• Sonuç bulunamadı

Görsel Sanatlar eğitimi kavramı ilk kez 19. yüzyılın başlarında Avrupa’da ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın yarısından sonra ise, endüstrileşme sürecinde başta gelişmiş ülkelerde olmak üzere geniş kitlelerde etkisini göstermiş ve eğitim sistemi içinde yer almaya başlamıştır. Görsel sanatlar eğitimi güzel sanatların tüm alanlarını içine alan, okul içi ve okul dışı

22

yaratıcı sanatsal etkinlikler bütünü olarak tanımlayabiliriz. Okul öncesinden başlayıp insanın hayatı boyunca devam eder. Bireylerin bilişsel, duyuşsal ve psikomotor eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir (Uğurlu, 2013, s. 16).

Ülkemizde 1992 yılında uygulamaya giren resim-iş dersi programı; 2006-2007 yılına kadar hiçbir değişikliğe uğramadan ilköğretim kurumlarında uygulanmıştır. Gazi Eğitim Fakültesi'nin YÖK'e başvurusu özerine Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunda komisyon tarafından Resim-iş Dersinin adının "Güzel Sanatlar" ya da "Sanat Eğitimi" olarak değiştirilmesi konusunda rapor sunulmuş, Talim Terbiye Kurulu talebi uygun görmüş. Üniversitelerin görüşünü alarak değişikliğin yapılması karara bağlanmıştır. 2006- 2007 öğretim yılında isim değişikliğine gidilerek resim-iş dersi adı, görsel sanatlar dersi olarak değiştirilmiştir (Özsoy, 2007, s. 80). Atama branşı olarak dersin adı Görsel Sanatlar/Resim olarak geçmektedir. Resim iş öğretmenliği bölümü mezunu olan öğrenciler ile pedogolik formasyon alan güzel sanatlar fakültesi resim bölümü mezunu öğrencileri Görsel Sanatlar/Resim öğretmeni olarak ilkokul, ortaokul ve liselerde görev olabilmektedir. Günümüz yapısını iyi anlaya bilmek için görsel sanatlar/resim öğretmeni yetiştiren resim iş öğretmenliği bölümlerinin oluşumunu incelemek gerekecektir.

Tanzimat dönemine kadar medreseler dışında öğretmen yetiştirilmezken Tanzimat’la birlikte sanat eğitimi açısından yaşanan en önemli gelişmenin, batı tarzında öğretmen okullarının açılmaya başlamasıdır. 18.yy.' da Batılaşma hareketlerinin etkisiyle ilk açılan askeri okullar olmuştur. Bu okullarda teknik amaçla resim dersleri verilmeye başlanmıştır. Batılı anlamda ilk sanat derslerinin askeri okullarda verilmesi, değişimin askeriyeden başlanacağı içindir. 1793 yılında Osmanlı İmparatorluğu Mühendishanesi’nde ve Harbiye Mektebinde Tabiat gözlemine bağlı resim derslerine programda yer verilmesi sanat eğitiminin gerçek anlamda başladığının göstergesidir. Harbiye ve Askeri İdadi Mektebindeki ilk sanat derslerinin günümüzdeki gibi bir resim dersi olmadığı, yalnız topçu istihdam ve haritacılık gibi askeri meslekler için eleman yetiştirmek amacı ile programa koyulduğu bilinmektedir (Erbay, 1997, s. 133).

Tanzimat döneminde kurulan ve sayıları artan Rüşdiye’lerin iyi bir öğretim seviyesine ulaşabilmeleri için, iyi yetişmiş öğretmenlere ihtiyaç vardı. Bu amaçla “Öğretmen Okulları” işlevi ile ilk defa 1848’de “Darülmuallimin-i Rüşdi” açılmıştır ( Özsoy, 2003, s. 80).

23

1850'li yıllarda “menşe-i muallimin” adı altında özel bir statü daha benimsenmiş, bu statüye tabi tutulan bazı öğrenciler, askeri ve bazı sivil okulların ihtiyacını karşılayan öğretmenler olarak yetiştirilmişlerdir. İlköğretmen Okulu 1862’de ve Kız Öğretmen Okulu 1870’de açılmış Tanzimat döneminin yeni anlayışla öğretmen yetiştiren kurumları arasında yer almıştır (Akyüz, 2001, s. 151).

Askerî liselere öğrenci yetiştirmek amacıyla açılan “Askerî Rüşdiye Mektepleri” ne Serbest Resim Dersleri 1869 yılında konulmuştur. Eğitim öğretim süresi dört yıl olan Menşe-i Muallimin Okulu’nda resim öğretmeni yetiştirilmiştir. Askerî okulları bitirenler arasından resme yeteneği keşfedilmiş olanlar, bu okullarda sanat eğitimcisi olarak görevlendirilmiştir (Altunya, 2006, s. 510). I. Meşrutiyet döneminde Rüştiye ve İdadi' lerin ilk beş yılındaki ders programlarında, güzel sanatlar içerikli Hüsn-i Hat ve Resim dersi yer alırken, Darülmuallimat denen Kız Rüştiyelerinin üç yıllık öğretiminde de Resim dersi verilmektedir (Akyüz,1997, s. 202-215).

Bütün bu öğretmen okullarında, içinde resim derslerinin de bulunduğu batılı anlamda çağdaş programların uygulandığı görülür. Modern batı uygarlığını örnek alan kültür değişimi sürecinde sivil okulların da açılmaya başlandığı bu dönemde “İstanbul’da Galatasaray Mekteb-i Sultanisi, Daruşşafaka Lisesi gibi okullarda Batı dili öğreniminin yanı sıra, resim derslerine de öncelik verilmiştir” (Tansuğ, 1993, s. 53).

Sanayi-i Nefise Mektebi’nin (Güzel Sanatlar Akademisi) 1883’te açılması Türk sanat eğitiminde önemli bir gelişme olarak yerini almıştır. Akademi mezunları sanatçılıklarının yanı sıra uzun yıllar resim-iş öğretmenliği de yapmışlardır.

1891 yılında Darülmuallimin-i Ali'nin (Yüksek Öğretmen Okulu'nun) kurularak 'mesleksel alan eğitimi', 'mesleksel genel kültür eğitimi' ve 'mesleksel bilim eğitimi' okulun kendi bünyesinde verilmiştir. Bu bağlamda 'alan eğitimi' 1908'den sonra gerçekleştirilen bir yeniden yapılanmayla üniversitenin ilgili fakültesinde verilmeye başlanmıştır. Türkiye'de sanat öğretmeni yetiştirmede ilk 'yeniden yapılanma böylece gerçekleştirilmiştir (Uçan, 2002, s. 9).

Türkiye'de resim öğretiminin geliştirilmesinde, İstanbul Erkek Öğretmen Okulu olarak bilinen İstanbul Darülmuallimin' in de payı büyüktür. Bu okul, özellikle 1909'daki Mustafa Satı Bey'in müdürlüğü ve sanat ile eğitimi birleştirmede öncülüğüyle bilinen İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun öğretmenliği döneminde resim eğitimine büyük katkılar sağlamıştır. Satı Bey, bu görevi sırasında okul programına resim ve elişi derslerini koymuş, okul müzelerini

24

kurmuş, toplumda herkesin öğretmen olabileceği düşüncesine karşı çıkarak, öğretmenliğin özel yeteneklere dayanan bir meslek olduğunu savunmuştur (Akyüz,1997, s. 265).

Çağdaşlaşma adına köklü girişimlerde bulunulan Cumhuriyet dönemi sanat eğitimi hareketlerine bakıldığında ilk on yılın çok önemli olduğu görülecektir. Bu dönemde kısaca belirtmek gerekir ki, 1916’da Galatasaray Resim-Heykel Sergileri adıyla başlatılan etkinliklerin devamı olarak 1914 kuşağı sanatçıları tarafından 1927 yılında açılan ve “Serbest Resim Atölyesi” olarak anılan bu sergilerin 11.sinin düzenlenmesi, Türk resim tarihinin gelişme çizgisine dair en ilgi çekici olanıdır. Bu atölyede “Resim Öğretmenliği Kursu” etkinliğini istenen sürede başarı ile tamamlayanlar resim öğretmenliği hakkını elde etmiş oluyorlardı. ( İşbilen, 2002, s. 138).

1924'de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin davetiyle gelen ünlü eğitimcilerden J. Dewey, G. Stiekler gibi yabancı eğitimcilerin önerileri ve yerli eğitimcilerin raporları doğrultusunda resim öğretmeni yetiştirecek ayrı bir bölümün kurulmasına karar verilmiştir. Ankara'da 1926 yılında açılan “Gazi Orta Muallim Mektebi” içinde “Resim-iş Bölümünün” açılması görevi 1932 yılında İsmail Hakkı Tonguç’a verilmiştir. Böylece ilgili resim-iş bölümü ülkemizde resim-iş öğretmeni” yetiştiren tek kurum olarak çalışmalarına başlamıştır. Resim-iş bölümünde İsmail Hakkı Tonguç’ un yanı sıra Yurt dışı eğitiminden dönen Malik Aksel, Hayrullah Örs, İsmail Hakkı Uludağ, Şinasi Barutçu ve Mehmet Ali Atademir İlk öğretmenler olarak atanmışlardır (San, 1982, s.221). 1935’lerden sonra Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim enstitüsü adını alan okul sanat eğitimine öğretmen yetiştirme sürecinde çok önemli bir yer tutar. Bölümün açılışı resim öğretmeni yetiştirme işinin kurumsallaşmasını sağlamıştır.(Akyüz, 1993, s. 334).

Batı’da gelişen ‘el işleri hareketi’ olarak adlandırılan akımın etkisiyle de bağımsız bir İş Bölümü kurulsa da daha sonra bu iki bölüm birleştirilerek ‘Resim-İş Bölümü’ adını almıştır. Böylelikle resim-iş öğretmeni yetiştirme görevi akademiden bu bölüme devredilmiştir (Kırışoğlu, 2005, s. 37).

Resim-iş Bölümü’nün bağlı bulunduğu Gazi Orta Muallim ve Terbiye Enstitüsü’nün adı 1946-1947 öğretim yılında “Gazi Eğitim Enstitüsü” olarak değiştirilir (TTKB, 1923-1983, s. 16).

1956 yılında Amerikalı eğitimci R. J.Maske Türkiye’de bulunarak öğretmen yetiştirme hususunda bir program oluşturmuştur. Onun iyi bir öğretmen yetiştirme konusundaki ilkeleri hala geçerliliğini korumaktadır. Öğretmen yetiştirmede geçerli bir programın

25

içeriği, Alan bilgisi ile özel eğitim uygulamalarını anlamlı bir biçimde birleştirmektir. Bu sebeple uygulama ve staj uygulamaları günümüz öğretmen yetiştirme programlarının ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Akademik hazırlık mesleki hazırlıkla bütünleştirilmelidir. Sanat eğitmeninin niteliği onun almış olduğu eğitimle özdeştir. Bu nedenle öğretmenin hem akademik ve hem de mesleki olarak yetiştirilmesine önem verilmelidir (Tan, 1986, s.190).

1982 yılında Eğitim Fakültelerinin Resim iş Bölümlerinde de diğer bölümlerde olduğu gibi öğretmen yetiştirmeye devam edilmiştir. Bu alanda sanat eğitmeni eksikliğini kapatmayı amaçlayan bu kurumlarda; plastik sanatlar eğitimi yanında eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, eğitim yönetimi gibi psikoloji, pedogoloji ağırlıklı eğitmenlik formasyonu ile ilgili ek derslerde verilmekteydi (Erbay, 1997, s. 135).

1982 yapılanması ile birlikte Görsel Sanatlar öğretmeni (resim-iş) yetiştirme süreci 4 yıl olarak düzenlenmiştir. Eğitim Fakültelerine bağlı Güzel Sanatlar Bölümlerinde yetişen lisans öğrencileri, sekizinci yarıyılda bir ay süreyle öğretmenlik stajını, ortaokul, normal lise ya da meslek liselerinde yaparak eğitim kurumlarında, Görsel Sanatlar öğretmeni (resim-iş) olarak görev almaya hak kazanmışlardır. Aynı zamanda akademik alanda lisansüstü eğitim veren Anabilim/Ana sanat Dallarında, yüksek lisans, doktora ve ona eşdeğer sanatta yeterlilik derecelerine yönelik öğrenim göre bilmektedirler. Ayrıca 1990’lı yıllarda sayıları 80’lere ulaşmış Üniversitelerden yüzlerce araştırma görevlisi yurt dışına yüksek lisans, doktora yapmak üzere gönderilmiştir. (Uçan, 2002, s. 12).

1998 yılında, YÖK/Dünya Bankası Milli Eğitimi Geliştirme Projesi ve Öğretmen eğitimini yeniden yapılandırma Programı doğrultusunda sanat öğretmeni (görsel sanatlar eğitimi) yetiştirilmesi konusunda önemli adımlar atılmış, sanat öğretmenliği lisans programları, çağdaş ve çok kapsamlı bir anlayış etrafında toplanmaya çalışılmıştır. Bu yeni anlayış Disipline Dayalı Sanat Eğitimi olarak tanımlanmaktadır (YÖK, 1998, s. 11).

Disipline Dayalı Sanat Eğitimi "Birleştirilmiş Sanat Eğitimi" olarak tanımlanan ve sanat eleştirisi, uygulama, sanat tarihi, ve estetik olmak üzere dört disiplin üzerine kurulmuş bu anlayışta temel varsayım, sanat yapıtının merkezde incelenerek ve sanatın dört disipliniyle bağlantı kurularak sanatı öğretebilmektir (İşbilen, 2002, s. 141).

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, 1996 yılı başlarında Eğitim Fakülteleri öğretmen yetiştirme programlarının yeniden düzenleme çalışmalarına başlamış, Eğitim Fakültelerinde lisans ve lisansüstü eğitimde yürütülen programlarda değişiklikler

26

yapılmıştır. YÖK-Dünya Bankası, Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Projesi 1998'de bitirilmiştir. Bu projede çeşitli konu alanlarında program geliştirme çalışmaları yapılmıştır. Yeni Yapılanmanın iyi bir şekilde yürütülebilmesi için YÖK’ün kararıyla Eğitim Fakültelerinde uygulanan programları, değerlendirmek, denetlemek ve geliştirmek amaçlı "Öğretmen Yetiştirme Millî Komitesi" kurulmuştur. Sonuç olarak, Öğretmen Yetiştirme Programlarında yer alan ders içerikleri yeniden belirlenmiştir. Bu yenileme kapsamında Eğitim Fakültelerinin bağımsız bölümleri olan Resim-İş ve Müzik Eğitimi Bölümleri tek bir birim adı altında toplanmıştır ve Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü olarak yapılandırılmıştır (Akkaya, 2004, s. 34). Sanat eğitiminde sanat öğretmeni yetiştirme süreci ise; ilkokul, ortaokul, lise ve yüksek öğretim evrelerini kapsayan, hizmet öncesi ve hizmetiçi dönemleriyle uzun bir süreci içine alan ve akademik boyutları olan çok aşamalı bir eğitimdir. Sanat eğitimi, yöntemleri ve kuramları ile başlı başına bir bilim dalı konusudur. Kısa bir tanımlama yapmak sanat eğitimini anlatmak açısından yeterli değildir. Bu nedenle sanat eğitiminin tarihine bakmak sanat eğitimini daha gerçekçi bir şekilde ele almak adına gereklidir (Uçan, 2002, s. 7-8).

Türkiye'de modern eğitimin doğuşu ve gelişimi çerçevesinde sanat eğitiminin ve bu bağlamda öğretmen yetiştirmenin köklü bir geçmişi vardır. Sanat eğitiminde öğretmen yetiştirme süreci Osmanlı devletinin son dönemlerinde edebiyat alanında, Cumhuriyetin kuruluşunu izleyen ilk yılda müzik alanında, cumhuriyetin onuncu yıl öncesinde ise Resim-îş alanında başlamış, adım adım ilerlemiş belirli yapılanmalardan geçerek günümüze ulaşmıştır (Uçan, 2002, s. 12). YÖK’ ün verilerine göre Görsel Sanatlar/Resim Öğretmeni yetiştiren Resim-İş Öğretmenliği Programı’nın öğretmen yetiştiren kurumlar içerisindeki, 1983-2014 yılları arasındaki sayısal dağılımına baktığımızda;1980'li yılların sonlarına yaklaşıldığında ülkedeki tüm üniversitelerden yüzlerce araştırma görevlisi yurt dışına yüksek lisans ve doktora yapmak üzere gönderilmeye başlanmıştır. 1990'lı yıllarda yeni üniversiteler açılmış ve üniversite sayısı 80'lere ulaşmıştır. Bununla birlikte yeni Eğitim Fakülteleri açılmış, sayıları 1983-84 yıllarında Türkiye genelinde 5 olan Eğitim Fakülteleri Resim- İş Eğitim Bölümlerinin sayısı 2000 yılına gelindiğinde 20'lerin üzerine çıkmıştır. 2014 itibariyle KKTC ile birlikte Ülkemizde 33 adet Resim-İş Öğretmenliği Programı olduğu görülmektedir.

Ülkemizde kültür ve eğitim hayatında önemli bir yeri olan Gazi Eğitim Enstitüsü Özellikle sanat eğitimcisi yetiştirme açısından önemli bir yere sahiptir. Kuruluşunun ilk yıllarından

27

itibaren eğitim kurumlarına resim-iş öğretmeni, yüksek öğretim kurumlarına ise akademisyen yetiştirmeyi sürdürmektedir. Gazi Resim-İş Bölümü sadece sanat eğitimcisi yetiştirmekle kalmayıp önemli sanatçıların da yetiştiği bir eğitim kurumu haline gelmiştir. Sanat eğitimcileri ve sanatçıların yanı sıra; karikatüristler, tasarımcılar, yazarlar, bürokratlar ve aydınlar yetiştirmiştir. Geçmişte olduğu gibi bugün de yurdumuzun her köşesine alan derslerinin yanı sıra, sağlam bir genel kültür ve öğretmenlik meslek bilgisine sahip, donanımlı eğitimcilerini göndermektedir ( Gençaydın, 2002, s. 25).