• Sonuç bulunamadı

Çocuk Yaştaki Evlilikler

Belgede Türk romanında aile (1971-1980) (sayfa 190-196)

Çocuk; biyolojik, fizyolojik ve zihinsel gelişimini henüz tamamlamamış bir insandır. Türkiye ile birlikte 191 ülkenin imzaladığı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989’da kabul edilen sözleşmenin 1. maddesine göre on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır (United Nations International Children’s Emergency Fund [UNICEF], 2004: 5). Bu bağlamda on sekiz yaşın altında yapılan tüm evlilikler, çocuk evlilikleri olarak kabul edilebilir.

Çocuk yaştaki evliliklerin çoğu kız çocukları tarafından gerçekleştirilir. Çünkü “Toplumumuzda genel eğilim, erkeklerin belirli bir düzeyde eğitim gördükten, askerlik yaptıktan ve bir iş sahibi olduktan sonra evlenmeleri yönündedir” (İçağasıoğu Çoban, 2009: 39). Bu durum erkeklerin evliliğini nispeten geciktirir. Erken yaşta yapılan evlilikler,

özellikle kız çocuklarının bedensel ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkiler (Orçan ve Kar, 2008: 98). Böylece ruhsal gelişimini tamamlayamamış, çoğunlukla eğitimleri yarım kalmış, sosyal konumu belli olmayan, ekonomik sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalan gençler; tüm bunlara ek olarak çocuk yaşta ebeveyn olmaktadır (Şen ve Kavlak, 2011: 36). Bu da henüz çocuk yaştaki ebeveynlerin çocuk bakması manasına gelir ki bu durum pek sağlıklı değildir.

Çocuk yaştaki evlilikler, Türkiye’de gittikçe azalmaktadır. 1968 yılında 4500 ev halkı üzerinde yapılan bir araştırmada kadınların 10-14 yaşları arasında yaptıkları evliliklerin oranı yüzde 13.8; 15-17 yaşları arasında yaptıkları evliliklerin oranı ise yüzde 45.3’tür. Erkeklerde ise 17 yaşın altında evlilik yapanların oranı yüzde 17.5’tur (Timur, 1972: 95-96). Bu araştırmaya göre kadınların yaklaşık yüzde 59’u, erkeklerin ise yüzde 18’i çocuk yaşta evlenmişlerdir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yaptığı araştırmada ise çocuk yaştaki evliliklerin düştüğü görülmektedir. ASPB’nin 2006 yılında 12.208 hane üzerinde gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre; kadınların yüzde 31’i, erkeklerin ise yüzde 7’si 18 yaşından önce evlenmiştir (ASPB, 2006: 35). Kurumun beş yıl sonra 12.056 hane üzerinde yaptığı araştırmada ise kadınların yüzde 28’inin erkeklerin ise yüzde 5.7’sinin 18 yaşın altında evlilik yaptığı saptanmıştır (ASPB, 2011: 56).

Araştırmaları toparlarsak 1968 yılında kadınlarda yüzde 59 olarak tespit edilen çocuk yaştaki evlilikler; 2011 yılında yüzde 28’e düşmüştür. 1968’de erkeklerde yüzde 18 olarak tespit edilen çocuk yaştaki evlilikler ise 2011 yılında yüzde 5.7’ye düşmüştür. Görüldüğü gibi her iki cinste de çocuk yaşta yapılan evliliklerde ciddi bir düşüş görülmektedir. Bunun nedenleri; kadınların eğitim düzeyinin yükselmesi ve iş hayatına atılmaları, erkeklerin iş hayatına daha geç atılması, toplumsal değişme, kentleşme gibi olgular olarak görülebilir. Fakat yine de kadınların yaklaşık üçte biri çocuk denecek yaşta evlilik yapmaktadır.

Türk romancılığında çocuk yaştaki evlilikler, genellikle yaşlı erkek-genç kadın evliliği bağlamında ele alınmıştır. Fatma Aliye Hanım’ın Muhadarat’ındaki Sai Efendi’nin ilk karısı Fevziye Hanım, kocasıyla çocuk yaştayken evlenir. 16 yaşındayken de Fazıla’yı doğurur. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Metres romanındaki Şadi Efendi, 75 yaşındayken 18 yaşındaki Firuze ile evlenir (Esen, 1992: 282). Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah romanındaki Ahmet Cemil’in on sekiz yasındaki kız kardeşi İkbal, hiç tanımadığı biriyle görücü usulü ile evlendirilir. Yine aynı eserdeki Raci’nin karısı, kocasıyla on beş on altı yaşlarındayken evlenir (Uşaklıgil, 2011: 107, 187).

1971-1980 dönemi romanlarında çocuk yaştaki evlilikler, toplumda görüldüğü kadar sık işlenmemiştir. 1968 yılı araştırmasına göre kadınların yüzde 59’u 18 yaşından küçükken evlilik yapmaktadır. Günümüzde ise bu rakam yüzde 28’lere kadar düşmüştür. Fakat dönem romanları içerisinde incelediğimiz yüz yirmi romandan sadece on dördünde çocuk yaştaki evlilik örneklerine rastladık.

Attila İlhan’ın 1980’de yayımlanan Fena Halde Leman romanındaki Haco Hanım, on dört yaşındayken kendinden çok yaşlı biri olan Raci Bey’in üçüncü karısı olur (İlhan, 1985: 132). Raci Bey, oldukça yaşlıdır. Öyle ki karısıyla cinsel beraberlik kurmaktan bile aciz kalır. Bunun üzerine Haco Hanım’ın bekâretini Raci Bey’in eşlerinden biri bozar (bk. Eş Cinsellik). Haco Hanım’ın yaşlı kocası bir müddet sonra vefat eder. Haco Hanım ise tekrar evlenmez ve oğlu Ekrem’i tek başına büyütür.

Bekir Yıldız’ın Halkalı Köle romanındaki başkişisinin annesi, kocasıyla on üç yaşındayken evlenir. Başkişinin annesinin ailesinin tamamı, harp sırasında öldürülür. Bir kadın, kimsesiz kalan başkişinin annesini yanına evlatlık olarak alır. Başkişinin annesi, on üç yaşına kadar burada kalır. On üç yaşındayken bir erkek, onu düşman askerinden kurtarır ve sonrasında onunla evlenir (Yıldız, 2013: 5).

Erdal Öz’ün Yaralısın romanındaki Mavzer Nuri, karısı Cevriye ile evlendiğinde Cevriye henüz on altı yaşındadır (Öz, 2014: 147).

Erhan Bener’in Elif’in Öyküsü romanı, Sivas’ın Karayazı köyündeki bir kız çocuğunun hatıra defteriyle şekillenir. Romanda kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi olağan bir durum olarak gösterilir. Hatta “köyde bir kız, çok kez on beş yaşına kadar bile beklemez, evlenir. Yoksa kalık derler” (Bener, 1994: 149). Köyde, on beş yaşından büyük kızların evlenme yaşının geçtiği algısı mevcuttur. Bu yüzden genç kızlar, daha çocuk denecek yaştayken evlenir. Roman başkişisi Elif’in annesi Gülbeden, on üç yaşındayken evlenir (Bener, 1994: 23). Elif’in ablası Fatma da tıpkı annesi gibi on üç yaşındayken evlenir (Bener, 1994: 27). Roman karakterlerinden Bektaş’ın yengesi, kocasıyla evlendiğinde henüz on iki yaşındadır. Bektaş’ın yengesi evlendiği günler için “Daha bez bile tutmamıştım” (Bener, 1994: 89) ifadesini kullanır ki bu durum onun daha buluğ çağına bile girmediğini göstermektedir.

Romanda kızların çocuk yaştaki evlilikleri olağan bir durum olarak gösterilir. Bu noktada herhangi bir zorla evlendirmeden bahsetmemiz mümkün değildir. Köydeki kızlar on bir, on iki yaşındayken evlenmenin hayallerini kurmaya başlar (Bener, 1994: 123).

Bunda on beş yaşını geçkin kızların evde kalmış kızlar olarak nitelendirilmesinin de etkisi vardır.

Kemal Bilbaşar’ın Başka Olur Ağaların Düğünü romanındaki Fatma, kocasıyla on dört yaşındayken kaçarak evlenir (Bilbaşar, 2013: 58-59). Romanın güncel zamanında Fatma’nın kocası vefat etmiş, Fatma ise tekrar evlenmemiş ve oğlu Murat’ı tek başına büyütmüştür.

Kemal Tahir’in Bir Mülkiyet Kalesi romanındaki Zikotla Bey, karısını yedi yaşındayken kaçırmıştır. Zikotla Bey’in karısı o dönemde daha bebeklerle oynamaktadır. Bu yüzden Zikotla Bey, evlenebilmek için altı yıl bekler; kız, ancak on üç yaşına vardıktan sonra gerdeğe girer (Tahir, 2004: 236).

Kemal Tahir’in Damağası romanındaki Celal ile Hürü’nün evliliği henüz çocuk denecek yaşlarda gerçekleşir. Celal ile Hürü evlendiklerinde her ikisi de on altı yaşındadır (Tahir, 2013a: 369). Celal’in babası, oğlunu genç yaşta evlendirmekte ısrar eder; çünkü kendisi de genç yaşta evlenmiştir. Celal’in daha çocuk denecek yaşta evlendirilmesine üvey annesi dışında hiç kimse itiraz etmez. Celal’in üvey annesi, lafını kimseden sakınmayan bir karakterdir. “Gel beni işit oğlum! Bu yaşta bu iş, iş değildir. Körpe karı seni sakınamaz, sana geldi mi, sen seni bu yaşlarda hiç koruyamazsın, baban olacak zebun köpek bunu bilmez mi? Domuz gibi bilir. Başından geçtiğinden bilir” (Tahir, 2013a: 364) sözleriyle çocuk yaştaki evliliğin yanlışlığını anlatmaya çalışır. Fakat Celal, üvey annesinin kendi iyiliğini istemediğini düşünerek onu tersler. Celal’in babasının onu çocuk denecek yaşta bir gelinle evlendirmek istemesinin temel gerekçesi ise namus kaygısıdır. Ona göre evlenme yaşına gelmiş genç kızların daha önce başka erkeklerle çeşitli ilişkiler kurmuş olması muhtemeldir. Bu yüzden de bu tür ilişkilere hiç bulaşmamış, çocuk yaşta bir gelin tercih eder. Bu durumu oğluna şu sözlerle anlatır: “Biz hanedan yerin evlâdı olduğumuzdan bize gelecek karı gün görmemiş olacak, süte sokulmamış ak kaşıklığı kesinlikle bilinecek” (Tahir, 2013a: 371).

Namus kaygısı ve bakire kız bulma endişesi, aileleri çocuk yaştaki gelinlere doğru iter. Evlilik dışı ve gayrimeşru ilişkilerin giderek arttığı bir toplumda, kızların evliliğe kadar bakireliğini koruması gittikçe zorlaşmaktadır. Bu da namus kaygısı taşıyan ailelerin ellerini çabuk tutmalarını gerekli kılar.

Eserdeki bir diğer çocuk yaşta evlilik vakası ise Kel Yiğit Ali Ağa’nın etrafında görülür. Kel Yiğit Ali Ağa, karısıyla onu kaçırmak suretiyle evlenir. Evlendiğinde Kel Yiğit’in karısı henüz on iki on üç yaşlarındadır. Aslında Kel Yiğit de karısının henüz çocuk

denecek yaşta olduğunun farkındadır. Gazeteci Cemal Bey’in bu manadaki eleştirisi karşısında ise kız babalarını suçlar: “Sen kız babalarını bilir misin? İki yüz kaymeyi görünce kızı sekiz yaşında veriyoruz. Eğer aklı başına gelsin diye bekleyecek olsan, eline beş çocuklu dul karı da geçmez. Tövbe yarabbi! Bebe avutmak köylü kısmının hoşuna mı gider belledin” (Tahir, 2013a: 168-169). Kel Yiğit Ali Ağa, çocukların küçük yaşta evlendirilmesinden dolayı bu tür bir evlilik yapmak zorunda kalmıştır.

Kemal Tahir’in Karılar Koğuşu romanındaki Tözey, evlendirildiğinde on üç yaşında bile değildir (Tahir, 2013b: 385). Gardiyan Vahap Çavuş, on iki yaşındaki bir kız çocuğuna sevdalanır, uzun müddet kızın peşinden koşar ve kızın gönlünü çelmeyi başarır. Sonrasında ise kıza talip olur. Fakat bu kez kızın babası problem çıkarır ve kızı Vahap Çavuş’a vermez. Bunun üzerine Vahap Çavuş, kızı kaçırmak zorunda kalır (Tahir, 2013b: 134).

Kemal Tahir’in Namuscular romanındaki fon karakterlerden Abuzer, on üç yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenir (Tahir, 2013c: 64). Roman karakterlerinden Emey de kocası Sazlı Mustafa ile evlendiğinde on üç yaşındadır (Tahir, 2013c: 423). Roman karakterlerinden Gardiyan Ömer ise ilk karısının vefatından sonra on altı yaşındaki genç bir kızla evlenir (Tahir, 2013c: 399).

Kemal Tahir’in romanlarında özellikle kızların çocuk yaştaki evlilikleri yaygın ve kanıksanmış bir durum olarak görülür. Yazarın incelediğimiz altı romanından dördünde toplam sekiz tane çocuk yaşta evlilik örneği ile karşılaştık. Bu sayı yazarın çocuk yaştaki evlilikleri ne kadar yoğun bir şekilde işlediğinin göstergesidir.

Kerime Nadir’in Kaderin Sırrı romanındaki başkişi Nüvide Antel, kocasıyla on beş yaşındayken evlenir. Nüvide’nin kocası bir ruh doktorudur. Fakat Nüvide bu evliliği sürdüremez ve iki yıl sonra kocasından boşanır (Nadir, 1978: 37)

Nüvide Hanım’ın kızı Ziynet de tıpkı annesi gibi çocuk yaşta evlenir. Ziynet, kocası Nüzhet ile evlendiğinde daha on dört yaşındadır. Nüzhet, zengin bir tüccarın biricik oğlu; Ziynet ise roman başkişisi Nüvide Hanım’ın biricik kızıdır. Ziynet ile Nüzhet birbirlerini bir deniz gezisinde tanır ve aralarında bir aşk başlar. Bu aşk kısa süre sonra da evliliğe dönüşür. Nüvide Hanım, kızının küçük olduğunu ve okulunu henüz bitirmediğini gerekçe göstererek bu evliliğe karşı çıkar. Fakat Ziynet annesini dinlemez ve şu sözlerle annesine karşı çıkar: “Anne sen de benim yaşımdayken evlenmedin mi? Neden bana engel olmak istiyorsun sanki?.. Nüzhet’e ticaret hayatında diploma gerekli değil!.. Bana gelince, okuyup da ne yapacağım?.. Ben en azından yarım düzüne çocuk doğurmak istiyorum”

(Nadir, 1978: 37). Nüvide Hanım, kızının bu tepkisi üzerine evliliğe daha fazla engel olamaz ve izdivaç, kısa süre içerisinde gerçekleşir.

Necati Cumalı’nın Acı Tütün romanındaki Sıdıka, evlendiğinde daha on yedi yaşında bile değildir. Sıdıka kocası tarafından ihmal edilir, kıymet görmez. Bunun üzerine kocasını önce genç bir adamla aldatır (bk. Eşlerini Aldatan Kadınlar). Sonrasında ise kocasını terk ederek sevdiğine kaçar (bk. Eşlerini Terk Eden Kadınlar).

Ömer Polat’ın Dilan romanındaki fon karakterlerden Zeko, oğlunu on üç yaşındayken evlendirir ve gelinini kendi evine getirir (Polat, 2011a: 135). Zeko’nun gelininin yaşı eserde belirtilmemiştir. Fakat roman kurgusu içerisinde onun da çocuk denecek yaşta olduğu değerlendirilmektedir.

Ömer Polat’ın Mahmudo İle Hazel romanındaki Mısto Ağa, dört eşli bir ağadır ve Mısto Ağa’nın üçüncü karısı Nazo, henüz on dört yaşında olan bir çocuktur (Polat, 2013: 111). Evliliğin nasıl gerçekleştiği, Nazo’nun bu evlilikte gönlünün olup olmadığı eserde işlenmemiştir. Fakat romanda ağalık kurumunun çok eşliliği ve kendinden çok genç kızlarla evliliği meşru ve gerekli görmesi gizli bir şekilde eleştirilir.

Pınar Kür’ün 1979’da yayımlanan Asılacak Kadın romanındaki Nihal, kocası Faik İrfan’la daha on beş yaşındayken evlenir (Kür, 2004: 14). Nihal, başkasını sevmektedir; fakat bu duruma itiraz etmekten korkar. Kocasıyla evlendikten sonra ise âşığıyla gayrimeşru ilişkilerde bulunarak kocasını aldatır (bk. Eşlerini Aldatan Kadınlar).

Eserdeki diğer bir çocuk yaştaki evliliği roman başkişisi Melek gerçekleştirir. Melek, hizmetçilik yaptığı evin sahibi Hüsrev Bey’le on altı yaşında resmen nikâhlanır (Kür, 2004: 24). Yaşlı ve cinsel yönden iktidarsız olan Hüsrev Bey’in Melek’le evlenmesinin amacı ise oldukça sapıkçadır: Karısını başka erkeklerin koynuna sokarak bu gayrimeşru ilişkiyi izlemek ve bir yönetmen gibi onları yönetmek (bk. Karısını Peşkeş Çekme).

Romanlarda işlenen çocuk yaştaki evliliklerin özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Bütün romanlarda çocuk yaşta evlendirilen taraf, kız tarafıdır. Sadece iki romanda (Damağası, Dilan) hem damat hem de gelin, çocuk yaştadır.

2. Karı-koca arasında yaş farkı vardır. Koca yaşlı, kadın ise gençtir (Fena Halde Leman, Halkalı Köle, Acı Tütün).

3. Özellikle kırsal bölgelerde evlilikler çocuk yaşta gerçekleşir. On beş yaşından büyük kızlar için evde kalmış kız algısı mevcuttur (Elif’in Öyküsü).

4. Çocuk yaştaki evliliklerin bazısı kız kaçırmak suretiyle gerçekleşir (Başka Olur Ağaların Düğünü, Bir Mülkiyet Kalesi, Damağası, Karılar Koğuşu).

5. Bazı aileler, değişen toplumsal düzenden dolayı kızların namusundan endişe eder. Bu yüzden de oğullarını, bakireliğinden emin olabilecekleri çocuk yaşta bir kızla evlendirir (Damağası).

6. Kız ailesi, evlenme yaşına gelen kızları için çok yüklü miktarda başlık parası ister. Bu da erkekleri, henüz evlenme yaşına gelmemiş kız çocuklarıyla evlenmeye iter (Damağası). 7. Bazı ailelerde ebeveynler çocuk denecek yaşta evlenir, çocuklarını da çocuk yaşta evlendirir (Elif’in Öyküsü, Damağası, Kaderin Sırrı).

Belgede Türk romanında aile (1971-1980) (sayfa 190-196)

Benzer Belgeler