• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.18. GÜLE GÜLE

Güle Güle, yönetmenliğe Lütfi Akad, Memduh Ün ve özellikle Atıf Yılmaz’ın asistanı olarak başlayan(Scognamillo, 1998: 297) ve sonra kendi filmlerini çekmeye başlayan Zeki Ökten imzalı bir filmdir. Filmde, dostluk üzerine kurulmuş bir film öyküsü ve parelelinde anlatılan bir aşk hikayesi dikkati çekmektedir.

2.18.1.“Güle Güle” Filminin Yapım Bilgileri Yönetmen: Zeki Ökten

Senaryo Yazarı: Fatih Altınöz Yapım: UFP

Yapımcı: Faruk Aksoy, Ayşe Germen Yapım Yılı: 1999

Müzik: Engin Düzyol

Görüntü Yönetmeni: Ferenc Pap

Oyuncular: Metin Akpınar, Yıldız Kenter, Eşref Kolçak, Zeki Alasya, Şükran Güngör, Haluk Bilginer, Ayşegül Aldinç, Nilüfer Açıkalın, Güler Ökten, Serra Yılmaz, Sevda Ferdağ, Ece Uslu, Mahmut Gökgöz, Zeynep Gülmez, Kaan Çakır, İpek Tuzcuoğlu, Hazım Körmükçü, Nejat Birecik, Yüksel Aksu, Şebnem Özinal, Eray Yumuşaker, Kemal Kocatürk, Kader Demir

2.18.2. “Güle Güle” Filminin Konusu

Galip, Celal, Zarife, İsmet ve Şemsi birbirlerine sıkı sıkıya bağlı can dost ve arkadaş olan beş kişidir. Tüm yaşamlarını birlikte geçirmiş ve artık yaşlılık

103

zamanlarına ermiş olan bu grup, yıllar yılı dostluklarına halel getirecek hiçbir davranışta bulunmamışlardır. Celal ve Zarife evlidirler. Galip eşini yıllar önce kaybetmiştir. Şemsi’nin karısı ise yıllar önce başka bir erkekle kaçarak Şemsi’yi terk etmiştir. İsmet ise hiç evlenmemiştir. Yıllarca annesine bakmış, evleneceği kadın annesinden yüksünür diye evlenmemiş ve annesi ölünce dostlarından başka sığınacağı kimsesi kalmamıştır. Galip, emekli bir öğretmendir ve son derece romantik bir kişiliğe sahiptir. Otuz beş yıl önce, eşini kaybettikten kısa bir süre sonra, tesadüfen karşılaştığı, Küba’lı Roza’ya aşık olmuştur. Yirmi yıldır Roza ile mektuplaşmakta ve ona kavuşmanın hayaliyle yaşamaktadır. Ancak bir gün aniden düşüp bayılır. Hastanede kendisine kanser teşhisi konulur. Doktorlar bu bilgiyi yalnızca arkadaşlarıyla paylaşmışlar, ondan gizlemişlerdir. Doktorların dediğine göre yalnızca altı aylık bir ömrü kalmıştır. Arkadaşları Galip’in hemen Roza’ya kavuşması gerektiğini düşünürler ve bunun için bir plan yaparlar. Ancak ne yapsalar gerekli parayı bir türlü bir araya getiremezler. Sinemaya meraklı olan İsmet’in aklına banka soymak fikri gelir. Diğerleri önce buna karşı çıkarlar. Ancak başka da çare olmadığını görünce banka soymaya karar verirler. Kendi kendilerini sadece ihtiyaç olan kadar para alacakları ve sonraki bir zaman diliminde de aldıkları parayı iade edecekleri konusunda motive ederler. İsmet’in seyrettiği bir soygun filminden yola çıkarak plan yaparlar. Planlarını başarıyla gerçekleştirirler. Sıra Galip’i hastaneden çıkarıp havaalanına götürmeye gelmiştir. Onun için büyük sürpriz olacağını düşünürler. Galip’i hastaneden alırlar ve havaalanının yolunu tutarlar. Galip son derece üzgündür. Onun bu üzgünlüğüne bir anlam veremezler. Havaalanında vedalaşıp, onu uçağa bindirirler. Uçak havalandıktan sonra Galip’in sesinden Küba’dan gelen mektup duyulur. Mektupta Roza’nın öldüğü, son nefesine kadar büyük bir aşkla sevdiği Galip’in adını andığı belirtilmekte ve annelerini böylesine sevdiği ve uzaktan da olsa mutlu ettiği için Roza’nın çocukları tarafından Galip’e teşekkür edilmektedir. Galip bunu arkadaşlarına söyleyememiştir.

2.18.3.“Güle Güle” Filmindeki Dindar İnsan Tipi

Güle Güle filminde dikkat çeken dindar insan tipi Şemsi’dir. Karısı tarafından yıllar önce terk edilmiştir. Oğlu da kendisini arayıp sormamaktadır. Dostlarıyla

104

beraber zaman geçirmekten hoşlanır. Eski, emektar arabasını tamir etmek en büyük tutkusudur. Kendisinden başka hiç kimse bir gün bu arabanın yürüyebileceğine inanmamaktadır. O ise bundan hiç vazgeçmez ve günün birinde arabayı yürütmeyi başarır. Arabaya olan bağlılığı aslında onun değerlerine olan bağlılığını ve sadakatini sembolize etmektedir. Karısı onu, hırsı olmadığı, halinden memnun ve rahat bir tip olduğu için terk etmiştir. Karısı çok hırslı ve yükselmek isteyen bir kadındır. Şemsi arkadaşları içinde dinine olan bağlılığıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. Diğerleri zaman zaman içki sofrası kurarlar. Şemsi onlara bir keresinde; “Ulan Allah rızası için iki rekat namaz kılın desem kılmazsınız, içmeye gelince hiç üşenmezsiniz!” diyerek çıkışır. Ama bu çıkışması azarlamak babından değil serzeniş babındandır. Arkadaşları içki içerken o yanlarında oturur, soda içer. Filmde namaz kılarken görülmez. Ancak namaz kıldığı bilgisi filmde konuşmalar arasında geçer. filmin bir yerinde tam yatsı vakti İsmet Şemsi’nin yanına gelir. Hafiften sarhoştur. İkisi aynı evde yaşamaktadırlar. Şemsi’yi gece vakti araba tamir ederken görünce; “Şemsi, sen namaza gitmedin mi?” diye sorar. O da “hayır gitmedim. Kazasını kılarım!” diye cevap verir. Burada Şemsi’nin namaz kılan biri olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bir bilgi yanlışı olduğu da açıktır. Yatsı namazı vakti uzun olan bir namazdır. Gecenin ilerleyen vakitlerinde de kılınabilir. İlle de cemaatle kılınması da gerekmez. Filmin senaristi bu hususu atlamış görünmektedir. Bu fıkhi bir konudur. Buradaki yanlışlık, şüphesiz olmaması gereken bir durumdur ancak Şemsi’nin samimi ve olumlu bir dindar tip olarak kurgulanmış olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Şemsi, yakın arkadaşlarının günahlarına ortak olmayacak kadar sağlam bir duruş sergileyen, samimi bir dindar portresi çizmektedir. Onun dünyevi hırslardan uzak duruşu da bu karakterini pekiştiren bir husustur.

Şemsi, banka soyma fikrine ilkin sıcak bakmaz. Ancak çok sevdiği arkadaşının hayattaki belki son mutluluk şansı buna bağlıdır. Aldıkları parayı günün birinde gerekirse her şeylerini satıp savarak bankaya geri teslim edecekleri koşuluyla soygun fikrine evet der. Ancak soygun için İsmet’in planladığı gün Cuma günüdür. Şemsi buna da ilkönce karşı çıkar. O gün Cuma namazı kılması gerekmektedir. Bu onun dindarlık vurgusunu pekiştiren bir durumdur. Ancak en müsait günün Cuma olduğu konusunda İsmet kendisini ikna eder, o da çaresiz kabul eder.

105

Şemsi, gösterişsiz, sade ve samimi bir dindar insan tipi olarak resmedilmiştir. Klişelerden ve ön yargılardan uzak, hayatın içinden gerçek bir tip olduğu görülmektedir.