• Sonuç bulunamadı

3.5. Ġslam Algısına Yönelik Bulgular

3.5.7. Günümüzde Ġslam Birliği

Sosyolojik Ģartlar dikkate alındığında bugünden yarına bir Ġslam Birliği‟nin kurulabileceğini söylemek hayalden baĢka bir Ģey değildir. Ancak Ġslam‟ın özündeki

124 birlik inancına ve tarihsel tecrübeye bakıldığında çok uzun olmayan bir vadede bunun gerçekleĢmesinin mümkün olduğu söylenebilir. Bu birlik, geçmiĢte birkaç kez oluĢturulduğuna göre benzeri Ģartlar tahakkuk ettiği takdirde eskiye benzer bir birliğin yeniden kurulması mümkün görünmektedir (Bakkal, 2009: 10. paragraf). Zaten Ġslam Birliği‟nin kurulması Ġslam ülkeleri için bir zorunluluktur. “Ġslam ümmetinin birleĢmesinde Ġslam‟ın rolü nedir?” sorusuna gelen cevaplar bu cümleler etrafında Ģekillenmektedir. Öğrencilere göre Ġslam birliğinin önündeki engellerin kaldırılması ile “ümmet” kelimesinden bahis edilebilir. Bu sebeple, bu bölünmede incelenen alanlar, günümüzde Ġslam birliği idealinin ne olduğu, birliğin önündeki engeller, Ġslâm birliği için yapılması gerekenler Ģeklinde üç konudan oluĢmaktadır. Öğrencilere göre Ġslam dünyasının bugün parçalanıp dağılmasında sömürünün önemli bir etkisi vardır. Ama sömürü düzeninin Müslümanlar üzerinde baĢarılı olmasındaki en büyük neden ise Müslümanların sömürülmeye müsait bir yapıya dönüĢmesinden kaynaklanmaktadır. Radikal milliyetçilik, kavimcilik ve taraftarcılık, kabilecilik, devlet adamların liyakatsiz ya da otoriter olması, dıĢ güçler, modernleĢme ile gelen bireyselleĢme gibi nedenler sömürü düzeninin Müslümanlar üzerinde kalıcı olmasını sağlamıĢtır:

“Ġslam dünyasının bir değil, birden çok lidere ihtiyacı var. Ortadoğu‟da lider bir ülke yok. Türkiye o lider ülke olmalı. Ama Suudi Arabistan‟ın, Ġran‟ının önemli liderlere ihtiyacı var. Ġstenmeyen liderler görevi bırakıp, demokrasi ile seçimlere izin vermeleri gerekmektedir. Örneğin Esad‟ı onun halkı istemiyorsa, Esad gitmelidir. Ama bizde Müslümanlar Hıristiyan devletlerle bir oluyor ve Müslümanları vuruyor. Sonra ortalık IġĠD gibi gruplara kalıyor.”

Ortadoğu ülkelerinin bugünkü durumu, diktatör ya da liyakatsiz yöneticilerin sıkı bir Müslüman birliğin kurumasını engelleyen en önemli neden olarak değerlendirilmektedir. Ġslam‟la yönetilen ülkelerin demokratik bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Ama bugün Ġslam ülkelerinin birçoğunda diktatör idareciler bulunmaktadır. Yemenli bir öğrenci Ortadoğu‟da yaĢanan parçalanmanın nedenlerini liderlerdeki vasıfsızlık ve Müslümanlarda hızla yayılan bireyleĢme kültürü olarak göstermektedir:

“Hayatım boyunca unutmayacağım sahne Kaddafi‟nin katlediliĢi. Kaddafi neden görevi bırakmadı? Halk demokrasi ile seçimini yapsaydı? Esad

125

bebekleri zehirlerken kendi çocukları aklına geldi mi? Bu adam bir katil. Lider olarak kalmak ona artık ne kazandırır ki, ülkenin yarısı göç etti. Filistin‟le aynı kaderi yaĢıyor Suriyeliler. Ama bir fark var. Filistin‟dekiler Yahudi katliamı altında. Suriye‟ye eziyet eden Müslüman… Onu katleden insanlar Müslüman mıydı?”

Müslümanlar içinde modernleĢmeyle hızla yayılan bireyselleĢme, paylaĢmanın, dayanıĢmanın, yardımlaĢmanın önünü kapatmıĢtır. Sadece kendisini merkeze koyan, din kardeĢini düĢünmeyen Müslümanlar sebebiyle de Ġslam birliği sağlanamamaktır:

“Ümmet olmak, bir olmak demektedir. Bir olmaya dair Kuran‟da çok sayıda ayet geçer. Peygamber bir olmak üzere hadisler söylemiĢtir. Müslümanlar daha peygamber vefat eder etmez birbirlerine girdiler. Musa‟nın halkından ne farkımız var ki. Sanırım Müslümanlar için kiĢiler çok önemli. Biz kiĢilere çok takıldığımız için sürekli bölünüyoruz. Bizi toplayan biri varsa o zaman iyiyiz. Aliya Ġzzetbegoviç varken Bosna Hersek çok iyiydi. Ama Ģimdi çok kötü… Türkiye‟de öyle olacak. Erdoğan giderse kötü olacak ve dağılacak. O yüzden Müslümanlar çok iyi birlik olmalılar Türkiye‟de. Bence Erdoğan bu durumun farkında olduğu için içerdeki sorunları dıĢarıdaki sorunlardan önce bitiriyor.”

Müslümanların mezhep, cemaat, tarikat, dernek ve vakıf gibi konularda bölünmeye gitmelerinin nedeni kendi siyasi ya da dini görüĢlerine yakın olan bireylerle kurdukları taraftarlık iliĢkisinden kaynaklanmaktadır:

“Ġslamiyet‟te farklı mezheplerin ve cemaatlerin ortaya çıkıĢı, bölünmek, parçalanmak anlamına da gelmez aslında. Kuran ve sünnete dayanan bütün mezhep ve cemaatler Allah‟a giden farklı yollardır. Cemaatlerin hepsinin farklı bir yolu amacı vardır. Hepsinin Ġslam âleminde farklı bir yolu vardır. Mesela bir cemaat burs verir, bir cemaat baĢka ülkelere yardım götürür bir cemaat Kuran öğretir. Birlik böyle sağlanır.”

Ġslam dinini daha iyi anlamak ve yaĢamak için kurulan bu mezhepler, STK‟lar zamanla amacından çıkmıĢ ve Müslümanların birleĢmesini engelleyecek boyutta fitne, dedikodu kavga ve savaĢlara dönüĢmüĢtür. Bu yapılardan en sert olanı da Mezhep bağnazlığıdır. Suudi Arabistan da Vehabilik ve Selefilik, Ġran‟da ġiilik gibi devletin resmi ideolojisi olan mezhepler bu taassuba örnektir. Bu devletler mezheplerine taassup derecesine yakın olduğu için diğer mezhepleri baskı altında tutmakta ve kendilerinden olmayan Müslümanlara yardım etmemektedir:

126

“Hocam biliyor musunuz Ġran‟ın Ġslam dünyasına verdiği zararı, Ġsrail vermemiĢtir. Ben artık Ġsrail‟in savaĢının bir din savaĢı olduğunu düĢünmüyorum. Ama Ġran‟ın savaĢının din savaĢı olduğunu düĢünmüyorum. O kendi ırkını tüm diğer Müslümanlara üstün görüyor. ġii olmayan herkes kötüdür. Ama ġii olmayan Müslüman daha kötüdür. Irak‟la yıllarca savaĢan Ġran Müslüman kardeĢine nasıl vurur ki?”

17 yaĢındaki Senegalli bir öğrencide ġiiliğin dünya üzerinde bu kadar etkin olmasını anlayamamıĢtır. Ayrıca Müslüman devletlerarasındaki çatıĢmalarda ona ilginç gelmektedir:

“Okula giriĢte “Ġnanlar kardeĢtir” yazıyor ya o neden orda biliyor musun hocam? Çünkü artık öğrenciler kavga etmeye baĢladılar. Mesela Pakistanlı ve Hindistanlı bir öğrenci kavga etti. Müdür bey bu yazıyı astırdı. Kavga edenler bu yazıya bakıp, kardeĢinden özür diliyor. Ama devletler bunu yapmıyor. Afrika‟da insanlar fakirlikten ölüyor. Arabistan zenginlik içinde kendisinden baĢka kimseye yardım etmiyor. Çünkü biz onun mezhebinden değiliz. Dünyanın en zengin ülkesi Arabistan… Ama en çok fakir orda… Tüm Müslümanlar selefi olsa Arabistan destek çıkar herkese. Bu yüzden büyük Ġslam birliğini desteklemiyorlar…”

Devlet sistemlerini belli bir mezhebe göre düzenlemiĢ olan devletler, kendi mezheplerinin diğer Ġslâm ülkelerinde yaygınlaĢmasını istemektedirler. Yine öğrencilerin bu konuda verdiği örnek Ġran‟dır:

“Ġran Ġslam dünyasını koruduğunu söylemektedir. Hizbullah bu alan için en iyi örgüt gibi gösterilmektedir. Bence o örgütler en çok kendilerini korumaya çalıĢıyor. Ġran halkına zarar gelmesin yeter. Birde ġiiler var. Onların hayatları da kıymetli… Ġran batıya düĢman gibi davranır ama yanı baĢındaki Suriye‟ye yardım etmez çünkü Suriye halkı ġii değil. Ġran isteyince Amerika ile yakınlaĢır. Kendi yararına gelmeyen her Ģey haram, her Ģey günahtır. Sizce Ġran‟da çok sayıda millet olmasına rağmen neden hiç karıĢıklılık yaĢamıyor ? Çünkü baskıcı bir devlet ve mezhebini tüm dünyaya yaymıĢtır. Artık o etrafında baĢka güç istemez.”

Mezheple ilgili bir baĢka yorumu daha incelemek gerekirse, “Uluslararası ĠHL‟de dört mezhebe de göre namaz kılıyoruz. Çünkü arkadaĢlarımız imam olduğu için, onun namaz kıldırıĢına uyuyoruz ve onun mezhebine göre ibadet ediyoruz. Senin mezhebin, benim mezhebim gibi tartıĢmalar yapmıyoruz. “ Ģeklindedir.

Görüldüğü gibi öğrencilerin Ġran‟ın Ġslam dünyasının birleĢmesinin önündeki engel ülke olarak görmesinde yalnızca mezhep farklılığı yoktur. Ġran aynı zamanda Fars milliyetçisi bir ülkedir. Ġslam‟ın keskin dille yasaklamıĢ olmasına rağmen

127 ırkçılık ya da kabilecilik değiĢik isim ve Ģekillerde Ġslam âleminde hâkim unsur olduğu da bir gerçektir:

“Türkiye‟de bazı Türk milliyetçileri “Allah-Muhammed “diyor ama bizene “Arap‟tan” diyorlar. “Bizene Afrika‟dan” diyen insanlar var. Bazı Atatürkçülerde Araplardan bizene diyor. Suriyelileri sevmeyen onlar pis diyen insanlarda var. Suriyeli ile yaĢamadan onun pis olup olmadığını nerden biliyorlar.”

Irkçı ya da kabileci yaklaĢımlar bir Ġslam birliğinin kurulması karĢısında önemli bir engel olduğu gibi, bazen aynı ırkın farklı boyları karĢısında dahi kendilerini koruma bahanesiyle zaman zaman ülke içinde de huzurun sağlanması konusunda büyük bir problem teĢkil etmektedir:

“Türkiye‟de bazı Türk milliyetçileri Kürtleri istememektedir. Kürtlerden de Türkleri istemeyenler var. Ama Kürtlerin dini zaten yok yani Müslüman değil. O yüzden Kürtlerin böyle davranmasını normal buluyorum ama Türklere yakıĢmıyor.”

Öğrencilere göre Müslümanların birlik olamamaları büyük sorun ama Müslümanların artık bilimle, sanatla, edebiyatla ilgilenmemeleri çok daha büyük sorundur. Tüm bu ilerlemeler Ġslam medeniyetinin oluĢması ve bu medeniyetin sürekli hale gelmesi açısından önemlidir. Yani sadece siyasi alanda mücadeleye yönelmek, Ġslamcı grupların tüm çalıĢmalarını siyasal alanda gerçekleĢtirip, sanat, edebiyat, ekonomi, kültür, iletiĢim, eğitim ve tebliğ gibi diğer alanları ihmal etmeleri kalıcı bir birliğin sağlanmasını engellemektedir:

“Tüm Müslümanlar demokrasi arayıĢı için sokaklarda. Sürekli lider sorunu, ülke sorunu, yönetim sorunu... Biz kendimizi geliĢtiremiyoruz. Sami Yusuf‟tan baĢka müzikçimiz yok. Dünya ödüllerinden çoğunda biz yokuz. Belki de Müslüman olduğumuz için alamayacağız ödülleri. Ama dünyanın bu alanda tanıyacağı liderler olmalıdır.”

“Peki Ġslam birliği sağlanmıĢ olsaydı, ne olurdu?” alt sorusuna veriler cevaplar “Asr-ı Saadet Dönemi” özellikleri etrafında Ģekillenmektedir:

“Ġslam birliği gerçek bir birlik olsaydı Asr-ı Saadet yaĢanmaya devam ederdi. Adalet, dayanıĢma, yardımlaĢma gibi tüm güzel kavramlar Müslüman ülkelerinde en üst seviyede yaĢanırdı. Ġslam birliği gerçek bir

128

birlik olsaydı, zina, hırsızlık, içki, kumar, uyuĢturucu gibi kötü alıĢkanlar olmazdı. Müslümanlar zulüm görmezdi.”

Tanzanya‟dan gelen 17 yaĢındaki bir öğrenci Ġslam birliğinin Kuran ve Sünnet temelinden uzaklaĢıldığı için gerçekleĢmediğini düĢünmektedir:

“Asrı Saadet döneminde Kuran ve sünnet yol gösterici iken artık bugün baĢka Ģeyler onun yerini aldı. Ġslam tek baĢına o dönemde yetiyordu. Hem bilim hem din yan yana idi. Her ikisi de birbirini destekliyordu. Ġbn-ü Sina hem tıp eğitimi almıĢ hem de Ġslam eğitimi. Onun gibi çok âlim Ġslam dünyasını yüksek medeniyet seviyesine ulaĢtırmıĢtır. Ben de onun gibi bir doktor olmak istiyorum. Hem iyi bir Müslüman olmak istiyorum hem de iyi bir doktor. Ġslam dünyasını böyle insanlar kurtaracak. Uluslararası ĠHL öğrencileri kurtaracak. Ġslam dünyasının böyle insanlara ihtiyacı var.”

“Müslümanlar arasında barıĢ nasıl sağlanabilir? Bunun için neler yapılabilir? Ġslam birliği için yapılması gerekenler nelerdir?” alt sorusunun sorulduğu bu alanda ilginç cevaplar gelmektedir. Ġbadetlere indirgenen dindarlık anlayıĢlarıyla Ģekilciliğe indirgenen ibadet konusu üzerinde daha fazla çalıĢmalar yapılması gerekmektedir. Bu çalıĢmalar içinde Ġslam‟ın birleĢtirici unsurlarının öne çıkarılması ilk çözüm olmalıdır:

“Müminler kardeĢtir” diyen bir dinin ümmetini oluĢturuyoruz biz. “Elinden ve dilinden emin olunan insan” Ģeklinde tarif eder peygamber bizi. Kendisi için istediği Ģeyi mümin kardeĢi için de istemeyi Ģart koĢan bir dinin ümmeti için de birlik olmak zorundayız. Eğer Uluslararası ĠHL‟de biz birlik olmayı beceriyorsak kesinlikle dünyadaki diğer Müslümanlar da bunu yapabilir.

Birliğin sağlanması için yapılacak bir diğer yorumda ülkelerin ve toplumların insan haklarını ve demokrasiyi merkeze alan bir anlayıĢın geliĢtirilmesi gerektiği yönündedir:

“Ortadoğu‟da istenmeyen liderler görevlerini bıraksaydı ve halka istediği liderleri seçme hakkı verilseydi bugün Arap baharı diye bir Ģey olmazdı. Türkiye‟de nasıl seçimler oluyor. Nasıl Türkiye beceriyorsa yanımızdaki Suriye beceremiyor. Erdoğan “ yüzde otuz beĢ oy alamasam istifa ederim” diyor. Ġstifa ederim diyebilmek sorumlu Müslüman davranıĢıdır. Bize böyle Müslümanlar lazım…”

Ġslam ülkeleri arasında daha sıkı bir birliğin kurulabilmesi için mutlaka ekonomik açıdan zengin ülkeler, fakir ülkelere destek olmalıdır:

“Bugün Müslümanlar Ramazanda ortak oruç bile tutamıyor. “Hilal göründü, biz gördük, siz görmediniz.” Diyanet bizim için çok önemlidir. Onun

129

yorumları önemlidir. Ama Müslümanların Ramazan‟da kaç saat oruç tutacağını tartıĢmalarından ziyade ramazanda hangi ülkeye yardım edeceklerini tartıĢmaları gerekir. Müslüman ülkeler bir birlik kurmalı ve bu birlikten zengin ülkelere fakir ülkeler bölüĢtürmeli ve yardım götürmeleri gerekir. Sadece Türkiye‟nin gıda yardımı olmaz.”

Ġslam Konferansı TeĢkilatı baĢta olmak üzere Müslümanların kurduğu cemaat, tarikat, vakıf, dernek, STK, Televizyon kanalları, radyo, sosyal medya gibi yapılar daha etkin hale getirilmeli ve bu kurumlar arasında dostluk, kardeĢlik açısından iyi iliĢkiler olmalıdır:

“Cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler arasında bölünmeden daha çok insanların bu grupları Ġslam dininden, peygamberinden üstünden tutmamaları da önemlidir. Mesela Ģeyhler bizim orda çok türbe kültürü de yok. Burada dua etmek için türbeye gidiliyor. Bazı insanlar Ģeyhinin kitabını Kuran‟dan üstün tutuyor. Bu gruplar Müslümanların dayanıĢması içindir, bölünmesi için değil. Neredeyse amacından çıkmak üzere…”

Müslümanların kurduğu dernek, vakıf, platform, TV, dergi, yayınevi, radyo, üniversite, vb gibi programların aralarında, iĢbirliğinin sağlanması da gerekir. Bu yayınlar sadece birliği sağlama amacı taĢımamalı, tebliğci duruĢu olmalıdır:

“Bu birlik sağlandığında, Müslümanlar dünyada en büyük güç olacaktır. Bosna Hersek‟deki katliamda, Suriye‟deki kardeĢlerimize yardımda, Mısırda öldürülen kız kardeĢimizin katli gibi bir çok olayda "Niye Batı müdahale etmiyor?" demeyecek, gereken müdahale, Müslümanlar tarafından yapılacaktır. Ġran kâfirle iĢ birliği yaparken baĢka din mensupları gelemeyecek, Ġslam ordusu ve diğer Müslüman ülkeler sorunlarını çözecektir. Nasıl Filipinler silahları Türk konsolosluğuna bıraktı. Türkler araya girdi. BaĢka devletlerde araya girmeyecektir. Yalnızca Müslüman devletler birbirine yardım edecek.”

Tıpkı Avrupa kültürünün üzerinde birleĢen AB gibi, Ġslam Birliği „Ġslam kültürü‟ temeli üzerine inĢa edilmelidir. Bu birliğin hem batıyla hem doğuyla iyi iliĢkileri olan bir lideri olması gerekmektedir. Öğrenciler, lider olarak Türkiye‟yi iĢaret etmektedirler. Çünkü Türkiye hem Osmanlı‟nın mirasçısıdır hem de dinin en güzel yaĢandığı, marjinal ve taassupçu görüĢleri bulunmayan, gerçek Ġslam‟ı yaĢayan ve demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. Gerçek Ġslam‟ın nasıl yaĢanacağı konusunda örnek olacak tek ülke, Türkiye‟dir.

130 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: SONUÇLAR VE TARTIġMA

BaĢta Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika ülkeleri olmak üzere halkı Müslüman olan ve din eğitimine ihtiyaç duyan Müslümanların yaĢadığı diğer ülkelerdeki baĢarılı öğrencilerin Türkiye‟ye getirilerek Uluslararası Ġmam Hatip Liselerinde okutulması yoluyla bu ülkelerdeki din görevlisi ihtiyacını karĢılamak, eğitim ve kültür iĢbirliğini geliĢtirmek ve Ġslam dünyasının yaĢadığı buhranlara çözüm üretmek amacıyla, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Türkiye Diyanet Vakfı arasında 2004 yılında imzalanan Protokol gereğince, eğitime baĢlayan Uluslararası Ġmam Hatip Liseleri yetmiĢten fazla ülkeden öğrenciyi, Türkiye‟de dört okulda, dünya genelinde on ülkede misafir etmektedir. Öğrencilerin barınma ve iaĢe giderleri DĠB diğer giderleri TDV tarafından karĢılanmaktadır.

Tüm Ġslam coğrafyasında hızla yaygınlaĢan Ġmam Hatipler ümmetin sıkıntılarının aĢılmasına vesile olacaktır. Siyasi, ekonomik ve modern anlamda önemli geliĢmelerle gündeme gelen Türkiye‟nin bir model olarak sunacağı bu okul, dini ve kültürel bağları kazandırmanın yanı sıra dıĢa açık modern insan yetiĢtirilmesinde ve ümmet bilinci sağlanmasında önemli bir kurum olarak rol oynayacaktır.

Uluslararası ĠHL, Türkiye‟nin kendi tecrübelerinden ortaya çıkan bir proje olduğu için, diğer ülkelere uygulanma konusunda bazı sorunlar vardır. Bu okulların amaç ve misyonunu, eğitim müfredatı ve ders materyallerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu alanda karĢılaĢılan sorunlar, farklı ulusal-kültürel geçmiĢten gelen öğrencilerin mezhep ve hazır bulunuĢluk farklılıklarını kapsamaktadır. Bu sebeple modelinin farklı kültürlerden gelen öğrencilere hitap edecek Ģekilde hazırlanması ve dini eğitimde Ġslam'daki farklı mezheplerin müfredata dahil edilmesi gerekmektedir. Bu müfredat aynı zamanda Ġslam ülkeleri, coğrafyası ve halkları konusunu da kapsamalıdır.

Klasik ĠHL‟lerin yüzyıl önce ilk açıldığı günden bu yana aldığı eleĢtirilerin benzerleri Uluslararası ĠHL‟ye de yöneltilmesi ilginçtir. En çok tartıĢılan konu, ilahiyat okumak istemeyen ve Türkiye‟de kalmak isteyen öğrencilerdir. Uluslararası ĠHL projesi Müslüman ülkelerin sorunlarına farklı çözümler sunmaktadır. Bu iki eleĢtiri bu farklı çözümlerle yeniden analiz edilmelidir. Yine buradaki sorun vizyon ve misyon anlamındaki eksiklikten kaynaklanmaktadır. Yine de bu okullardan

131 mezun olanların öncelikle ilahiyat fakültelerine gitmesi için kontenjanların artırılması sağlanarak diğer fen ve sosyal bilimler gibi alanlara gitmek isteyenler de desteklenmelidir. Ġmam Hatip Liselerine gelen öğrencilerin üniversite eğitimine Türkiye'de devam etmeleri en sağlıklı yöntem olsa da, mezuniyet sonrasında öğrencilerle irtibatın devam ettirilmesi için gerekli network oluĢturmalıdır. Din ataĢelikleri daha fazla bilgilendirilmelidir.

Modern bilimi ve dini eğitimi aynı çatı altında toplayan, Türkiye'deki Ġmam- Hatip Liseleri uygulaması, Ġslam dünyasında model arayıĢı içinde bulunan ülkeler için iyi bir referanstır. Türkiye‟nin hem siyasi hem ekonomik olarak kazanmıĢ olduğu gücü, “Gönül Coğrafyası” adı altında tüm Ġslam ülkelerine yardım ederek eğitime de taĢımıĢtır.

Öğrenciler Uluslararası ĠHL‟ye hem dinini iyi bilen, hem de dıĢ dünyaya açık, güçlü, seçkin dünya ve ahiret adına iyi eğitilmiĢ entelektüel bireyler olmak istemelerinin yanı sıra Peygamber görevi olarak görülen tebliğci duruĢu için yetkinlik kazanabileceklerini düĢündükleri için gelmiĢtir. Uluslararası ĠHL‟lerde okuyan öğrencilerinin aileleri de özellikle çocuklarının bu okullarda okumasını istemektedir. Ayrıca Arap Baharı ile Ġslam bilim merkezlerinin bir bir yok olması sonucu, ĠHL‟lerde öğretilen Arapça ile Türkiye yeni bir adres olarak gösterilmeye baĢlaması ve Ġlahiyat ya da teoloji gibi alanlarda çalıĢmak isteyen öğrencilerin sayılarının artması ile Uluslararası ĠHL‟ler bir Ġslam bilim merkezi olarak tercih edilmeye baĢlanmıĢtır. Ayrıca öğrencilerin Ġmam Hatip modellerini tercih etmelerinde okulların Türkiye‟de olması, hem pozitif hem de dini bilimleri bir arada harmanlayıp vermesi, öğrencilerin öğreneceği tebliğci duruĢlarının yanı sıra hafızlık imkânı sağlaması gibi nedenler sayılabilir. Yine hafız olan öğrencilerin, meslek olarak baĢka alanlara yönelmek istemesi de dikkat çekicidir.

Öğrencilerin Türkiye‟ye dair yaĢam algıları; modern, yaĢam standardı kalitesi yüksek ve can güvenliği iyi olan bir ülke Ģeklinde kategorileĢmektedir. Türkiye yaĢam standartları açısından iyi olması, ülkemizin gücünü ve demokrasisini geliĢtirmektedir. Türkiye güç açısından da diğer bölgelerde oldukça etkili gözükmektedir. Türkiye‟nin geliĢmiĢ bir demokrasiye sahip olduğunu, insan haklarının çok iyi olduğunu Türkiye'de farklı din kültür ve kimliklere saygı duyulduğunu göstermektedir. Ayrıca Türkiye dünyada yeterince tanınmakta ve

132 bilinmektedir. Öğrencilere göre bunun en büyük nedeni Osmanlı Devleti ve Recep Tayyip Erdoğan faktörüdür. Öğrencilerin Türkiye‟ye gelmeden önceki düĢünceleri ile geldikten sonraki düĢünceleri değiĢmiĢtir. Bu değiĢimlerin çoğu olumlu yöndedir. Türkiye‟nin bölgesel olarak doğulu ya da batılı kültürden hangisini temsil ettiğine dair kesin bir cevap verilmemektedir. Genellikle cevaplar doğu ve batı arasında bir köprü görevi gördüğüne iĢarettir. Öğrencilerin Türkiye‟nin bölgesel gücünün büyüklüğü ve rolü konusundaki algılarda Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya gibi coğrafyalara göre değiĢmektedir.

Türkiye‟nin modern ya da laik olması bazı ülkelerin öğrencileri tarafından Türkiye‟nin Ġslam dünyasının lideri olmasını olumsuz etkilediğini söylemiĢ olmalarına rağmen Türkiye genel anlamda Ġslam Dünyasının Lideri olarak görülmektedir. Bu yüzden Türkiye diğer Ġslam ülkeleri için birçok alan da ihtiyaç duyulan bir modeldir. Türkiye‟nin Ġslam dünyasının lideri olmasını sağlayan olgu Radikal Ġslam‟ın Panzehiri olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. Mezhepler çatıĢmasının Türkiye‟de olmaması öğrencilere göre ülkemiz için avantajlı bir durumdur. Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki en büyük fark, mezhepler arasındaki çatıĢmanın bir gerileme dönüĢmemesi ve saygı kültürünün oluĢmasıdır.

Türkiye ile öğrencilerin kendi ülkeleri arasında bölgesel farklar, dini