• Sonuç bulunamadı

Şubat krizinin ardından uygulamaya konan yeni programın temel amacı sabit kur rejimi uygulamasının bırakılması sonucu gerçekleşen istikrarsız ekonomik yapıyı ortadan kaldırmak ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik alt yapıyı sağlamak olarak belirlenmiştir. Bu noktada TCMB (2001) kaynağı izlenerek programın temel ilkeleri aşağıdaki gibi özetlenebilmektedir:

1) Dalgalı kur sistemi içinde enflasyonla mücadelenin kararlı bir biçimde devam ettirilmesi

2) Bankacılık kesiminde kamu ve TMSF bünyesindeki bankalar başta olmak üzere hızlı ve kapsamlı bir yeniden yapılandırmaya gidilmesi ve bu şekilde bankacılık kesimi ile reel kesim arasında sağlıklı bir ilişki kurulması

3) Kamu finansman dengesinin iyileştirilmesi

4) Toplumsal uzlaşmaya dayalı ve enflasyon hedefi ile uyumlu bir gelirler politikasının sürdürülmesi

5) Bu amaçlara ulaşabilmek için uygulanacak politikaların etkinlik, esneklik ve şeffaflık gibi nitelikleri dikkate alacak yasal bir alt yapıya dayandırılması

Güçlü Ekonomi Geçiş Programının makro iktisadi hedefleri 3 temel bileşene dayandırılmıştır. TCMB (2001) kaynağını izlemeye devam ederek bu hedefleri aşağıdaki gibi kısaca açıklayabiliriz:

1) Ekonomik büyümenin 2001 yılının tamamı açısından yüzde 3 oranında gerileyeceği tahmin edilerek, özellikle turizm kesiminden sağlanan gelirler ve dış satımda meydana gelen artışla yılın ikinci yarısında reel milli gelir yaratım sürecinde yeniden büyüme eğilimine geri dönülmesi beklenmektedir.

2) Döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı esnek döviz kuru sisteminin uygulanmaya sokulması ile birlikte enflasyon oranlarının hızlanması beklenmektedir. Ancak özellikle yılın ikinci yarısında fiyat artışlarının yavaşlama eğilimine girmesi ve aylık fiyat artış hızının yılın son döneminde yüzde 2 düzeyine gerilemesi hedeflenmiştir.

3) Reel milli gelir büyüme hızındaki düşme ve yurt içi talep düzeyinin daralması ile birlikte dış alım düzeyinin de gerilemesi öngörülmüştür. Ancak yerli parada meydana gelen reel değer kayıplarının yerli mallara dış piyasalarda sağlayacağı rekabet avantajı ile birlikte cari işlemler dengesinde bir iyileşme hedefi ortaya konmuştur.

Kasım 2000 krizi ile başlayan ve Şubat 2001 krizi ile süregelen ekonomideki olumsuz gelişmeler izleyen dönemde de etkilerini devam ettirmiştir. Reel kesim ve mali kesim açısından önemli bir daralma eğilimi meydana gelmiş, bu olumsuz ekonomik tablo ile mücadele etmek için açıklanan 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile döviz kurlarından kaynaklanan enflasyonist etkiyi en aza indirmeye yönelik tutarlı bir para politikası uygulanması Merkez Bankası’nın öncelikleri arasında yer almıştır. Bu programda da amaç yurt içi talebin enflasyonist eğilimleri körüklemesini engellemektir (Doğruel, & Doğruel, 2005).

2.5.3. 2002 - 2005 Örtük Enflasyon Hedeflemesi Dönemi

Önceki bölümlerdeki anlatıma benzer şekilde aşağıda 2000’li yıllar sonrasında enflasyon olgusunun seyri kısaca okuyucuya aktarılmakta ve daha sonra politika gerçekleşmeleri hakkında bilgi verilmektedir:

Tablo 5.2000’li yıllarda enflasyonun gelişimi

2002 yılında makroekonomik hedeflerle uyumlu bir “parasal hedefleme politikası” uygulanmış, yani geleceğe yönelik belirsizleri gidermek ve iktisadi birimlerin bekleyişlerini yönlendirebilmek amacı ile Merkez Bankası bilanço kalemi olan parasal taban büyüklüğünün artışı hedef değişken olarak belirlenmiştir. Merkez Bankası 2002 yılı sonunda bu büyüklüğün yıl sonu enflasyon hedefi ve büyüme hızı öngörüsü doğrultusunda artacağını öngörmüş ve parasal tabanı bir performans ölçütü olarak izlemeye almıştır. Aynı zamanda politika yapıcılar nihai hedef olan fiyat istikrarına ulaşabilmek için bu amaç ile tutarlı bir enflasyon hedeflemesi politikasına geçmeden önce “örtük enflasyon hedeflemesi” politikasını izleyeceklerini, bu doğrultuda gelecekte enflasyonun alabileceği değerleri dikkate alarak kısa vadeli faiz oranlarında değişikliğe gidebileceklerini kamuoyuna açıklamışlardır (TCMB, 2003).

2002 yılı için Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi yüzde 35 ve büyüme hedefi ise yüzde 3 olarak öngörülmüştür. Politika yapıcıların mali disipline uyma konusundaki taahhütleri ve uluslararası kuruluşlardan sağlanan mali destek enflasyon beklentilerini azaltmış, iç talep yetersizliği ve ters para ikamesi sonucunda gelişen

0 10 20 30 40 50 60 70 00 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 TÜFE ENFLASYONU TEFE (UFE) ENFLASYONU GSYİH DEFLATOR ENFLASYONU

kurlardaki belirgin gerileme programın varlığını güçlendirmiştir. Bu gelişmeler sonucunda reel faiz düzeyinde bir gerileme yaşanmıştır (Akyürek, 2008). Dönem içerisinde TEFE yüzde 29,7 olarak gerçekleşmiş ve belirlenen yüzde 35’lik hedefin altında bir düzeye ulaşmıştır. Yılın ikinci çeyreği ile beraber tüketim harcamalarındaki artış sınırlı kalmış, üretim düzeyi açısından stok birikimi ile dış satımdaki canlanmadan kaynaklanan bir artış yaşanmıştır (Korap, 2011).

2002 yılında enflasyonda yaşanan olumlu gelişmeler 2003 yılında da devam etmiş ve hedeflenen enflasyon düzeyinin altında kalınmıştır. Bu duruma yol açan başlıca etken döviz kuru hareketlerinin enflasyonu olumlu etkilemesi şeklinde kendini göstermiş, Türk lirası 2002 - 2003 yıllarında (1 ABD doları + 0,77 Euro)’dan oluşan döviz sepetine göre yüzde 7 değer kazanmıştır. Kısa dönemli faiz oranları temel politika aracı olarak dikkate alınmış, Irak savaşı sonrası petrol fiyatlarındaki azalmalara bağlı olarak maliyet temelli enflasyonist baskıların gerilediği gözlenmiştir. Yapısal reform sürecine uyum ve bütçe disiplinine bağlı kalınması konusundaki olumlu gelişmeler ekonomideki güven ortamının güçlenmesine yol açmış, dönem içerisinde kamu kesiminin denetimindeki fiyatlar enflasyon hedefi ile uyumlu bir gelişim göstermiştir. 2003 yılında enflasyondaki azalmaya neden olan en önemli etken döviz kuru olmakla birlikte ekonomik programın başarılı bir şekilde uygulanması da enflasyondaki gerilemeye önemli ölçüde katkıda bulunmuştur (TCMB, 2004a).

2002 ve 2003 yıllarında enflasyon düzeyinin saptanan hedeflerin altında gerçekleşmesi 2004 yılı ve sonraki yıllar için enflasyon hedefinin güvenilir bir nominal çapa olma özelliği kazanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla enflasyonist beklentilerde kırılmanın gözlemlendiği 2002 ve 2003 yılları 2004 yılı ile beraber enflasyonla mücadele açısından önemli adımların atıldığı yılların başlangıcı durumundadır. Bütçe ve gelirler politikasının hedeflenen enflasyonla tutarlılığı bu kırılmanın 2004 yılında daha da belirginleşmesi ile sonuçlanmıştır (TCMB, 2004b).

Örtük enflasyon hedeflemesine geçiş ile birlikte başlayan enflasyondaki düşme eğilimi 2004 yılında da devam etmiştir. 2004 yılında enflasyon yüzde 9,3 oranında gerçekleşerek hedeflenen yüzde 12’lik artışın altında bir gelişim izlemiştir. Ancak bu

dönemde uluslararası metal hammadde fiyatlarındaki yükseliş kamu imalat sanayi fiyatları üzerinde etkili olurken ham petrol fiyatlarındaki artışlar da akaryakıt fiyatları yolu ile kamunun denetimindeki fiyatlarda önemli artışlara sebep olmuştur. Ekonominin büyümesine karşılık 2004 yılında da fiyatlar üzerinde talep yönlü bir baskı oluşmamış, pozitif maliyet şoklarından kaynaklanan TEFE’deki yüksek artışların TÜFE’ye yansıması sınırlı bir düzeyde kalmıştır (TCMB, 2005).

Benzer şekilde 2005 yılında da enflasyon hedeflenen düzeyin altında kalmış, yıl sonu TÜFE enflasyonu yüzde 7,7 düzeyinde kalarak yüzde 8’lik hedefin altında gerçekleşmiştir. ÜFE’nin yıllık fiyat artışı ise yüzde 2,66 oranında gerçekleşmiştir. Dönemin ilk üç çeyreğinde petrol fiyatlarında meydana gelen artışlar tüketici fiyat enflasyonunu etkilerken, son çeyrekte petrol fiyatlarının enflasyon üzerindeki etkileri zayıflamıştır. 2005 yılı genel görünümü açısından petrol ve emtia fiyatlarındaki yüksek artışlarının olumsuz etkileri Türk lirasının yıl genelinde reel anlamda değer kazanması ile sınırlı kalmış ve enflasyon oranları düşük düzeylerde gerçekleşmiştir (TCMB, 2006).

Önceki yıllarda zaman zaman gündeme gelen ancak ekonomik koşulların uygun olmamasından dolayı ertelenen yeni Türk lirası’na (YTL) geçiş tartışmaları, 2003 yılı sonunda enflasyonist beklentilerin kırılması ile beraber yeniden gündeme gelmiş ve tek basamaklı enflasyona geçiş sürecinde beklentilerin yönlendirilmesi bakımından en uygun tarih 2005 yılı başı olarak kararlaştırılmıştır. Ulusal paradan altı sıfır atılması ile beraber muhasebe istatistik kayıtları ve nakit para ödemeleri için işlem maliyetleri azalmıştır. (TCMB, 2006).

Yukarıda Merkez Bankası para politikasına ilişkin raporlar doğrultusunda kısaca açıklamaya çalıştığımız beklenen ve gerçekleşen enflasyon düzeyleri bir grafik şeklinde aşağıya aktarılmıştır:

Şekil 11. 2002-2005 Yılları enflasyon hedefleri ve gerçekleşmeleri