• Sonuç bulunamadı

Genel Taarruz:

Belgede ŞÂH-I VELÂYET Hz. ALİ (RA) (sayfa 147-150)

SIFFIN SAVAŞI, HAKEM OLAYI VE HARİCİ FİTNESİ A- SIFFİN SAVAŞISEBEPLERİ VE SONUÇLARI

4. Genel Taarruz:

Sekizinci günü yapılan umumi taarruzda Hz. Muaviye’nin kumandanlarından Zi’l-Kilâ ve Hz. Ali’nin (ra) kumandanlarından Ubeydullah b. Ömer (ra) öldüler.

Savaş esnasında Ammar b. Yâsir (ra) Amr b. Âs’a (ra) rastladı. “Sen dinini Mısırla mı değiştirn?” diye kendisine seslendi. Amr da “Ben Osman’ın kanını dava ediyorum” diye cevap verdi. Ammar b. Yasir (ra) “Peki bu kadar ölen insanların kanları ne olacak? Onlar için kimlerle savaşacaksın?” diye cevap verdi. Hz. Ammar (ra) savaşırken “Vallahi bizi vurup dağıtsalar ve öldürseler dahi, biz hak, onlar da bâtıl üzere olduğunu biliyorum” diye sesleniyordu. Nihayet Hz. Ammar (ra) son olarak savaş esnasında bir bardak süt içti ve savaşa tekrar devam etti. Nihayet öldürüldü ve şahadet şerbetini içti.

1 Taberi, Tarih, 5:10-11; İbnü’l-Esir, El-Kâmil, 3:293-294

2 İbnü’l-Esir, el-Kâmil, 3:294; İbn-i Kesir, El-Bidayei 7:261

3 Dinâverî, El-Ahbâr, 163

4 Taberi, Tarih, 5:25

5 İbn-i Kuteybe, El-İmame, 99

Ammar b. Yâsir’in öldürüldüğünü gören Abdullah b. Âs (Amr b. Âs’ın oğlu) babası Amr b. Âs’a “Peygamberimiz (sav) Ammar’a (ra) demişti ki ‘Ey Ammar! Seni isyancı/baği bir kavim öldürecektir. Onlar yoldan çıkmış bir topluluktur. Senin dünyadaki son rızkın da bol su ilave edilmiş bir bardak süt olacaktır. Bu onları cennete çağırır, onlar ise bunu ateşe davet ederler”1 buyurduğunu söyledi.

Bunun üzerine Amr b. Âs (ra) doğru Muaviye’ye (ra) koştu ve durumu haber verdi, oğlunun ikazını da, peygamberimizin (sav) hadisini de haber verdi. O zaman Muaviye (ra) kurnazca cevap verdi ve “Onu biz öldürmedik, onu bu savaşa itenler ve getirenler öldürmüştür” dedi.2

Ammar (ra) öldürülünce Hz. Ali (ra) Muaviye’nin (ra) asi ve baği olduğunun ortaya çıktığını söyleyerek Rebia ve Hemdan kabilelerine “Siz benim zırhım ve mızrağımsınız.

İnsanların batıldaki gayretleri sizlerin hakkı müdafaadaki gayretlerinden fazla olmasın” diye seslenince ve adamların ile haber gönderince 12 bin kişi Hz. Ali’nin (ra) tarafına geçerek yanında yer aldılar.

Hz. Ali (ra) kendisine katılan bu 12 bin askerle ve kendi askerleri ile beraber karşısındaki birlikleri bozguna uğratarak Hz. Muaviye’nin (ra) çadırına kadar yaklaştı. Hz.

Muaviye’ye (ra) şöyle seslendi: “Benimle senin aramızdaki mesele için insanlar neden öldürülüyorlar? Karşıma çık da bu meseleyi ikimiz halledelim. Kim diğerine galip gelirse iş ona kalsın!” dedi.

Amr b. Âs (ra) da Muvaiye’nin (ra) yanındaydı. “Ali gerçekten insaflı bir teklifte bulunuyor” diyince Hz. Muaviye ona “Sen benim hakkımda insaflı davranmadın. Bilmez misin ki Ali kendisi ile çarpışan herkesi öldürmüştür” dedi. Amr b. Âs (ra) “Karşısına çıksan iyi edersin, bu durumda insanlar senin hakkında hep iyi düşünürler” dedi. Bunun üzerine Muaviye (ra) “Sen galiba benim yerime geçmek istiyorsun!” diyince Amr b. Âs (ra) başka bir şey söylemedi.3

O gün savaş sabaha kadar devem etti. Ertesi günü de savaş kesintisizi devam ettiğinden askerler namazlarını ima ile kılmak durumunda kaldılar. Bu nedenle o geceye “Leyl-ü Herir”

dendi.4 Bu günün tarihi 12 Sefer 37/ 27 Temmuz 657 olduğu ifade edilir. Ertesi günü Cuma günü idi. Cuma günü Kuşluk vaktine kadar devam eden savaş sonucu Şam askerleri bozguna uğradılar.

Amr b. Âs (ra) öldürülmekten korkarak Muaviye’ye (ra) koştu ve “Bu gidişle durumuz çok ciddi tehlikeye girmiştir. Harp hiledir. Ben bir tavsiyede bulunayım. Bu bizi birbirimize kenetlerken karşı grubu ikiye böler” dedi.

Muaviye (ra) “Nedir o fikir?” diye sordu. Hz. Amr b. Âs (ra) “Kur’an sayfalarını mızraklarımızın ucuna takalım. Böylece onlar Kur’âna karşı saldırıda bulunamazlar. Sonra onları Kur’ânın hükmüne tabi olmaya çağıralım. Aramızda Kur’anın hakem olmasını isteyelim. Bu durumda onlardan bir grup bunu hile kabul eder; ama bir kısmı teklifimizi kabul eder ve aralarında anlaşmazlık düşer, biz de nefes alırız ve toparlanırız. Şayet onlar ‘Kur’ân hakem olsun’ teklifimizi kabul ederlerse o zaman biz kazanırız” dedi.

Muaviye bu teklifi duyunca son derece memnun oldu. Askerlerine emir verdi. Onlar da yanlarında bulunan Kur’an-ı Kerimleri yırtarak mızraklara takmalarını istedi. Onlar da savaştan çok yılmışlardı. Hemen bunu uyguladılar. Sonra da şöyle seslenmeye başladılar:

“İşte bu Allah’ın kitabıdır. Bu kitap bizimle sizin aranızda hakem olsun!”

1 Taberi, Tarih, 5:39; Buhari, Cihad, 20; Sünen-i Tirmizi, H. No: 3800

2 Belâzurî, El-Ensab, 2:317; İbn-i Saad, Tabakat, 3:252

3 İbn-i Kuteybe, El-İmame, 111

4 Taberi, Tarih, 5:47

Hz. Ali’nin (ra) askerleri bunu duyunca hemen durakladılar. Bir kısmı bu hiledir. Zafere yaklaşmışken durmak olmaz!” deseler de bir kısmı “Allah’ın kitabına uymamız gerekir” diye silahları bıraktılar.1

Hz. Ali (ra) bunun Amr b. Âs’ın (ra) yeni bir hilesi olduğunu çok iyi biliyordu.

Askerlerine ve kumandanlarında seslendi: “Ey Allah’ın kulları! Haklarınızı aramaya devam edin. Samimiyet ve bağlılığınızı sürdürün. Savaşa devam edin. Bu bir hiledir. Ben Muaviye’yi, İbn-i Ebî Muayt’ı, Habibi, Amr b. Âs’ı İbn-i Ebî Serh’i ve Dehhakı çok iyi tanırım. Onları çocukken de bilirim. Onlar küçükken de büyüyünce de şerli işleri asla terk etmediler. Onlar Kur’ânın hükmü yürüsün diye değil, sizleri aldatmak için Kur’an sayfalarını kaldırdılar. Bu bir tuzaktır; aldanmayın!” dedi.

Hz. Ali’nin bu konuşması aklı kıt, anlayışı eksik olan ve savaştaki hile tuzakları bilmeyenleri tatmin etmedi. Onların ileri gelenlerinden Mis’ar b. Fedek et-Temimi, Zeyd b.

Husayn et-Tâî ve Eş’âs b. Kays Hz. Ali’ye (ra) gelerek “Bizler Allah’ın kitabına davet edildik, ona icabet etmememiz bize yakışmaz” dediler. Hz. Ali (ra) onları ikna etmeye çalıştı.

Ama bu defa onlar Hz. Ali’yi tehdit ettiler. “Yâ Ali! Allah’ın kitabına icabet et! Eğer bunu yapmazsan Osman’ın başına gelen senin de başına gelir” dediler. Bunlar “dinde hassas muhakeme-i akliyede noksan” kişilerdi. Yaptıklarının fitneye sebep olacağını hiç idrak etmiyorlar, bilakis ahmaklıklarından fayda vereceğiz diye zarara ve fitneye sebep olacak işler yapıyorlardı. Daha sonra bunlar “Harici”lerden bir grup oluşturacaklardı.

Hz. Ali (ra) onlara seslenerek “Size emrettiğimi yapın, yasakladığım hususlardan da kendinizi uzak tutun. Bana itaat ediyorsanız savaşa devam edin. İsyan ediyorsanız dilediğinizi yapın!” dedi.2

Onlar Hz. Ali’ye karşı gelmeyeceklerini; ancak savaşa da devam etmeyeceklerini söyleyerek “Kur’an aramızda hakem olsun” diyenlere “Kur’anın hakem olmasını istememenin ve savaşa devam etmenin” yanlış olacağını söylediler. Hz. Ali (ra) “Kur’ân dili olmayan ve konuşmayan bir kitaptır. Onu ancak okuyanlar konuşturmuş olur. Onlar da Kur’an ayetini keni düşünce ve fikirlerine göre konuşturur ve yorumlarlar” dedi. Onlar yine ikna olmadılar ve “Sizin ve bizim ilmimiz Muaviye’nin ilminden çoktur. İnsanları Kur’ân ile ikna ederiz”

dediler ve “Savaşa devam eden Hz. Ali’nin kumandanı el-Eşter’i çağırmasını” istediler. Hz.

Ali (ra) baktı iş daha da büyüyecek ve ordusu ikiye bölünecek Allah’ın hikmetine ve kaderine itimat ederek El-Eştere Yezid b. Hâmi’yi gönderdi ve savaşı durdurmasını emretti.

El-Eşter “Ben zafere yaklaşmışken neden ve hangi akılla geri dönecekmişim?” diye bu emri garip karşıladı. Savaşa devam etti. Bunun üzerine Hz. Ali’nin yanındakiler “Sen galiba Eşter’e savaşa devam etmesini emrettin!” dediler ve Hz. Ali’yi suçladılar.

Hz. Ali (ra) tekrar Yezid’i gönderdi ve “Ey Eşter! Yeni bir fitne çıkmıştır. Savaşı bırak!” emrini tebliğ etti. Eşter “Mushafların mızraklara takılması mı?” dedi. Yezid “Evet!”

diye cevap verdi ve Hz. Ali’nin zor durumda olduğunu haber verdi. Bunun üzerine Eşter askerlerini geri çekti.

El-Eşter atından inmeden Hz. Ali’nin (ra) yanına geldi ve orda bulunan muhaliflere öfke ile çıkıştı. “Onlar Allah’ın kitabını bırakmışlar, sizi mi Allah’ın kitabına davet ediyorlar?”

dedi ve aralarında şiddetli bir münakaşa başladı. Bunun üzerine Hz. Ali (ra) “Ey Eşter! Biz onlarla aramızda Kur’ânı hakem kabul ettik” diye ortalığı yatıştırdı.

Sonuçta “Hakem Olayı”ndan sonra “Hariciler” olarak anılacak olan zihniyete sahip olanların ısrarı ve taşkınlığı üzerine Hz. Ali (ra) savaşı durdurdu. Her iki taraf kendi otaklarına döndüler.

Sıffîn’de Hz. Ali’nin 70.000, Muaviye’nin (ra) ise 120.000 askeri vardı. Her iki ordu da Sıffîn’de 120 gün, yani üç ay konuşlanmıştır. Bu esnada 90 vak’a olmuştur. Bu çarpışmalarda

1 Taberi, Tarih, 5:47

2 El Kâmil, 3:217

Muaviye (ra) tarafından 45.000 asker, Hz. Ali (ra) tarafından ise 25.000 asker olmak üzere toplam 70. 000 asker telef olmuştur.

Her iki taraftan da pek çok esir alınmıştı. Amr b. Âs (ra) Muaviye’den (ra) esirleri öldürmesini istedi. Hz. Ali (ra) ise savaş sonrası bütün esirleri serbest bırakmıştı. Onlar da yine Muaviye’nin (ra) yanına gelip yerlerini almışlardı. Hz. Ali’nin bu âlicenaplığı karşısında Amr b. Âs’a dönerek “Şayet esirler konusunda seni dinlemiş olsam, büyük bir yanlışa düşmüş olurum. Ali’ye baksana bütün esirleri serbest bıraktı ve onlar da bizim yanımıza geldiler. Biz de böyle yapmalıyız” dedi ve o da tüm esirlerin bırakılmasını istedi.1

Belgede ŞÂH-I VELÂYET Hz. ALİ (RA) (sayfa 147-150)