• Sonuç bulunamadı

3.2. Bulgular

3.2.2.4. Erkek Güzeli Sefil Bilo

Yayın Yılı: 1979

Yönetmen: Ertem Eğilmez

Hikaye köyde geçmektedir. Köyün ağası ve köylülerden olan Bilo arasında yaşananlar filmin konusudur.

Derede çamaşır yıkayan kadınların olduğu sahne ile başlar film. Köyde geçen bütün filmlerde ya da film sahnelerinde bu film de dahil çamaşırlar hep köy deresinde yıkanmaktadır. Beyaz eşyalar şehirde olmasına rağmen köylere henüz gelmemiştir. Köyler kentlerden kopuk olarak hayatlarına devam ederler. Erkek Güzeli Sefil Bilo filminin bütün sahnelerinin köyde geçmesi de bu durumu kanıtlar. Kentin çekiciliği arasında bulunan olanakların, ulaşımın ve teknolojinin gelişmişliği en basit haliyle çamaşır yıkama konusunda kendini gösterir demek mümkündür.

Film töre, ağalık gibi kavramlar üzerine kurulmuştur. Töre ve insanların kendisinden beklentileri yüzünden değişen Bilo’nun hikayesi anlatılır.

Filmde feodal yapıya bağlı sınıf farkı vardır. Köydeki bütün arazi, tarla, bahçe ve hayvanlar köyün ağasına aittir. Köylü ağa için çalışır ve o ne verirse ona katlanır. Köylü eski ve kerpiç evlerde otururken, hatta kahveci kahvesinde uyurken ağanın evinde hamamı, hayvanları için kümesleri vardır. Ağanın

ağalıktan dolayı gelen bir statüsü vardır ve herkes ona koşulsuz saygı gösterir. Bayram da tek sıra halinde tüm köylü kendisinden küçük olanlar bile ağanın elini öper. Ağa da onlara bayram hediyesi olarak elden daha küçük parçalarda birer adet çiğ et verir.

Ağa köylüsünü düşünmeyen, tamamen çıkarları için hareket eden biri. Önceden Cano’nun babasına (Memo) Bilo’nun babasını öldürtmüş. Şimdi de Bilo’ dan Memo’yu öldürmesini istiyor. Bilo da Ağa da Cano’yu seviyor. Ağa, Cano ile evlenebilmek için Bilo’yu cezaevine göndermek istiyor. Ancak Bilo’ ya yalan söyleyerek “Cano, babasının kanını yerde bırakan adamla evlenmem” Diyor bu yüzden babanın kanını temizlemek için Memo’yu öldürmelisin diyor. Bilo’dan Memo’yu öldürmesini sadece ağa değil aslında tüm köylü bekliyor.

Köylü erkeklerin sohbet ederek, çay içerek ve çeşitli oyunlar oynayarak boş vakitlerini geçirdikleri köyün önemli mekanlarından olan kahve de, köyün önde gelenlerinden olan ve eskiden eşkıyalık yapan Hüsnü Bilo’ya şunları söyler ve tüm köylü ona katılır: “Sen bu Memo’yu yaşatmakla töreleri çiğniğsen. Törelere göre işin rast gitmez.” Törenin bölgedeki hakimiyeti ve töre kural ve adetlerinin önemi de yine bu sözlerle ortaya konulur. Bilo bu baskılar yüzünden ve Ağa’dan Cano’nun da bunu istediğini duymasıyla Memo’yu öldürmeye gider. Saf kalpli, merhametli ve kimseye zarar veremeyecek olan Bilo, Memo’yu da öldüremez. Ama Memo zaten yaşlı ve hasta olduğu için Bilo yanındayken ölür. Bilo bunu fırsata çevirir ve bir el ateş eder. Herkes Memo’yu onun öldürdüğünü zanneder. Bilo tutuklandığında ona yardım etme sözü veren ağa hiç arayıp sormaz. Bilo hapisten kaçar. Cano’nun annesi “Ailede er kişi kalmadı. Bu görev sana düşer. Baban bu silahla vurmuştu. Sen de Bilo’yu vurasın ki başımız dik olsun, insan içine çıkabilelim. O kan akmadan bize rahat yok” Der. Annenin bu sözleri de törenin köy hayatındaki gücünü tekrar gösterir. Ayrıca yine kır hayatında ataerkil düzenin olduğunu da gösterir.

Bilo, artık yapabileceği bir şey kalmadığı için eşkıya olmaya karar verir. Dağa çıkar ve kısa zamanda adını duyurur. Bunu öğrenen ağa Bilo’nun yanına gider ve birbirlerine ihtiyaçları olduklarını her istediğini yapacağını söyler.

Bilo’nun dağdaki yakacak, yiyecek ve her türlü ihtiyacını karşılar. Bunu Bilo’nun gerçekten ihtiyaçlarını karşılamak için değil dağdan inmemesi için yapar. Kendi çıkarını gözeterek Cano ile evlenmesine bir olanak olarak görür bu durumu. Bilo eşkıya olmuştur ama hala saf kalpli ve merhametli karakteri devam etmektedir. Eşkıyalık sahnelerinde sadece dağdaki mağarasında durur. Diğer köylerden namı için yanına gelenler vardır. Hala ağaya inanmaya devam eder.

Toprak reformu yapılmış ve tarlaların tapuları halka dağıtılmıştır. Görevlilerin yanında köylüye gayet iyi davranan ağa daha sonra bu tapuları almak ister. Bilo’nun da yardımını alarak köylülerin zorla tarlalarını satmalarına sebep olur. Bilo, kendi köylüsüne hakaret ve küfürler eder. Tarlaların gerçek sahibinin her zaman ağa olduğunu, ağanın onlar için en iyisini bileceğini düşünür. “Ağanın kulları olarak satmamak olmaz. Bi pok mu oldunuz?” diyerek ağaya destek çıkar. Ağanın kulları sıfatlandırmasıyla statünün kaynağının ağalık olduğu vurgulanmış olur.

Bilo, ağanın gerçek yüzünü, kendisini öldürtmek istediği zaman anlar. Çünkü ağa Cano ile evlenirken Bilo düğünü basmış ve Cano’yu kaçırmıştır. Ağanın artık Bilo ile ilgili çıkar ilişkisi bitince onu öldürtmeye karar verir. Öldürmesi için ayarladığı köylüye “Sana 500 kayme, et ve bulgur veririm” diyerek ikna eder. Kendi ektiği ve biçtiği bulguru almak için insan öldürmesi istenir karakterden. Bilo bunu öğrendiğinde ağayı vurur ve öldürmeden önce şunları söyler: “Yeter artık ulan! Kanımızı emdin, sömürdün. Sen yaptın, baban yaptı, onun babası, onun babası yaptı. Asıl düşmanımız sensin!” bu sözleri sadece ağaya olan kinini değil bir köylü olarak feodal sisteme olan sitemini de gösterir. Köylüden çok köle olduklarını düşünmektedir. Herkesin yaşam tarzı ve geliri köyde neredeyse aynıyken (Wirth’in makalesinde de kırdan homojen olarak, kentlerden nüfusun heterojen olduğu yerler olarak bahsedilir.) ağa tüm köylüden farklı yaşar. Çalışmadan yer. Köylünün emeğini sömürür.

İnsanların kendisinden beklentisi ve sistemin içinde kayboluşu, Memo’yu öldürmek için gittiğinde tetiği bir türlü çekemeyen Bilo’ya, sıra ağaya gelince hiç

düşünmeden onu öldürtür. Filmin başındaki karakterle sonundaki karakterin aynı olmadığı bu iki sahne ile ortaya konulur.

Filmde göç yoktur ancak Bilo’nun dağa çıkıp dağda bir mağarada yaşamaya başlaması göç ile benzer bir olgu olarak değerlendirilebilir. Çünkü, şimdiye kadar tüm filmlerde göç eden karakterler, önceki karakterlerine ters bir çizgide değişmiştir. Bilo dağa ilk çıktığı zaman ağa ile araları iyi iken daha sonra ağayı öldürmesine kadar durumlar değişir.

Filmde dini bayramdan bahsedilmesi, bayram namazı sebebiyle erken kalkılacağı için erken yatılması, bayramlaşma sahnesi, dua sahneleri, köylüye tapuların satılmasına sebep olduğu için mahcup olan Bilo’nun tüm köylüden helallik istemesi, köydeki bütün kadınların başörtülü olması dini motifler olarak karşımıza çıkar.

Köylülerden birkaç kişinin, ağanın çalışanı iken ağanın kovmasından sonra Bilo’ya sahip çıkması, yardım edilen sahneler, köylünün birlik ve beraberliklerinin olduğu sahneler manevi ilişkilerin göstergeleridir. Çıkar ilişkisi sadece ağanın davranışlarında bulunmaktadır.

Filmde ki karakterlerin toplumsal rolleri aşağıdaki gibidir:

 Bilo: Ağanın çalışanı, köylü, eşkıya, Cano’nun nişanlısı  Cano: Evin kızı, köylü, Bilo’nun nişanlısı

 Hüsnü: Köylü  Ağa: Köy ağası

Tablo 8: 1979 yılı yapımı ‘Erkek Güzeli Sefil Bilo’ filminde geçen

kelimelerin ve sahnelerin sayımlarının toplamı

Gelenek, Görenek ve Adetler 55

Akrabalık

22

Komşuluk

Aile 74 Bireyselleşme 4 Yarış ve Rekabet 3 Din 43

Göçle Oluşan Uyum Sorunları

0

Manevi (Birincil) İlişkiler

39

Çıkarcı (İkincil) İlişkiler

35

Para

15

Sınıf Farkı

69

3.2.2.5. 1970- 1980 Yılları Arası Filmlerin Genel Yorumu

Filmlerde genel olarak çıkar ilişkileri önceki yıllara göre artarak devam etmiştir. Kentleşmenin daha fazla arttığı yıllar olduğu için Wirth’in makalesinde savunduğu görüşlerden biri olan kentlileşmenin insan ilişkilerine zarar verdiği görüşü bu oranlarla buraya kadar ki yirmi yıllık süreçte doğrulanmış olur.

Kent ve köy arasında tüketim ilişkilerinde ve ihtiyaçlarda farklılıklar daha net belli olmaya başlamıştır. Köyden İndim Şehre filminde kente göç olgusu gerçekleştikten sonra kılık kıyafetteki ve kadınların imajındaki değişikliklerden bahsetmiştim. İhtiyaç görünen durumlar ve olgular şehre gelince değişiklik göstermiştir. Şehirde yemek takımı, mobilyalar, kadınların bakımlı olması (Köyden İndim Şehre filminde) zenginlik göstergesi sayılırken, Erkek Güzeli Sefil Bilo filminde eski eşkıya rolünde olan Hüsnü köyde zengin olduğu günleri şu şekilde açıklar: ‘‘Sen asıl ben eşkıya iken misafirim olacaktın. Yediğin önünde yemediğin arkanda olurdu. Kuzu çevirmesi, kuzu dolması, tatlısı, ekmeği…’’

Hüsnü’nün bu sözleri hem de köydeki zenginlik göstergelerinin ne olduğunu hem de şehir ve kent arasındaki insanların arasındaki bir farkı daha ortaya koyar. Hüsnü bu eski zenginliğini imrenerek ve özlemle hatırlar. Çünkü o gece Bilo’yu kahvede misafir etmek zorunda kalır. Bu duruma üzülür. Eskisi kadar zengin olsaydı onu nasıl ağırlardı bunu söyler. Paylaşımcı ve misafire verilen bir önem vardır bu sözlerde. Kentte ise Ali Rıza Bey (Köyden İndim Şehre filmindeki kuyumcu) yemek masasında misafirlerine yemek takımının kaç parça olduğunu ve fiyatını söyleyerek övünür. Kadınlar saçları ve kıyafetleri ile övünürler. Yani paylaşımcı ve grubun önde olduğu bir toplumsal yapıdan, doyumsuz ve tüketime önem veren bireye doğru bir değişim kırdan kente gittikçe örneklemimde görülür.

Akrabalık, komşuluk olguları ve insanlar arasındaki birincil ilişkilerde az da olsa azalma sahne ve kelime sayılarının toplamında görünmektedir.

60’lı yıllarda olduğu gibi bu on yıllık süreçte de çıkar amaçlı davranışların ve göç olgusunun sebebi her zaman para olmuştur.

3.2.3. 1980-1990 Yılları Arası Filmler Ve Analizleri