• Sonuç bulunamadı

Günümüzde Uluslararası Göçe İlişkin En Çok Kabul Gören Kuramsal

Buraya kadar olan bölümde açıklanmaya çalışıldığı gibi; 19. yüzyılda iç ve dış göç hareketlerini tek ve kapsamlı bir kuramla açıklamaya yönelik çabalardan

sonra toplumbilimciler 20. yüzyılda farklı kavramlar, varsayımlar ve başvuru kalıplarından yola çıkarak çeşitli kuramsal modeller geliştirmişlerdir.367

Özelikle 1960’lardan sonra, uluslararası göçün neredeyse tüm endüstrileşmiş ülkelerde temel yapısal özellik olarak ortaya çıkmasının, göçün altında yatan nedenlerin gücünü ve kapsamını gösterdiğini belirten Massey ve Diğerleri; bu nedenleri anlamak için oluşturulan kuramsal temelin zayıf olduğunu ve uluslararası göç konusundaki yaygın düşünüşün, 19. yüzyılın konsept, model ve kabulleri ile sınırlı kaldığını belirtmektedirler. Aynı yazarlar, Portes’in yukarıda vurguladığımız tespitine katılarak; “günümüzde, uluslararası göçe ilişkin tek ve kapsamlı bir kuram bulunmadığını ve sadece birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmış ve hepsi olmasa da bir kısmı bilimsel disiplinler tarafından sınırlandırılmış bölük pörçük kuramlar serisinin dikkat çektiğini” ifade etmektedirler. Massey ve Diğerleri ayrıca, göç konusundaki son gelişme ve eğilimlerin, göç süreçlerini çözümlememizde tek bir disiplinin imkânlarına veya tek bir düzeyde yapılacak analizlere bel bağlanamayacağını gösterdiğini, bundan da öte göç hareketlerinin karmaşık ve çok yönlü yapısının, konuya birçok düzeyden yaklaşan bakış açıları ve kabulleri içeren gelişmiş bir kuramı gerektirdiğini vurgulamaktadırlar.

Massey ve Diğerleri’nin, 21. yüzyıldaki uluslararası göç akımlarını açıklayacak gelişmiş ve kapsamlı bir modelin temelini atma çabası; uluslararası göçe ilişkin önde gelen çağdaş teorileri yorumlamak ve birleştirmeye, bunu yaparken de öncelikle uluslararası göçün başlama nedenlerini ortaya koymaya çalışan modelleri, daha sonra ise göç akımlarının sürekliliğini sağlayan nedenlere ilişkin teorileri incelemeye dayanmaktadır. 368

Tüm dünyada kalıcı ve süreklilik arz eden göç sistemlerinin ortaya çıkışının, ortak sosyal, ekonomik ve politik çabaların bu konuya yönelmesini sağladığını, kapsamlı bir kuramsal yaklaşım getirebilmeleri için bu çabaların; “Gelişmekte olan ülkelerde göçmen üreten yapısal süreçler nelerdir? Gelişmiş ülkelerde göçmenlerin emeğine ihtiyaç yaratan yapısal süreçler nelerdir? İnsanları, bu makro düzeydeki

367 Abadan-Unat, a.g.e., s. 5.

368 Douglas S. Massey ve diğerleri, “Theories Of International Migration: A Review And Appraisal”,

zorlamalara karşı koymak için uluslararası göç etmeye yönelten motivasyonlar nelerdir? Küreselleşme ve uluslararası göç sürecinde, göç hareketlerini destekleyen ve devamlılığını sağlayan sosyal ve ekonomik yapılar nelerdir ve bu yapılar göç sürecine nasıl bir geri besleme sağlamaktadır? Bu göç hareketleri karşısında, ulus devletlerin hükümetleri neler yapmalıdır ve bu politikalar nasıl daha etkin bir hâle getirilebilir?” şeklinde sıralanan beş temel soruyu ele almaları gerektiğini belirten Massey, kapsamlı bir kuram geliştirme çabasına girişmelerini şöyle aktarmaktadır: Uluslararası Bilimsel Nüfus Çalışmaları Birliği (International Union for the Scientific Study of Population-IUSSP)369 tarafından görevlendirilen ve aralarında

kendisinin de bulunduğu farklı disiplinlerden bir grup bilim adamından, mevcut göç kuramlarının uyuşmazlık noktalarını, birbirini tamamlayan veya örtüşen yönlerini belirlemeleri ve farklı kuramsal açıklamaların ampirik araştırma literatürüne göre geçerliliklerini değerlendirilmeleri istenmiştir.

Söz konusu çalışma grubu, çalışmalarını altı temel kuram üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bunlar; Neoklasik Ekonomi Kuramı, İş gücü Göçüne İlişkin Yeni Ekonomi Kuramı, Bölünmüş (İkili) İş gücü Piyasası Kuramı, Dünya Sistemleri Kuramı, Sosyal Sermaye (Göçmen Ağları) Kuramı ve Kümülatif Nedensellik Kuramı’dır. Komite üyeleri, her kuramsal açıklamayı dünyadaki başlıca göç sistemlerinden elde edilen ampirik araştırmalar bağlamında inceleyerek, kuramların öne sürdüğü varsayımları destekleme derecelerini saptamış ve yeni bir yüzyılın başlangıcında uluslararası göçün ortaya çıkışına ve sürekliliğine yönelik bütünsel bir açıklama geliştirmeye çalışmışlardır.370

Massey ve Diğerleri’nin çalışmasında olduğu gibi çağdaş göç kuramları söz konusu olduğunda birçok yazar,aşağıda sayılan kuramları ele almaktadırlar.371

369 Söz konusu kuruluş hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.iussp.org.

370 Massey, a.g.m., s. 10-11. “Douglas S. Massey, Joaquin Arango, Graeme Hugo, Ali

Kouaouci, Adela Pellegrino, J. Edward Taylor’dan oluşan söz konusu komitenin bulguları, Worlds in Motion:Understanding International Migration at the End of the Millenium, Oxford University Press, Oxford, UK, 1998. adıyla yayınlanmıştır. Massey ve diğerleri’nin 1993 tarihli makalesi bu kitabın bir özetidir.

371 Abadan-Unat, a.g.e., ss. 5-24.; Charles B. Keely, a.g.m., ss. 51-53. Bu durum, göç kuramlarına

ilişkin olarak verilen ders içeriklerinde de ön plana çıkmaktadır. Bkz.

* Göç Akımlarının Nedenlerini Açıklamaya Yönelik Kuramlar: - Neoklasik Ekonominin Makro Kuramı,

- Neoklasik Ekonominin Mikro Kuramı,

- İş gücü Göçüne İlişkin Yeni Ekonomi Kuramı, - Bölünmüş (İkili) İş gücü Piyasası Kuramı,

- Dünya Sistemleri Kuramı.

* Göç Hareketlerinin Sürekliliğini Açıklamaya Yönelik Kuramlar: - Göç Ağları (Sosyal Sermaye) Kuramı,

- Kurumsal Göç Kuramı,

- Kümülatif Nedensellik Kuramı, - Göç Sistemleri Kuramı.

1-Göç Akımlarının Nedenlerini Açıklamaya Yönelik Kuramlar372

Sonuçta her biri aynı şeyi açıklamaya çalışsa da uluslararası göçün hangi sebeplerden ötürü başladığını açıklamaya çalışan kuramsal modellerin çeşitliliği, onların farklı konseptler, kabuller ve çıkış noktalarını dikkate almalarından kaynaklanmaktadır. “Neoklasik Ekonomi Kuramı”, ülkeler arasındaki ücret farklılıkları ve iş bulma şartları ile göçün maliyetleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kurama göre göç, bireylerin gelirlerini maksimize etmek üzere verdikleri kararın sonucudur. “Yeni Ekonominin Göç Kuramı” ise bunun aksine, sadece iş gücü piyasasını değil diğer piyasaları da dikkate almaktadır. Bu kuram göçü; hane halkı gelirine yönelik riskleri minimize etmeyi ve ailenin üretim faaliyetlerine sermaye sağlamayı amaçlayan ve hane halkı tarafından verilen bir karar olarak ele almaktadır. “İkili İş Gücü Piyasası Kuramı” ve “Dünya Sistemleri Kuramı”, yukarıda belirtilen mikro düzeydeki karar süreçlerini reddeder ve bunun yerine, daha üst düzeylerde göçe neden olan sebepler üzerinde yoğunlaşır. İlk sayılanlar göçü, modern endüstriyel ekonomilerin yapısal ihtiyaçları ile ilişkilendirirken, ikinci olarak

sayılanlar, ekonomik küreselleşmenin ve ulusal sınırları aşan piyasaların doğal bir sonucu olarak görür.

Kuramların; nedensellik sürecini açıklarken birey, hane halkı, ulusal ve uluslararası düzey gibi değişik analiz düzeylerini kullanmaları, bir öncelik verme veya aralarındaki bir zıtlık olarak algılanmamalıdır. Örneğin, bireylerin gelirlerini maksimize etmek, ailelerin ise riskleri minimize etmek üzere hareket etmeleri ve bu çerçevede her iki kararın da ulusal ve uluslararası düzeyde işleyen yapısal güçler tarafından şekillendirilmesi son derece olası bir durumdur.

Bununla birlikte her model; farklı araştırma hedeflerini, ilgi ve yoğunlaşma alanları ile son derece karmaşık bir konuyu analitik olarak farklı parçalardan ele alma yollarını yansıtır. Modellerin her biri, kendi içinde tutarlı önermeler ve kabuller içerir.

1.1. Neoklasik Ekonominin Makro Kuramı

Neoklasik Ekonominin Makro Kuramı; ekonomik kalkınma süreci içerisinde gerçekleşen iş gücü göçünü açıklamak üzere geliştirilmiş, belki de en eski ve en çok bilinen uluslararası göç kuramıdır. Bu kurama göre uluslararası göç, iç göçte de olduğu gibi iş gücü talebi ve arzı arasındaki coğrafik farklılıklardan kaynaklanır. Sermayesine oranla daha fazla iş gücüne sahip olan ülkelerde, ücretler düşük seviyede dengelenirken; sermayelerine göre daha kısıtlı emek gücüne sahip olan ülkelerde ise ücret piyasası, daha yüksek düzeylerde dengeye gelmektedir. Ücretler arasındaki bu farklılıklar nedeniyle, ücretlerin düşük olduğu ülkelerdeki işçiler, ücretlerin yüksek olduğu ülkelere göç ederler. Bu şekilde ortaya çıkan göçler sonucunda, sermayenin az olduğu ülkelerde iş gücü arzı azalıp ücretler yükselirken, sermayece zengin ülkelerde iş gücü talebi azalır ve ücretler düşmeye başlar. Böylece ücretlerde bir dengeye ulaşılır. Bu durumda ülkelerarası ücret farklılıkları, sadece göçün bedensel ve ekonomik maliyetine karşılık gelir.

Emek fazlası olan ülkelerden emeğin kısıtlı olduğu ülkelere doğru oluşan işçi akımı, aynı zamanda yatırım sermayesinin, sermaye fazlası olan ülkelerden sermayenin az olduğu ülkelere doğru akışı anlamına gelmektedir. Yoksul ülkelerde, sermayenin göreli azlığı, bu ülkelerde yapılan yatırımların geri dönüşüm oranlarının,

uluslararası standartlara göre yüksek olmasını sağlayacaktır. Sermayenin bu hareketliliği, aynı zamanda kalifiye işçilerin de sermayece zengin ülkelerden, yoksul ülkelere yönelmesine neden olan insan sermayesini içermektedir. Kalifiye işçilerin, eğitimlerinin ve tecrübelerinin karşılığını daha iyi bir şekilde alabilmek için yapacağı bu hareketler; yöneticiler, teknisyenler ve diğer kalifiye işçilerin de yoksul ülkelere yönelmesini sağlayacaktır. Bu nedenle, uluslararası emek göçünün, kavramsal olarak uluslararası insan sermayesinin akışından ayrı olarak ele alınması gerekmektedir. Uluslararası göçü, zorunluluklara göre açıklamaya çalışan neoklasik makroekonomi modeli, göç alan ülkelerin kamuoyunu derinden etkilemiş ve göçle ilgili politikalarının belirlenmesindeki entelektüel temeli oluşturmuştur. Bu bakış açısı, birkaç varsayımı ve kabulü içermektedir:

- Uluslararası işçi göçü, ülkeler arasındaki ücret farklılıklarından kaynaklanmaktadır.

- Ücret farklılıklarının ortadan kaldırılması göçü sonlandıracak ve bu farklılıkların olmadığı durumlarda göç hareketleri görülmeyecektir.

- Vasıflı işçileri kapsayan uluslararası insan sermayesi akışı, insan sermayesinin karşılığı olarak ortaya çıkan ücret farklılıklarının bir sonucudur. İnsan sermayesinin karşılığı olan ücretler, genel ücret oranlarından farklıdır ve bu nedenle kalifiye işçilerin hareketleri vasıfsız işçilerin göçlerinden ayrı ve belki de zıt yönlü olarak ele alınmalıdır.

- İş gücü piyasası, uluslararası emek göçüne sebep olan tek piyasadır. Diğer piyasalar, uluslararası emek göçü üzerinde fazla bir etkiye sahip değillerdir.

- Hükümetlerin, uluslararası göçü kontrol etmek için izlemeleri gereken yol, göç gönderen ve alan ülkelerin emek piyasalarını düzenlemek ve yönlendirmektir.

1.2. Neoklasik Ekonominin Mikro Kuramı

Makroekonomik modelin aksine, mikroekonomik model bireysel seçimi esas alır. Bu kurama göre, rasyonel (akılcı) aktörler olan bireyler, yaptıkları fayda-maliyet hesabı sonucunda göçe karar vermektedirler. Bu kuram çerçevesinde uluslararası göç, insan sermayesinin bir yatırım biçimi olarak kavramsallaştırılır. İnsanlar,

vasıflarına göre daha verimli olabilecekleri yerlere göç etmeyi seçerler. Ancak, daha yüksek bir verimliliğe paralel olarak yüksek bir kazanç elde etmeden önce; yolculuk masrafları, göç sırasında ve iş ararken gerekli geçinme bedeli, yeni bir dil öğrenme ve yeni bir kültüre adapte olma zorluğu, yeni bir iş gücü piyasasına alışma zorluğu ve eski ilişkilerini ve bağlarını kopararak yerine yenilerini oluşturmanın psikolojik sıkıntıları gibi bazı yatırımlar yapılmak zorundadır.

Potansiyel göçmenler, gidebilecekleri alternatif bölgelerin fayda maliyet analizini yapmakta ve “net geri dönüş”ün fazla olması beklenen yerlere göç etmektedirler. Bu net geri dönüşler hesaplanırken, gelecekteki her dönem için gidilecek ülkede beklenen kazancın, sahip olunan vasıflara göre değerlendirilmesi ve bunların iş bulma olasılığı ile desteklenmesi gerekmektedir. Yasa dışı göçmenler

ayrıca, sınır dışı edilme olasılıklarını da dikkate almak zorundadırlar. Beklenen

kazançlardan, kaynak ülkede elde edilen kazanç ve hesaplanan göç maliyetleri çıkartıldığında, aradaki fark göçten beklenen net geri dönüşümdür.

Bu karar verme sürecini, 0’dan n’e kadar bir zaman diliminde analitik olarak şu şekilde ifade edebiliriz:

ER (0)= 0 [P1(t)P2(t)Yd(t) – P3(t)Y0(t)] e-rt dt – C(0)

Burada; ER (0): göçün başlangıcından hemen önceki “0” zamanında, göçten

beklenen net geri dönüşü, t: zamanı, P1(t): hedef ülkede sınır dışı edilmeden kalabilme olasılığını (bu değer yasal göçmenler için 1.0, yasa dışı göçmenler içinse 1.0’den küçük (<1.0) olacaktır.), P2(t): hedef ülkedeki iş bulma olasılığını, Yd(t): hedef ülkede iş bulunduğu takdirde elde edilecek kazanç miktarını, P3(t): kaynak ülkedeki iş bulma olasılığını, Y0(t): kaynak ülkede iş bulunduğu takdirde elde edilecek kazanç miktarını, r: indirim faktörünü ve C(0): göç için yapılacak tüm masrafları (psikolojik maliyetler dâhil) ifade etmektedir.

Bu hesaplama sonucunda, ER (0)’nin değeri olası bir göç noktası için pozitif ise (>0), akılcı bireyler göç edecek, negatif ise (<0) bulundukları ülkede kalacaklardır. Bu değer, hesaplama sonucunda sıfıra eşitse (=0) bireylerin davranışı gitmek ya da kalmak arasında değişecektir. Kuramın öngördüğü ve yukarıda açıklanan makroekonomik modelden biraz farklılık arz eden çıkarsamalar şunlardır:

- Uluslararası göç hem kazanç hem de istihdam oranlarındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bunların sonucu, beklenen kazanç miktarını belirlemektedir (Bir önceki modelde bunun tam tersine, ekonomide tam istihdam olduğu varsayılıyordu). - Diğer faktörler değişmeksizin, bireylerin sahip oldukları eğitim, deneyim, yabancı dil bilgisi gibi becerileri içeren insan sermayesi, gidilecek ülkedeki iş bulma fırsatlarını çoğaltacağından göçü artıran bir etki yaratacaktır.

- Bireysel özellikler, toplumsal koşullar veya teknolojinin imkânları gibi göç masraflarını azaltıcı etki yapan unsurların, göç sonucunda elde edilecek kazancı artırmaları dolayısıyla uluslararası göç hareketlerini de artırmaları beklenmelidir. - İkinci ve üçüncü maddedeki hususlardan dolayı, aynı ülkedeki bireyler göç konusunda farklı eğilimler sergileyebilmektedir.

- Ülkeler arasındaki göç akımları, basit olarak fayda maliyet analizi sonucu gerçekleşen bireysel göçlerin toplamıdır.

- Uluslararası göç hareketleri, ülkeler arasında gelir ve / veya istihdam oranları arasında farklılık bulunmadığı durumlarda ortaya çıkmaz. Kazanç ve istihdam oranlarının bir sonucu olan “beklenen kazanç” miktarı, uluslararası düzeyde eşitlenene kadar göç hareketleri devam eder.

- Göç hareketinden beklenen geri dönüşüm miktarındaki farklılıklar, uluslararası göçmen akımlarının büyüklüğünü belirler.

- Göç kararı, emek piyasaları arasındaki eşitsizlik ve süreksizliğin bir sonucu olup diğer piyasalar göç kararı üzerinde doğrudan bir etki yapmazlar.

- Göç alan ülkelerdeki psikolojik faktörler göçmenler için çekici olursa göç masrafları azalabilir (Yukarıda da belirtildiği gibi göçün psikolojik maliyetleri de vardır). Bu durumda, göçü durdurabilmek için gelir farklılıklarını negatif seviyeye, yani kaynak ülkede elde edilen kazancın da altına çekmek gerekebilir.

- Hükümetler, göçü kontrol edebilmek için her şeyden önce, göç veren ve alan ülkelerdeki kazanç seviyelerini etkileyecek politikalar uygulamalıdırlar. Örneğin, gidilecek ülkede iş bulma olasılığını azaltmak veya özellikle kaçak göçmen işçi çalıştıran işverenlere yaptırım uygulamak, uzun süreli kalkınma programları ile

kaynak ülkedeki gelir seviyesini yükseltmek veya göçün maddi ve manevi maliyetlerini artırmak bu yönde uygulanabilecek politikaların amacı olabilir.

1.3. Göçe İlişkin Yeni Ekonomi Kuramı

Göçe ilişkin yeni ekonomi kuramı, neoklasik kuramın kabulleri ve yargılarına karşı, son yıllarda ortaya atılmıştır. Bu yaklaşımın temel düşüncesi, göç kararının sadece bireyler tarafından alınmadığı, insanların yakından ilişkili olduğu, aile, hane halkı gibi birimlerle ortak biçimde alındığıdır. Bu birimler, sadece geliri maksimize etmek için değil aynı zamanda riskleri de minimize etmek amacıyla ortak bir biçimde hareket etmektedirler. Ayrıca, göç kararı alınırken, yalnızca emek piyasası değil diğer tüm piyasalarda oluşabilecek olumsuzluklar dikkate alınmaktadır.

Bireylerin aksine hane halkı, ekonomik refahına yönelik riskleri kontrol altında tutabilmek için sahip olduğu emek gücü gibi kaynaklarını çeşitlendirmek ister. Hane halkının bazı bireyleri yerel ekonomide faaliyet gösterirken, bazıları ise ücretler ve iş bulma koşulları daha kötü bile olsa başka ülkelere gönderilirler. Böylece, yerel ekonomik şartlar kötüleşse bile hane halkı, göçmen olarak giden bireylerinin göndereceği paralara güvenebilecektir.

Gelişmiş ülkelerde, hane halkının gelirine yönelik riskler genellikle özel sigorta sistemleri veya hükümet programları ile minimize edilmektedir. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde riskleri yönetecek kurumsal mekânizmalar ya hiç bulunmamakta ya da yetersiz veya fakir aileler için ulaşılması zor bir durumda olabilmektedir. Bu durum, fakir aileleri göçe teşvik edecektir. Bunun yanında, gelişmiş ülkelerdeki kredi imkânları da daha iyi olduğundan, aileler yeni projelerini kolayca finanse edebilmektedir. Gelişmekte olan birçok ülkede ise kredi imkânları bulunmamakta ya da yüksek faizlerle kredi alınabilmektedir. Yaygın ve ulaşılabilir nitelikteki sigorta ve kredi programlarının olmadığı ülkelerde, piyasalardaki olumsuz gelişmeler uluslararası göç hareketleri üzerinde güçlü bir baskı yaratacaktır.

Gelişmiş ülkelerdeki tarım sigortaları ve ürün fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı oluşturulan sigorta sistemleri çiftçileri, işsizlik sigortası da işçi kesimini koruma altına almaktadır. Ayrıca, sermaye piyasalarının sunduğu kredi imkânları hane halkının gelirine yönelen riskleri azaltıcı etki yapmaktadır.

Yeni ekonomi kuramının ana fikri, neoklasik kuramın aksine, gelirin homojen bir olgu olarak ele alınamayacağıdır. Burada önem arz eden husus gelirin kaynağıdır. Hane halkı, ailenin zaten kıt olan kaynaklarını, yeni gelir kaynakları yaratacak faaliyetlere harcama güdüsüyle hareket etmektedir.

Yeni ekonomi kuramı ayrıca, gelirin bireylerin sosyo-ekonomik konumlarında sabit bir etki yarattığı kabulünü de sorgulamaktadır. Yani gelirdeki 100 $’lık artış, bireyin bulunduğu yerel topluluktaki konumunda, gelir dağılımındaki durumuna bakılmaksızın aynı etkiyi mi yaratacaktır? Yeni ekonomi kuramcılarına göre, hane halkı yurtdışına göçmen gönderirken yalnızca mutlak gelirini artırma amacıyla değil, aynı zamanda içinde bulundukları toplumdaki diğer hanelere kıyasla “göreli yoksunluklarını” da iyileştirme eğilimiyle hareket etmektedir.

Göçe ilişkin yeni ekonomik kuram, neoklasik kuramdan oldukça farklı ve yeni politik reçeteler içeren birçok öneri ve hipotez öne sürmektedir. Bunlar:

- Göç araştırmalarında bireylerden çok aileler, hane halkı veya kültürel olarak tanımlanmış diğer üretim ve tüketim birimleri esas alınmalıdır.

- Ücret farklılıkları, uluslararası göçün ortaya çıkması için temel koşul değildir. Hane halkı, ücret farklılığı olmasa bile çeşitli riskleri azaltmak için uluslararası göç hareketlerine destek verme konusunda güçlü bir dürtüye sahiptir. - Uluslararası göç ile yerel istihdam veya yerel üretim birbirleriyle bağdaşmaz şeyler değildir. Hane halkı hem göç etmeye hem de yerel ekonomik faaliyetlere katılma konusunda isteklidir. Hatta, yerel ekonomik faaliyetler dolayısıyla elde edilen gelirin artması ve bu faaliyetler için gerekli sermaye gereksinimi göçü daha çekici hâle getirebilir. Bu nedenle, göç veren ülkelerdeki ekonomik kalkınmanın artması uluslararası göç baskısını azaltmayabilir.

- Ülkeler arasındaki ücret farklılıklarının ortadan kalkması uluslararası göçün duracağı anlamına gelmez. Göç veren ülkelerde, emek piyasası dışındaki diğer piyasaların yokluğu, eksikliği veya dengesizliği göç dürtüsünü devam ettirir.

- Gelir dağılımının farklı noktalarında yer alan hanelerin, gelir düzeylerinde olabilecek aynı miktardaki artış, göç etme olasılığı bakımından aynı etkiyi yaratmaz.

- Hükümetler, göç oranlarını sadece iş gücü piyasasına müdahale ederek etkileyemezler. Aynı zamanda sermaye piyasası ve sigorta sistemlerini de yeniden şekillendirecek önlemler alınmalıdır. Hükümetlerin sigorta programları ve özellikle işsizlik sigortası göç konusunda belirleyici bir rol oynamaktadır.

- Hükümet politikaları ve gelir dağılımını biçimlendiren ekonomik değişiklikler bazı hanelerin göreli yoksunluk algılamalarını ve göç etme eğilimlerini değiştirebilir.

- Hükümet politikaları ve gelir dağılımını etkileyen ekonomik değişiklikler uluslararası göçü, ülkenin ortalama geliri üzerinde yarattığı etkilerden bağımsız bir biçimde etkilerler. Hatta göç veren ülkelerde ortalama geliri yükselten politikalar, eğer göreceli olarak fakir haneler bu gelir artışından yeterince yararlanamazsa, göçü artırıcı bir etki bile yapabilirler. Tersi durumda da bu gelir artışından göreceli olarak daha zengin aileler yararlanmazsa göç miktarında azalma olabilir.

1.4. İkili Emek Piyasası Kuramı

Neoklasik ekonominin mikro kuramı ve yeni ekonomi kuramı, uluslararası göçün nedenleri ve doğası konusunda farklı sonuçlara ulaşmalarına rağmen, temelde her ikisi de mikro düzeyde kararlara dayanmaktadır. Aradaki farklılık; göç kararını veren sosyal birimler (birey veya hane halkı), maksimize veya minimize edilen unsurlar (gelir veya riskler), karar verme sürecini etkileyen ekonomik bağlamdaki kabuller (eksiksiz ve iyi işleyen piyasalara karşın hiç olmayan ya da iyi işlemeyen piyasalar) ve göç kararının toplumsal açıdan nasıl ele alındığı (gelirin mutlak değeriyle veya belirli toplumsal gruplara göre göreceli olarak değerlendirilmesi) noktalarında ortaya çıkmaktadır. “Akılcı seçim” kavramına dayanan bu modellerden farklı olarak İkili Emek Piyasası Kuramı, uluslararası göçün, birey veya hane halkının verdiği kararlardan çok modern endüstri toplumlarının kendi iç yapılarından kaynaklanan iş gücü taleplerine dayandığını öne sürmektedir.

Bu kuramın savunucuları; uluslararası göçün, gelişmiş ülkelerin içsel ekonomik yapılarının sürekli olarak göçmen iş gücüne ihtiyaç duyması nedeniyle gerçekleşmekte olduğunu ileri sürmektedirler. Buna göre uluslararası göç hareketleri, kaynak ülkelerdeki düşük ücretler ve yüksek işsizlik gibi itici faktörlerden çok, göç

alan ülkelerin yabancı iş gücüne duydukları kronik ve kaçınılmaz ihtiyaç gibi çekici faktörlerden kaynaklanmaktadır. İleri düzeyde endüstrileşmiş ülke ekonomilerinin dört temel özelliği, göçmen iş gücü ihtiyacını doğurmaktadır:

a. Yapısal Enflasyon: Ücretler, sadece arz ve talep koşullarının göstergesi

değildirler. Ücretlerin ilişkili olduğu meslekler, aynı zamanda toplumsal konum,