• Sonuç bulunamadı

Hüyük’te Çocuğun Değerini Ölçmeye Dönük İfadeler 59 

4. ALAN ARAŞTIRMASI VERİLERİNİN ANALİZİ 50 

4.2. Hüyük’te Çocuğun Değerini Ölçmeye Dönük İfadeler 59 

Bu bölümde katılımcılara çocuk sahibi olma sebepleri, çok çocukluluk, çocuğun ne ifade ettiği, kadının çalışması, ailelerin çocuktan beklentileri, anne baba

tutumlarına yönelik 5 kategoride katılım derecesine göre sınıflandırılan ifadeler ve katılım durumlarının dağılımı yer almaktadır.

Tablo 17: Çocuk Sahibi Olma Sebeplerine İlişkin İfadeler

Çocuk sahibi olmak... Kesinlikle Ka

yorum Ka yorum Karars ız ım/fikri m yok Ka lm ıyorum Kesinlikle Ka lm ıyorum İfadeler S % S % S % S % S %

Anne baba olma duygusunu yaşamak içindir 68 26,21 167 64 13 5 11 4,2 2 8

Bireyin dünyaya kendinden bir şeyler

bırakmasını sağlar 64 24,5 157 60,2 26 10 9 3,4 5 1,9 Yaşlandığında manevi güvencedir 73 28 132 50,6 17 6,5 25 9,6 14 5,6

Eşler arasında evlilik bağını kuvvetlendirmeye

yarar 83 31,8 147 56,3 9 3,4 12 4,6 10 3,8 Büyümelerini görmek zevklidir 115 44,1 126 48,3 14 5,4 4 1,5 2 8

İnsanın kendi yaşayamadıklarını çocuklarında

yaşamasını sağlar 56 21,5 138 52,9 27 10,3 36 13,8 4 1,5 Eve ekonomik olarak destek sağlar 21 8,0 46 17,6 61 23,4 90 34,5 43 16,5

Yaşlandığında maddi güvence sağlar 25 9,6 72 27,6 52 19,9 79 30,3 33 12,6

Malını mülkünü bırakacağı biri olur 41 15,7 131 50,2 33 12,6 39 14,9 17 6,5

Anne babanın işlerine yardımcı olacağı içindir 34 13,0 100 38,3 46 17,6 57 21,8 24 9,2

Çevredeki insanların baskısından dolayıdır 24 9,2 36 13,8 26 10,0 95 36,4 80 30,7

Evlilikte çocuk sahibi olmak adettendir 21 8,0 80 30,7 22 8,4 82 31,4 56 21,5

Ailenin soyunu devam ettirmek içindir 55 21,1 145 55,6 20 7,7 28 10,7 13 5,0

Toplum tarafından sosyal olarak kabul görmek

60

Tablo 17’de Hüyük’te yaşayan bireylerin çocuk sahibi olma sebeplerini saptamak için yönlendirdiğimiz ifadelere verilen yanıtlar betimlenmiştir. Tabloya baktığımızda bireylerin %64’le “anne baba olma duygusunu yaşamak” için, %60,2 ile “bireyin dünyaya kendinden bir şeyler bırakmasını sağladığı” için ifadelerine katılma oranının en yüksek düzeyde olduğu görülmektedir. Yani ebeveynlerin çocuk sahibi olma sebeplerinin başında psikolojik doyum sağlamak gelmektedir. Bunu takiben %56,3 eşler arasında “evlilik bağını kuvvetlendirmesi”, %55,6 “soyun devamını sağlaması” ve %52,9 “kendi yaşamadıklarını çocuklarında yaşamasını sağlaması” ifadelerine katılma oranın yüksek olduğunu görmekteyiz. Aslında bu ifadeler biraz da yararcılık olarak düşünülebilir. Çocuğun evliliği kuvvetlendirmesi demek onun evliliğin kurtarıcısı, devamını sağlaması olarak görüldüğünü düşündürür. Soyun devamını sağlaması ve kendi yaşamadıklarını çocuklarında yaşamasını sağlaması ifadelerinden de kendi statüsü için kendini tatmin etmek için çocuk sahibi olmak istendiği ve çocuğa ona göre bir anlam yüklendiği sonucundan psikolojik sebeplerle çocuk sahibi olunduğu çıkarılabilir. Ayrıca %50,2 rakamıyla “malını mülkünü bırakacağı birisinin olması” ifadesine de katılma oranın yüksek olduğu görülmektedir. Bununla birlikte “çevre baskısından dolayı” çocuk sahibi olmanın ise %9,2 ile az bir kitle tarafından onaylandığı görülmektedir. Bu durum Tablo 18’deki “Bireylerin bakabileceği kadar çocuk sahibi olması” düşüncesine katılımın %52,1 olduğunu da göz önüne alırsak insanların çevre baskısıyla değil de maddi durumunu da değerlendirerek çocuk sahibi olduğu sonucuna varabiliriz. Tablo 19’deki “Ebeveyn çocuğa geleceği için gerekli yatırımı yapmalıdır” ifadesi bunu desteklemektedir. Aileler çocuk sahibi olmayı planlarken onun geleceğini de düşünmektedirler. İnsanların çocuk sahibi olma sebeplerine baktığımızda %50,6 katılım oranıyla yaşlılıkta manevi destek istedikleri maddi bir şey beklemedikleri gelmektedir. Tezimizde belirttiğimiz “Çocuklara verilen değerler psikolojik, maddi(yararcı) ve sosyal olarak ortaya çıkacaktır.” düşüncesi desteklenmiştir. Hüyük’te çocuk sahibi olma sebeplerinin başında yarıdan fazla bireyin katılma oranıyla anne babalık duygusu yaşamak, kendinden bir şeyler bırakma ve evliliği kuvvetlendirmek gibi psikolojik sebeplerin olduğunu görmekteyiz. Eve ekonomik destek sağlaması, yaşlılığında maddi güvence olması gibi maddi sebeplerin ve çevre baskısı, sosyal kabul görmek, evlilikte çocuğun adetten olması gibi sosyal sebeplerin

61

ise çocuk sahibi olmada yarıdan az kişi tarafından sebep olarak görülmüştür. Bunlar gösteriyor ki insanlar çocuk sahibi olurken maddi beklentiden ya da çevrenin etkisinden değil, kendi istekleri ve sevmek için çocuk sahibi olmaktadırlar. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın 1975 yılı “Türkiye’de Çocuğun Değeri” araştırmasında insanların bir daha çocuk sahibi olmak isteme sebebinde ilk sırada yaşlılık güvencesi olması yani maddi değeri ön plana çıkmaktadır. İkinci sırada ise kadınlarda çocuk sayısının artmasıyla evlilik bağının kuvvetleneceği düşüncesinden psikolojik sebep, erkeklerde ise aile adının devam etmesi düşüncesinden sosyal sebep ön plana çıkmaktadır. Araştırmamızla karşılaştırdığımızda önceden maddi yarar için çocuk sahibi olunurken günümüzde bireylerin çocuk sahibi olma sebebinin başında psikolojik doyum gelmektedir. Ancak ikinci sırada yer alan evlilik bağını kuvvetlendirmek ve soyadını devam ettirmek düşünceleri halen çocuk sahibi olmada önemli sebepler arasında olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç ise Kağıtçıbaşı’nın 2003 yılında yaptığı araştırmasını destekler niteliktedir. Kağıtçıbaşı’nın 2003 yılında yeniden yaptığı çocuğun değeri araştırmasında ekonomik değerler daha az önem taşırken, psikolojik değerler belirgin biçimde daha önemli hale gelmiştir. Çocuk sahibi olma sebepleri incelendiğinde yapılan çapraz tablo analizinde eve ekonomik olarak destek sağlaması ifadesinin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında (bkz. Tablo 23) aralarında ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır (x2=16,780 sd=4 p=0,002 ). Bu ifade erkeler tarafından yaklaşık %57 oranında, kadınlar tarafından ise yaklaşık %46 oranında reddedilmektedir. Bu da gösteriyor ki insanın muhtaç dönemlerinde ebeveynler çocuklar için bir güvenceyse, çocuklar da ebeveynlerinin güçsüzlük dönemlerinde bir güvencedir anlayışı artık yok olmuş yerine ise çocuğun aileye verdiği mutluluk gelmiştir. Sosyo-ekonomik gelişmeler çocuk sayısı üzerinde etkilidir. Zira ekonomik gelişme ile çocuğun ekonomik değerinin önemi azalır. Geçim sıkıntısı çekmeyen ailelerde, eğitim seviyesinin artmasıyla bağlantılı olarak, çocuk sayısı azalmaktadır, ebeveynlerin çocuklarına verdiği psikolojik değer yükselmektedir. Çocuk yetiştirmede, çocuğun beden sağlığı yanı sıra ruh sağlığına da önem verilmeye başlanmıştır. Aile soyunu devam ettirmesi ifadesinin ise (bkz. Tablo 24) cinsiyet ile ilişkisine bakıldığında (x2=14,126 sd=4 p=0,007) aralarında bir ilişki saptanmıştır. Erkeklerin ortalama %87 oranında kadınların ise ortalama %70 oranında kabul gördüğü ortaya çıkmaktadır. Çocuk sahibi olma sebeplerinden eve ekonomik olarak

62

destek sağlaması, aile soyunu devam ettirmesi ifadelerinin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında kabul ve ret oranlarında cinsiyetler arasında farklılıklar olduğu yapılan çapraz tablo analizinde ortaya çıkmaktadır. Fakat genel anlamda her iki cinsiyette de maddi sebeplerden çok psikolojik doyum ve sosyal sebeplerin yer aldığı görülmektedir. Kağıtçıbaşı’nın yaptığı çalışmada erkek çocuğun sosyal\normatif değerlere sahip olduğu, aile adını devam ettirmek ve topluma yararlı olmak gibi çok çeşitli ve önemli faydacı\toplumsal nedenlerle istenmesine karşın, kız çocuk istemek için çok daha fazla önemsenen tek neden psikolojik bir değeri yansıtan "dostluk, arkadaşlık" olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada ise artık erkek çocukların ekonomik ya da yararcı sebeplerden dolayı değil psikolojik değer yönünden ebeveynlere mutluluk vermesi anlamında istendiği sonucuna varılabiliyor. “Evlilikte çocuk sahibi olmak adettendir” ifadesinin eğitim düzeyleri ile etkileşimine baktığımızda (bkz. Tablo 35) çapraz tablo analizinde anlamsal farklılık olduğu görülmüştür (x2=37,907 sd=24 p=0,035). Eğitim düzeyi arttıkça bu ifadeye katılım oranı düşmektedir, bu da çocuk sahibi olma sebeplerinde eğitim düzeyi yükseldikçe gelenekselcilikten uzaklaşıldığını göstermektedir. İlkokul mezunu olanların yaklaşık %49’u bu ifadeye katılırken üniversite mezunlarının yaklaşık %55'e yakını bu ifadeyi reddetmektedir. Eğitim düzeyiyle çocuğa verilen değer arasında bir ilişki vardır. Eğitim düzeyi yükseldikçe daha modern düşünce hâkimdir. Toplumun ne dediği ya da maddi beklentiler arka planda yer alır. Bireylerin eğitim düzeyi arttıkça çocuğa verdiği psikolojik değer artmaktadır. Bireyler çevrenin ne dediğinden çok kendi isteklerini ön plana çıkarmaktadır.

63 Tablo 18: Çok Çocuk Olmasına İlişkin İfadeler

ÇOK ÇOCUK OLMASI… Kesinlikle Ka yorum Ka yorum Karars ız ım/fikri m yok Ka lm ıyorum Kesinlikle Ka lm ıyorum İfadeler S % S % S % S % S %

Evlilik bağını kuvvetlendirir 50 19,2 138 52,9 21 8,0 44 16,9 8 3,1

Sevgi mutluluk verir 109 41,8 119 45,6 17 6,5 14 5,4 2 0,8

Bir çocuğun yerini alabilecek bir başka çocuk

olur 26 10 55 21,1 41 15,7 93 35,6 46 17,6 Eve maddi destek sağlar 23 8,8 44 16,9 46 17,6 98 37,5 44 16,9

İşlere yardımcı olur 33 12,6 126 48,3 46 17,6 40 15,3 16 6,1

Yaşlılıkta biri bakmazsa diğeri bakar 34 13,0 97 37,2 46 17,6 64 24,5 20 7,7

Çok çocuğu olanın sırtı yere gelmez 28 10,7 57 21,8 52 19,9 92 35,2 32 12,3

Aileler bakabileceği kadar çocuk sahibi

olmalıdır. 83 31,8 136 52,1 20 7,7 16 6,1 6 2,3 Çok çocuk bir birine arkadaş olur, birbirini

korur 55 21,1 145 55,6 37 14,2 22 8,4 2 0,8 Ülkemiz güçlenir 89 34,1 120 46,0 29 11,1 19 7,3 4 1,5

Tablo 18’de Hüyük’te yaşayan bireylerin çok çocuk olmasına ilişkin düşüncelerini tespit etmek için belirttiğimiz ifadelere verilen cevaplar incelenmiştir. Tabloya göre çok çocuk olmasının %55,6 ile “çok çocuğun birbirine arkadaş olup koruyacağı” yönündeki ifadeye katılma durumunun yüksek olduğu bunu takiben birbirine yakın rakamlarla %52,9 “evlilik bağını kuvvetlendirmesi,” %52,1 “ailelerin bakabileceği kadar çocuk sahibi olması” çok çocukla ilgili öne çıkan düşüncelerdir. Tablo17’ye baktığımızda çocuk sahibi olma sebepleri arasında da çocuğun evlilik bağını kuvvetlendirdiği düşüncesi göze çarpmaktaydı bu da çocuk sayısı ile evlilik bağı arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmektedir. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın 1975 yılı “Türkiye’de Çocuğun Değeri” araştırmasında daha az çocuk istememe sebeplerine bakıldığında kadınlar çocuğun evlilik bağını kuvvetlendireceği düşüncesini, erkekler

64

ise sağladığı maddi yardımları ilk sırada belirtmiş. Hem kadınlar hem erkekler için ikinci önemli neden olarak bir çocuğun yerini alabilecek başka çocuk olması düşüncesi yer almaktadır. Üçüncü genel neden ise çocukların birbirine arkadaş olması gelmektedir. Bu da gösteriyor ki Kağıtçıbaşı’nın araştırmasıyla karşılaştırma yapıldığında çok çocuğa yaklaşımda ilk sıralardaki önem arz eden düşünceler aynı olsa da önem dereceleri sıralaması değişmiştir. Çok çocuğun ülkeyi güçlendireceği düşüncesi de %46 ile yarıya yakın paya sahiptir. Çok çocuğun maddi destek sağlayacağı, yaşlılıkta bakacağı ve çok çocuğu olanın sırtı yere gelmeyeceği düşünceleri ise katılma oranlarının çok düşük çıkmasıyla birlikte bize çok çocuğun maddi faydasının olmadığını göstermektedir. Aksine insanların bakabileceği kadar çocuk sahibi olması ifadesine katılımın yüksek olması bize çocuğun maddi olarak hazırlıklı olunmasının düşünüldüğünü gösterir. Ebeveynlerin çok çocuk değil, az ama ilgilenebileceği, bakabileceği kadar çocuk sahibi olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

65

Tablo 19: Çocuğun Ne İfade Ettiğine İlişkin İfadeler

ÇOCUK SİZE NE İFADE EDİYOR Kesinlikle Ka yorum Ka yorum Karars ız ım/fikri m yok Ka lm ıyorum Kesinlikle Ka lm ıyorum İfadeler S % S % S % S % S % Hayatın anlamıdır 108 41,4 136 52,1 9 3,4 8 3,1 0 0

Kız çocuk olursa anneye arkadaş olur 63 24,1 170 65,1 13 5,0 13 5,0 2 0,8

Çocuk neşe verir, yaşam kaynağıdır 127 48,7 120 46,0 12 4,6 1 0,4 1 0,4

Ebeveyn çocuğa geleceği için gerekli yatırımı

yapmalıdır 77 29,5 141 54,0 20 7,7 15 5,7 1 0,4 Reşit olan bir erkek geleceğini ilgilendiren

konularda kararını kendi almalıdır 48 18,4 103 39,5 50 19,2 48 18,4 12 4,6 Reşit olan bir kız geleceğini ilgilendiren konularda

kararını kendi almalıdır 40 15,3 83 31,8 53 20,3 70 26,8 15 5,7 Erkek çocuk daha çok itibar kazandırır 28 10,7 60 23,0 34 13,0 81 31,0 58 22,2

Kız çocuk daha çok itibar kazandırır 24 9,2 56 21,5 48 18,4 80 30,7 53 20,3

Kızlar ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde

durmalıdır 101 38,7 96 36,8 20 7,7 27 10,3 17 6,5

Kız çocuğun evleneceği kişiyi ailesi seçmelidir 27 10,3 43 16,5 45 17,2 103 39,5 43 16,5

Erkek çocuk evleneceği kişiyi kendi seçmelidir 46 17,6 111 42,5 49 18,8 34 13,0 21 8,0

Erkek çocuk yaşlılığın garantisidir 12 4,6 56 21,5 62 23,8 85 32,6 46 17,6

Kız çocukları ev işlerinden sorumludur 30 11,5 108 41,4 41 15,7 51 19,5 31 11,9

Kız çocuk yaşlılığın garantisidir 33 12,6 48 18,4 61 23,4 81 31,0 38 14,6

Erkekler her zaman ana babasına maddi destek

sağlamalıdır. 29 11,1 52 19,9 54 20,7 102 39,1 24 9,2

Tablo 19’da Hüyük’te yaşayan bireylerin kız ve erkek çocuğa yükledikleri anlamı saptamak için yönelttiğimiz ifadelere verilen yanıtlar incelenmiştir. Tabloya göre ifadelere katılım oranlarına bakıldığında kız çocuğun anneye arkadaş olacağı düşüncesi %65,1 ile en çok kabul edilen düşüncedir. Günümüzde her ne kadar çocuk aile için bir statü göstergesi olmasından çok yeterince kültürel donanıma sahip olmayan çok çocuk değil, iyi donanımlı az çocuk tercih edilmektedir düşüncesi hâkimdir. Ancak Tablo 30’a baktığımızda kadınlar ve erkeklerin istedikleri çocuk

66

cinsiyeti sorulduğunda aralarında yorumlamaya değer etkileşim olduğu ortaya çıkmaktadır (x2=26,426 sd=2 p=0,000). Kız çocuk isteyen kadın katılımcılar %25, erkek katılımcılar %2 oranındadır. Erkek çocuk isteyen kadın katılımcılar %9,5, erkek katılımcıların ise %18,6 oranında olduğu göze çarpmaktadır. Fark etmez diyen erkek katılımcılar %78,8, kadın katılımcılar ise %65,5’tir. Burada da her iki grup cinsiyet tercihinde fark etmez yanıtını daha çok seçerken kadınların dörtte birinin kız yanıtı verdiği göze çarpmaktadır. Bu da kız çocuğunun anneye arkadaş olacağı düşüncesini desteklemektedir. Bu da toplumdaki kız çocuğu annenin, erkek çocuğu da babanın yetiştirdiği düşüncesini desteklemektedir. Erkek katılımcıların da kız ve erkek cinsiyeti arasındaki isteğine bakıldığında orantı olarak erkek çocuk isteğinin daha fazla olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu da halen toplumda belli kesimindeki erkek bireyler tarafından erkek çocuğun statü göstergesi olarak algılandığını göstermektedir. Kağıtçıbaşı’nın 2003 yılında yaptığı çocuğun değeri araştırmasında da erkek evlada sahip olmak 1975 yılı verileriyle kıyaslandığında yine belli bir kesim tarafından(özellikle büyük bir kesim büyükanneler) erkek evlat statü göstergesi olarak algılansa da daha az önem taşıdığı görülmektedir. Kağıtçıbaşı’nın 2003 yılında yaptığı çocuğun değeri araştırması tez verileriyle paralel sonuç vermektedir. İkinci sırada en çok kabul edilen düşünce ise %54’le çocuğa geleceği için gerekli yatırımı yapmak gelmektedir. Ankete katılan bireylerin gelir düzeyi düşük de olsa yüksek de olsa çocuğundan maddi beklenti de bulunmadığı ancak onun geleceğini düşündüğünü göstermektedir. Bu ifade ile %52,1 ile hayatın anlamı olması ifadesine katılma oranının birbirine yakın olduğu görülmektedir. En az katılım olan düşüncelerin ise “erkek çocuğun yaşlılık garantisi” olduğu, “kız çocuğun evleneceği kişiyi ailesi seçmelidir”, “kız ve erkek çocuğun itibar kazandırması” şeklindeki ifadeler olduğu göze çarpmaktadır. Tabloda çocuğa yüklenen anlamları grupladığımızda en çok katılım gören ifadelerin psikolojik doyumla ilgili olduğu görülmekte, çocuğun sosyal statü kazandırması ve maddi destek olarak görülmesi ile ilgili ifadelerin en az katılım gören ifadeler olduğu söylenebilir.

Kız ve erkek çocuklarla ilgili ifadeler arasında kıyaslama yapacak olursak, çocukların gelecekle ilgili kararlarını kendilerinin alması gerektiği düşüncesi %30 katılım oranıyla erkek ve kız çocuklarda birbirine yakın yüzdelerde kabul gördüğü

67

her iki cinsiyetin bu konuda birbirinden ayrılmadığı söylenebilir. Her iki cinsiyetteki çocuk için itibar kazandırması düşüncesine ise yüzdeliklere baktığımızda katılan bireylerin az olduğu görülmekte, %30’larda “katılmıyorum” yanıtının birbirine yakın yüzdeliklerle kız ve erkek çocuklardan itibar kazandırmadığının düşünüldüğü ortaya çıkmaktadır. Kız ve erkek çocukların evlenecekleri kişileri kimin seçeceğine ilişkin ifadelerde ise her iki cinsiyetin de kendi evleneceği kişiyi seçmesi kanaatinde olunduğu görülmektedir. Erkek çocuğun yaşlılık garantisi olduğuna katılmayanların %32,6 oranında, kız çocuğun yaşlılık garantisi olduğuna katılmayanların %31 oranında olduğu değerlendiğinde erkek ve kız çocukların yaşlılık garantisi olarak görülmediği sonucu çıkmaktadır. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın 1975 yılı “Türkiye’de Çocuğun Değeri” araştırmasındaki “Çocuklu olmanın iyi tarafları nelerdir?” sorusunun sonucunda en çok katılım gören ifadenin yaşlılıkta yardım olduğu en az katılım olan ifadelerin ise bizim araştırmamızın sonucundaki ifadelerin aksine hayatın anlamı olması ve kendinden bir parça olması gelmektedir. Bu karşılaştırma bize bireylerin çocuğa bakışındaki düşünce yapısında değişimler olduğunu ortaya koymaktadır. Günümüzde çocuğa maddi fayda değil psikolojik doyum değeri yüklenmektedir. Verilen yanıtlara göre itibar, kendi kararlarını alma, yaşlılık garantisi olarak görme gibi düşüncelerde kız ve erkek çocuk arasında bir fark gözetilmediği bu konularda her iki cinsiyet eşit görüldüğü sonucuna varılmaktadır. Teze başlamadan önce düşünülen “sahip olunan çocuk cinsiyetine göre çocuğa bakış açısı (karar verme, itibar, yaşlılık güvencesi olma) değişecektir.” ifadesinin bu sonuçla çürüdüğü görülmektedir. Tüm bu sonuçların yanı sıra yapılan çapraz tablo değerlendirmelerinde cinsiyete göre ifadelere bakıldığında yorumlamaya değer anlamsal farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Tablo 25’de çapraz tablo analizleri sonucu reşit olan bir erkek geleceğini ilgilendiren konularda kararını kendi almalıdır ifadesinin cinsiyete göre dağılımı incelenmiştir. Erkekler ve kadınlar arasında yorumlamaya değer bir etkileşim yokken (x2=5,493 sd=4 p=0,240) iki cinsiyet grubu da %50’nin üstünde bu ifadeye katılmaktadır. Erkek evlattan daha fazla şey beklendiğinden, ona daha fazla değer yüklenir. Erkek çocuğun üstüne daha çok düşülürdü. Erkek çocuğun kırsal kesimdeki üstünlüğü, işlevselliğine dayanır ve ancak babaya yaradığı ölçüde değeri vardı, kızların ise sessiz sakin halk deyimiyle hanım hanımcık olması gibi kişisel özellikleriyle değeri artardı. Anket sonuçlarına

68

bakıldığında böyle bir farklılığın günümüzde olmadığı kız çocuğun da erkek çocuk kadar değerli olduğu kanaatine varılmaktadır. Tablo 26’da “reşit olan bir kız geleceğini ilgilendiren konularda kararını kendi almalıdır” ifadesinin cinsiyete göre dağılımı (x2=16,707 sd=4 p=0,002) ve tablo 27 “kızlar ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durmalıdır” ifadesinin cinsiyete göre dağılımına (x2=20,230 sd=4 p=0,000) bakıldığında erkekler ve kadınlar arasında yorumlamaya değer bir ilişki olduğu göze çarpmaktadır. Tablo 24’de “reşit olan bir kız geleceğini ilgilendiren konularda kararını kendi almalıdır” ifadesine erkekler %30 oranında, kadınlar ise %50’nin üstünde bu düşünceye katılmaktadır. Tablo 25’de “kızlar ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durmalıdır” ifadesine erkekler %60, kadınlar %80 oranında katılmaktadır. “Reşit olan bir erkek geleceğini ilgilendiren konularda kararını kendi alması gerektiği” iki cinsiyet tarafından da benimsenirken, reşit olan bir kız geleceğini ilgilendiren konularda kararını kendi alması ve kızlar ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durması düşüncelerinin kadınların çoğunluğu tarafından desteklenirken erkeklerin çoğu tarafından reddedilmektedir. Bu sonuçlardan erkeklerin ataerkil bir yapıda olduğu ve kız çocuklarıyla ilgili gelenekselci bir düşünce yapısına işaret ederken, kadınların kendi cinslerini desteklemesi belki de kendi yaşadığı sıkıntıları evladının yaşamamasını istemesinden kaynaklanmaktadır. Erkek çocukların eveleneceği kişiyi kendi seçmesi konusunda cinsiyete göre ilişkisi incelendiğinde aralarında bir etkileşim olduğu göze çarpmaktadır (bkz. Tablo 29: x2=0,263 p=0,001) erkekler yaklaşık %50 oranında, kadınlar ise %67 oranında bu düşünceye katılmaktadır. Benzer bir şekilde, tablo 28 kız çocuğunun evleneceği kişiyi ailesi seçmesi konusunda erkekler ve kadınlar arasında yapılan çapraz tabloda anlamsal bir ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır (x2=27,038 sd=4 p=0,000). Erkekler bu düşünceyi yaklaşık %40, kadınlar ise %67 oranında ret etmektedir. Bu da kız ve erkek çocuğun evleneceği kişiyi kendi seçmesi konusunda erkekler çok ılımlı yaklaşmazken kadınlar çoğunlukla erkek ve kız çocuğun evleneceği kişiyi kendisi seçmesi konusunda görüş beyan etmiştir.

69 Tablo 20: Kadının Çalışmasına İlişkin İfadeler

KADININ ÇALIŞMASI  Kesinlikle Ka yorum Ka yorum Karars ız ım/fikri m yok Ka lm ıyorum Kesinlikle Ka lm ıyorum İfadeler S % S % S % S % S %

Kadının asli görevi çocuk bakımı ve ev işleridir

36 13,8 117 44,8 21 8,0 69 26,4 18 6,9

Çalışan kadınların çocukları mağdur olur

44 16,9 78 29,9 31 11,9 84 32,2 24 9,2

Çalışan kadınlar eşine ve çocuklarına karşı

sorumluluklarını yerine getirmede zorluk çeker 51 19,5 95 36,4 32 12,3 68 26,1 15 5,7 Çocukların büyümesi konusunda anneler kadar

babalarda etkilidir. 92 35,2 144 55,2 12 4,6 11 4,2 2 0,8

Kadınların eğitim görmesi desteklenmelidir. 123 47,1 118 45,2 13 5,0 3 1,1 4 1,5 Kadınlarda çalışma ortamlarında yer alabilir 91 34,9 105 40,2 35 13,4 19 7,3 11 4,2 Tablo 20’de Hüyük’te yaşayan bireylerin kadının çalışmasına bakış açılarını tespit etmek için örneklem grubuna yönlendirdiğimiz ifadelere katılım oranları incelendiğinde, %55,2 ile “çocukların büyümesi konusunda anneler kadar babalarda etkilidir”, %47,1 oranıyla da “kadınların eğitim görmesinin desteklenmesi” düşüncelerine katılma oranlarının yüksek olduğunu görmekteyiz. %32,2 katılmıyorum yanıtıyla “çalışan kadınların çocuklarının mağdur olacağı” düşüncesi reddedilmektedir.

Kadının asli görevinin çocuk bakımı olduğu, çalışan kadınların eşine ve çocuklarına sorumluluklarını yerine getirmede zorlandığı düşünceleri kadınlara geleneksel bakışı yansıtmaktadır. Çocukların büyümesinde anne kadar babanın da yer alması, kadınlarının eğitiminin desteklenmesi ve kadınların çalışma ortamlarında yer alabilmesi düşünceleri ise modern yaklaşımı yansıtmaktadır. Tablodaki yüzdeliklere bakıldığında geleneksel bakışı benimseyenlerin modern yaklaşımı benimseyenlerden az olduğu görülmektedir. Bu da Hüyük’teki bireylerin kadının çalışması, eğitim görmesi ve çocuk bakımında anne kadar babanın da yer alması