• Sonuç bulunamadı

Gelir Elde Etmedeki Zorluklar

Belgede TÜRKİYE’DE ÖZÜRLÜ (sayfa 69-72)

2. YOKSULLUK VE ÖZÜRLÜLÜK

2.3. Yoksulluk ve Özürlülük İlişkisi

2.3.2. Yoksulluk Sebebi Olarak Özürlülük

2.3.2.1. Gelir Elde Etmedeki Zorluklar

Özürlü bireyler, gerek çalışma yaşamına katılmada yaşadıkları sıkıntılar gerekse gelir elde etme açısından ekonomik ve toplumsal tabanlı engeller sebebiyle, yaşam standartlarını üst seviyelere taşıyamamakta ve gitgide daha kötü maddi şartlara sürüklenmektedir.

Modern endüstriyel toplumlarda çalışma yaşamı içinde olmak, üretmek, iş gücü piyasasına dâhil olabilmek, aynı zamanda toplumsal yaşamın dışında kalmamak anlamına gelir. Bu da kişinin özgüven sahibi olması, toplumsal yaşam içinde var olabilmesi yani mevcut sisteme tutunabilmesi demektir. Özürlü bireyin de kentsel yaşam içinde istihdam olanaklarından yararlanarak, herhangi birinin/kurumun maddi yardımına ihtiyaç duymadan, kendi ayakları üzerinde durabilmesi, özürlü olmayan

kişilerde olduğu kadar şarttır. ancak özürlü kişilerin istihdamı, özürlü olmayan kişilere kıyasla, zorlukların ve sorunların yaşandığı bir alandır. Bunlar, özürlü kişilerin istihdam edilmeden önceki eğitim dönemlerinde yaşanılan sıkıntılardan, iş arama, işe girme süreçlerine dek devam eden, çok çeşitli ve boyutlu sorunlardır.

Özürlü kişi iş arama sürecine girmeden önce, yeterince eğitim/mesleki eğitim alamadığı takdirde, zaten kısıtlı olan istihdam olanakları neredeyse tamamen ortadan kalkmaktadır. Hem özürlülük durumunun kendisi hem de özürlünün vasıfsız işgücü niteliğinde olması dolayısıyla, özürlü olmayan kişilere göre özürlü kişilerin istihdam edilmesi önünde engeller oluşmaktadır. Dolayısıyla işsizlik oranı, özürlülerde hep daha fazla olmaktadır.

Özürlü birey, özür türüne göre farklılaşmakla birlikte özürlü olmayan kişilerin çalıştıkları tüm alanlarda, işlerde çalışamamaktadırlar. Örneğin zihinsel özrü olan bir kişinin, analiz yapma, karar alma süreçlerini içeren bir işi yapma durumunun sınırlandığını, ortopedik özrü olan bir kişinin de özür durumuna göre yoğun fiziksel güç gerektiren, ağır işlerde çalışmasının zor olacağını belirtmek yanlış olmayacaktır (İkizoğlu, 2001). Dolayısıyla iş alanı olarak bir sınırlandırılmışlık söz konusu olmaktadır.

Bunun dışında özürlü bireylerin genellikle herhangi bir vasıf gerektirmeyen, düşük ücretli, düşük statülü işlerde çalışması söz konusu olup, işverenlerde ve toplumsal olarak bu biçimde geliştirilmiş bir yargı söz konusudur (alcock, 1997).

Hatta bu durum, meslek sahibi olan ve mesleğini icra etmek isteyen özürlü kişiler için de bir sorun haline dönüşebilmektedir. İşin niteliğine ilişkin diğer bir sorun alanı ise, özürlü kişinin özür durumuna uygun işlerde istihdam edilmemesidir. “İşveren, iş ortamında özürlü bireylerin özelliklerini ve yeteneklerini dikkate alan düzenlemeler yapmamış olduğu için özürlü kişiye “işgücü vasıfları” ile uyumsuz işler yaptırmaya kalkmakta ya da hiçbir iş yaptırmamaktadır” (Yılmaz, 2004). çalışma süresince yeterli olanakların sağlanmaması sonucu özürlü kişinin “verimsiz” çalıştığına dair yapılan vurgu, işyerinde özürlü kişiye karşı geliştirilen olumsuz tutum ve davranışlar vb. sebebiyle özürlü kişiler, iş sürekliliğini sağlayamamakta, genellikle işten çıkarmalarda ilk gözden çıkarılan kesim olmaktadır. Dolayısıyla bu durum, sürekli bir işsizlik ve yoksulluk riskini de beraberinde getirmektedir.

çalışma ortamında uygun fiziksel düzenlemelerin yapılmamış olması ve işe gidip gelirken kullanılan fiziksel mekânların özürlülerin ulaşılabilirliğini sınırlaması ise, özürlülerin istihdamı açısından sıkıntı yaratan bir başka durumdur. İşyerinde çalışan özürlü kişilerin özür durumuna uygun fiziksel düzenlemelerin yapılmamış olması, özürlü kişinin işi düzgün ve verimli biçimde yapmasını engellemekte ya da tamamen çalışamaz duruma getirmektedir.

Özürlüler, emek piyasasının dışına itilmeye en çok maruz kalan toplumsal kesimlerden birisini oluşturmaktadır. Bu durum, en önemli gelir mekanizması ve yoksulluktan kaçınmak için ana araç olan “ücret” ten yoksun kalma anlamına gelmektedir. Üstelik bu dışlanma, yalnızca belli periyotlarla alınan ücretlerden mahrumiyeti kapsamaz, aynı zamanda, sosyal haklar, emeklilik, sağlık sigortası gibi istihdam sürecinin dolaylı avantajlarından da dışlanmayı içerir (alcock, 1997).

Özürlülerin istihdam imkânlarından yoksun bırakılması ve özürlülerin işsizlik oranının büyüklüğü ise özürlülük durumunun kendisi ya da kişisel sebeplerden ziyade, ekonomik güçlere ve “özürlülerin üretim sürecinde yeterince verimli olamaması” gibi yargılara bağlanmaktadır (Hahn, 1997). İstihdam politikalarının yetersizliği, özürlü istihdamı konusunda gerekli önlemlerin alınmamış olması gibi sebeplerle istihdam süreçlerinin dışında kalmaya maruz bırakılan özürlüler için yoksulluk, büyük risk faktörü oluşturmaktadır. İş bulma ve çalışma olanakları kısıtlanmış özürlü bireyin yoksulluk riskinin özürlü olmayanlara göre daha fazla olmasının yanı sıra, yaşanılan yoksulluğun da boyut değiştirip derinleşmesi, içinden çıkılamaz bir hal alması kaçınılmaz olmaktadır. Dolayısıyla özürlülük olgusu, kısaca sayılan sebepler dolayısıyla gelir getirici bir işte çalışmayı engelleyen bir durum olarak algılanmaktadır.

çalışma yaşamına katılamama ve yoksullaşma sorunu, özürlülük olgusuyla bağlantılı biçimde özürlü kişilerin ailesinde veya bakımını üstlenen kişilerde de ön plana çıkmaktadır. Özürlü kişilerin bir bölümü çalışamamakta, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirirken kendi kendilerine yeterli olamamakta ve yardıma/

bakıma ihtiyaç duymaktadır. Özellikle bakıma muhtaçlık ve ağır özürlülükte kendine yeterli olacak biçimde günlük aktiviteleri yerine getirmek mümkün olmamaktadır.

“Özürlü kişilerin çeşitli düzeylerde bakımını ve ihtiyaçlarını üstlenmek, hem özürlünün kendisi hem de bakımını sağlayan kişi için yaşam kalitesini düşüren sonuçları beraberinde getirmektedir” (alcock, 1997). aile içinde özürlünün bakımını üstlenen kişinin çalışma durumu oldukça sınırlanmaktadır. Bu kişi genellikle, özürlü

çocuğa sahip olan anne olmaktadır. “ Özürlü çocuğu bulunan annelerin ücretli bir işte çalışma olasılıklarının az olduğu, özürlü çocuğa sahip olduktan sonra çalışma yaşamlarının büyük ölçüde sona erdiği, çalışmaları durumunda da az zamanlı, düşük ücretli işleri tercih etmek durumunda kaldıkları çeşitli araştırmalarla ortaya konmuştur (Elwan, 1999). Bakımı sağlayan kişi için, hiç çalışamamak, çalıştığı işten ayrılmak zorunda kalmak ya da tercih edilmek durumunda kalınan özellikler dolayısıyla sınırlı sayıdaki işleri seçmek durumunda kalmak vb. söz konusu olmaktadır. Bunun maddi anlamdaki sonuçları da, emek piyasasının dışında kalmak veya tercih edilmeyen, düşük ücretli işlerde çalışmak, düşük bir gelirle veya gelir elde edemeden yaşam sürdürmek, yardımlara bağımlı duruma gelmek, sosyal güvence sisteminin imkânlarından yararlanamamak (emeklilik, sigorta vb.) şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla gelir azalmasına bağlı olarak, hanenin refah seviyesi azalmakta ve yoksullaşma artmaktadır (alcock 1997, Elwan 1999).

Belgede TÜRKİYE’DE ÖZÜRLÜ (sayfa 69-72)