• Sonuç bulunamadı

1.4. Gülme, Komedi ve Mizah Kavramları

1.4.3. Gülme, Komedi ve Mizah Kavramlarının Toplumsallığı

Bir toplumdaki değişimi anlamak için gülme ve gülünen konusunda bir araştırma yapmak oldukça mantıklıdır. Çünkü gülme insanın en temel davranışlarından biri olarak gündelik hayatın içine gömülmüş ve kültürel kodlar, ortak değerler ile sıkı sıkıya örülmüştür. Bu yüzdendir ki gülme bize toplum hakkında ipuçları verir. Bu ipuçlarını çözerek toplumsal dönüşümleri izlemek ve

bu dönüşümlerin var oluş sebeplerini açıklamak mümkündür (Şahinalp, 2010: 16). Gülmenin kaynağına inerek onu açıklamaya çalışırken işin içine mizah ve komedi de girer.

Gülme ile ilgili ortak bir teorinin olmadığını, felsefi, psikolojik ve sosyolojik olarak başlıklar altında toplayabileceğimiz yaklaşımlar olduğunu bir üst bölümde belirtilmişti. Tezin ana teması toplumsallıkla ilgili olduğu için sosyolojik yaklaşımlar da belirtilecektir.

Gülmeye sosyolojik olarak ilk yaklaşan düşünür M.Ö. yaklaşık 8. yüzyılda yaşadığı düşünülen Homer’dir. Homer’den sonra gülme ve komik konusuna toplumsal ilişkiler bağlamında yaklaşan bir diğer isim Horaz adı ile bilinen Quintus Horatius Flaccus’tur (Şentürk, 2016: 87). Horaz’a göre komedi sanatı yenilikçi olmalı ancak yenilik sırasında toplumsal değerleri dikkate alarak yoluna devam etmelidir (Şentürk, 2016: 88). Komedinin toplumsal bir sorumluluk taşıması, akıl ve ahlak ilkelerine ters düşmemesi gerektiğini savunan bir başka düşünür ise Nicolas Boileau-Despreaux’dur. Nicolas’a göre, genel geçerlik, ahlakilik ve aklın ilkelerine uygunluk komedinin kabul edilmesi için olması gereken şartlardır. Şimdiye kadar olan isimlerden istisnai bir konuma sahip olan ve gülmeye çok daha toplumsal yaklaşan önemli isim ise Henri Bergson’ dur (Şentürk, 2016: 90-91).

“Gülmemiz her zaman bir topluluğun gülmesidir” (Bergson, 2016: 6). Gülmeyi anlamak için onu ait olduğu ortamına yani toplumun içine yerleştirmemiz gerekir. Güldürü elbette ki canlı ve süreklilik gösteren bir enerji ve eylemdir. “Toplum denilen toprağın taşlı bölgelerinde inatla büyüyen ve en rafine sanat eserleriyle aşık atmak için kültürden onay bekleyen nadide bir çiçektir” (Bergson, 2016: 44). Hayatın tüm gerçeklerini güldürüye dökmek mümkündür. Gülme salt eğlendirme amacı içermez. Pek çok farklı işlevi vardır. Güldürü içinde eleştiriyi, yermeyi ve toplumsal mekanikliğe karşı iğnelemeyi barındırır. Gülme insanlar ve olaylardaki bir tür dalgınlığı öne çıkartan ve cezalandıran bir tür jesttir (Bergson, 2016: 58). “Esnek olanın, sürekli değişenin, canlı olanın zıttı katılık, kalıba girmişlik ve mekaniklik; dikkatin zıttı dalgınlık ve nihayet, özgür eylemin

zıttı otomatizm: işte özetle gülmenin dikkat çektiği ve düzeltmeye çalıştığı şeyler bunlardır” (Bergson, 2016: 84). Güldürü bu özellikleri ile dramdan daha yakındır gerçek hayata. Çünkü gülme toplumsal hayat karşısında katılaşma diyebileceğimiz anda başlar. Kişiye karşı ya da bir duruma karşı gülme ise, gülmenin toplumsal hizaya sokma işlevidir (Bergson, 2016: 88-89). Tüm bu işlevlerinden ötürü güldürü için, sanat ile hayat arasında bir orta bölgede yer aldığını söylemek mümkündür. Güldürü saf sanat gibi çıkarsız değildir. Gülme toplumsal hayatı doğal ortam kabul eder ve toplumsal hayatın itici gücüne itaat eder. Bu özelliği ile toplumdan kopmak ve yalın doğaya dönmek olan sanata sırt çevirir (Bergson, 2016: 107-108).

Bergson gülmenin toplumsal olarak farklı yönlerini açıklamış ve gülme ve gülünçlüğün sosyolojik boyutuna önemli katkılarda bulunmuştur. Gülme, gülünç olma, komik durumlar ve güldürme amacı olan mizahın toplumların kültürel, günlük hayat, siyasi hayat gibi pek çok durumun anlaşılmasında ve bu durumlara eleştiri getirmesinde artık şüphe duyulamaz.

Mizahın sosyolojik fonksiyonuna bakıldığında ise, bireysel ve toplumsal olarak ne kadar önemli olduğu görülür. İnsanlara kattığı sosyal memnuniyet olumlu yönde kabul görmektedir. Mizah, insanlar arası ilişkilere samimiyet, doğruluk, nezaket ve saygı katmaktadır. Statü farklarından doğan iletişimsizliği ortadan kaldırarak ilişkilerin sağlamlaşmasına yardımcı olur (Provine, 1996: 39’dan Akt. Yardımcı, 2010: 17). Mizah içerikli konuşmalar, insanları birbirine yakınlaştırır ve aynı konulardan bahsedilirken keyif alınmasını sağlar. Ortak ve keyifli sohbetler insanların toplum içinde kendilerini yalnız hissetmek yerine, bir durumu paylaşma düşüncesini doğurur ve böylelikle grup ruhunun oluşmasını sağlar. Mizah ayrıca üzüntü veren olaylardan sonra kişinin kendini toparlamasında ve sosyal hayatını daha sağlıklı sürdürebilmesinde yardımcı olur. Mizah duygusuna sahip kişiler keyifli insanlar olduklarından toplum içinde yalnız kalmazlar (Yardımcı, 2010: 17).

Gülme ve komiğe ilişkin yaklaşımlar ve araştırmalar günümüzde hala devam etmektedir. Çünkü toplumlar nasıl sürekli değişiyorsa, gülünen ve komik olanlarda kaynağı değiştikçe değişmeye devam edecektir.

Tıpkı denizin yüzeyinde dalgalar sürekli kabarırken alt katmanlarda derin bir dinginliğin hâkim olması gibi. Dalgalar çarpışırlar, birbirlerine girerler, denge ararlar, beyaz, yumuşak, oynak bir köpük, dalgaların değişen hatlarını takip eder. Bazen kıyıdan çekilen bir dalga bu köpüklerin izini bırakır kumsalda. Yakınlarda oynayan bir çocuk köpükten bir avuç almaya geldiğinde şaşırır: Sıktığı avucunda birkaç damla su kalmıştır sadece. Dalganın getirdiğinden çok daha tuzlu, çok daha acı bir su. Gülme de aynı bu köpük gibi doğar. Toplumsal hayatın dış yüzeyindeki küçük isyanları haber verir. Bu alt üst oluşların oynak şeklini anında gözler önüne serer. O da tuzlu bir köpüktür. Köpük gibi ışıldar. Tatmak için bu köpükten bir avuç alan filozof da elinde kalan bu azıcık şeyde bir parça acılık bulacaktır (Bergson, 2016: 128).

İKİNCİ BÖLÜM: KENT, KENTLEŞME, KENTLİLEŞME KAVRAMLARI