• Sonuç bulunamadı

Gelişmekte Olan Ülkelerde Mali Disiplinsizliğin Temel Nedenleri ve

E. Mali Disiplinsizliğin Temel Nedenleri

2. Gelişmekte Olan Ülkelerde Mali Disiplinsizliğin Temel Nedenleri ve

Gelişmekte olan ülkelerde ise kamu kesimi açıkları üzerinde daha çok yapısal, kurumsal, ekonomik ve siyasal nedenler etkili olmaktadır.

-6 -5 -4 -3 -2 -1 0 1 2 1970 1990 1995 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Yıllar G en el H ü m et M al i D en g es i/G S Y İH AB-15 Ortalaması

1940 öncesinde gelişmekte olan dünyada kamu maliyesi, 19. yüzyılın son yarısında yeni sanayileşmiş ülkelerinki ile benzer bir durumdaydı. Bir araştırmaya göre, sömürge yönetimleri ve bağımsız hükümetler, kamu tüketimi olarak aynı miktarda harcamada bulundular ve sadece çoğunluğu ulaştırma altyapısı (özellikle demiryolları) olmak üzere sınırlı düzeyde kamu yatırımları gerçekleştirdiler. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra durum çarpıcı bir biçimde değişmiştir104. Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, merkezi hükümet harcamaları yalnız başına GSMH’ya oransal olarak 1972’de % 18.7’den, 1985’de % 26.4’e yükselmiştir.

Tablo 10: GSMH’ya Oransal Olarak Merkezi Hükümet Toplam Harcamaları, Cari Gelirleri ve Bütçe Açığı (1972 ve 1985) (%)

Toplam Harcama

Cari Gelir Açık *

Ülke Grubu

1972 1985 1972 1985 1972 1985

Gelişmekte Olan Ülkeler

- Düşük Gelirli Ülkeler** - Orta Gelirli Ülkeler

18.7 - 21.7 26.4 20.8 27.5 16.2 - 19.1 22.7 15.4 24.0 -3.5 - -3.3 -6.3 -5.1 -5.8 Sanayileşmiş Ülkeler 22.2 28.6 21.6 24.1 -1.8 -5.1

Not: Veriler doksan ülke örneğine dayanmaktadır.

* Açıklar; (Cari Gelirler+Sermaye Gelirleri+Hibeler) – (Toplam Harcama) – (Borç Verme – Geri Ödemeler) olarak belirtilmiştir.

** Çin ve Hindistan hariç.

Kaynak: THE WORLD BANK, World Development Report, Published for The World Bank, Oxford University Press, 1988, s.46.

Bununla birlikte yukarıdaki tabloda yer alan trend tüm ülkeler için değişmez değildir. En azından on gelişmekte olan ülkede (Burma, Şili, Dominik Cumhuriyeti, Peru, Yugoslavya gibi) GSMH’ya oransal olarak merkezi hükümet harcamaları 1985’de 1972’deki orana kıyasla önemli düzeyde daha düşük seviyede gerçekleşmiştir. Bu düşük seviyede gerçekleşmenin en önemli nedenleri de, ekonomik krizler veya siyasi rejim değişiklikleri sonucunda harekete geçirilen indirimlerdir. Örneğin, 1970’li yıllarda çoğu gelişmekte olan ülkeler mali bir krizle yüz yüze gelmiştir. 1982’ye kadar kamu sektörü açıkları, hemen hemen iktisadi yapı ve gelir düzeyleriyle ilişkili olmaksızın, sürdürülemez düzeylere yükselmiştir. Petrol ihracatçıları, petrol ithalatçıları, orta-gelirli ülkeler, mali borçlular, mali yardım alanlar

ve planlı ve piyasa ekonomisine sahip olanların hepsi aynı eğilim içinde olmuşlardır. 1980’ler öncesinin dış ekonomik şokları, bu açıkların finansmanını imkansız kıldığında, ağır bir mali tasarruf dönemi de kaçınılmaz olmuştur. Bunlara ilave olarak, gelişmekte olan ülkelerdeki kamu harcamalarının en çarpıcı özelliği, kamu harcaması/GSMH oranında ülkeler arasındaki farklılıklardır. Örneğin, 1985 yılında gelişmekte olan ülkeler için merkezi hükümet payı % 7 (Yugoslavya) ve % 64 (Nikaragua) arasında uzanmaktadır105.

Gelişmekte olan ülkelerde kamu harcamalarının gelişim trendi açısından bazı genel sonuçları ortaya koymak mümkündür106.

Birincisi, çoğu gelişmekte olan ülkelerde merkezi hükümet harcamalarının GSMH’ya oranı, sanayileşmiş ülkelerdeki oranın altında kalmaktadır. Bununla birlikte, farklılığın çoğu sanayileşmiş ülkelerin sosyal güvenlik ve refah için daha yüksek seviyede transfer harcamaları gerçekleştirmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu harcamalar ayrı tutulduğunda GSMH’nın yüzdesi olarak merkezi hükümet harcamaları, sanayileşmiş ülkelerden ziyade düşük ve orta gelirli ülkelerde daha yüksek düzeydedir.

İkincisi, gelişmekte olan ülkelerde kamu sektörü bir yatırımcı olarak sanayileşmiş ülkelerdekinden daha büyük bir rol oynama eğilimindedir. Örneğin, 1980-1985 yılları arasında toplam yatırımlar içinde, kamu yatırımlarının payı, on iki gelişmekte olan ülke için (% 43), on üç sanayileşmiş ülke ortalamasından (% 30) daha yüksek düzeyde olmuştur∗. Bu kısmen, gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmiş ülkelerden daha fazla altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyma eğilimleri ve kamu yatırımlarının altyapı yatırımlarında büyük bir rol oynaması gerçeği ile açıklanabilir.

105 THE WORLD BANK, a.g.r., s.43, 46. 106 y.a.g.r., s.47-48.

Örneğin, Tablo 11’den görülebileceği üzere Türkiye % 68’lik bir oran ile bu örnek ülkeler arasında en yüksek düzeydedir.

Tablo 11: Seçilmiş Gelişmekte Olan Ülkelerde Toplam Yatırımların Yüzdesi Olarak Kamu Sektörü Yatırımları (1980-1985 Ortalaması)

Ülkeler Kamu Yatırımları/Toplam

Yatırımlar (%) Türkiye 68 Mısır 65 Fildişi Sahili 61 Arjantin 58 Botsvana 45 Kolombiya 40 Kore 35 Tayland 33 Meksika 31 Peru 29 Filipinler 26 Dominik Cumh. 24

Oniki Gelişmekte Olan Ülke

Ortalaması

Onüç Sanayileşmiş Ülke Ortalaması 43 30

Not: Veriler merkezi, eyalet, yerel yönetimler ve kamu işletmeleri tarafından yapılan yatırımları kapsamaktadır.

Kaynak: THE WORLD BANK, World Development Report, Published for The World Bank, Oxford University Press, 1988, s.47.

Üçüncüsü, çoğu gelişmekte olan ülkelerde kamu işletmeleri hem toplam kamu harcamaları hem de GSYİH içinde önemli paylara sahiptir. On üç gelişmekte olan ülke verilerine göre, kamu işletmelerinin sermaye harcaması 1985 yılında GSYİH’nın % 5’i ile % 7’si arasında yer almıştır. Sanayileşmiş ülkelerle kıyaslandığında ise; kamu işletmelerinin GSYİH’ya ortalama oranı 1970’li yıllarında sonunda sadece % 3.6 düzeyinde olmuştur. ABD’de bu oran % 0.9 ile daha da düşük seviyededir.

Dördüncü olarak, eyalet ve yerel yönetimler genel olarak gelişmekte olan ülkelerde sanayileşmiş ülkelerdekinden daha az role sahip görünmektedirler. Bununla birlikte Arjantin, Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Kore ve Nijerya gibi bazı gelişmekte olan ülkelerde yerel yönetimler önem taşımakta ve toplam kamu harcamaları içinde önemli paylara sahip olmaktadırlar.

Kamu harcamaları kamu maliyesinin yalnızca bir yönünü oluşturmaktadır. Kamu gelirlerinin de aynı zamanda incelenmesi gerekmektedir. Merkezi hükümet cari gelirlerinin GSMH’ya oranı gelişmekte olan ülkelerde 1972’de % 16.2’den, 1985’de % 22.7’ye yükselmiştir. Buna rağmen, kamu harcamaları kamu gelirlerinden daha fazla artış göstermiştir ve yaygınlaşan gelir toplama yöntemleri, sıklıkla gereksiz olarak ekonomik etkinlik açısından ciddi kayıplarla sonuçlanmaktadır. Harcamaların gelirlerden daha hızlı büyümesi, sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi gelişmekte olan ülkelerde de mali açıklara neden olmaktadır107. Tablo 10’da da durumu görmek mümkündür. Anılan tabloya göre açıkların GSMH’ya oranı, gelişmekte olan ülkelerde 1972’de % -3.5 iken, 1985’de % -6.3; sanayileşmiş ülkelerde ise 1972’de % -1.8 iken, 1985’de % -5.1 olarak gerçekleşmiştir. Bu artışın en önemli nedenlerinden birisi ise kamu harcamaları artış hızının kamu gelirleri artış hızından daha yüksek düzeyde gerçekleşmiş olmasıdır. Bu neden, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından geçerli bir nedendir.

Sayılan nedenler dışında küreselleşme de, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin bütçe politikaları üzerinde önemli etkiye sahip olan bir etkendir.

Küreselleşme ile birlikte, bir devletin bütçe politikası ve devletin ekonomiye müdahalesi etkilenmektedir. Bu etkileme, küreselleşmenin ticaret, yatırım ve finansal boyutlarına göre hükümetlerin uyguladıkları kamu harcama politikası, vergi ve borçlanma politikası çerçevesinde ortaya çıkmaktadır108. Söz konusu etkilemeyi doğrudan ve dolaylı etkiler olmak üzere aşağıdaki Tablo 12’de görmek mümkündür.

Tablo 12: Küreselleşmenin Bütçe Üzerindeki Etkileri Ticaretin Küreselleşmesi Yatırımların Küreselleşmesi Finansal Küreselleşme Doğrudan Etkiler Gümrük Vergisi Gelirlerinin Azalması Yatırımı Vergilendirme Güçlükleri - Mali Baskıdan Kaynaklanan Gelir Kayıpları - Volatiliteye (Oynaklığa) Bağlı Ek Harcamalar Dolaylı Etkiler Ek Kaynak İhtiyacını

Arttıran Faktörler

Vergi Rekabeti - Düşük

Enflasyon

107 THE WORLD BANK, a.g.r., s.48. 108 YILDIZ TOKATLIOĞLU, a.g.e., s.86.

- Şirket Sübvansiyonları - Kurumsal Ayarlamalar - İnternet Güvenliği - Finansal Krizler

Kaynak: Isabelle GRUNBERG, “Double Jeopardy: Globalization, Liberalization and the Fiscal Squeeze”, World Development, Elsevier Science Ltd., 1998, Vol.26, N.4, p.602. Erişim: 18.10.2005, http://www.sciencedirect.com.

Küreselleşmenin bütçe üzerinde doğrudan meydana getirdiği etkiler özellikle vergi gelirlerinde azalmanın yaşanmasıyla kendini göstermekte iken, dolaylı etkileri ise, ek kaynak ihtiyacını gerektiren çeşitli faktörlerin ortaya çıkması, artan vergi rekabeti sonucunda vergi gelirlerinin azalması ve finansal krizlerden etkilenme şeklinde temel olarak ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşmenin vergi politikaları üzerinde oluşturduğu etkiye ticaretin küreselleşmesi açısından bakılırsa, ülkeler arasında gerçekleştirilen mal ve hizmet ticareti üzerinden alınan vergilerin düşürülmesi söz konusu olacağı için bu tür vergi gelirlerinde bir azalma yaşanacaktır109. Örneğin, gelişmiş ülkelerde, dış ticaret üzerinden alınan vergilerin GSYİH’ya oranı 1990 yılında % 0.7 iken, bu oran 1997 yılında % 0.2’ye gerilemiştir. Benzer gerileme gelişmekte olan ülkelerin çoğunda da yaşanmış ve söz konusu oran 1990 yılında % 4.4’den 1997 yılında % 4’e düşmüştür110.

Küreselleşmenin vergi politikaları üzerindeki etkisi, sermayenin hem coğrafi olarak, hem de faaliyet alanları itibarıyla akışkan hale gelmesi sebebiyle devletlerin vergi kapasitelerinin zayıflaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, üretim faktörleri içinde en hareketli olan sermaye, yüksek vergilerin uygulandığı alanlardan düşük vergi uygulanan alanlara doğru hareket etmekte ve bu nedenle ülkeler arasında da sermayeyi çekebilmek için vergi rekabeti yaşanabilmektedir. Özellikle de uygulamada başta kurumlar vergisi olmak üzere diğer vergilerde indirimlere gidilmektedir111. Tablo 13’de 1996 - 2004 yılları arasında Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde işletmelere uygulanan ortalama kurumlar vergisi oranlarına yer verilmiştir. Bu oranların gelişiminden de görüleceği üzere, ülkeler arasında yaşanan

109 GRUNBERG, a.g.m., s.602.

110 UN, World Public Sector Report, Globalization and the State 2001, United Nations Department of Economic and Social Affairs, New York, 2001, s.157.

vergi rekabeti sonucunda önemli düzeylerde vergi indirimine gidildiği göze çarpmaktadır.

Tablo 13: 1996-2004 Yılları Arasında AB ve OECD Ülkelerinde Uygulanan

Ortalama Kurumlar Vergisi Oranları (%)

Yıl AB Ülkeleri OECD Ülkeleri

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 39 37.9 36.8 36 35.3 33.7 32.5 31.7 31.3 37.6 36.4 35.6 34.8 34 33 31.4 30.8 30

Kaynak: KLYNVELD PEAT MARWİCK GOERDELER AS. (KPMG), KPMG’s Corporate Tax Rates Survey, January 2004, s.2, Erişim: 14.04.2006,

http://www.kpmg.no/download/202416/113528/2004_kpmgs_corporate_tax_rate_su rvey.pdf.

Küreselleşmenin ülkelerin vergi politikası üzerindeki etkilerinin yanı sıra borçlanma politikası üzerine etkileri de bulunmaktadır. Hızla yaşanan küreselleşme sürecinde vergi gelirlerini arttıramayan devletler, gelir sağlamak amacıyla iç ve dış borçlanmaya başvurmaktadırlar. Nitekim 1970’li yılların sonuna doğru gelişmekte olan ülkeler, artan kaynak gereksinimini serbestleşen sermaye piyasalarından borçlanarak karşılamaya yönelmişlerdir. Bu piyasalardaki fonlar ise özellikle gelişmiş ülkelerin birikmiş fonlarından oluşmaktadır. Küreselleşme ile birlikte gelişmekte olan ülkelerin bu piyasalardan borçlanması da kolaylaşmış olmakta, ancak bu borçlanma sonucunda sermayedarın bu piyasalarda arz ettiği fonlara olan talep küresel çapta artış gösterdiğinden faiz hadlerinin yükselmesi de kaçınılmaz olmaktadır112. Yükselen faiz hadlerinin borçlanan gelişmekte olan ülkelere etkisi ise, dışa bağımlı hale gelme, daha fazla faiz yükü ve gittikçe zorlaşan borç ödeyebilme gücü ve sonuç olarak da mali disiplinin bozulması şeklinde kendini göstermektedir. İç ve dış borçlanma nedeniyle borç faiz ödemelerinin bütçedeki payında önemli artışlar

112 Gülten KAZGAN, Küreselleşme ve Yeni Ekonomik Düzen, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1997, s.224.

yaşanmakta ve bunun sonucunda da bütçe hükümetlerin kullanmaları gereken etkin bir politika aracı olarak işlevini yitirmektedir. Bütçe içinde faiz ödemeleri için ayrılan pay arttıkça, bu artış sonucunda kamu hizmetlerinin üretimine yönelik olarak ayrılması gereken kaynaklarda önemli kısıtlamalara gidilmekte ve ne yazık ki bu kısıtlama da özellikle iktisadi büyümeyi sağlamada önemli katkısı olan yatırım harcamalarında ve insana yönelik olarak yapılması gereken sosyal nitelik taşıyan kamu harcamalarında olmaktadır.

Küreselleşme sürecinde hükümetlerin izledikleri kamu harcama politikalarındaki değişikliklerin temel noktasını şu şekilde belirtmek mümkündür. Özellikle ticaretin küreselleşmesi bağlamında kamu harcamalarını artırmaya yönelten faktörler söz konusudur. Dünyada artan rekabete karşı ülkeler de şirket sübvansiyonlarını artırmaya yönelmektedir. Ayrıca yine rekabetin oluşturduğu baskıyla eğitim, ar-ge gibi alanlara dönük olan kamu harcamalarının artırılması yönünde bir baskı oluşmaktadır113.

Küreselleşme, bir taraftan devletin gelir kaynaklarını artırma olanaklarını daraltırken, diğer taraftan da kamu harcamaları üzerinde yukarıya doğru bir baskı oluşturmaktadır. Dolayısıyla, küreselleşmenin devletin mali krizini/bunalımını derinleştirdiği ifade edilebilir. “Devletin mali bunalımı”, kamu harcamalarının kamu gelirlerinden daha hızlı artma eğilimini ifade etmektedir114. Bu kavram James O’Connor’ın 1973 yılında yayınladığı The Fiscal Crisis of The State isimli eserinde yer almış ve O’Connor kamu harcamalarının kamu gelirlerini aşma eğilimini ifade eden olguya “devletin mali bunalımı” adını vermiştir.

Küreselleşme sürecinde ülkeler, kamu harcamalarında kısıntıya gidemezken, kamu gelirlerini harcamalar ile aynı oranda arttıramamaları nedeniyle devletin mali bunalımı/krizi sorunu ile karşılaşmaktadırlar. Kamu gelirlerinin kamu harcamaları ile aynı seviyede artmamasının nedeni, küreselleşmenin vergi gelirlerinin artırılması yönünde yapılacak hükümet düzenlemelerinden yana olmamasıdır. Hükümetlerin, özellikle sermayeyi ve geliri vergilendirme olanakları, sermayenin akışkanlığındaki artış nedeniyle günümüzde iyice daralmış durumdadır115.

Gelişmekte olan ülkelerin çoğu 1980’lerin başında ciddi bütçe açıkları ile karşı karşıya kalmışlar ve sonrasında uluslararası kuruluşların önerileri doğrultusunda uygulamaya koydukları sıkı para ve maliye politikaları ile bu sorunu

113 YILDIZ TOKATLIOĞLU, a.g.e., s.90.

114 James O'CONNOR, The Fiscal Crisis of The State, New York: St. Martin's Press, 1973, (Çeviren: Filiz ÖZYURT, Tülay ÖZYURT, “Devletin Mali Bunalımı”, Liberalizm, Refah Devleti, Eleştiriler, Derleyen: Kemali SAYBAŞILI, Bağlam Yayınları, İstanbul, s.244).

aşmaya çalışmışlardır. Ancak bu sorunun aşılması, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal yardım gibi doğrudan insana yönelik sosyal nitelikli kamu hizmetlerinde gerçekleştirilen kısıtlamalarla ya da gelecekte bu hizmetlere yapılacak yatırımlardan vazgeçilmesi suretiyle sağlanmaya çalışılmıştır116.

Bölgeler itibarıyla gelişmekte olan ülkelerde merkezi hükümet mali dengelerinin GSYİH’ya oranlarına baktığımızda ortalamalar itibarıyla bütçe açıklarının ciddi boyutlarda olmadığı belirtilebilir. Aşağıdaki tablodaki oranlarda bu görülebilmektedir. Bu ülkelere ait 1996 yılı bütçe açıkları /GSYİH oranı ortalaması % -2.1 iken bu ortalamanın 2004 yılında % -3.1' olması beklenmektedir. Ülke grupları itibarıyla oranları incelediğimizde Orta Doğu ve Türkiye grubu en fazla kamu kesimi açığı veren grup olmakta, bunu ise Gelişen Asya, Afrika ve Batı Yarımküre ülke grupları izlemektedir.

Tablo 14: Gelişmekte Olan Ülkeler Merkezi Hükümet Mali Dengesi (GSYİH Yüzdesi Olarak)

Bölgeler 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003

* 2004* Afrika

-2.2 -2.8 -3.9 -3.2 -1.3 -2.1 -2.7 -2.1 -2.0 Sahra Altı Ülkeleri -2.8 -3.4 -3.9 -3.7 -2.2 -2.5 -3.0 -2.3 -1.8 Nijerya ve G. Afrika Dahil -2.8 -3.6 -3.5 -4.4 -4.1 -3.0 -3.6 -3.1 -2.4 Gelişen Asya -2.1 -2.6 -3.6 -4.2 -4.3 -4.1 -4.0 -3.9 -3.7 Çin -1.6 -1.9 -3.0 -4.0 -3.6 -3.2 -3.3 -3.2 -2.9 Hindistan -4.2 -4.7 -5.3 -5.5 -5.7 -6.2 -6.1 -6.4 -6.3 Diğer Gelişen Asya -1.2 -2.1 -3.1 -31 -4.5 -4.3 -3.5 -3.4 -3.1 Ortadoğu ve Türkiye -3.1 -3.5 -5.5 -4.1 -0.6 -5.7 -5.6 -2.2 -2.8 Batı Yarımküre -1.8 -1.8 -3.3 -2.9 -2.4 -2.8 -3.0 -2.7 -1.9 GOÜ’ler Ortalaması -2.1 -2.5 -3.7 -3.8 -3.2 -3.8 -3.8 -3.3 -3.1 115 YILDIZ TOKATLIOĞLU, a.g.e., s.92.

* Tahmini.

Kaynak: IMF, World Economic Outlook, Public Debt in Emerging Markets, September 2003, s.199.

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde mali disiplinsizliği teşvik eden diğer bir neden de kamu mali yönetiminde şeffaflıktan uzak uygulamalara gidilmesidir.

Geniş kamu sektörüne sahip ve modern ekonomileri olan ülkelerin bütçeleri çok karmaşıktır. Bu ülkelerde politikacılar genellikle bütçede çok fazla şeffaflık istemezler. Şeffaflığın olmaması, mümkün olduğu kadar bugünkü ve gelecekteki vergi yükleri gizlenerek, kamu harcamalarının faydaları abartılarak ve bugünkü ve gelecekteki borç ödemeleri düşük hesaplanarak, kamu maliyesi üzerinde bir düzensizliğin ve belirsizliğin oluşmasına yardımcı olur. Mevcut şeffaf olmayan yöntemlerde değişik yanıltmalar söz konusudur. Bunlar117;

- Büyüme, enflasyon, işsizlik, faiz oranları gibi anahtar konumdaki makro ekonomik değişkenlerin iyimser tahminleridir. Bütün bunlar geliri fazla, harcamaları daha düşük göstermek içindir. Yılsonunda ortaya çıkan beklenmeyen bütçe açıkları görünmeyen dış etkilere bağlanabilir.

- Değişken yeni politikaların bütçe üzerindeki iyimser tahminlerinin etkileri. - Neyin bütçe içinde ve dışında olduğunun stratejik olarak belirlenmesi. - Bütçenin stratejik kullanımı. Bütçe tartışmalarında mali uzlaşmalar temel kriterlere göre belirlenir. Politikacılar bu kriterleri şişirerek, mali olarak sorumlu olduklarını ve harcamalardan kesintiye gidilmemesini iddia edebilirler.

- Bütçenin bir yıldan fazla bir mali sürede uygulanması. Bu durumlarda bir yıldan fazla mali yılı kapsayan planlar her yıl gözden geçirildiği için, uygulanması zor bu planlar diğer yıllara örneğin, ikinci veya üçüncü yıla ertelenir veya hiç uygulanmayabilir∗.

Yukarıda sıralanan yanıltmalardan uzak bir kamu mali yönetim sisteminin oluşturulması, öncelikle büyük ölçüde mali şeffaflığın sağlanmasına bağlıdır. Bu nedenle mali şeffaflığın sağlanması yönünde atılacak adımlar etkin bir kamu mali yönetim sisteminin oluşturulması için önem taşımaktadır.

117 Alberto ALESINA – Roberto PEROTTI, “Fiscal Discipline and the Budget Process”, The American Economic Review, Volume 86, Issue 2, Papers and Proceedings of the Hundredth and Eighth Annual Meeting of the American Economic Association San Francisco, CA, January 5-7, May 1996, s.403.

Örneğin, Türkiye’de 2006 yılı başından itibaren üçer yıllık (2006-2007-2008) olmak üzere çok yıllı bütçeleme uygulamasına geçilmiştir. Ülkemizdeki uygulamayı bu kriter açısından değerlendirebilmek için söz konusu ilk çok yıllı bütçeleme döneminin bitmesi gerekmektedir.

Çalışmamızda buraya kadar mali disiplin, bütçe denkliği kavramları, mali disiplinin ne derece önem taşıdığı, mali disiplinsizliğin gerçek boyutlarını ortaya koyması açısından önemli olan bütçe açığı ölçüm yöntemleri ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler itibarıyla mali disiplinsizliğin temel nedenleri ve boyutları hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Bir ülkede bütçe açıklarının kapatılması ve dolayısıyla mali disiplinsizliğin giderilerek kamu maliyesinde disiplinin sağlanması açısından önemli olan diğer bir konu ise “mali kurallar”dır. Aşağıda ayrıntısıyla incelenmeye çalışılacağı üzere, mali disiplinsizlik sorununu gidermek amacıyla pek çok ülkede çeşitli mali kurallar geliştirilerek uygulamaya konulmuş bulunmaktadır. Çalışma konumuzun temelini oluşturan “anayasal denk bütçe” ilkesi de uygulamada ve literatürde en çok tartışılan bir mali kural olma özelliğini taşımaktadır.