• Sonuç bulunamadı

Aşağıda kaynak bağımlılığı kuramının ortaya çıkış sürecinden itibaren genel bir değerlendirme yapılmış olup daha sonra kurama yönelik eleştiriler ele alınmıştır.

2.10.1 Genel Değerlendirme

Kaynak bağımlılığı kuramı ortaya çıktıktan sonra ilk zamanlar beklenen ilgiyi görmemiş, sonraki yıllarda yapılan çalışmaların artması ve kuramın öncüsü olan Pfeffer ve Salancik (1978) Örgütlerin Dışarıdan Denetimi: Kaynak Bağımlılığına Bakış Açısı isimli kitabının 2003 yılında, ilk yayınlanışının 25.yılını anmak üzere Standford Üniversitesi "İş Dünyası Klasikleri" serisinden tekrar yayınlanması ile kurama olan ilgi daha da artmıştır. Ülkemizde ve başta Avrupa olmak üzere birçok yerde kurama ilgi sınırlı düzeyde kalmıştır. Bunun yanında kuram zaman içerisinde gelişme göstermiş, kurama yönelik ilgi her geçen gün artmış ve 30 yılı aşkın bir süredir birçok farklı (sosyoloji, iktisat, insan kaynakları vb.) alanla birlikte iç içe kullanılır hale gelmiştir. (Üsdiken, 2010).

Kaynak bağımlılığı kuramı her ne kadar beklenen ilgiliyi yeterince görmese bile alan yazında kuram ile ilgili yapılan birçok çalışma sayesinde, kaynak bağımlılığı kuramı örgüt kuramlarına büyük katkı sağlamıştır. Kuramın örgüt araştırmalarında rahatlıkla kullanılabilecek geçerli bir kuramsal çerçeve sunması, örgütsel alanın açıklanmasına oldukça başarılı sonuçlar ortaya koymaktadır (Hillman vd., 2009, s. 1420). Kuramın örgütsel alanın açıklanmasına yaptığı katkı, diğer örgüt kuramları tarafından da zaman içerisinde kullanılmasıyla ilgili alan yazında büyük gelişme göstermesini sağlamaktadır.

Kuram genel olarak; kaynaklar, çevre (iç ve dış), örgütler arası ilişkiler (müşteriler, tedarikçiler vb.), bağımlılık, güç ve belirsizlik gibi dinamik yapıya sahip konuları kapsamaktadır. Kuramın güçlü yanlarından biri, örgütlerin kaynaklara (kaynak ihtiyaçları, kaynak kıtlığı, örgütler arası kaynak değişimi gibi), kaynaklardan dolayı ortaya çıkan bağımlılığa ve bağımlılık sonucunda örgüte uygulanan sınırlılıklara verdiği önemdir (Johnson, 1995, s. 16). Bu nokta bir örgütün geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü örgütün karşı karşıya kaldığı bu sınırlılıklara eğer sağlıklı bir şekilde çözüm geliştirilemezse örgüt gelecek amaçlarından feragat etmek zorunda kalabilecektir.

Yerli yazında kaynak bağımlılığı kuramı ile ilgili öncü çalışma ve araştırmalarda büyük paya sahip Üsdiken’in (2010) yapmış olduğu genel kapsamlı değerlendirmelerde ise kuram, üç ayrı durumda karşımıza çıkmaktadır. Bunlar (Üsdiken, 2010, s. 127-128);

Birinci duruma göre kaynak bağımlılığı kuramı, örgütlerin çevreye bağımlılıkları ve bu durum karşısında ne yaptıkları ile ilgilenmektedir. Bağımlılık ve bunun neticesinde doğan güç ile arasındaki bağ ana tema olmakla birlikte, temel odak noktası çevreyle olan ilişkiler üzerine kurulmuştur. Kuramın, örgütler arası ilişkiler, çevreye yönelik stratejiler, örgütsel yapılar, yönetim kurulları, siyasal davranışlar, satın alma ve birleşmeler gibi konuları incelemesi bu yönüyle kendini göstermektedir.

İkinci duruma göre kaynak bağımlılığı kuramı, örgütlerin içini bir güç ve bağımlılık sistemi olarak ele almaktadır. Burada karşımıza çıkan kişilerin ve grupların farklı çıkarları, beklentileri ve amaçları; birbirlerini, örgütün karar alma süreçlerini ve amaçlarını etkileme çabaları ve örgütün kaynaklarından daha fazla pay alma gayretleri vardır. Tüm bunları birlikte ele aldığımızda ise karşımıza siyaset çıkmaktadır. Tüm bu unsurların altında siyaset yatmaktadır. Fakat dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta ise siyaset yapılırken herkes eşit konumda ve eşit güce sahip değildir. Bundan dolayı beklenmeyen, zaman zaman da istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bu noktada esas dikkat edilmesi ve gözden kaçmaması gereken husus ise her ne koşulda olursa olsun örgütün menfaatleri her şeyin önünde olması gerektiğidir.

Kaynak bağımlılığı kuramının karşımıza çıkan üçüncü durumu ise örgütün önemsenişini ifade etmektedir. Kurama göre örgüt yapı olarak, varlık olarak büyük öneme sahiptir ve bunun gözetilmesi gerekmektedir. Kurama göre örgütler, iç çevredeki olayları şekillendiren, bir ortam oluşturan, sınırları belirgin, çıkarları ve özellikleriyle farklı hareketlere girişebilen birimler olarak ifade edilmektedir. Yani esas odak noktası örgütlerdir, örgütlerin varlığı her şeyden önce gelmektedir. Kaynak bağımlılığı kuramını, sosyal sınıf izahlarından, kurumsalcı düşünceden, örgütsel ekolojiden ve iktisat temelli bakış açılarından (veya ağ türü örgütler yazınından) ayıran en önemli özelliği budur.

2.10.2 Kurama Yönelik Eleştiriler

Kaynak bağımlılığı kuramı, yukarıda bahsedildiği gibi örgütsel alanın ve örgütün önemli bir unsur olduğunun açıklanmasında oldukça başarılı bir seyir izlemiştir. Ancak bazı eksiklikler ve sınırlılıkların olmasından dolayı olumsuz yönde de eleştiriler almaktadır. Kurama yönelik, Johnson (1995) ve Demers’inde (2007) aralarında bulunduğu bazı araştırmacılar tarafından öne sürülen eksiklikler ve sınırlılıklar vardır. Söz konusu eksiklikler ve sınırlılıklar kurama yöneltilen eleştiriler kapsamında aşağıda sunulmuştur (Meydan, 2012, s. 179-180).

 Kuram, genellikle örgütler arası ilişkileri kapsayan politikaları ve örgüt içi güç ilişkileri üzerine odaklanmasından dolayı örgütsel performans üzerinde etkili olan liderlik gibi konulara çok az yer vermektedir. Örgütsel performansı etkileyen konuların daha fazla önem verilerek incelenmesi gerekir.

 Kuramda örgüt yapısı ve adaptasyon gibi konular ele alınmakta; fakat organik yapılar, proje takımları ve iç koordinasyon grupları gibi örgüt içi unsurlar detaylı bir şekilde ele alınmamaktadır.

 Kuramın örgütü sadece politik bir unsur olarak incelemesi, örgütü olduğundan daha basit bir şekilde değerlendirdiğini göstermektedir.

 Kurama göre farklı örgütlerin yönetim kurullarında aynı kişilerin bulunması (başka bir deyişle bir kişinin farklı örgütlerin yönetim kurullarında görev alması) örgütler arası işbirliğini ve kenetlenmeyi artırmasından dolayı örgütsel performansı artırdığı öne sürülmekle birlikte, bu konuyu somut olarak açıklayabilen yeterli bir kanıt bulunmamaktadır.

 Örgütler arası birleşme ve kenetlenmelere yönelik çalışmalar sektörel düzeyde yapılmıştır. Bu yüzden örgütsel düzeyde çalışmaların yapılması gerekli olup, grup düzeyinde yapılan ilişkilendirmelerin bireysel düzeye taşınması doğru olmamaktadır.

 Kuramın önemli unsurlarından biri olan güç kavramı örgütün davranışlarını izah etmede çok fazla kullanılmasına rağmen, dinamik yapıya sahip çevre ve örgütler arası ilişkiler nedeniyle yeterli olmamaktadır.

 Kuram sosyal, kültürel ve kurumsal değişkenlere yeterince önem vermemesinden dolayı fazlasıyla nesneldir.

 Örgütün bir parçası olan bireylerin yapmış olduğu davranışlar örgütün davranışıymış gibi değerlendirilmektedir. Fakat her bireysel davranış örgütü kapsayan, örgütü etkileyen bir davranış değildir.

 Kuram, örgüt açısından en önemli unsurlardan biri olan örgütün çevreye uyumu ve çevrenin yönetilmesi konusunda sadece üst yönetim açısından konuyu incelemekte, diğer değişkenleri hiçbir şekilde bu konu kapsamında değerlendirmemektedir.

 Bilimsel çalışmalarda analiz odağı değişkendir. Kurama göre analiz odağı (yani değişken unsurlar) örgüt, örgütler arası ilişkiler ve kaynaklar olabilmektedir. Fakat bu değişkenlik zaman zaman kuram çerçevesinde genellemeler yapabilmeyi sınırlandırmaktadır.

Diğer kuramlar gibi kaynak bağımlılığı kuramının da bir takım eksiklikleri ve tam anlamıyla dikkate almadığı, yeterince açıklama yapamadığı noktalar yukarıda sıralandığı gibi vardır. Ancak bu gibi eksik kaldığı düşünülen noktalara gelen eleştiriler sayesinde gelecekte yapılacak araştırmalara hem yön tayin edilmiş hem de önemli görülen eksikliklerin giderilmesi sağlanmış olacaktır.