• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM I GİRİŞ GİRİŞ

2.3. TÜRKİYE’DE KADIN SUÇLULUĞU

işledikleri suçların nitelik açısından erkeklerin işlediği suçlara benzediğini söyleyebiliriz.

Çizelgeye göre Türkiye’de kadın hükümlüler, toplam hükümlülerin yaklaşık % 3’ünü oluşturmaktadır. Dünyada olduğu gibi Türkiye genelinde de kadın hükümlü oranı erkeklere göre oldukça azdır. Fakat kadın tutuklu ve hükümlü oranı son on iki yıl içerisinde her yıl düzenli bir şekilde artmıştır.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın hükümlü sayısı erkeklerden çok daha azdır.

Türkiye’de kadın hükümlü sayısı, toplam hükümlü sayısının % 3’ünü oluşturmaktadır.

Bu istatistikler doğrultusunda Türkiye’deki bazı araştırmacılar bile (Soyaslan, 2003:

90), prensip olarak Türkiye’de erkek suçluluğundan bahsetmenin daha doğru olduğunu ileri sürmektedir. Yani bu durum, kadın suçluluğu oranının düşük olmasının, böyle bir olgunun var olduğu gerçeğinin ülkemizde göz ardı edildiğini göstermesi açısından önemlidir.

Çizelge 2’de Türkiye’de Aralık 2010 itibariyle tüm ceza infaz kurumlarında bulunan kadın hükümlü ve tutuklu mevcudunun ceza infaz kurumu statülerine göre dağılımı yer almaktadır. Çizelgeden de anlaşılacağı üzere kadın hükümlü sayısı 2023 olup, kadın tutuklu sayısı kadın hükümlü sayısından daha fazladır. Türkiye’deki tutuklu hükümlü oranı hem kadın hem erkek suçluluğu açısından çok fazla olup bu durumun ayrıca değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Çizelge 2: 31.12. 2010 Tarihi İtibariyle Tüm Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Kadın Hükümlü Mevcudunun Ceza İnfaz Kurumu Statülerine Göre Dağılımı

Ceza İnfaz Kurumu Tutuklu

Kadın

Hükmen Tutuklu Kadın

Hükümlü

Kadın Toplam

Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 1.402 725 1.752 3.877

Açık Ceza İnfaz Kurumu - - 271 271

Toplam 1.402 725 2.023 4.160

Kaynak: Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü

Türkiye’de son yedi yıldaki erkek ve kadınların işledikleri asayiş suçlarının dağılımı incelendiğinde, incelenen yılların hepsinde mala karşı işlenen suçların diğer suçlardan fazla olduğu görülmektedir (İçli ve ark, 2011). Bununla birlikte Türkiye’de tüm suç türleri açısından bakıldığında da erkeklerin suç işleme oranları kadınlardan daha

fazladır. İçli ve arkadaşlarının çalışmasında mala karşı işlenen suçlar arasında kadınların en fazla işledikleri suç türü hırsızlık (% 42,8) ve gasp (% 34,1) olduğu görülmüştür.

Hayata karşı işlenen suçlarda ise adam öldürme ve yaralama suçları gelmektedir.

Kadınlar öldürme suçunu yaralama suçuna oranla daha fazla işlemektedir. Bununla birlikte erkeklerde kadınlar gibi yaralama suçlarını, öldürme suçlarına oranla az işlemektedir (İçli ve ark. 2011: 257). Kadınlar erkeklere oranla, öldürme suçlarını fazla işlemelerine karşın yaralama suçlarını daha az işlemişlerdir.

Türkiye genelinde hükümlü ve tutuklu kadınların işledikleri suç türleri incelendiğinde de, TÜİK’nun 2008 verilerine göre 2008 yılında ceza infaz kurumlarına giren 2.674 kadının çoğunluğu mala karşı işlenen suçlardan hükümlüdürler. Bunlar sırasıyla İcra iflas Kanunu’na muhalefet (784), dolandırıcılık (571), hırsızlık (373), sahtecilik (78), gasp (49), zimmet (8) gibi suçlardır. Bu suçları yaralama (177) ve adam öldürme (149) gibi şiddet suçları takip etmektedir.

Türkiye’de Adli Tıp Kurumu’nda yapılmış olan çalışmada ise, kadınların en fazla adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs ve yaralama, yangın çıkarma, gasp ve hırsızlık suçunu işledikleri tespit edilmiştir. Adam öldürme ve adam öldürmeye teşebbüs suçunun işlenme nedeni olarak ise, ahlaki sebepler, hastalıklar, aile içi geçimsizlik, çıkar çatışması ve fiziki saldırıya uğrama gibi sebepler gösterilmiştir (Balcıoğlu ve ark, 2004: 14). İçli ve arkadaşlarına (2011) göre ise kadınların öldürme suçunun arkasındaki faktörler, şiddete maruz kalma, taciz ve tecavüze uğrama, evlenme vaadiyle tecavüz etme veya uzun süreli medeni nikâh kıyılmadan alıkonma şeklindedir. Bu durumlar söz konusu olduğunda kadın yaralayıp gözdağı vermek yerine kararlı bir biçimde kendisine bu davranışları yapanları öldürme yolunu seçmektedir. Bu çalışmaya göre Türkiye genelinde öldürme olaylarında failin mağduru tanıması söz konusudur. Balcıoğlu ve arkadaşlarının bir başka çalışmasında da kadın hükümlülerin erkek hükümlülere göre daha problemli bir geçmişlerinin olduğu belirtilmiş olup parçalanmış aile, eğitimsizlik, bozuk aile ilişkileri, kişilik, cinsiyetçi tutumlar, aile yapısı, sosyal destek ve kontrol eksikliğinin kadınların suç işlemelerine neden olduğu ileri sürülmüştür (Balcıoğlu ve ark. 1997: 5).

Türkiye’de gittikçe yaygınlaşan suçlardan birisi de uyuşturucu madde ticareti, alım satım ve kullanılmasının artmasıdır. Bu suçlarda da kadının rolü gittikçe artmaktadır (Soyaslan, 2003: 91). Türkiye’de uyuşturucu suçları, suç türleri arasında yıllar içerisinde hızlı bir artış göstererek ikinci sıraya yerleşmiştir. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 2008 yılı verilerine göre uyuşturucuya bağlı suçlardan ceza infaz kurumlarında 15.447 kişi bulunmaktadır. Geçmiş yıllarla kıyaslandığında uyuşturucuya bağlı suçların özellikle 2005 yılından itibaren ciddi şekilde arttığı görülmektedir (Adalet Bakanlığı Ar-ge Merkezi, 2008: 11). Uyuşturucu ile ilgili suçlar her iki cinsiyet açısından karşılaştırıldığında (2008: 35) uyuşturucuya bağlı suçlar söz konusu olduğunda erkeklerin kadınlardan çok daha fazla uyuşturucu suçları işledikleri görülmektedir. Araştırma sonuçlarına göre kadın ve erkek arasında hem uyuşturucu ticareti yapma nedenleri hem de uyuşturucu kullanma nedenleri arasında temel bir fark saptanmıştır. Uyuşturucu ticareti yapma nedenleri açısından bakıldığında kadınlar için en baskın neden uyuşturucu madde temin edebilmek iken erkeklerde en baskın neden olarak arkadaş etkisi gösterilmiştir. Kullanmaya başlama nedenleri ise kadınlar için en fazla neden bunalımdan kurtulma iken, erkekler için merak ve özentidir.

Türkiye’deki kadın suçlu profili incelendiğinde, genel olarak kadın suçluların, 22–50 yaş grubunda, öğrenim düzeyi çok düşük, okuma yazma bilmeyen veya okuryazar olup bir okul bitirmemiş olan, evli ve zina, hırsızlık, adam öldürme ve adam öldürmeye teşebbüs suçu işleyen kişilerden oluştuğu görülmektedir (İçli, 2007: 344).

Çizelge 3’te Türkiye’de ceza infaz kurumlarında bulunan kadınların yaş ve öğrenim durumu dağılımı yer almaktadır. Buna göre kurumlardaki kadınların çoğunluğu 21-39 ve 40-64 yaş grubu arasında, okuma yazma bilmeyen ve ilkokul mezununun çoğunlukta olduğu eğitim seviyesi düşük kişilerden oluşmaktadır. Bu veriler İçli’nin tespitleriyle de paralellik göstermektedir. Erkek hükümlülerle karşılaştırıldığında, ceza infaz kurumlarındaki erkek profili, çoğunluğu 21–39 yaş arasında ve ilkokul mezununun çoğunlukta olduğu kişilerden oluşmaktadır. Kadın ve erkek suçluluğu yaş ve öğrenim durumu karşılaştırıldığında benzerlikler göstermektedir.

Çizelge 3: Ekim 2010 İtibariyle Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Kadınların Yaş ve Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımı

Yaş Gruplarına Göre Dağılım Tutuklu Hükmen

Tutuklu Hükümlü Toplam

12 ve 17 Yaş Arası (Çocuk) 51 7 7 65

18 ve 20 Yaş Arası (Genç) 137 47 47 231

21 ve 39 Yaş Arası ( Genç-Orta

Yetişkin) 930 503 1.215 2.648

40 ve 64 Yaş Arası (İleri Yetişkin) 390 165 669 1.224

65 ve 79 Yaş Arası (Yaşlı) 10 5 34 49

80 Üstü ( İleri Yaşlı) 0 0 0 0

Yaş Grubu Bilinmeyen 12 2 4 18

Toplam 1.530 729 1.976 4.235

Öğrenim Durumlarına Göre Dağılım

Okuma yazma bilmeyen 272 115 319 706

Okur yazar olup bir okul bitirmeyen 108 54 148 310

İlkokul Mezunu 397 266 679 1.342

İlköğretim Mezunu 51 24 73 148

Ortaokul veya Dengi Meslek Okulu Mezunu

146 79 190 415

Lise veya Dengi Meslek Okulu Mezunu 247 98 262 527

Yüksekokul veya Fakülte Mezunu 125 36 97 258

Yüksek Lisans Mezunu 2 0 1 3

Doktora Mezunu 0 0 0 0

Öğrenim Durumu Bilinmeyen 131 50 200 381

Toplam 1.479 722 1.969 4.170

Kaynak: Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü

Türkiye’de kadın suçluluğu alanında yapılmış olan çalışmalarda kadın suçluluğuna özgü vurgulanan bir başka önemli unsur “kadının suçu yönelttiği kişi” ile ilgilidir. Erkek hükümlülerle karşılaştırıldığında kadın suçluluğu açısından farklılıklar olduğu söylenebilinir. Kadın, genelde suçu en yakınlarına yöneltirken, erkek daha çok “uzaktan tanıdık” ya da sadece “tanıdık” diye nitelendirdiği kişilere suçu yöneltmektedir.

Türkiye’de yapılan birçok çalışmada kadınların suçu yönelttiği kişiyi tanıma oranı erkeklerden daha yüksektir (İçli, 1992; Balcıoğlu ve ark, 2004; Yağmur, 2005; Saygılı ve Aliustaoğlu, 2009). Balcıoğlu ve arkadaşlarının (2004) çalışmasında adam öldürme suçu işlemiş olan erkek hükümlülerin suçu yönelttiği kişiyi tanıma oranı % 45 iken adam öldüren kadın hükümlülerin suçu yönelttiği kişiyi tanıma oranı % 75 düzeyindedir. Aynı çalışmada adam öldürme suçu işlemiş olan kadınların büyük bir çoğunluğu eşlerini, sevgililerini, çocuklarını ve kendilerine sarkıntılık eden kişileri öldürmüşlerdir. Kadınlar suçlarını daha çok evde işlerken, erkekler daha çok sokakta

suç işlemektedir. Dolayısıyla Türkiye’de özellikle kadınların suçu yönelttiği kişiler genellikle en yakınları olarak göze çarpmaktadır.

Türkiye’de kadın hükümlülerle yapılmış olan çalışmalar incelendiğinde, genelde suçluluğun nedenleri, suçluluk profili, bazı değişkenlerle ilişkisi, cinsiyet karşılaştırması, hapishaneye uyum sorunu, infaz sürecindeki sorunlar, suçlu davranışın ölçülmesi ve suçlu davranışın açıklanması ile ilgili yapılan çalışmalardır (İl, 1990;

Öğün, 1990; Özcan, 1996; Balcıoğlu ve diğ, 1997; İçli ve Öğün, 1999; Yağmur, 2005;

Çoban ve Akgün, 2011). Özellikle İçli’nin (2007) suçluluk ile ilgili yapmış olduğu çalışmalar önemlidir. Fakat, suç işlemiş kadınların tahliye sonrası gereksinimleri, ne gibi hizmetlere ihtiyaç duydukları, toplumsal yaşama geçişte hangi zorluklarla karşılaşacaklarına yönelik çalışmalar yetersizdir ve buna yönelik rehabilitasyon programları da mevcut değildir. İl’in (1990) “Türkiye’deki Kadın Suçluların Genel Özellikleri ve İnfaz Sürecindeki Sorunları” adlı çalışmasında tahliye sonrası yaşama ilişkin boyutlar ele alınmış ve buna göre kadınların tahliye sonrası için plan yapmadıkları ortaya çıkmış ve bunun gerekçesi olarak ta “bilmiyorum”, “şimdiden düşünmek istemiyorum”, “kendime güvenmiyorum” şeklinde gerekçeler sunmuşlardır.

Bununla birlikte aynı çalışmada kadınların tahliye süresi yaklaştıkça bu döneme ilişkin sıkıntılarının da yoğunlaştığı saptanmıştır. Hükümlü grubuna yönelik yapılan çalışmalar genelde cezaevi bünyesinde oluşturulan ve son yıllarda Avrupa Birliği uyum süreci çerçevesinde verilen hizmetlerle sınırlıdır. Dolayısıyla kadın hükümlülerin tahliye sonrası ihtiyaç ve gereksinimi olduğu hizmetler hakkındaki bilgi sınırlı olup bu konuda bilgi gereksinimine ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Aşağıdaki bölümde geçmişten günümüze “kadın suçluluğu olgusunu” açıklamaya çalışan teoriler incelenecektir. Bu teorilerin incelenmesinin, kadın suçluluğuna bakışı ve geçmişten günümüze yaşadığı değişimi analiz etmek açısından önemli olduğu düşünülmektedir.