• Sonuç bulunamadı

Hülle Evlilikleri

Belgede Türk romanında aile (1971-1980) (sayfa 196-199)

İslam hukukuna göre, boşandıktan sonra aynı kişi ile tekrar evlenme her zaman mümkün olmaz. Hür karısını üç kez boşamış olan koca, artık dilediği zaman bu kadınla tekrar evlenemez. Evlenebilmesi için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Bu şartlar; kocası tarafından üçlü boşanma ile boşanmış olan kadının bir başkasıyla muteber bir şekilde evlenmesi ve bu evlenmenin talâk, fesih veya ölümle ortadan kalkmış olmasıdır. Eski karı koca arasındaki bu geçici yasağı ortadan kaldırmaya yönelik bu muamelelere tahlil (helal kılma) veya hülle adı verilir (Cin, 1988: 165-166).

Hüllenin gayesi kocaya karşı kadını korumak, erkeğin boşanma yetkisini gereksiz kullanmasını önlemek ve erkeği frenlemektir. Böylece erkek, yerli yersiz karısını boşama teşebbüslerinde bulunmayacak ve aile kurumu korunmuş olacaktır (Cin, 1988: 166). Hülle evliliği toplumsal yapımızda çok ender olarak rastlanan bir evlilik şeklidir. Erkeğin bir gaflet anında karısını üç kez üst üste boşaması; fakat sonrasında bundan pişmanlık duyması bu tür bir evliliği gündeme getirir. Günümüzde hülle evliliğini gereği gibi gerçekleştirmeyip bu evliliği bir tür “hile evliliği” hâline getirenler de vardır. Bu tür hileli evliliklerde hülleciliği kendine zanaat edinmiş bir adam bulunur; adam ile kadın şartlı olarak evlendirilir ve gerdeğe konur. Ertesi gün de adam karısını boşar.

Hülle evliliği toplumsal hayatımızda yaygın olmadığı gibi Türk romancılığında da yaygın bir evlilik çeşidi değildir. İncelediğimiz yüz yirmi romandan sadece birinde hülle evliliği ile karşılaştık.

Kemal Tahir’in 1976’da yayımlanan Hür Şehrin İnsanları romanında ismi belirtilmeyen bir Türk zabiti, bir İngiliz tüccar aracılığıyla Kuvayı Milliye’ye silah satışı için anlaşır. Bu zabit, anlaşmaya aracılık yaptığı için büyük bir komisyon alacaktır. Bu komisyonla zengin olacak olan zabit, hemen karısını “talak-ı selase” (Tahir, 2009: 424) ile boşar. Fakat işler zabitin tasarladığı şekilde gerçekleşmez. Kuvayı Milliye, Bolşeviklerden

bedava silah bulur ve anlaşma iptal olur. Tüm planlarını bu anlaşma üzerine kuran zabit ise “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” (Parlatır, 2008: 301) deyimini örnekler bir şekilde nikâhlı karısından olur. Bunun üzerine, boşadığı karısıyla tekrar evlenebilmek için uğraşmaya başlar. Fakat dinen “bir erkeğin ağzından “Üçten dokuza boşadım” lafı çıktı mı, kadın bir başkasıyla evlendirilmedikçe tekrar eski kocasına” (Tahir, 2009: 424) nikâhlanamaz. İslami kurallara göre bu uygulamaya “Hülle” denmektedir. Zabit de eski karısıyla tekrar evlenebilmek için hülleciliği kendine zanaat edinmiş bir adamla anlaşır, sonrasında ise karısı ile adamı kendi elleriyle gerdeğe koyar. Ertesi sabah da hülleci, kadını boşar ve zabit, eski karısıyla tekrar evlenir (Tahir, 2009: 424).

Burada hülle evliliği, hileli bir şekilde gerçekleşir. Türk zabiti, boşadığı karısını satın aldığı bir adamla şartlı bir şekilde evlendirir, ertesi gün de karısını boşatır. Sonrasında ise tekrar karısına kavuşur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. AİLE KURUMUNU ZEDELEYEN UNSURLAR

Evrensel nitelikler arz eden aile, toplumların meşru bir zeminde çoğalmasını ve nesillerin devamını sağlayan bir kurumdur. Fertlerin biyolojik ve fiziksel ihtiyaçlarının da karşılandığı bu yapıda yeni nesiller yetiştirmek, kültürel ve dini inançların devamlılığını sağlamak gibi sorumluluklar ailenin temel işlevlerindendir. Aile kurumu; içinde bulunulan toplumun ahlaki, dini, kültürel, milli duygu, düşünce, tutum ve davranışlarının kazandırıldığı ve öğrenildiği bir yer olarak değerlendirilebilir (Çimen, 2008: 42). Bu bağlamda bireyin karakterinin oluşmasında, dünyayı algılayış tarzında, sosyal tutumlarında içinde bulunduğu ailenin rolü büyüktür.

Ferdin cemiyete kazandırılmasında, ruhen ve bedenen sıhhatli bir şekilde yetiştirilmesinde, konuşma kabiliyetinin geliştirilmesinde, toplumsal düzene intibakının sağlanmasında aile kurumu oldukça kritik bir müessesedir (Cebeci, 2009: 7). Çünkü yeni nesil, aile kurumu çatısı altında şekillenir. Yeni neslin devamına göre de toplumlar yeni şekillere bürünür. Bu bağlamda “İyi bireyler, iyi toplumun oluşmasında ilk adım ve en önemli çözümdür” (Tarhan, 2014b: 147). İyi bireylerin yetişmesi ise ancak sağlıklı bir aile yapısıyla mümkün olabilir.

Aile, toplumdan bağımsız bir kurum değildir. Toplumun değişme hızına ve yönüne göre aile kurumu da kendini yeniler. Toplumların değer yargıları, inançları, öncelikleri sürekli olarak değişim ve yenilenme içerisindedir. Bu değişmeler kendini aile kurumu içerisinde de gösterir. Örneğin başlık parası (kalın vermek), İslamiyet’in kabulüyle birlikte kısmi bir değişim geçirmiş ve mehre dönüşmüştür. Fakat İslami mehr müessesesi bu geleneği kadın lehine değiştirmiştir (Ortaylı, 2014: 95). Bilindiği gibi mehr kadına verilir ve tamamen kadının tasarrufu altındadır. Başlık parası ise kızın ailesinin aldığı bir paradır. Yine değişen toplumsal yaşamla birlikte kadın iş hayatına atılmış ve kadının aile içindeki rollerinde çeşitli değişmeler ortaya çıkmıştır. Çalışan kadın, bu değişimle birlikte annelikle ilgili sorumluluklarını ya başkasına devretmiş veya ihmal etmeye başlamıştır.

Toplumsal değişmenin izlerinin görüldüğü ilk yerlerden biri de ailedir. Toplumun, kültürün, inançların ve neslin devamında önemli bir yere sahip aile kurumu; varlığını

sürdürürken çeşitli şekillerde zarar görebilir. Bu zarar, toplumsal değişmeye bağlı olabileceği gibi geçmişten bugüne varlığını sürdüren bir uygulama da olabilir. Örneğin aile içi şiddet, geçmişten bugüne varlığını sürdüren ve aile kurumuna zarar veren bir uygulamadır. Evlilik dışı ilişkiler, aldatma, boşanma vb. durumlar ise geçmişte de var olan; fakat toplumsal değişme ile birlikte yaygınlığı artan uygulamalar olarak görülebilir. Bahsettiğimiz uygulamalar; aile kurumunu zedeler, aile kurumuna zarar verir, zaman zaman da aileyi temelinden sarsar ve ailenin dağılmasına neden olur.

Tezin bu bölümünde romanlara bu bakış açısıyla yaklaşıldı. Aile kurumuna zarar veren, aile içi ilişkileri tahrip eden, aile fertleri arasındaki sevgiyi ve güveni sarsan durumları vb. tespit etmeye çalışıldı. Neticede aile kurumunu zedeleyen unsurlar; şiddet, aldatma, terk etme (edilme), eşler arası geçimsizlik, aile içi eşitsizlikler, boşanma ve gayrimeşru beraberlikler şeklinde kategorize edilip incelemeye tabi tutuldu.

Belgede Türk romanında aile (1971-1980) (sayfa 196-199)

Benzer Belgeler