• Sonuç bulunamadı

1.4 Değişimler Karşısında Örgütün Çevreye Tepkisi

1.4.2 Örgüt Yönetimi ve Örgütün Çevreyi Yönetme Eğilimi

Örgütlerin kuruluş amaçlarını ele aldığımızda bu amaçlara zamanında ulaşabilmek için örgüt yönetiminin etkin bir şekilde görevini (örgüt içi faaliyetlerin yürütülmesi, çalışanlar vb.) ifa etmesi gerekir. Örgüt yönetiminin, yönetim görevi sadece örgüt için değil örgüt dışını da kapsamaktadır. Örgüt yöneticileri, örgüt yapısını en iyi şekilde oluşturarak çevresel belirsizliği denetim altına alma konusunda önemli bir araç olarak kullanmaktadır. Bu açıdan

Çevre Sınırlılık Belirsizlik Örgüt İçindeki Bireylerin Gücü Örgütün Gücü Yöneticilerin Seçimi Örgütün Çevreyi Kontrol Etme Çabası

Finansal Çıktılar (Karlılık, Satış Artışı, Pazar Payı)

Seçimi

Müşteri Çıktıları (Müşteri Tatmini) Örgütün Davranış ve Yapısı

değerlendirildiğinde örgüt yapılarının çevresel şartlara uyum gösteren niteliklerde olması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır (Tekel, 2009, s. 162-163).

Yönetimi genel olarak ifade edecek olur isek; her an değişen çevrede sınırlı, kıt kaynakları en verimli şekilde kullanarak örgüt amaçlarına etkin bir şekilde ulaşmak için başka kişi, birim ya da örgütlerle işbirliği yapmaktır. Burada, karşımızda göz ardı edilmemesi gereken beş önemli nokta vardır (Koparal vd., 2012, s. 4):

 Başkalarıyla ve birlikte çalışma

 Etkinlik ve verimlilik arasında denge kurma

 Örgüt amaçlarına ulaşma

 Sınırlı kaynaklardan en fazla yararlanma

 Değişen çevre

Örgütün süreklilik amacını gerçekleştirebilmesi için ihtiyacı olduğu kaynakları sağladığı çevreye olan bağımlılıklarını da en iyi şekilde yönetebilmesi gerekir. Çevreyi yönetmek, örgütü yönetmek kadar büyük önem taşımaktadır (Pfefffer ve Salancik, 1976).

Örgütlerin yaşamını sorunsuz sürdürmesi kaynak teminini istikrara kavuşturmasına ve kaynak sağlayanların desteğini devam ettirebilme gücüne bağlıdır. Çevreyle olan ilişkilere istikrar kazandırması ise örgütlerin kaynak temininde ortaya çıkabilecek sorunlarının ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Kaynak sağlayan örgütlerin desteği de onların beklentilerinin karşılanmasına bağlıdır. Buradan anlaşıldığı üzere, örgütler için başarıya etken olan sadece örgütün amaçları değil, dışsal bir faktör olan çevresel unsurlarda (diğer örgütler, belirsizlik, bağımlılık vb.) etki etmektedir. Örgüt dış çevreyle olan ilişkilerini ne kadar iyileştirebilirse başarıya da o kadar yaklaşmış olmaktadır (Pfeffer ve Salancik, 1978, s. 11).

Örgüt açısından çevreyi yönetmenin önemli olduğu bir süreçte, örgütler ideal bir çevre yönetimi yapabilmek için tampon (buffering) ve köprü (bridging) olmak üzere iki önemli strateji geliştirilmiştir. Bunlar (Johnson, 1995);

Tampon stratejileri; öncelikle örgütün sınırlarını korumak olmak üzere örgütü etkileyebilecek belirsizliklerin giderilmesi ve bağımlılıkların azaltılabilmesi için kullanılmaktadır. Örgüt için önemli olan unsurlardan biri üretimin kesintisiz bir şekilde sürdürülebilmesidir. İş akış faaliyetlerinin ayarlanması, ilerleyen sürelerde ortaya çıkabilecek kaynak ihtiyaçlarının önceden tespit edilmesi, stok miktarlarının artırılması gibi yöntemlerle üretim sürecinin kesintiye uğrama ihtimali asgari düzeye indirilmektedir.

Köprü stratejileri ise; örgütün üretim sürecinde karşılaşabileceği kaynak yetersizliği durumunu tedarikçiler ile ilişkilerin daha güçlü hale getirilmesi yöntemiyle azaltmaya

çalışmaktadır. Bunun için birleşmeler ve satın almalar, ortak yatırımlar, anlaşmalar, tedarikçi firmaların satın alma birimlerinde çalışanlar bulundurma ve kaynak çeşitlendirme gibi yöntemler kullanılmaktadır.

Yukarıdaki stratejilerden örgütün büyümesi yönünde katkı sağlaması açısından önemli bir yöntem olan örgütlerin birleşme stratejisinin üç temel nedeni vardır. Bunlardan ilki, önemli bir rakip örgütle birleşerek rekabeti azaltmaktır. Birleşmeden önce örgütün ciddi bir rakibi konumunda olan başka bir örgütle birleşme sağlandığında, güçlü rakip bir örgüt kalmayacaktır. İkincisi, örgüte girdi sağlayan ya da çıktılarını satın alan örgütlerle birleşme sağlanarak bağımlılığı etkin şekilde yönetmektir. Üçüncü birleşme nedeni ise, örgütün yaptığı faaliyetleri çeşitlendirerek çevredeki örgütlere olan bağımlılığı en az indirmektir (Hillman vd., 2009). Birleşmeler ise, tedarikçiler veya müşteriler ile yapılan 'dikey birleşmeler', aynı girdiye ihtiyaç duyan rakip örgütler arasında rekabetten kaynaklanan belirsizliği azaltmak için yapılan 'yatay birleşmeler’ve yüksek seviyede olan bağımlılıkların diğer stratejilerle yönetilememesi sonucu ortaya çıkan 'çeşitlenmeye yönelik birleşmeler’olmak üzere üç sınıfa ayrılmaktadır (Pfeffer ve Salancik, 1978).

Başka bir büyüme stratejisi ortak yatırımlar ile ilgili yapılan çalışmalar; ortak yatırımların genellikle karşılıklı bağımlı örgütler tarafından gerçekleştirildiğini, ulusal ve uluslararası belirsizliğin ortak yatırımlar ile azaltılabildiğini ve kaynakların yetersiz, az olduğu durumlarda daha çok gerçekleştiğini göstermektedir (Elg, 2000; Hillman vd., 2009).

Ayrıca örgütler karşılıklı bağımlılıklarını yönetebilmek için örgütler arası bağlantılar kurma yöntemi ile birbirleri ile eşgüdüm sağlayarak ihtiyaç duyduğu bilgilere ve kaynaklara ulaşarak bağlantı kurulan örgütten uzun dönemli destek alabilmektedir (Davis ve Powell, 1992, s. 324).

Örgütün geleceğine yön veren yöneticiler örgütü ve dolayısıyla örgütün başarı veya başarısızlıklarını temsil eden bireylerdir. Olumlu ya da olumsuz her iki sonuçta da direkt olarak payları olmasa bile, işler iyi olduğu zaman başarının mimarı, işler kötüye doğru gittiğinde ise çöküşünün sebebi olarak gösterilirler ve genellikle işlerine son verilir. Ayıca yöneticilere atfedilen iki rol vardır. Bunlardan birincisi, yönetici dışarıdan gelen baskı ve talepleri değerlendiren, örgütün değişimlere nasıl uyum sağlayabileceğini belirleyen ve bunu uygulayan kişidir. İkincisi ise, yönetici çevreye yön ve şekil verecek teşebbüslerde bulunan kişidir. Sonuç olarak yönetici, sadece örgüt içi görevlerini ifa eden değil, bunun yanında örgüt dışı gerekli incelemeleri ve tespitleri yapan, örgüt dışı unsurları da göz önüne alarak örgütü hedeflerine ulaşmasını sağlayan kişidir (Pfeffer ve Salancik, 1978, s. 263-265).

Örgütün içinde bulunduğu çevre, yönetici seçimindeki önemli etkenlerden biridir. Çünkü çevresel koşullarla uyumlu veya uyumsuz yönetici seçmiş olmak, bu yöneticilerin aldıkları kararlar ile örgütün gelecekte rakipleri arasında nasıl bir yerde olacağını belirlemektedir (Üsdiken, 2010, s. 99). Yanlış bir yönetici tercihi hem örgütün iç yönetiminde hem de örgütün çevreyi yönetme kabiliyetinde büyük sorunlar doğurmasına ve örgütün amaçlarını gerçekleştirememesine neden olacaktır.

Kaynak bağımlılığı kuramına yönelik öncü çalışmalar yapan sosyal bilimciler, kuramın yönetsel boyutunu şu şekilde ifade etmektedirler (Pfeffer ve Salancik, 1978; Özkoç, 2009, s. 46-47):

 Bütün örgütler farklı derecelerde olmak üzere dış çevredeki faktörlere yönelik bağımlılık içindedirler. Bu bağımlılık genellikle örgütlerin ihtiyaç duyduğu bazı kaynakların (emek, sermaye, bilgi, hammadde, müşteri vb.) örgüt dışı faktörlerin kontrol ve denetiminde olması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kaynağın örgüt için taşıdığı önem, kaynak sağlanabilecek tedarikçi sayısı gibi unsurlar bağımlılığın düzeyini etkilemektedir.

 Bir örgütün başka bir birime olan bağımlılık düzeyi belli bir seviyeye ulaşmış ise bu bağımlılık, örgütün varlığını sürdürebilmesi ve özerkliği için en büyük tehdit unsurudur. Örneğin, yabancı bir tur operatörü büyük bir yabancı turist kaynağını elinde tutarak şirketleri kendi planları doğrultusunda hareket etmeye zorlayabilir.

 Bağımlılıktan kaynaklı olarak örgütün karşısına çıkan talepleri karşılamaktan kaçınmak, örgütlerin var olabilmesi ve hedeflerini gerçekleştirebilmesi için risk unsurudur. Bu ve benzeri nedenlerle örgütlerde bulunan yetkili kişiler (yöneticiler gibi) istenen hedeflere ulaşmak açısından tedbirli davranmak amacıyla dışsal bağımlılıkları etkin bir şekilde yönetmek için çaba gösterirler.

 Sonuçta örgütsel davranışın önemli bir kısmı sadece işgören karakteristikleri, liderlik, kültür, sosyal etkileşim gibi içsel faktörlere odaklanarak açıklanamaz. Örgütlerin dışsal bağımlılığın yönetilmesiyle nasıl meşgul olduğu yönündeki bulgular ile davranışın önemli bir kısmı anlaşılabilir.