• Sonuç bulunamadı

Fiziksel çevre

Belgede TÜRKİYE’DE ÖZÜRLÜ (sayfa 63-66)

2. YOKSULLUK VE ÖZÜRLÜLÜK

2.3. Yoksulluk ve Özürlülük İlişkisi

2.3.1. Özürlülük Sebebi Olarak Yoksulluk

2.3.1.2. Fiziksel çevre

Yoksulluğun kişileri hijyenik olmayan yaşam koşullarında, yetersiz imkanlara sahip ve sağlıklı olmayan evlerde yaşamaya zorladığı bir gerçektir.

Yoksulluk, özellikle kentsel yaşamda mekânsal ayrışmanın6 yaşandığı bir yapıyı beraberinde getirmektedir. Kentlerde yaşanan yoksulluk, mekânsal yarılmanın yaşandığı, farklı sosyo-ekonomik ve kültürel özelliklere sahip insanların mekânsal boyutta da farklılaştığı, yani yoksul-varsıl ayrımının görünür kılındığı bir yoksulluk türü olarak değerlendirilebilir.

Daha geniş bir ifadeyle kentsel üretim-tüketim kalıplarına ve kentsel olanaklara sınırlı erişim ya da erişememe, kentsel yoksulluğun ana belirleyicisidir.

6 Kentlerde zenginliğin ve yoksulluğun mekânsal ayrışması, dünyada farklı biçim ve isimlerle ortaya çıkmaktadır: Tamamen sosyo-ekonomik değişkenlerle açıklanan, düşük gelirli kişilerin yerleş-tikleri, temiz su, elektrik, sağlık ve diğer temel hizmetlerden yoksun, oldukça kalabalık ve yoksul bir yaşam sürdürülen emniyetsiz yapılanmaların olduğu kentsel alanlar olarak ifade edilen “slum”lar, gü-nümüzde “slum” olarak adlandırılan bölgelerden farklı olarak etnik bir yoksulluğun hâkim olduğu böl-gelerin ön plana çıktığı “ghetto”lar gibi ayrışmalar bu örneklerdendir. Türkiye’de ise 1950’li yıllardan başlayarak açıklanabilecek bir kavram olarak literatüre giren “gecekondulaşma”, özellikle 1990’li yıl-lardan sonra anlamını farklılaştırarak daha marjinal, etnik özelliklere sahip olan ve ekonomik ve sosyal anlamda uçurumların derinleştiği, dışlayıcı, gergin bir kentleşme sürecini yansıtan “varoş” kavramına doğru evrilmiştir. ancak genel olarak, kentlerdeki fiziki ve sosyal olanakların eksik olduğu, kentle bütünleşemeyen yoksul bölgeler “kentsel çöküntü alanları” olarak da ifade edilmektedir. Sheehan, M.

2005. Where the sidewalks end: How the poor combat poverty daily. Global Urban Development. 1( 1).

1–8, Un-HaBıTaT. 2007. Sustainable urbanization: Local action for urban poverty reduction, emp-hasis on finance and planning. Eylül 2007. http://www.unhabitat.org/downloads/docs/4625_51419_

GC%2021%20What%20are%20slums.pdf, ışık, O. pınarcıoğlu, M. (2001a). Nöbetleşe yoksulluk-Sultanbeyli örneği. ankara: İletişim Yayınları, ışık, O. pınarcıoğlu, M. (2001b). 1980 sonrasi dönemde kent yoksulları arasında güce dayalı ağ ilişkileri: Sultanbeyli örneği”. Toplum ve Bilim. (89), 31–61, Etöz, Z. (2000). Varoş: Bir istila, bir tehdit. Birikim. (132), 49–53, Erder, S. (1995). Yeni kentliler kentin yeni yoksulları. Toplum ve bilim. (66), 106–121, arslanoğlu, R. (1990). Kent kuramları içinde çöküntü

Tekeli (2000), kentsel yoksulluğun kendine özgü mekansal tezahürlerini yalnızca gelir yokluğu ile ilişkili biçimde değil, bütüncül olarak ortaya koymaktadır. Buna göre kentsel yoksulluk;

“sadece bir gelir azlığı, temel kentsel hizmetlerden mahrum olma değildir, aynı zamanda alt sosyal statülü mahallelerde yaşama, kent mekanında marjinalleşme, sağlıksız çevre koşullarında yaşamını sürdürme, adalet, eğitim, sağlık hizmetlerinden daha az yararlanabilme, şiddete daha açık olma, yeterli güvenliğe sahip olmamaktır. Bu bütünlük, hem mekânsal düzeyde, hem bireysel düzeyde yoksulluğun sürekli olarak yeniden üretilmesinin koşullarını yaratmaktadır” (Tekeli 2000 akt. alada, Sayıta ve Temelli 2002).

Kentteki bu çelişik yapılanma, yoksulların yaşadığı alanların diğer yerleşim bölgelerine göre ayırt edici bir takım olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır. Burada ön plana çıkan nokta, yoksulların yaşadığı konutun ve konutun içinde bulunduğu fiziksel çevrenin sağlıksız yapılanması, insan sağlığının korunması açısından gerekli olanakları sağlayamamasıdır.

Yoksulların yaşadığı konutlarda ortaya çıkma olasılığı yüksek özellikler;

Küçük evler, kalabalık haneler,

almaması ya da soğuk ve rutubet gibi olumsuzluklar içermesi,

Yaşanan konutun emniyetsiz yapılanmasının ev kazalarına yol açması

şeklinde sıralanabilir.

7 UnDp, 2006 Küresel İnsani Gelişme Raporu’nu “Kıtlığın Ötesinde: Güç Dengesizliği, Yo -sulluk ve Küresel Su Krizi” temasıyla oluşturmuştur. Rapordaki rakamsal ifadeler dünyadaki su krizi-nin ciddiyetini ortaya koymaktadır. Rapora göre; dünyada 1 milyardan fazla insan temiz suya erişeme-mekte, 2,6 milyar insan ise yeterli sağlık koşulları içinde yaşamını sürdürmemektedir. Sonuçta her yıl 1,8 milyon çocuk, sağlıksız yaşam ve temiz olmayan su dolayısıyla oluşan ishal ve diğer hastalıklardan ölmektedir. Hastalık, su kaynaklarındaki yetersizlik ve kötü sağlık koşulları ile ilişkili olup, mevcut kü-reselleşme kalıbını karakterize eden şiddetli eşitsizlikleri beslemekte ve savunmasız haneleri yoksulluk döngüsü içine itmektedir. Bkz. UnDp. (2006a). Küresel insani gelişme raporu. nisan 2008. http://hdr.

undp.org/en/media/HDR06-complete.pdf.

Bunun yanında yoksulluk yalnızca yaşanan konutun içindeki birtakım sağlıksız ve yetersiz yapılanmasına değil, fiziksel çevredeki olumsuzlukları da ortaya çıkaran bir yapı sergilemektedir.

Konutun bulunduğu çevreye ilişkin olumsuzluklar ise;

alt yapı yetersizlikleri,

Sokakların ve çocukların oyun alanı için kullandıkları mekanların sağlıksız

ve kazalara sebebiyet verecek biçimde yapılanması,

Sanayi bölgelerine yakın yerlerde insan sağlığını tehdit eden atıklar,

Temizlik, çöplerin toplanması gibi kamusal birtakım hizmetlerin

ulaştırılmasındaki eksiklikler,

Diğer kamu hizmetlerin yeterince ulaştırılmamış olmasından kaynaklı

biçimde yaşanan yoksunluklar (sağlık kuruluşları, güvenlik, toplu taşım araçları, sosyal ve kültürel faaliyetlere yönelik hizmetler vb.) şeklinde sıralanabilir.

Yukarıda açıklandığı üzere, temiz suya, gıdaya, sağlıksız ve emniyetsiz fiziksel çevreye sahip olmama nedeniyle kaza ve hastalıklara yakalanma riski artmaktadır. Dünyadaki hastalıkların %25’inin çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir (OECD and WHO, 2003). Yoksulluğun beraberinde getirdiği sağlıksız çevre, özellikle belli hastalıklara yakalanma ve özürlü olma riskini artırmaktadır. Yoksul mekanlarda, soğuk algınlığından astıma, menenjitten idrar yolu enfeksiyonuna kadar birçok hastalık daha sık görülmektedir. Hatun vd. (2003). Bunun yanında çocuk felci, trahom, aıDS ve birçok bulaşıcı hastalığın sağlık koşullarına uygun olmayan mekanlarda daha çok görüldüğü belirtilmektedir. (Elwan 1999, OECD and WHO, 2003). Bütün bu hastalıkların ya ortaya çıktığı andan itibaren ya da gerekli önlemler alınmadığı takdirde zihinsel ve fiziksel özürlülük türlerine yol açması olasılığı daha yüksek olmaktadır. Dolayısıyla yoksulluğun mekansal tezahürü birçok hastalık, kronik hastalık ve özürlülük durumlarını beraberinde getirmektedir.

Görüldüğü gibi, yoksulların yaşadığı fiziksel çevrenin bütün olumsuzluk içeren bileşenleri, kişileri hastalık ve özürlülük durumlarına karşı savunmasız hale getiren bir yapı sergilemektedir.

Ocak (2002), yaptığı saha araştırmasından yola çıkarak “yoksulun evi”nin ve çevresinin sağlıksız koşullarını betimlemiştir:

“Yoksulların yaşadığı mahallelerde ve evlerde insanların sağlıklarını korumaları pek mümkün değildir… çocuklar evin sağlıksız fiziki koşullarında büyürken, yeterli beslenemezler, koruyucu biçimde giyinemezler. Evin dışına çıktıklarındaysa, oyun oynadıkları fiziki çevre çoğunlukla hastalık üreten ve yaralanmalarına, sakatlanmalarına sebep olabilecek tehlikeler barındıran yerlerdir. Sonuçta, kadınlar ve çocuklar yaşadıkları sağlıksız çevre içerisinde sık sık hastalanırlar.

Bedenleri güçsüz düşer ve çoğunlukla hastalıkları kronikleşir.

Hastalık yoksulun bedeninde ve evinde birikir” (Ocak, 2002).

Dolayısıyla yoksul çevreler, yoksulların yaşadığı bölgeler sağlıksız bir çevre içinde yaşanılan, eğitim ve sağlık hizmetlerine sınırlı biçimde erişebildikleri veya erişemedikleri, sosyal destek mekanizmalarına ulaşmadaki sınırlılıkları barındıran bir görünüm ortaya çıkarmaktadır.

Belgede TÜRKİYE’DE ÖZÜRLÜ (sayfa 63-66)