeni için de şart

Taner Demirkol, İbn Haldun’da Bilim ve Devlet, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara,

70

1994, s.28-29.

Sarıca, s.49.

71

Hassan, s.147.

72

Sarıca, s.49.

73

Haldun, Mukaddime, I.Cilt, s.382.

74

koşar. Kamu düzenin sağlanması ancak tek kişinin yönetimiyle sağlanabilir. Buna göre, eğer birden fazla başkan olursa yönetim düzeyinde çatışma ortamı oluşacağı için kamu düzeni de sağlanamaz.