• Sonuç bulunamadı

II. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ

4.2. ORTA ÇAĞ’DA MODEL ANLAYIŞI

4.2.4. Gotik Sanatta Model Anlayışı

Rönesans dönemi İtalyan eleştirmenlerinin, Got’ların Roma imparatorluğunu, yağmalayarak yıkıp tahrip ettikten sonra, İtalya’ya getirildiğine inanılan, kaba ve barbar

olarak nitelendirilen bir üslubu tanımlamak için kullanılmıştır (Çakır, 2002: 88; Germaner, 2008: 607). Kuzey Fransa’da doğan bu üsluba Gotik üslup denmiştir (Gombrich, 2013: 185; Güvemli, 1960: 61; Akyürek, 1997: 15; Aran vd., 2005: 104; Germaner, 2008: 607; Buchholz vd., 2013: 102; Turani, 2014: 236). Gotik sanat, Romanesk sanatın devamı niteliğinde olmasının yanı sıra daha fazlasını ifade ediyordu. Bütün nitelikleriyle farklılıklar göstererek ve giderek değişimsel yeniliklerle kendine güveni artan Avrupa’da kilisenin amacına yönelik eğilimleriyle tasarlanmış görsel bir üslup bulmuş dile denk düşmekteydi (Cumming, 2008: 71).

Gotik dönemde önemli yapılar olan katedrallerin duvarlarında genellikle resimsel betimlemeler bulunmamaktadır. İtalya, Gotik üslubu küçümseyerek tam tersi bir tutum sergilemiştir (Çakır, 2002: 88). Öyleki İtalya duvarları ressamlar için vazgeçilmez alanlar oluşturuyordu. Sanatçılar ise geçmişteki alışkanlıklarından vazgeçmeyerek Mermeri işlemeye devam ettikleri görülür. Her an kendilereine modellik eden büstleri ve mermerden lahitleri yanlarında bulundurmak zorunda kalmışlardır (Toprak, 1983: 97). O dönem İtalya’sında dini içerikli olmayan resimler genellikle şatoların oda bölümlerinde, orta sınıfa mensup insanların evlerinde ve devlete ait resmi yapılarda kullanılmıştır (Çakır, 2002: 89). Duvar resimlerinde betimlenen konular arasında günlük saray yaşamı, inanç dışı efsaneler ve aşk hikayelerinin yer aldığı kompozisyonların yanı sıra şövalye karşılaşmalarıda bu konular arasında gösterilir. Ayrıca arka planda işlenen gerçekçi bir manzara tasviri ya da çalışan köylü insanlarında betimlendiği görülür (Çakır, 2002: 89; Gozzoli, 1982: 54).

Gozzoli’ ye göre, “Gotik resim sanatı, aynı minyatür sanatında olduğu gibi, perspektife pek az ilgi göstererek ayrıntıya büyük önem vermiştir. Çoğu kez öndeki figürleri saran altın bir fon öteki renklerin etkisini arttırırken resime de bu dünyaya ait değilmiş gibi bir hava verirdi” (Gozzoli, 1982: 58). Özellikle, kadın figürü betimleme- lerinde yüz ifadelerinin yumuşak, durgun ve sanki belli bir modelden hareket edilerek hafif stilize edilmiş yansımalar görülür (Çakır, 2002: 90).

Bu modelimsel figürler, sanki yaşamın bütün sıkıntılarından arındırılmış, hayatın acılarından ve yoğun bir kalabalıktan uzaklaşmışçasına bir incelik, zarafet ve denge çerçevesi içerisinde dururmuşçasına, sakin ve huzur içinde yaşarlardı. Çakır, şöyle ifade etmektedir,

Meryem figürleri, gotik ressamın geometri sevgisini yansıtan kıvrımlarla düzenlenmiş zarif ve bol büklümlü, yere kadar uzanan elbiseler giyerlerdi bu resimlerde parlak zırhlar içinde yiğit ve namuslu şövalyeler ile muhteşem elbiseleri içinde yere diz çöküp şevkle dua eden din adamları da yer alırdı” (Çakır, 2002: 90).

Gotik heykel, katedrallerde, kapıyla bir bütün oluşturan yanlarındaki yuvalarda kendini gösterdi. Hemen yayılmasıyla ilk olarak dini içerikli figürler betimleniyor İsa ve Meryemi gösteren heykeller yapılıyordu. Tek figürlü çalışmalardan çok figürlü çalışmalara geçilerek İncil’den sahneler gösterilerek heykellerdeki denge, canlılık ve hareket dikkat çekici nitelikler taşıyordu (Güvemli, 1960: 61).

(Resim 4.22.), Melkisedek’ten bir ayrıntı olarak aldığımızda, Chartres Gotik dönem katedralin kuzey cephesinin giriş bölümünde çalışan sanatçı herbir figürünü özenle icra etmiş ve figürlerine yaşama ruhu vermiş gibidir. Herbir figür farklı yönlere hareket eder gibi sanki birbirlerine bakmaktalar. Giyinik olarak sanatsallaştırılan figürlerin elbise kıvrımları altında canlı bir bedenin olduğu da oldukça hissedilmektedir (Gombrich, 2013: 190).

Gotik katedrallerin giriş bölümündeki her bir figürün anlamı ve mesajı inançlı kişilerce düşünülmesi ve anlaşılması için simgeyle ifade edilmiştir. Resim 4.22.’de Hz. İbrahim peygamberin oğlu İsak’ı kurban etmesi figürü ve Hz. Musa’nın sol elinde bulunan On Emir levhası, sağ elinde tuttuğu asası’nı görülmektedir ve bu heykellerin bizlerde inanç noktasında çağrışımlar sergilediğine tanık oluyoruz (Gombrich, 2013: 190).

Romanesk tympanumu desteklemek için uygun ve ucuz sütunlar yerine daha pahalı figürleri betimleyen heykeller kullanılmıştır. Figürlerin üslubu oldukça doğal tasvir edilmiştir. Heykellerin yüzlerindeki ifadeler, duruş şekilleri ve giysilerindeki kumaş kıvrımlarının çeşitliliği her imgenin kendi özelliğine göre katkı sağlamakta ve İncil’den anlatılan sahnelerle kişilerin bireysel özelliklerine olan ilgiyi yansıtmaktadır (Hollingsworth, 2009: 168). Gotik heykellerde natüralist bir görüntü oluşturmaya yönelik figür tasvirlerinde, dökümlü kıyafetleri yansıtan bazı klasik denilecek teknik ve yöntemlere de yer verilmiştir. Figürlerin yüz detaylarına ağırlık verilerek, yüz hatlarıyla kişilik kazandırılması amaçlanmış ve duyguları yansıtmak içinde kolaylık sağlanmıştır (Aran vd., 2005: 109).

14. yüzyılın ilk çeyreğinde Fransa’lı Giotto, İtalyan resim sanatını Bizans anlayışından kurtarmış ve resme yenilik katarak uzun zamandan beri süse, bezemelere ve ikonografiye tutsak olan sanata, yaşayan gerçekçiliğin duygusunu sokmuştur (Germaner, 2008: 607). Çünkü Giotto, uzun zamandan beri kullanılan formülleri yeniden düşünmüş ve ruhsuz şekillerde uyuyan hayatı tekrardan bulmuştur (Toprak, 1983: 97; Gombrich, 2013: 201). Bin yıllık kutsal öyküleri ve masalları, canlılığını koruyan bir üslupla anlatarak, figürlere gerçekte olması gereken hacim ve ağırlığını yeniden kazandırmıştır (Çakır, 2002: 90; Toprak, 1983: 98). Bu yenilikçi anlayışla hareket eden sanatçının, insan bedenine duyduğu yoğun ilgiyi ortaya koymaktadır (Gozzoli, 1982: 60).

Giotto, bize sunmuş olduğu figürlerle, gerçek varlıkların özelliklerini, kaplamış olduğu boşluğun hacmini ve çalışmalarındaki figürlerin ağırlıklarının duygusunu hissettirmiştir. Giotto ile yeni bir dönemin kapılarının aralandığını görüyoruz, eserlerinin dünyaya açılmasıyla sıkı ve baskıcı Bizans tutuculuğunun kalıplarının dışına

çıkan Giotto, gotik heykelinin, freskosunun gerçeğe benzemesiyle ilgili önemli değişimler yaratmıştır.

Gombrich, Giotto’nun “İnanç” adlı yapıtına şu şekilde bir yaklaşımda bulunmuştur,

Bir elinde haç, öteki elinde açık bir tomar tutan bir kadın biçiminde kişileştirilmiş “İnanç” figürünü gösteriyor. Bu soylu figürün, Gotik heykelcilerin yapıtlarına benzerliğini görmek kolaydır. Ancak bu bir heykel değildir. Kabartma yanılsaması veren bir resimdir. Kollardaki perspektif kısaltımı, yüz ve boyundaki hacimlendirmeyi, akan kumaşın kıvrımları arasındaki koyu gölgeleri görüyoruz. Giotto düz bir yüzeyde derinlik yanılsaması yaratma sanatını yeniden keşfetmişti (Gombrich, 2013: 201). (Resim 4.23).

Giotto ile başlayan yenileşme resimde, konu itibarı tekrarı olan modeller bırakılarak resim sanatına yeni bir boyut kazandırmış, Giotto’nun bu yaklaşımı onu Sanat tarihinde “Yeni resimin babası” olmasının yanı sıra insan betimlemelerinde önemli rol üstlenmiştir (Toprak, 1983: 97; Gombrich, 2013: 201).