• Sonuç bulunamadı

Toplumun kültürel birikim ve değerlerinin yeni bilimsel bilgi ile geliştirerek gelecek kuşaklara aktaran eğitimin en önemli unsurlarından birisi, belki de birincisi öğretmendir. Öğretmen, öğrenmeyi, bilgiden yararlanmayı, sağlayan kişidir. Eğitim sisteminde öğretmenler hem nitelik, hem de nicelik bakımından çok önemli bir yer tutarlar (Özyılmaz, 2004, s. 7-14).

Öğretmenler, medeniyetin korunması, kültürün geliştirilip gelecek nesillere aktarılmasında, toplumun inanç ve değer yargılarının sağlamlaşmasında, gelişme ve kalkınma bilincinin olgunlaşmasında ve demokratik toplum düzeninin yerleşmesinde büyük bir sorumluluk taşırlar. Bundan dolayı, eğitim sistemlerinin kalitesi ve milletlerin kalkınması, öğretmenlerin yetişme kalitesi ve kendilerini meslekî açıdan daima yenilemelerine bağlıdır (Çelikkaya, 1997, s. 65).

İnsanlık tarihi kadar eski olan öğretmenlik mesleğinin kurumsallaşması ülkemizde 150 yıllık bir geçmişe sahiptir. Fakat daha önceki dönemlerdeki bazı uygulamalar da dikkat çekicidir. İlk öğretmen yetiştirme uygulaması Selçuklularda görülmektedir. Sonraki dönemlerde Osmanlılarda din ağırlıklı eğitim verilmesi için öğretmen yetiştirildiği görülmektedir. Tanzimat döneminde meslek okullarında öğretmen yetiştirme uygulamasına başlanmıştır, Cumhuriyet yönetimine kadar değişik modellerle, okullarda öğretmen yetiştirildiği görülmektedir (İşbilen, 2002, s. 137).

Bir milletin gelişmesinde, huzur ve refah içinde mutlu yaşamasında temel etken insan ve o insana verilen eğitimdir. Eğitimde en önemli unsur öğretmendir. Bu sebeple öğretmenlik bir ulusun, bir devletin geleceğini hazırlama sorumluluğunu üstlenen özel ve önemli bir uzmanlık alanıdır. Öğretmenlik mesleğine hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanır. Öğretmenlik mesleğinin yasal olarak tanımı 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu' nun 43. maddesi ile düzenlenmiştir. "Öğretmenlik devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir". Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli

20

Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak yerine getirmekle yükümlüdürler. (Özdemir ve Yalın, 2000, s. 13).

Öğretmenliğin ve öğretmen yetiştirmenin temel esasları da TC Anayasası Milli Eğitimle ilgili yasalar, kalkınma Planlarında ve Hükümet Programlarında belirlenen esaslar ile Milli Eğitim Şûralarında alınan kararlarla belirlenmiştir. Bu bağlamda, 1962 anayasası öğretmenlerin “Türk insanının maddi ve manevi yönünü geliştirecek şekilde dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, din ve mezhep ayrılığı yapmadan, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uygun olarak eğitim ve öğretim yapan kişiler” olması gerektiğini hükme bağlamıştır. 1982 anayasasında ise bu hüküm öğretmenlerin “1) Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre öğretim ve eğitim yapan, 2) Türkçeyi düzgün konuşan ve yazan bu yönde öğrencilerini yetiştiren, 3) Araştırma ve inceleme yapmayı alışkanlık haline getirmiş, anayasa ve kanunlara sadık kalarak görev yapan kişiler olmalıdır” şeklinde değiştirilmiştir. Bu hüküm ile öğretmenlerin, Atatürk ilkeleri, anayasa ve yasalara bağlı olmaları gerektiği üzerinde durulmuştur (Üredi, 2006, s. 70-71).

20.yy öğretmenlik mesleği şekillenmeden önce başka kurumlar tarafından yürütülmekteydi. 18. yüzyılın sonlarına kadar eğitim hemen hemen bütün dünyada dini kurumlarla birlikte verilmekte idi. Din adamları aynı zamanda öğretmenlik görevi de üstlenmişlerdi. Orta çağ Avrupa’sında da eğitim kiliselerde verilmekteydi. İslam dünyasında da durum aynı şekilde idi. Camilerin yanına kurulmuş medreselerde ve sıbyan mekteplerinde eğitim din adamları tarafından yürütülmekteydi (Kuran, 2002, s. 20-40). Fransız ihtilali ile milli, demokratik, laik ve müspet bilimlere ağırlık veren bir eğitim sisteminin temellerinin atılması öğretmenlik anlayışında değişikliklere sebep olmuştur. Geleneksel din adamı öğretmen tipi yerine bağımsız bir öğretmenlik kurumu ortaya çıkmıştır. Fransız ihtilali ile birlikte cumhuriyet için önemli rol oynayacakları düşünülerek öğretmenlere kurucu denildi. Öğretmen yetiştirebilmek için 1794’te ilk defa bir öğretmen okulu açıldı. Fransız ihtilali ile birlikte Öğretmenlik mesleğindeki bu yenilik çalışmaları diğer ülkeleri etkilemiştir (Öztürk, 1996, s. 1).

1973 yılında yürürlüğe giren 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Yasası” öğretmenin yükseköğrenim görmesini öngörmüştür. 1981 yılında kurulan YÖK ise Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Eğitim Enstitüleri ve Yüksekokulların üstlendiği öğretmen yetiştirme görevini üniversitelere devretmiştir. Bütün öğretmenlerin dört yıllık bir lisans eğitimi yapmaları zorunlu hale getirilmiştir (İlhan, 2003, s. 19).

21

Orta öğretime öğretmen yetiştirmek üzere 1946 yılında açılan Eğitim Enstitüleri 1978-1979 öğretim yılında Yüksek Öğretmen Okullarına, 1982 yılında da Eğitim Fakülteleri dönüştürülmüştür (Erbay, 1997, s. 134).

Bu değişikliklerle, Eğitim Fakülteleri "ülkenin öğretmen gereksinimini daha etkili ve verimli bir biçimde karşılamaları, daha nitelikli öğretmen yetiştirmeye yönelik programlar yürütmeleri ve daha sağlıklı bir yapı içinde işlevlerini yerine getirmeleri öngörülmektedir" şeklinde düzenlenmiştir (YÖK, 1998, s. 19).

Eğitim Fakülteleri Öğretmen Yetiştirme Programlarının Yeniden Düzenlenmesi raporuna dayalı olarak yeni düzenlemenin getirdiği bazı yenilikler, şöyle özetlenebilir:

-Eğitim Fakülteleri'nin bölüm yapılanması, Milli Eğitim sistemindeki okul yapılanmasına paralel hale getirilmiştir.

-Kısa ve uzun vadede tüm alanlara göre öğretmen gereksinimi dikkate alınarak, fakültelerin bu gereksinimi nitelik ve nicelik olarak karşılamalarını olanaklı kılacak bir yapılanmaya gidilmiştir. -Özellikle ilköğretim okullarında görev alacak öğretmenleri yetiştirirken yan alan uygulaması etkin hale getirilerek, çeşitli alanlarda ortaya çıkabilecek öğretmen ihtiyacını giderecek önlemler alınmıştır.

YÖK'ün Yeniden Yapılanma Programı incelendiğinde, ortaöğretim alan öğretmenlerinin, daha güçlü alan bilgisi ve becerileri ile daha güçlü bir öğretmenlik formasyonuna sahip olmalarının gerektiği vurgulanmıştır (YÖK, 1998, s. 22).

1982 yılında yapılan değişiklik ile öğretmen yetiştirme görevini üstlenen Eğitim Fakülteleri bütünlük sağlamak amacı ile uygulanan programların aynı olmasını ilke olarak benimsemiş ve bu amaca uygun programlar oluşturulmuştur. 1994 yılında başlatılmış olan YÖK/Dünya Bankası tarafından yürütülen hizmet öncesi öğretmen yetiştirme projesi 1997 yılında sona ermiş ve yabancı uzmanlarla birlikte oluşturulan yeni yapılanma 1998 yılında uygulamaya konmuştur (YÖK, 1998, s. l).