• Sonuç bulunamadı

5. GĠRĠġĠMCĠLĠK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

5.2. GiriĢimciliğin Tarihsel GeliĢimi

Tarihi sürece bakıldığında giriĢimcilik kavramı ortaçağda büyük üretim projelerini yöneten kiĢiyi tanımlamak amacıyla kullanılmıĢtır. Günümüz çağında ise giriĢimci, büyük üretim projelerinde herhangi bir risk üstlenmeksizin, kendisine devlet tarafından verilen sermayeyi kullanarak projeyi yöneten kiĢi olarak tanımlamaktadır (Çırpan, 2009). Dünyada giriĢimciliğin geliĢimini anlayabilmek için öncelikle ekonomik uğraĢların geçirdiği evreler incelenmelidir. Toplumun yaĢam tarzı, ekonomik uğraĢları ve iktisadi düĢünceleri her çağda farklılık gösterdiğinden giriĢimcilik kavramı her çağda farklı Ģekilde tanımlanmıĢtır. Ġlkel Toplumlar (Çobanlığa dayanan ev ekonomisi), Tarıma dayanan köy ekonomisi (Derebeylikler), Küçük el sanatına dayanan kent ekonomisi, 15. – 19. Yüzyıllar Arasında Avrupa‘da Ortaya Çıkan Ġktisadi DüĢünceler, 20. Yüzyıldaki ekonomik geliĢmeler GiriĢimciliğin her çağda farklılık göstermesine sebep olmuĢtur. Ġnsanların yaĢamak ve ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla yaptıkları avcılık, çiftçilik, hayvancılık, ticaret gibi her türlü faaliyet giriĢimcilik tarihinin ilk çağlara dayandığının göstergesidir.

Avcılık ve toplayıcılıktan yerleĢik tarıma geçiĢ dönemi insanların ekonomik ve sosyal geliĢme hızını büyük ölçüde arttırmıĢ ve giriĢimcilik faaliyetlerinin artmasını sağlamıĢtır (Kutlu 2006).

Ġngiltere‗de doğan sanayi devrimiyle baĢlayan sanayileĢme süreci, yepyeni bir ekonomik düzenin oluĢmasını ve zenginliğin artmasını sağlamıĢtır. Bu yeni dönem giriĢimciliğin de yeniden Ģekillenmesine, giriĢimcilerin daha etkili olmalarına katkıda bulunmuĢtur. Sanayi devrimi ve ülkelerin iktisadi programlarının liberalleĢmesiyle birlikte giriĢimcilik hızla yükselen bir değer haline gelmiĢtir. Çünkü sanayi devriminden sonra giriĢimciler, modern bilim temelinde ulaĢılan bilgilerden faydalanarak, büyük hacimli üretime imkân sağlayan yeni teknolojik ilerlemelere imza atmıĢlardır. ĠĢte bu sosyo-ekonomik ve kültürel dönüĢüm içerisinde hiç kuĢkusuz ki giriĢimcilik kavramı da değiĢmiĢtir. Artık eski atak ve tuttuğunu koparan giriĢimci, yerini daha sakin, bilgiye dayalı düĢünen ve yenilikçi bir anlayıĢa sahip giriĢimciye bırakmıĢtır (Ercan ve Gökdeniz, 2009). GiriĢimci bireyin niteliğindeki bu değiĢim, aynı zamanda giriĢimcinin ekonomik değerini ve dolayısıyla toplumdaki önemini de artırmıĢtır. Bu geliĢmenin doğal sonucu olarak giriĢimcilik, bir üretim faktörü olarak görülmeye baĢlanmıĢtır. Ayrıca, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ģirket sahipliği ile yönetimin birbirinden ayrılması, giriĢimci pozisyonunun yeniden değerlendirilmesine ve ekonomik hayatta daha büyük bir öneme sahip olmasını sağlamıĢtır.

GiriĢimcilikle birlikte, yeni, fırsat yaratan fikirler, üretim faktörleriyle bir araya getirilmiĢ ve üretim gerçekleĢtirilmiĢtir. Üretime paralel olarak da ekonomik kalkınma, istihdam yaratma ve sosyal geliĢim gibi zenginlikler kazandırılarak toplumların refah düzeylerinin artması sağlanmıĢtır. Böylece dünya ölçeğinde gerçekleĢen ekonomik değiĢiklikler, aynı ölçekte siyasi ve sosyal yapıda da köklü değiĢikliklere neden olmuĢtur (Aytaç, 2006).

5.2.1. Türkiye’de GiriĢimciliğin Tarihsel GeliĢimi

Türkiye‘de giriĢimciliğin tarihine bakıldığında, baĢka ülkelerde olduğu gibi, giriĢimcilik seyrinin devletin uyguladığı ekonomi politikalarından bağımsız olmadığı ve giriĢimciler ile devlet arasındaki iliĢkinin tarihiyle yakından iliĢkili olduğu görülür. Türkiye‘de giriĢimciliğin geliĢimi bağlamında, dönemler açısından çeĢitli farklılıklar görülmüĢtür (Gürol ve Bal, 2009b). Ülkemizde giriĢimciliğin geliĢimini Cumhuriyet Öncesi ve Cumhuriyet sonrası olarak ele alabiliriz.

5.2.1.1. Cumhuriyet Öncesi Dönem

GiriĢimciliğin geçmiĢine ülkemiz açısından bakıldığında Anadolu Selçukluları dönemine kadar uzandığı görülmektedir. Selçuklu Devleti zamanında, zanaatkârların zanaatlarını icra etmeleri için, bir sanayi sitesi kurulmuĢ ve ―Ahilik TeĢkilatı‖ adını almıĢtır. Osmanlı Devleti döneminde ise daha çok çiftçilik, devlet memurluğu ve askerlik meslek olarak tercih edilmiĢtir. Osmanlı Ġmparatorluğu ekonomisi Avrupa‘da sanayi devriminin geliĢme dönemi olan 18. yüzyıl sonlarına kadar kendi kendine yetebilen bir ekonomi görünümündeydi. Birçok alanda da Avrupa‘ya oranla üstünlük sağlamaktaydı. Avrupa ve Amerika‘daki sanayi devrimi ve makineleĢmenin sonucu olarak gelen seri üretim ucuzluğu bu devrime ayak uyduramayan ülkelerin çöküĢünü hazırlamıĢ ve Tanzimat sonrası dönemde Osmanlı‘nın oluĢturduğu bu üstünlük çökmüĢtür. Osmanlı döneminde halk ticareti daha çok yabancılarla yapmaya baĢlamıĢtır. Bununla birlikte ticaret, Bursa, Edirne ve Ġstanbul gibi illerde yoğunlukla yabancıların denetimi altındaydı (Kutlu 2006). 1908‘de Ġkinci MeĢrutiyet‘in ilanı ile birlikte ticaret ve sanayi alanlarında canlanma olmuĢtur. SanayileĢme zorunluluğuna duyulan gereksinim üzerine 1915 yılında bir ―sanayi sayımı‖ yapılmıĢtır. Bu sayım sadece Ġstanbul, Bursa, Bandırma, Ġzmir, Ġzmit, UĢak ve Manisa‘da Ġkinci MeĢrutiyetin ilanından sonra çıkarılan TeĢvik-i Sanayi Kanunu‘ndan yararlanan ticari kuruluĢları kapsamıĢtır. El ve ev sanatlarının yer almadığı bu sayımda mevcut sanayi çeĢitli gruplara ayrılarak gerçekleĢtirilmiĢtir (Kutlu 2006). Sanayi mektebinin açılmasıyla birlikte halk iĢletme kurmaları için teĢvik edilmiĢ daha sonra kurulan sanayi odalarıyla birlikte gerekli destekler verilmiĢtir. Bunun yanı sıra Ġngilizlere tanınan imtiyazlar, devletin yeterli düzeyde teĢvik vermemesi ve verilen teĢviklerin etkisiz kalması, halkın ticareti daha çok yabancılarla yapması ve savaĢın etkileri gibi nedenlerle Cumhuriyet öncesinde giriĢimcilik yeteri kadar geliĢememiĢtir (ġekerler, 2006).

5.2.1.2. Cumhuriyet Sonrası Dönem

Osmanlı Ġmparatorluğu‘ndan genç Türkiye Devleti‘ne zayıf bir ekonomi, onarım bekleyen bir ülke ve ödenmesi gereken yüklü miktarda borç kalmıĢtı. Yani ekonomik yönden kalkınmaya ihtiyaç vardı. Bu yüzden 1923-1930 arası döneme ulusal ekonominin kuruluĢu adı verilmektedir. Cumhuriyet döneminde giriĢimciliğin baĢlangıcı olarak 17 ġubat 1923‘te Ġzmir‘de toplanan 1. Ġktisat Kongresi kabul edilmektedir. Ekonomik alanda hızlı kalkınmanın olması ilkesiyle Atatürk önderliğinde toplanan bu kongrede ülkemizde kalkınmanın giriĢimcilikle olacağı ifade edilmiĢtir.

1930‘luyıllara gelindiğinde ise devletçilik ilkesi baĢ göstermiĢ, sermaye birikiminin kıt ve giriĢimci sayısının az olması kamu giriĢimciliğinin ön plana çıkmasına neden olmuĢtur. Sümerbank, Etibank gibi devlet kuruluĢları bu dönemde doğmuĢ baĢarılı giriĢimlerdir. Bu kuruluĢlarda, nitelikli elemanlar yetiĢmiĢ ve KĠT‘ler (Kamu Ġktisadi TeĢekkülleri) adeta bir okul görevi görmüĢtür (Ġyicil, 2006 ).

1950‘ler ekonomide liberalleĢme eğilimlerinin ön plana çıktığı yıllar olmuĢtur. Tarıma ağırlık verilmesinin yanı sıra, altyapı yatırımlarında da artıĢ görülmüĢtür. Özel giriĢimin sanayideki payının %70 'e çıkması ise bu dönemde görülen bir diğer geliĢmedir. 1960'lar ise planlı ekonomiye geçiĢ yıllarıdır. Bu dönemde iki tane BeĢ Yıllık Kalkınma Planı hazırlanmıĢ ve uygulamaya konulmuĢtur. Devletçilik ilkesinin etkileri devam etmesine karĢın, planlı dönemde özel sektöre ağırlık verilmiĢ ve özel sektör yatırımları, artıĢ göstermiĢtir. 1980‘li yıllardan itibaren piyasa ekonomisine geçilmesi ve dıĢa açık büyüme modelinin benimsenmesine paralel olarak giriĢimcilik hız kazanmıĢtır. Piyasa ekonomisi, dünyaya açılma fırsatı sağlamıĢ, Türkiye‘nin ekonomik anlamda dünya pazarlarıyla bütünleĢmesinde önemli geliĢmeler olmuĢtur. Görüldüğü üzere insanoğlunun neredeyse var olmasıyla yaĢıt olan üretim ve ticaret kavramları 18. yüzyılda Sanayi Devrimi ile büyük bir ivme kazanarak Türkiye‘de de yıllardır varlığını sürdürmesine rağmen son yıllarda öneminin kavranmasıyla ön plana çıkarak günümüz ekonomilerinin vazgeçilmez bir temel taĢı olma niteliğini kazanmıĢtır. Tüm bu sürecin giriĢimcilik ve dolayısıyla giriĢimci kavramlarının bugünkü halini almasına katkıda bulunduğu görülmektedir (Ġyicil, 2006 ).