• Sonuç bulunamadı

Gelişme Hedeflerinin Zenginleştirilmesi: Eko-İnovasyon Süreci Örnekleri

5. Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi Eksenleri

5.2. Gelişme Ekseni Hedeflerinin Değerlendirilmesi

5.2.2. Gelişme Hedeflerinin Zenginleştirilmesi: Eko-İnovasyon Süreci Örnekleri

Eko-İnovasyon Süreci Örnekleri

Yarımada’nın mevcut doğal yapısının korunarak

kalkınmasının temel yolu, üretim alanında eko-inovasyon süreçlerinin devreye girmesi ve kendi kaynaklarına uygun bir biçimde çevreyle dost enerji üretimineyönelmesidir.

Yarımada bünyesinde ister yüksek teknoloji olsun, ister düşük teknoloji olsun bir sanayi yapısının bulunmaması ve sanayinin kurulmasının arzu edilmemesi, bölgeyi sanayi ürünleri ithalatçısı bir konuma sürüklemektedir. Bölgenin ihraç ürünleri ise temelde tarım olmak üzere turizm gibi hizmet alanlarıdır. Bu alanlarda ise standart ürün ve hizmetlerin sunumu nedeniyle düşük katma değerlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu nedenle, Yarımada’nın tarım, turizm, doğal kaynak (maden), balıkçılık ve RES temelinde gelişen enerji ürünleri üzerinden rekabetçi bir biçimde kalkınma yoluna girmesi, düşük katma değerli ürünleri ihraç eden ve yüksek katma değerli ürünleri ithal eden bir bölgenin yaratılmasına, Yarımada’nın dünyada benzer bir biçimde yaratılan yüzlerce atomistik tarımsal ürün ve turizm üzerinden rekabet eden bir bölge haline gelmesine neden olacaktır. Rekabet kuralları gereği bu yapı, bölgenin doğal yapısının bozulmaması kısıtını ihlal edecek bir noktaya rahatlıkla sürüklenecek ve bölge kendi doğal zenginliklerini tüketecek bir noktaya gelerek büyümesinin doruk noktasında kendini tüketecektir.

Bu nedenle, Yarımada gerçek zenginliği olan yerel varlıklarını kaybetmeye doğru giden böyle bir rekabetçi yapıya

dönüşmemelidir. Rekabetçi piyasalardan uzaklaşmak ve

yüksek katma değerli ürün ve hizmetler üretebilmenin bilinen en iyi yolu yeniliklerden geçmektedir. Yeniliklerin bölge kaynaklarıyla uyumlu bir yapıya bürünerek ortaya çıkması, yani eko-inovasyon, kalkınma yolunun sürdürülebilir olmasının ön koşuludur. Bu bölümde önceki bölümde ortaya konulan Yarımada stratejik varlıkları içinden belirlenen iki tipik örnek üzerinden bölge, ülke, uluslararası düzeyde bazı karşılaştırmalı analizlere yer verilmiştir.

Örnek 1: Şarapçılık ve Şarap Turizmi

Şarap endüstrisi günümüzde küresel düzeyde 230 milyar dolardan fazla bir ticaret hacmine sahiptir ve yılda 26 milyon ton şarap üretilmektedir. Dünyada şarap üretiminde zirvedeki ilk beş ülke sırasıyla İtalya, Fransa, İspanya, ABD ve Arjantin’dir (Şekil 5.29). İlk beş ülke dünyadaki üretimin % 61’inden fazlasını yapmakta ve İtalya neredeyse küresel toplam üretimin % 17 sini karşılamaktadır. Avrupa ülkelerinde hem üretim hem de tüketim de azalma söz konusu iken ABD, Avustralya ve Latin Amerika ülkelerinde (Şili ve Arjantin) tüketim ve üretimde artış gözlenmektedir (Şekil 5.30).

Türkiye'de her yıl yaklaşık olarak 275 milyon litre şarap üretilmektedir. Türkiye'deki başlıca üzüm dikim alanları Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Ege, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz bölgeleridir. Türkiye üzüm yetiştiriciliği hacmi itibarıyla dünyada dördüncü olmasına rağmen şarapçılıkta söz sahibi değildir. Mahsulün % 30'u alkol-dışı ürünlerin

- pekmez, ezme, v.s. üretiminde; % 40'ı kuru üzüm üretiminde; % 28'i üzüm suyu üretiminde ve sadece % 2'si şarap yapımında kullanılmaktadır. Şarap ürünlerinin yaklaşık

% 75'i yurt içi tüketiminde kullanılmaktadır. Bağcılıkta kullanılan dikili alanlar, bütün meyve üretiminin % 30'una karşılık gelmektedir. Türkiye, dünya piyasasının kuru üzüm talebinin % 28'ini karşılayarak bu kategoride ikinciliği almaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün sağladığı bilgilere göre Türkiye, dünyadaki toplam bağcılık alanı itibarıyla dördüncü (567,000 hektar), taze üzüm üretiminde beşinci (3,700,000 ton) ve kuru üzüm üretiminde ikincidir (295,000 ton) (KEİPA,2012) (bkz. Şekil 5.31).

Türkiye’de şarapçılık açısından diğer bir ilginç veri de şarap üretimine uygun üzüm yetiştiriciliği açısından Türkiye, dünyada İspanya, Fransa ve İtalya'nın ardından dördüncü olmasına rağmen sözkonusu ülkelerde yetiştirilen üzümün

% 90'ı şarap yapımı için kullanılırken Türkiye'de bu rakam sadece % 2'dir. Önde gelen üzüm üreticisi ülkelerde kişi başı ortalama yıllık şarap tüketimi 55 litreyken, Türkiye'de yalnızca 1 litredir (KEİPA, 2012).

Türkiye’de şarap ithalat-ihracatı açısısından incelendiğinde Türkiye'nin 150 milyar dolarlık dünya şarap ihracatı içindeki payı sadece 4 milyon dolardır. Türkiye'nin şarap üretimi ve şarap ticareti içinde dünya piyasasındaki payı sadece % 0.11'dir. Ülkenin şarap ithalatının %80'i Fransa ve İtalya'dan yapılmakta olup ihracatının % 70'i AB ülkeleri arasında Almanya başta olmak üzere, Belçika, Lüksemburg ve bunların yanısıra Kanada, ABD ve Japonya'ya gerçekleşmektedir (KEİPA, 2012).

Şekil 5. 29 En Büyük 5 Üreticinin 1982-2012 Toplam Şarap Üretiminin Türkiye İle Karşılaştırması

Şekil 5. 30 Dünya Şarap Üretimi ve Şarap Coğrafyaları

Şekil 5. 31 Türkiye’de 1982-2012 Arasında Üzüm (Üst) ve Şarap (Alt) Üretimi (Faostat , 2013)

Küresel Talep

Kişi başına şarap tüketimi ekonomik, coğrafik ve kültürel nedenler göz önüne alındığında farklılık göstermektedir. Kıta Avrupası toplamda uzak ara dünyanın geri kalanından büyük oranda çok daha fazla oranda şarap tüketmekte (Dünya tüketiminin yaklaşık % 66’sı). Kuzey Amerika’da bu oran % 13, Güney ve Latin Amerika % 9, Asya % 7, Okyanusya % 2,7 ve Afrika % 2,3. Dünya şarap tüketiminde 1980’lerden günümüze sürekli bir düşüş gözlenmektedir. Özellikle 1976-1980 arası dünya şarap tüketiminde 28,57 milyon ton düşüş söz konusudur ve 1980-1999 arası yılda ortalama % 1.19 düşüşler gerçekleşmiştir. Genç neslin yüksek alkollü içkilerle beraber biraya olan talebinin artması, yaşlıların sağlık endişeleri ve en önemlisi yasal kısıtlamalar bu duruma neden olarak gösterilebilir. Önemli bir nokta da bu düşüş özellikle Avrupa ve Asya’da meydana gelmiş olmasına rağmen yenidünya ülkelerinde şarap tüketiminde artış devam etmiştir. Milenyumdan itibaren eğilim tersine dönüp Avrupa’da tüketimin azalmasına rağmen ABD ve Çin’de artan tüketim dünya şarap tüketiminin yılda % 1 oranında artmasına neden olmuştur. Avrupa’da şarap tüketimi 1985-2005 yılları arasında düşmesine rağmen (kişi başına 31 lt’den 18 lt’ye) Premium (yüksek kalite) şaraplara olan talep artmıştır (kişi başına 10 lt’den 15 lt’ye) (Tablo 5.1).

Tablo 5. 1 Kişi Başı Şarap Tüketimi (lt) (Kaynak: International Organisation of Vine and Wine-OIV).

Sıralama Kişi Başına Şarap Tüketimi (Lt)

1 Lüksemburg 52,46

62 Güney Afrika 7,05

Şarap Turizmi ve Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik sadece çevre bakımından değil aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal bakış açısı içinde de önemli bir terim haline gelmiştir. Şarap imalatı binlerce yıldan fazla bir geleneğe sahip olmasının yanında şarabın tarımsal bir ürün olması nedeniyle sürdürülebilirlik şarapçılıkta önemli bir rol oynamaktadır.

Şarap turizmi son yıllarda kırsal alanlarda istihdam olanaklarını arttırması ve çoklu bağlantıları sebebiyle gelir yaratması bakımından öne çıkmaktadır. Pek çok “Yeni Dünya Şarap Bölgelerinde” ve artan bir şekilde geleneksel Avrupa şarap yetiştirme bölgelerinde kırsal dönüşümün etkileriyle mücadele eden bir yapı olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Karl Storchmann’ın A.B.D.’nin şarap üretimi bakımından en büyük ikinci eyaleti olan ve olağanüstü büyüme kaydeden Washington Eyaletindeki şarap endüstrisinin bölgedeki konaklama ve restoran faaliyetlerine ve gelirlerine olan etkisini ele aldığı makalesinde, şarap kalitesinin/niteliğinin şarabın niceliksel değerine oranla şarap turizminde daha sürükleyici olduğunu belirtmiştir. Bir diğer ifadeyle bölgesel şöhreti kaliteli şarap üreterek artırmak turistik faaliyetleri doğrudan olumlu yönde etkilemektedir. Storchmann çalışmasında bölgesel şöhretin, kısa dönemli olduğunu vurgulamış ve 2007 yılında bölgedeki otellerin gelirlerini

% 40 oranında, restaurant gelirlerini ise % 17 oranında artırdığını belirtmiştir.

Kaliforniya şarap endüstrisinin A.B.D. şarap ekonomisinde önemli bir hâkimiyeti vardır. Ülkedeki üzüm bağlarının neredeyse % 80’i, ülkedeki yaklaşık 5.500 şarap imalathanesinin 2.400’ü, bu bölgede bulunmaktadır.

A.B.D. şarabının % 90’ı Kaliforniya menşelidir. Neredeyse Amerikalılar tarafından üretilen her üç şişeden biri Kaliforniya şarabıdır ve harcanılan her bir doların 65 senti Kaliforniya’ya gitmektedir. Bölge, dünyadaki en büyük beşinci şarap ithalatçısı bölgedir ve geleneksel şarap üreticisi ülkelerin (Fransa, İtalya ve İspanya) gerisinden gelmektedir ama bu ülkelerin ihracat oranlarını düşürmektedir.

Kaliforniya’da şarapçılık kümelenmesinin başarılı olmasında üç anahtar faktör dikkate alınmaktadır: İlk olarak doğal çevre, iklim, toprak ve sulama olanağı. İkinci olarak tarihsel olarak altın aramaya gelenlerin (gold rush) şaraba olan taleplerine karşılık yüksek nakliyat harcamaları göz önüne alındığında orada üretime geçilmesi ve son olarak Avrupa’dan gelen göçmenlerin üzüm yetiştiriciliği ve şarap yapımına ilişkin bilgi ve tecrübeleri. Kaliforniya şarap kümelenmesinde turizm, 15 Milyon ziyaretçinin 1.3 Milyar Dolar gelir yaratması açısından önemlidir. Turistler açısından şarap kümelenmesinin cazibesi /çekiciliği gezip işletme sahipleriyle konuşabilecek küçük şaraphanelerden kaynaklanmaktadır.

Şarap turizmi, Avrupa’da da son yıllarda giderek gelişme göstermekte ve yaygınlaşmaktadır. Şarap turizminin artan değeri birçok ülkede kanıtlanmıştır. Günümüzde sadece şarap nedeniyle turistler tarafından tercih edilen şehirler, ülkeler vardır. Şarap bölgeleri, bölgenin çekiciliğiyle, bölgenin sahip olduğu onu diğerlerinden ayıran fiziksel, kültürel ve doğal çevrenin yapısıyla markalaşmaktadır. Hem doğal hem de kültürel çekicilikler bu bağlamda büyük önem taşımaktadır.

Türkiye, dünyanın dördüncü büyük üzüm üreticisi olmasına rağmen üzüm üzerinde katma değer yaratacak faaliyetleri yetersizdir. Ayrıca şarapçılık sektörü üzerinde son yıllarda giderek artan bir vergi yükü bulunmaktadır.

Reklam ve tanıtım faaliyetlerine de izin verilmemektedir.

Oysaki değişik bölgelerde katma değer yaratacak farklı

projelerle, üzüm üretimi daha efektif kullanılabilir. Basit bir karşılaştırmayla kilosu 2 Euro olan yaş üzüm iyi bir teknoloji ile üretilen şaraba dönüştürüldüğünde değeri 50 Euro’ya kadar çıkmaktadır. Bahsi geçen şarap örneği, iklim ve doğa koşulları, tarihi ve turistlik zenginliklerle beraber harmanlanıp Agroturistik bir kapsamda sunumu yapıldığında katma değer Toskana örneğinde olduğu gibi 500 Euro’ya ulaşabilmektedir. Agro turizmin dünyadaki yüksek katma değerli uygulamalarını Amerika, Şili, Yeni Zelanda, Güney Afrika, İspanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde görmek mümkündür. İtalya’nın Toskana Bölgesi’nde turizm faaliyeti, 8-10 odası olan butik otellerde yürütülmektedir. Neredeyse hiçbir lüksü olmayan, beyaz badanalı duvarı ve somyası olan bir odada kalmanın bedeli 300-400 Euro arasında değişmektedir. Burada turizmin hedef kitlesi, genelde yıpratıcı iş yaşamından sıyrılıp, el değmemiş tabiatla iç içe olmayı, tarımla uğraşarak stres atmayı amaçlayan gelir seviyesi üst düzey turistlerdir. Turistler, tüm gün tarımsal faaliyette bir işçi gibi çalışıp, şarap üretimi ve ağaç budama yöntemleri öğrenirken; üzerine elde etmiş olduğu ürüne yine bir bedel ödeyip tüketmektedir. Bu yanıyla,her adımda nasıl katma değer yaratılabileceğini oldukça iyi uygulayan Toskana, Yarımada için oldukça uygun bir modeldir.

Toskana bölgesinin öne çıkmasında iklim özelliklerinin, bağlarının mikro klima şartlarının üzüm yetiştirilmesine uygun olması, İtalyan ve Avrupalı şarap severlere yakın mesafede bulunması, bunların yanı sıra doğal ve tarihi

güzelliklere sahip olması önemli rol oynamaktadır. Toskana bölgesi ayrıca tüm Avrupa ülkeleri için bir Agroturizm cenneti ve Avrupa’dan gelen turistler bu bölgede gerçek anlamda agroturizm olanaklarından yararlanma fırsatı vermektedir. İtalya’da bölgenin tanıtımı için yapılan Şarap Eğitim Semineri ve Toskana Turu, 31 Ekim- 6 Kasım tarihlerinde yapılmaktadır. Bu altı günlük Chianti şarap turu, şarap severlerin olduğu kadar gurmelerin de ilgisini çekmektedir. Bölgeye yapılan bu gezi ile ziyaretçiler Toskana mutfağını ve şarap yapımı dünyasını yakından tanıma fırsatı bulmaktadır. Bu yerler, ziyaretçilerin içeriye girmesini, piknik alanlarını kullanmasını, ziyaretçilerin yerel hediyeler almasını, dünyanın diğer bölgelerinden şaraplar görülebilmesini, satın almadan önce birçok şarabın test edilebilmesini sağlamaktadır. İtalya’nın önde gelen uzmanlarının verdiği seminerler ile 50 farklı şarap tadabilme imkânı da sunulmaktadır. Köklü üretim yöntemleriyle yeni yöntemlerin harmanlanması ve yüksek kalite arayışı ile üretilen şaraplar, gelişen İtalyan şarapçılığının öncülüğünü yapmaktadır. Şarap bölgelerinin imajı, bir kırsal cennet olmaları, şarap müşterilerine hoş vakit geçirme olanakları, açık hava aktiviteleri sunulması ile gelişmiştir.

Yarımada bölgesinde Şarapçılık faaliyetleri özellikle Urla ilçesinde yoğunlaşmaktadır. Kuşçular, İçmeler, Demircili, Yağcılar Köyleri civarında bulunan 5 adet yerel girişimciye ait işletme bulunmaktadır. Bu nedenle bölge yerel basında “Urla Şarap Vadisi” olarak da tanınmaktadır.

Şekil 5. 32 Yarımada’da Üzüm Bağı ve Şarapçılık Tesisi Olan Bölgeler ve Öneri Şarap Yolu Projesi (Turuncu Çizgi)

Buradaki işletmelerin büyüklüğü 40-300 dönüm arasında değişmektedir ve butik üretime uygundur. Örneğin, İçmeler mevkiinde yer alan ve 2006 yılından itibaren faaliyet gösteren Urlice Şarapları 40 dönüm arazide yıllık 15-20 bin şişe üretim yapmaktadır. Yıllık 1000 kişi civarında ziyaretçisi vardır. Üretim ölçeğinin küçüklüğü birlikte hareket etmenin önemine işaret etmektedir. Aynı işletmenin girişimi ile Urla’da bir Şarap Yolu Birliği kurulması önerilmektedir. Bu birliğin Avrupa Şarap Yolları'na (European Wine Route) kayıtlanması ve şarap turizmine katılması hedeflenmektedir (bkz. Şekil 5.32).

İtalya’nın Toskana bölgesi ile benzer yapıya sahip olan Yarımada; gerek iklim şartları, gerekse toprak özellikleri açısından üzüm üretimi açısından oldukça uygun bir bölgedir.

Tarihsel olarak Karaburun ve Urla çevresinde, mübadele öncesinde yüksek seviyede şarap üretildiği bilinmektedir.

Yarımada, iklim koşulları, tabiat güzellikleri, el değmemiş doğası, deniz turizmi ve jeotermal enerji potansiyeli ile Toskana’dan daha üstün bir potansiyele sahiptir. İtalya’da şarap, iklim şartlarına bağlı olarak yıllar arasında lezzet farklılıkları taşımıştır. Bu farklılıkları azaltmak amacıyla jeotermal enerjinin olanaklarından yararlanılmış ve jeotermal kaynakların kullanıldığı bağlarda yüksek standartlara sahip üzüm üretimi gerçekleştirilmiştir; Toskana’da sadece budama tekniklerini değiştirerek üzüm üretimi % 30 artmıştır. Bu örnekler eko-inovasyon süreçlerinin önemini göstermektedir.

Şarap Turizmi gelişimi üzerine yapılan çalışmalarda özellikle Avustralya hizmet kalitesi ve çeşitliliği bakımından ön plana çıkmaktadır. Şarap üreticileri, turistik tesisler ve kamu birimlerinin arasındaki güçlü sinerji bölgeyi turizm açısından cazip hale getirmektedir. Kaliforniya bölgesinde olduğu gibi Avustralya’da da işgücünün eğitimi ve şarap turistine sunulan hizmet kalitesinin önemi esastır. Dodd ve Beverland’ın yaptıkları farklı yaşam döngüleri analizine göre Avustralya’da şarap turizminin gelişimi beş aşamada betimlenmektedir: Şirketin kuruluşu, tanınması, bölgesel önemlilik, olgunluk ve düşüştür. Birinci aşama kırsal turizmdir, ziyaretçileri ağırlama olanakları kısıtlı, şarap üretim yerleri bilinmemekte ve üretim kapasiteleri az ve bağlantıları kısıtlı veya hemen hemen neredeyse yoktur.

İkinci aşama “kırsal turizm” de kalite odaklı stratejiyle beraber temel ziyaretçi ağırlama olanakları ve bağlantılar (ağlar) gelişim göstermektedir. Tanınma aşamasında kamu birimleri ve özel şirketlerin işbirliği imkânı dolayısıyla yüksek üretim seviyesinin yanında ulusal ve uluslararası düzeyde bilinirlik mevcuttur. Olgunluk aşamasında ise şarap turizmi festivaller ve özel olaylar vasıtasıyla cazip hale gelmekte buna rağmen hem kalınacak yer kapasitesi bakımından hem de kurumsal yapılar ve şirketler arasındaki ağlar arasında bir değişiklik yoktur. Son olarak düşüş seviyesinde, bazı yapıların yok olması/kapanması, işbirliği eksikliği ve üretim azalışı eğilimi ortaya çıkmaktadır. Bölgeden bölgeye farklı durumlar göz önüne alınmalıdır. Çünkü komşu şarap üreticileri yaşam döngüsünün farklı bir evresinde olabilir.

Yarımada, potansiyel anlamda güçlü bir jeotermal enerji bölgesidir. Bu potansiyelin şarap üretiminde kullanılmasıyla birlikte yörede temiz enerji kaynakları kullanarak ısınma ve temiz elektrik enerjisi kullanma yoluna giderek, doğayı kirletmeden düşük maliyetli yüksek kaliteli şarap üretimi sağlanabilir. Jeotermal, şarap kalitesinin mevsimsel değişmelerden etkilenmesini önleyerek yüksek kaliteli şarap üretimi için önemli bir girdi sağlamaktadır. Toskana örneğindeki gibi tipik bağ evleri turistlerin tarım yapacağı, şarap üreteceği tesisler haline dönüştürüldüğünde, doğaya zarar vermeden geleneksel mimariye uygun üretim tesisleri altında agroturizmin başlaması, sürdürülebilir kalkınma için çok önemli bir itici güç yaratacaktır. Yarımada’nın uluslararası piyasalara sadece bir şarap markası olarak değil, şarap turizmi ile eşzamanlı açılımı, değer zincirinin üst basamaklarına tırmanmak için bir önkoşuldur. Yarımada’nın diğer şarap bölgelerinde olmayan bir diğer özelliği deniz kıyısına yakınlığıdır. Yarımada gibi farklı nitelikleri aynı anda bünyesinde barındıran nadir yerleşim bölgeleri, yüksek katma değerli ürün ve hizmetlerin sunulmasında gerekli doğal altyapıya sahiptir. Bölgenin çekiciliği ve farklılıkları bir arada bulundurması, varlık-temelli bir girişimcilikle işlendiğinde markalaşmayı da beraberinde getirecektir.

Diğer bir konu da Yarımada’nın sahip olduğu tarımsal arazi varlığı açısından şaraplık bağ için ne kadar bir üretim alanının bulunduğudur. Yarımada için potansiyel bağ alanlarını belirlemek adına arazi envanteri incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmaktadır:

Yarımada’da yer alan 5 adet ilçenin orman ve yerleşim alanları dışında kalan arazileri 5403 sayılı kanun lejantına göre sınıflandırılmıştır. Tarımsal ürün deseni planlamasında dikkate alınacak alan sınırlarını oluşturan bu lejanta göre Yarımada arazileri, ‘Mutlak Tarım Arazileri’, ‘Dikili Tarım Arazileri’, ‘Özel Ürün Arazileri’ ve ‘Marjinal Tarım Arazileri’

olmak üzere dört grup altında toplanmışlardır. Arazilerin detaylı toprak özelliklerinin, verimliliklerine olan etki düzeyleri dikkate alınarak yapılmış bir sentez haritası özelliği taşıyan bu sınıflandırma şekline göre, Yarımada arazilerinin 47,049.33 hektarlık bölümü (% 70,56) çok sığ toprak derinliğine sahip, dik-çok dik eğimli ve taşlılık yada kayalılık sorunları olan “Marjinal araziler” den oluşmaktadır.

Bu arazilerin bağ tarımı için uygun olmadığı söylenebilir.

Bunun yanında, Yarımada arazilerinin 12,174.51 hektarlık bölümü ise halen bağ, zeytin ve narenciye ağırlıklı olmak üzere dikili tarım arazilerinden oluşmaktadır (Şekil 5.33).

Yarımada arazilerinin, üzerinde halen dikili tarım yapılmayan, ancak dikili tarıma uygun verimli 6,908.96 ha mutlak tarım arazileri ile 550,50 ha yüzölçümlü orta verimli özel ürün arazileri mevcuttur.

Yarımada için bağ potansiyeli olan araziler için özel ürün arazileri öncelikli olarak düşünülmelidir. Bu durumda 550 ha lık bir potansiyelden bahsedilebilir. Orta ve dik (% 8-18) eğimli, orta derin topraklı bu araziler, damlama sulama ile bağ tesis edilmesi için uygundurlar. Düz-düze yakın ve hafif eğimli (<% 8) ve çok verimli arazilerin yer aldığı