• Sonuç bulunamadı

Hükümlü Kadınların Cezaevi Rehabilitasyon Programlarına Katılma ve Programları Faydalı Bulma Durumu Programları Faydalı Bulma Durumu

BÖLÜM I GİRİŞ GİRİŞ

4.3. HÜKÜMLÜ KADINLARIN CEZAEVİNDEKİ YAŞAMINA VE SAĞLIK DURUMUNA İLİŞKİN BULGULAR

4.3.6. Hükümlü Kadınların Cezaevi Rehabilitasyon Programlarına Katılma ve Programları Faydalı Bulma Durumu Programları Faydalı Bulma Durumu

Türkiye’de kadın cezaevlerinde yürütülen rehabilitasyon faaliyetleri eğitim öğretim programları çerçevesinde; okuma yazma kursu, ilköğretim bitirme kursları, lise bitirme kursları, açık öğretim şeklindedir. İş meslek programları çerçevesinde; bilgisayar kursu, takı tasarımı, İngilizce kursu, kuaförlük kursu, kadın terziliği, tekstil, trikotaj gibi

genelde geleneksel kadın rolleri ile ilişkili faaliyetlerdir. Sosyal kültürel faaliyetler arasında; tiyatro, müzik, beden eğitimi ve spor ile dini faaliyetler yer almaktadır. Psiko sosyal faaliyetler arasında ise; aile eğitimi programı, öfke kontrol programı, alkol madde bağımlılığı programı ve salıverilme öncesi hükümlü gelişimi programı yer almaktadır. Bu rehabilitasyon faaliyetlerinin tamamı tüm cezaevlerinde uygulanmamakla birlikte dönem dönem açılmaktadır. Bu bağlamda kadınlara yönelik cezaevi rehabilitasyon programlarının oldukça sınırlı ve ihtiyacı karşılayacak düzeyde olmadığı söylenebilir. Öncelikle hükümlü kadınların eğitim düzeyleri oldukça düşük seviyede olup bazı programları algılayabilecek düzeyde olmadığı gözlenmiştir. Önemli sayıda kadın cezaevinde zamanını boş boş geçirmektedir ve özellikle çalışmak ya da başka şekilde bir görev almak istememektedir. Bununla birlikte rehabilitasyon çalışmaları açısından cezaevleri arasında farklılıklar yer almaktadır. Bu programların her biri tüm cezaevlerinde uygulanmamakta ve uygulanan bazı cezaevlerinde de yetersiz kalmaktadır. Bunun yanında suç türleri açısından da hükümlülerin bu programlara bakış açısı değişmektedir. Hırsızlık suçu işleyenlerin cezaevinde yürütülen çalışmalara katılmadıkları ve katılmak istemedikleri, bunun yanında adam öldürme suçundan dolayı cezaevinde bulunan kadınların ise genelde tüm cezaevi programlarına katıldıkları ve daha fazla sayıda program açılmasını talep ettikleri gözlenmiştir. Bu durum aynı zamanda hükümlünün cezaevinde kaldığı süre ile de ilişkilidir. Adam öldürme suçundan cezaevinde olan kadınlar daha uzun yıllar cezaevinde kaldıkları için daha fazla program olmasını istemektedir. Diğer suçlarda ise cezaevinde kalma süresi kısaldığından hükümlü kadının kalacağı süreyi göz önünde bulundurarak katılmak istemediği gözlenmiştir.

Araştırmaya katılan kadın hükümlülerin bu programlara katılımları incelendiğinde, % 56,3’ü şimdiki hükümlülükleri süresince herhangi bir ceza infaz kurumu programına katılmış iken, % 43,7’si şimdiki hükümlülükleri süresince herhangi bir ceza infaz kurumu programına katılmamışlardır (Ek çizelge, 58). Araştırmaya katılan hükümlülerden şimdiki hükümlülükleri süresince programa katılanların % 36,3’ü tekstil programına, % 26,7’si okuma-yazma programına, % 25,2’si bilgisayar programına, % 17,8’i kuaförlük programına, % 8,1’i resim-müzik programına, % 3,7’si aşçılık programına, % 3’ü halk oyunları programına ve % 1,5’i ise muhasebe programına

katılmıştır (Ek çizelge, 59). Bunun yanında cezaevinde bulunan hükümlülerden daha önce tutuklanan/hüküm giyenlerden önceki hükümlülüklerinde cezaevi programlarına katılma durumu sorulmuştur. Araştırmaya katılan hükümlülerden daha önce tutuklanan/hüküm giyenlerin % 23,2’si daha önceki hükümlülüğünde cezaevinde herhangi bir eğitim programından yararlanmış iken, % 76,8’i ise daha önceki hükümlülüğünde herhangi bir eğitim programından yararlanmamıştır (Ek çizelge, 58).

Araştırmaya katılan hükümlülerden daha önce tutuklanan/hüküm giyenlerden cezaevindeki eğitim programlarından yararlananların % 31,3’ü okuma yazma, % 31,3’ü tekstil, % 25’i kuaförlük, % 6,3’ü spor ve % 6,3’ü ise diğer eğitim programlarına katılmıştır (Ek çizelge, 59).

İçli ve Öğün’ün (1999) “Türkiye’deki Cezaevlerindeki Rehabilitasyon Faaliyetleriyle İlgili Sosyolojik Bir Analiz” isimli çalışmasında cezaevinde bulunan hükümlü kadınların %70’i ve erkeklerin ise yarıya yakın bir kısmı cezaevinde herhangi bir görev ya da sorumluluk almak istemediklerini belirtmişlerdir. İçli ve Öğün, hükümlülerin cezaevinde gerçekleştirdiği faaliyetlerin genelde boş zamanı değerlendirmeye yönelik olduğunu ve hükümlülerin tahliye sonrasında toplumla uyumlu olabilmeleri için ne tür hizmetlerin verilmesi gerektiği yönünde bir bilgi sahibi olmadıklarını belirtmişlerdir.

Son yıllarda gelişmiş ülkelerin çoğunluğunda ceza adalet sistemindeki yaklaşım suçluların cezalandırılmalarındansa ıslah edilmeleri yönündedir. Dolayısıyla rehabilitasyon çalışmaları daha ön planda tutulmaktadır. Çalışma kapsamında da kadın hükümlülere yöneltilen bir başka soru “cezaevinde ve tahliye sonrasında alabileceği rehabilitasyon ve tedavi programlarını faydalı bulup bulmadıkları” ile ilgilidir. Bu kapsamda araştırma kapsamında yer alan kadın hükümlülere cezaevinde alabilecekleri rehabilitasyon ve tedavi programlarını faydalı görüp görmedikleri ile ilgili görüşleri sorulmuştur. Grafik 6’da da görüldüğü gibi araştırmaya katılan hükümlülerin cezaevinde alabileceği programların salıverilme sonrasında kendileri için faydalı olduğunu düşünme durumları incelendiğinde, hükümlülerin % 30,8'i “eğitim öğretim faaliyetlerinden” okuma yazma kursunun kendileri için faydalı olacağını düşünüyor iken, % 48’1'i “iş meslek kurslarından” kadın terziliği, trikotaj, tekstil kursunun kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor, % 42,7'si kuaförlük kursunun kendileri için

faydalı olduğunu düşünüyor, % 40’ı bilgisayar kursunun kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor, % 30,8'i takı tasarımı kursunun kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor,

% 28,8'i ise İngilizce kursunun kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor.

Hükümlülerin % 42,1’i “sosyal kültürel faaliyetlerden” en fazla “dini faaliyetlerin”

kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor iken, % 26,8'i “beden eğitimi ve sporun”

kendileri için faydalı olacağını düşünüyor, % 25,9'u “müzik faaliyetlerinin” kendileri için faydalı olacağını düşünüyor, % 20,6'sı ise “tiyatronun” kendileri için faydalı olacağını düşünüyor. Psiko sosyal faaliyetlerden hükümlülerin % 46,7'si Aile Eğitim Programının kendileri için faydalı olacağını düşünüyor iken, % 38,3’ü Salıverilme Öncesi Hükümlü Gelişim Programının kendileri için faydalı olacağını düşünüyor, % 36,3'ü Öfke Kontrol Programının kendileri için faydalı olacağını düşünüyor, % 10,9'u Alkol-Madde Bağımlılığı programının kendileri için faydalı olacağını düşünüyor (Ek çizelge, 89).

Grafik 6: Hükümlü Kadınların Cezaevinde Alabileceği Programları Faydalı Bulma Durumu

Araştırmaya katılan hükümlülerin cezaevinden salıverilme sonrasında alabileceği tedavi programlarından sırasıyla; % 58,6'sı tıbbi bakım tedavisinin kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor iken, % 52,3'ü ise ruh sağlığı tedavisinin kendileri için faydalı olacağını, % 47,9'u kadın sağlığı hizmetlerini, % 40,3'ü danışmanlık hizmetlerini kendileri için faydalı buluyor, % 38,8'i sigarayı bırakma tedavisinin kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor iken, % 23,8'i aile içi şiddet tedavisini, % 9,7'si madde bağımlılığı tedavisini ve % 5'i alkol bağımlılığı tedavisini kendileri için faydalı olduğunu düşünüyor (Ek çizelge, 90). Morani ve arkadaşlarının çalışmasında da hükümlüler sırasıyla diş, tıbbi muayene, göz muayenesi ya da ilaç içeren tıbbi ihtiyaçlarını, danışmanlık ya da psikiyatrik hizmetlere ihtiyaçları olduğunu ifade etmiştir. Grafik 7’de kadınların tahliye sonrasında alabileceği tedavi programlarını faydalı bulma durumu gösterilmiştir.

Grafik 7:Hükümlü Kadınların Tahliye Sonrasında Alabileceği Tedavi Programlarını Faydalı Bulma Durumu

Cezaevlerindeki rehabilitasyon programlarının türü ve niteliği ile hükümlü kadınların bu programlara katılım durumları tahliye sonrası topluma yeniden uyumu sağlamaya yarayan önemli bir unsurdur. Bununla birlikte cezaevindeki mesleki programların uygulanabilir olmasından ziyade hükümlünün tahliye sonrası döneceği toplumsal yaşamda kendisine uygun bir iş bulup bulmayacağı konusu da bir arada

0 20 40 60 80 100 120 140

Tıbbi Bakım  Tedavisi

Ruh Sağlığı  Tedavisi

Kadın Sağlığı  Hizmetleri

Danışmanlık  Hizmetleri

Sigarayı  Bırakma  Tedavisi

Aile İçi  Şiddet  Tedavisi

Madde  Bağımlılığı 

Tedavisi

Alkol  Bağımlılığı 

Tedavisi 140

124 115

95 93

57

23

12

değerlendirilmesi gereken bir olgudur. Hükümlü cezaevindeki yaşamında ne kadar iş becerileri ve mesleki anlamda becerilerle donatılmış olsa da tahliye sonrası uygun bir iş bulamayacaksa ya da bu imkânlar sağlanamayacaksa bunun bir önemi olmayacaktır.

Nitekim eski kadın hükümlülerle tahliye sonrası yapılan derinlemesine görüşmelerde de kadın hükümlülerin tahliye sonrası yaşantısı bu görüşü destekler niteliktedir.

Cezaevinde tüm programlara katıldığını ve çalışabilecek durumda olduğunu belirten eski bir hükümlü maalesef cezaevinde aldığı bu programların tahliye sonrasında işine yaramadığını düşünmektedir:

“Hiçbir dakka bile boş durmadım içerde. Bir günde üç tane dört tane kursa gidiyordum;

bağlamasına, halk oyunlarına, dikişine, mantısına, hepsinden benim sertifikalarım var kaçar tane ama hiçbirisi işe yaramadı tabiî ki dışarı çıkınca. Bu kadar zorlanacağımı hiç düşünmemiştim dışarı çıktığım zaman, hiç kimseye muhtaç olmam çıkınca şunları yaparım derdim. Dört tane sertifikam var mesela mantıdan tut hepsine ama hep onlara güveniyordum en çokta ama derdim ki hemen çıkar çıkmaz ben işimi açacam artık kuaförlük mü açarım dikiş mi açarım bilmem şunu mu açarım bunu derdim ama bir ilk çıktım bir yere gittim işkura gittim iş başvurusunda bulundum, bekledim böyle hiçbir cevap gelmedi…” (Eski hükümlü KM)

Aynı nedenler kişinin döneceği çevre ile de ilişkilidir. Cezaevinde hükümlüyü ne kadar güçlendirirseniz güçlendirin birey cezaevinden salıverildikten sonra aynı kriminal çevreye dönüyorsa yeniden suç işlemesi kaçınılmazdır. Bu durum en fazla mükerrer suçluluk oranı fazla olan hırsızlık suçu işleyenler için geçerlidir. Hırsızlık suçu özellikle kadın suçluluğunda aile ve çevre ile doğrudan ilintili görülmektedir. Hırsızlık bu aileler için bir yaşam biçimi haline gelmiştir ve genelde anne, baba, eş, kardeş hepsi de aynı suçu işlemektedir ve hırsızlığı bir geçim şekli haline getirmişlerdir. Şimdi böyle bir ortamda kadına cezaevinde verilecek rehabilitasyon ve eğitim programlarının hiçbir etkisinin olmayacağı düşünülmektedir ve genelde hırsızlık suçu işleyen kadınlar bunu bildikleri için de eğitim ve mesleki programlara katılmak istememektedir ya da bu programlara katılım genelde gönüllü olmamaktadır. Kadın, cezaevinden çıktıktan sonra da başka seçeneğinin olmadığını bilmektedir. Kocası çalışmamakta ve çok sayıda çocuğunun geçimini sağlamak durumundadır. Bunu da tek bildiği şekilde hırsızlık yaparak sağlamaya çalışmaktadır. Dolayısıyla cezaevi programlarına kayıtsız

kalmaktadır. Hırsızlık suçu işlemiş birçok kadın cezaevinde çalışmayı da kabul etmemektedir. Aynı durum uyuşturucu ile ilgili suçlardan dolayı içerde olanlar içinde geçerlidir. Genelde uyuşturucu suçu işleyenler aynı çevreye dönmekte ve çoğu zaman başka seçeneğinin olmaması gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktadır.

Nitekim cezaevinde çalışan sosyal hizmet uzmanları ile yapılan derinlemesine görüşmelerde de cezaevlerindeki rehabilitasyon faaliyetlerinin işlevselliği tartışılmış, genelde her tür faaliyet ve etkinliğin cezaevlerinde mevcut olduğu fakat hükümlü kadınların bu programlara katılımının ve isteğinin olmadığı dile getirilmiştir. Sosyal hizmet uzmanları kadın hükümlülerin bu programlara katılmak istememe nedenlerini

“kafalarının başka sorunlarla meşgul olmasına, kadınların kimlik gelişimi ile ilgili sorunlarının olmasına ve ruh sağlığı problemlerinin olması nedeniyle odaklanamamalarına” bağlı olduğunu düşünmektedir.

“Kadınlara yönelik aslında birçok program var ve bunların hepsi de uygulanıyor. Aile eğitiminden tutun, öfke kontrolünden tutun, madde bağımlılığından tutun her türlü…

Aslına bakarsanız kadınlar hiçbir programı tercih etmiyorlar, kendi inisiyatifleri ile tercih ettikleri hiçbir şey yok, biraz zorlamayla. Çünkü rahatlığa alışmışlar, kafalarını yormak istemiyorlar, hep birileri tarafından yönetildikleri için kendileri bir şey yapmakta çok çekingen davranıyorlar… Programlara gelen kadınların var olan sıkıntılarından dolayı psikolojik olarak sıkıntılı bir şekilde programlara katıldığını düşünüyorum. Her şeyden önce bu kişilerin ruh sağlıkları düzeldikten sonra bu tür programları devam ettirmesinden yanayım. Çünkü baş edemiyor, sorunlarıyla baş edemiyor, onları yenmeden de yeni bir şeyler yapmaya hevesli olmuyor.” (Sosyal Hizmet Uzmanı 2)

Bulgulardan anlaşılacağı üzere hükümlü kadınlar cezaevi programlarına beklenen düzeyde istek ve katılımda bulunmamaktadır. Buradaki düşünce her hükümlü kadının bireysel ihtiyaçlarının ve bu ihtiyaçları algılayışlarının farklı olduğu ve dolayısıyla hükümlülerin de aynı istekle bu programlara katılamayacağı yönündedir. Gerçekten de okuma yazma bilmeyen kadınların bunu bir gereksinim olarak görmemeleri ve dolayısıyla okuma yazma kurslarına katılmak istememeleri aslında bunu bir ihtiyaç olarak görmediklerini göstermek açısından önemlidir.

4.4. HÜKÜMLÜ KADINLARIN DIŞARI İLE İLİŞKİLERİNE İLİŞKİN