• Sonuç bulunamadı

Hole açılan güney cephede kapı üstünde de gamalı haç damgasına benzeyen geometrik tezyinat görmekteyiz. Sivri kemerli kapı iç kısmı geometrik motiflerle bezenmiştir. Sivri kemerli kapının iç yüzünde geometrik motiflerle bezenmiştir. Sivri kemeri yan yüzeyden çevreleyen bordürde kıvrık dallı rumilere ve palmetlerle kemerdeki gibi birbirine geçmeler oluşturarak süsleme devam etmektedir. Bu bordürü iki silme çevreler, burada da silmeler kırılmalar yaparak birbirine geçmeler yaparak devam eder, üstte birleşerek üstteki yazı kuşağını çevrelemektedir. Silmeler üzerinde koyu renkle çevrelenmiş beşgenler yer almaktadır. Bu silmelerin arasında kalan boşlukta, ele alınmış bir palmet ve rumilerle bezeme söz konusudur. En dışta ise geometrik geçmeli bir bordürle çevrelenmektedir. Kapı etrafında kırılmalar yaparak devam eden silmelerin yukarıda oluşturduğu kitabelik alanda yer alan ayette ise Rahman suresi 26. ve 27. ayetleri vardır.

170

Fotoğraf 148:Türbe Giriş Kapısı Fotoğraf 149: Türbe Giriş Kapısı ve Üst

Geometrik Pano

Fotoğraf 150: Türbe Giriş kapısı Sivri

171 3.6. Mevlana'nın Ahşap Sandukası

Katalog No : 6

Fotoğraf No : 153-161

Çizim No : 61-65

Türü : Türbe

Yapının Yeri ve İsmi : Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin türbesi / Şehrin merkezinde Karatay ilçesinde Sultan Selim Camii’nin doğusunda /KONYA

Ma'kıli Yazının Bulunduğu Yer : Sanduka

Yazı İstif Türü : Düz satır

Kullanılan Malzeme : Ahşap malzeme ile geçmeli düz satır ama satır içerisinde Sülüs yazı tasarımlarındakine benzer üslup ile harflerin yerleri değiştirilerek bir istif oluşturulmaya çalışılmış bozulup tekrar restorasyon geçirdiği için doğru yerleştirilip yerleştirilmediği bilinmemektedir.

Renk : Kahve ahşap

Uygulama Yöntemi (Teknik) : Düz satır olarak yazılmış pervaz etek kuşağı farklılık olarak sülüs metinlerde olduğu gibi harf yerleştirmeleri aşağı yukarı yerleştirmeler mevcuttur.

Yapının tanımı : Hz. Mevlana’nın 1273 yılında Hakk’a vuslatı üzerine, Konyalı Genak oğlu Hümameddin Mehmed ile Tebrizli Selim oğlu Mimar Abdülvahid tarafından fırınlanmış ceviz ağacından yapılmıştır. Sanduka kafes biçiminde olup, uzunluğu 291 cm., yüksekliği 265 cm.dir. Sandukanın yüzeyi geometrik, bitkisel motifler ve yazı kuşakları ile bezenmiştir.

172

Plan: Mevlana Dergahı Kaynak: İ.A. 2004:451

173

Fotoğraf 153: Mevlana Türbesi Mevlana Ahşap sanduka

Mevlevi kaynaklarında, Sultan Veled’in 1312 yılında vefatı üzerine Hz. Mevlana'nın mezarının yanına defnedilmesinden sonra, sandukanın Hz. Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'in kabrinin üzerine konulduğu; bir başka rivayette ise Kanuni döneminde Mevlana ve oğlu Sultan Veled'in kabirleri üzerine mermer sanduka yaptırıldıktan sonra kaldırıldığı anlatılmaktadır. Sandukanın, Hz. Mevlana'nın babasının kabrinin üzerine alınması hususunda: "Hz. Mevlana vefat edince, cenazesi, babası Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled’in mezarının yanına

174

getirilirken, babası oğlunun büyüklüğüne, ilmine hürmeten ayağa kalkmış, ona baş ucunda yer vermiştir. " hikayesi de anlatılmaktadır. Fakat böyle bir şey yoktur tamamıyla halk arasında yayılan bir hikayedir.

Büyük mütefekkir ve mutasavvıf Mevlana Celalleddin, 17 Aralık 1273 (5 Cumadelahire 672) bugün Türbesi'nin bulunduğu yere, babası Sultan-ül - Ulema Bahaeddin Veled' (Vefatı: 1231 )in mezarı başucuna defnedilmişti. Mevlana’nın vefatından birkaç ay sonra, Mevlana'ya saygı ve sevgiyle bağlı Selçuklu emirleri, oğlu Mevlana'nın mezarı üzerine bir türbe yaptırmayı dilediklerini söylemişler, onun rızâsını almışlardı. Mevlevi kaynaklarının verdiği bilgilere göre, Selçuklu veziri Mai- neddin Süleyman Pervane, karısı Gürcü Hatun, Emir Alemeddin Kayser, Sultan Veled’le işbirliği ederek (Yüz altmışbin dirhem sarfı ile), devrin mimarlarından Tebrizli Bedreddin'e Türbeyi yaptırmışlardır. Mevlana'nın mezarı üzerine yaptırılan Türbe'nin Selçuklu türbe geleneğinden ayrı bir yapıya sahip olduğu söylenemez. İlk örneklerini Ortasya Türkİslam mimarisinden alan, Büyük Selçuklular yolu ile Anadolu'ya gelen, Anadolu'da iklim şartları da göz önüne alınarak üsluplaşan Klâsik Selçuklu kümbetleri, Mevlana Türbesi'nde daha değişik bir örneği ile karşımıza çıkmaktadır. Mevlana'nın mezarı üzerine yaptırılan ilk türbenin kare planlı ve eyvanlı olduğu, sonradan üzerine dilimli gövde ile dilimli külâhın oturtulduğu ve Osmanlı Padişahı Beyazıd II. devri onarımlarıyla da bugünkü şeklini aldığı tezi son incelemelerden anlaşılmaktadır. İlkin, Konya'da Gömeç Hatun Türbesi'nde olduğu gibi, kare plan üzerine dört fil ayağına oturan, kıblesi ve iki yan duvarı kapatılan, kuzeyinde sivri kemerli yüksekçe eyvan ve altında mezar odası bulunan bu yapı, 1396 yılına doğru, Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey tarafından değiştirilerek iki yan duvarı açılmış, yıldızlı tonoz kubbesinin üzerine tuğlalarla dilimli gövdesi ve külahı ördürülmüştür. Aynı devirlerde, Akşehir'deki Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi'nin de Mevlana Türbesi'ne benzer şekilde yeniden şekillendiği, böylece bu iki türbenin, dilimli gövde ve külah bakımından birbirine örneklik ettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi Selçuklu Türbelerinde, cesedin bulunduğu cenazelik denilen bir mezar odası vardır. Bu oda, zeminin altındadır. Mezar odasına çoğu zaman ayrı bir kapıdan inilir. Mevlana'nın türbesinde, bugün Gümüş Eşik'in önünde kapalı bulunan küçük bir kapı, mezar odasına açılır. Mezar odasının üzerinde, bugün Mevlana'nın sandukasının

175

bulunduğu ikinci bölüm yer almaktadır. Selçuklu türbelerinde mezar sandukaları taştan, tuğladan, çiniden yapıldığı gibi ağaçtan da yapılmış, bunların çoğu günümüze kadar gelmiştir. Ahşap sandukalar da ötekiler gibi, doğudan batıya uzunlamasına, baş tarafı yüksekçe mezar üzerine yerleştirilmiş, sandukaların üzeri yazı ve desenlerle süslenmiştir.

Sanduka: Sandukanın alınlığında, yanlarında ve arka kapağında kabartma tekniğinde yazılmış kitabeler bulunmaktadır. Sanduka üzerinde yer alan kitabeler Yusuf Akyurt tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiştir.

Fotoğraf 154: Mevlana Ahşap Sanduka Detayı

Mevlana'nın Sandukası üzerinde, Selçuklu devrinin iki san'atkarının adı okunmaktadır. Bunlardan biri Selim oğlu Abdülvahid olup, kitabeden anlaşıldığına göre, sandukanın şekil projesini, yazı ve süsleme kompozisyonunu hazırlayandır. Diğer san'atkar Konyalı Genakoğlu Hümâmeddin Muhammed, projeye göre bu

176

sandukayı yapmış, yani işçiliğinde bizzat çalışmıştır. Her ikisi hakkında çok az bilgilere sahip olmakla beraber, devrin tanınmış ustaları oldukları, sandukaların göz kamaştıran işçiliğinden anlaşılmaktadır.

Selçuklu türbelerinde mezar sandukaları taştan, tuğladan, çiniden yapıldığı gibi ağaçtan da yapılmış, bunların çoğu günümüze kadar gelmiştir. Ahşap sandukalar da ötekiler gibi, doğudan batıya uzunlamasına, baş tarafı yüksekçe mezar üzerine yerleştirilmiş, sandukaların üzeri yazı ve desenlerle süslenmektedir.

Selçuklu devri türbelerindeki ahşap sandukaların rutubet, sıcak ve soğuk gibi dış tesirlere karşı dayanıklı olması göz önünde tutulmuş, bu bakımdan sandukalarda, abanoz, ceviz, armut gibi sert ağaçlar kullanılmıştır. Bu işçilik, Selçuklu devrinin diğer ahşap eserlerinde de dikkate alınmış, kapı, pencere, dolap kapakları, minber ve kürsülerde aynı ağaçlar kullanılmıştır. Bu işçilik, eserin ömrünü uzattığı gibi işlemesini de kolaylaştırmakta, esere ayrı bir güzellik vermektedir. Konya'daki Mevlana sandukası Alaeddin Camii'nin minberi ve Beyşehir Eşrefoğlu Cami minberlerinde ahşap oyma sanatında aynı sanatkarların elinden çıktığı üzerlerindeki kitabelerden anlaşılmaktadır.

Mevlana'nın Sandukası üzerinde, Selçuklu devrinin iki san'atkarının adı okunmaktadır. Bunlardan biri Selim oğlu Abdülvahid olup, kitabeden anlaşıldığına göre, sandukanın şekil projesini, yazı ve süsleme kompozisyonunu hazırlayandır. Diğer san'atkar Konyalı Genakoğlu Hümameddin Muhammed, projeye göre bu sandukayı yapmış, yani işçiliğinde bizzat çalışmıştır. Her ikisi hakkında çok az bilgilere sahip olmakla beraber, devrin tanınmış ustaları oldukları, sandukaların göz kamaştıran işçiliğinden anlaşılmaktadır.

Metin ve Tasarım: Sanduka kaidesini çeviren etek pervazında düz satır halinde Mevlana beyitleri olduğu düşünülen Ma'kılî yazı kuşak yazısını andırır. Zamanında deforme olmuş bu yazı sonrada restorasyonda harfleri yeniden istiflenmiş fakat harfler doğru yerleştirilmediğinden okunamaz hale gelmiştir. Harflerin bir kısmı kaybolmuş sandukada eksik olduğunu görmekteyiz.

177

Fotoğraf 155: Ahşap Sanduka Eteğindeki Pervaz Doğu Cephesi Ma'kılî Kuşak