• Sonuç bulunamadı

4. MEDYANIN GÜNDEM BELĐRLEME ROLÜ VE GÜNDEM SAPTAMA

4.9. Gündem Kurma ve Suskunluk Sarmalı Modelleri

“Gündem Kurma” (aganda building) ya da “gündem koyma ve saptama ötesi” (beyand, agenda-setting), gündem belirleme ve saptama yaklaşımını temel almaktadır. Oscar Gandy tarafından ortaya atılan bu kurama göre McCombs ve Shaw tarafından medyanın gündem belirlemede önemli bir gücü olduğu savı kabul edilmekte ve desteklenmektedir. Burada asıl önemli olan bu gücün kim tarafından, hangi amaçla ve hangi teknikle kullanıldığıdır. Fakat bu kuramda gündem belirleme ve saptama modelinde olduğu gibi sadece kitle iletişim aracı gündeminin kamuoyu oluşumunda etkisi incelenmemiş, aynı zamanda siyasi gündem ile olan ilişkisi de ele alınmıştır. Böylece toplumu etkileyen faktörlerin sayısı da artmıştır. Bu durumda ortaya üç değişken çıkmaktadır. Kitle iletişim aracı gündemi, siyasal gündem ve kamu gündemi. Ayrıca bunlara ek olarak birçok ara faktör ile iletişim süreci açıklanmaya çalışılmaktadır. Örneğin izleyicilerin kimler olduğu, buna bağlı olarak yönelim gereksinim düzeyi ile mesajın alındığı kitle iletişim aracı, bu aracın işlevini sürdürdüğü siyasal sistem bu faktörlerden bazılarıdır. Bu yaklaşım, aynı zamanda siyasi oluşumda etkin olan kişilerin dürtü, kaynak ve tekniklerini de incelemektedir (Taban, 1995: 41). Bu yaklaşım, zengin ve etkili kişilerin enformasyona, kaynak ve maddi açıdan sahip olmaları durumunda, kitle iletişim araçları içeriğini de kontrol altında tutabilme gücüne sahip olabileceğini savunmaktadır. Bu yönü ile bakıldığında maddi güç ve iktidar sahipleri sistemi yürütmekte, bunun yanında enformasyon ise sadece yol göstermektedir.

Medya, yayın politikaları gereğince öncelikle bazı olay, eylem kişi veya grupları diğerlerine göre ön plana çıkarmaktadır. Kişilerin ne hakkında konuşacakları veya zihinlerinde hangi düşünce ya da olay üzerinde yoğunlaşacakları, son zamanlarda adına medya dediğimiz kitle iletişim araçlarınca belirlenmektedir. Đnsanları yönlendiren kitle iletişim araçları olayın çeşitli yönlerini irdelemekte ve bu iletişim ve etkileşim sürecinin sınırını belirlemektedir. Bundan sonraki aşamada olay, ikincil sembollere bağlanarak, siyasal yaşamın bir parçası haline getirilmektedir. Son aşamada ise taleplerini ortaya koyacak sözcükler bulunmaktadır. Bu kişilerin etkili olabilmeleri bir bakıma kitle iletişim araçlarının ilgisini çekmelerine bağlı bulunmaktadır (Taban, 1995:41-42).

Noelle-Neumann’ın Suskunluk Sarmalı Kuramı temelde yine gündem belirleme ve saptama yaklaşımından ve Lazersfeld’in iki aşamalı enformasyon modelinde tespit etmiş olduğu “kanaat önderi işlevinden beslenmektedir. Bu model daha çok kamuoyunun nasıl oluştuğu sorusunun cevabını aramaktadır. Alman sosyolog Elizabeth Noelle-Neumann, “Suskunluk Sarmalı” modelinde şu görüşleri savunmaktadır: Bireylerarası iletişim ve bireyin kendi düşüncesi hem yaşadığı ortamdaki diğer bireylerle olan ilişkilerin etkisi altında hem de kitle iletişim araçlarının etkisi altında bulunmaktadır. Ancak kişi hangi bakış açısının egemen olduğunu veya hangisinin güç kazandığını ya da daha az baskın olduğunu öğrenmek amacıyla çevreyi daima gözetlemek durumundadır (Gökçe, 1993:233). Bu gözlem sonucunda birey görüşünün azınlıkta olduğuna kanaat getirirse, soyutlanma korkusuyla görüşünü açıklamaktan çekinecektir. Bunun sonucu olarak baskın düşünceler, daha çok aşağıda sıralanan eğilimleri sergilerler.

Birey, ne kadar çok egemen eğilimleri sezip kendi görüşlerini ona göre uyarlayabilirse, o kadar sessiz kalma eğilimi artar, tersi durumda ise düşüncelerini ifade etme olanağı devam eder. (McQuail ve Wihdahl, 1993:99-101).

Yani bu modelle benimsenen görüşe göre birey çevreyi iki yoldan öğrenmektedir. Bunlardan ilki bireyin doğrudan kendi çevresini gözlemlemesi ve bu yolla öğrenmesidir. Đkincisi ise bireyin evreni kitle iletişim araçlarının bakış açısı ile gözlemlemesidir. Bu duruma göre birey aslında kitle iletişim araçları sayesinde çevreyi gözlemlemektedir (Gökçe, 1993:234). Dolayısıyla gözlemlerin temelinde kitle iletişim araçları bulunmaktadır.

Bu süreçte etkin olan bir başka “güç” ise; bireyin çevresindeki desteğin düzeyi ya da şiddetidir. Bireyin çevresindeki insanlar bireyin davranışlarından etkilenecektir. Eğer birey etki-tepki karşısında çoğunluğa uyup suskun kalırsa etrafındaki diğer bazı bireylerde ona uyacaktır. Bu nedenle bireyin beklenen oranda tepki gösterebilmesi için çevresinden yeterli düzeyde destek görmesi gerekmektedir. Bu yönü ile bakıldığında kitle iletişim araçlarının kişilerarası iletişimde yeterli desteğinin olmaması da suskunluk sarmalı sürecine neden olmaktadır.

Noelle-Neummann’ın bu teorisi oldukça eleştiri almıştır. Bu teoriye karşı olan ve bu teorinin yanında olan ve övgü ile bahseden bilim adamları iki gruba ayrılmıştır. Yine Neolle-Neommann ileri sürdüğü teorisine iletişim sürecinde yer alan değişkenleri entegre edememesi nedeniyle bu teoriyi sağlam temele oturtamamış ve eleştiriye açık bırakmıştır (Gökçe, 1993:87).

4.10 Dolaylı ve Uzun Dönemli Etki Modelleri

Gündem belirleme veya gündem oluşturma, bir etkileme sürecini zorunlu kılmaktadır. Bu bakımdan model hakkında öncelikle etki kavramına değinmek gerekmektedir. Etki kavramı konusunda sosyal bilimciler ve iletişim bilimciler farklı tanımlamalar yapmaktadır. Kitle iletişim araçları eksenli etki kavramını genel bir ifade ile tanımlamak gerekirse; “bireylerde ve toplumlarda kitle iletişim araçlarının mesajları sayesinde veya kitle iletişim araçlarının var olması nedeniyle meydana gelen bütün değişikliklerdir.” (Gökçe, 1993:94). Gökçe’nin bu tanımına göre medyanın bireyde meydana getirdiği bütün değişiklikler iletilen mesajların bıraktığı izdir.

Kitle iletişim araçlarının etkileri konusunda kültürel normlar teorisini geliştiren De Fleur, medyanın etkinliği konusunda şöyle demektedir: Medya, yalnız bireyler üzerinde doğrudan etkili olmakla kalmayıp, toplumun kültürünü, bilgi birikimini, normlarını ve değerlerini de etkilemektedir. Hatta daha da ileri geçerek, izleyici dinleyici ve okuyucularını kendi davranışının çizgilerini belirlemek üzere seçerek, kullanabilecekleri bir takım imajları, fikirleri ve değerlendirmeleri kolayca temin edecekleri hale getirmektedirler (McQuail ve Wihdahl, 1993:89).

4.11 Gündem Belirleme ve Saptama Modeline yapılan Eleştiriler