• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Gözlenen Đstihdam Sorunları, Nedenleri ve Đstihdamı Artırmaya Yönelik Alınması Gereken Tedbirler

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

G: Tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar, H:

3.3. Türkiye’de Gözlenen Đstihdam Sorunları, Nedenleri ve Đstihdamı Artırmaya Yönelik Alınması Gereken Tedbirler

Đşsizlik bir ülkede sadece gelir ve üretim kaybına yol açmamakta yoksulluk, sosyal dışlanma ve sosyal huzursuzlukları da beraberinde getirmektedir. Yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadelede en etkin yöntem, daha çok ve daha iyi işlerin yaratılması, işsizliğin doğal seviyelerine çekilmesidir. Đşsizliği azaltmanın en etkin yolu şüphesiz ekonomik büyümedir. Yatırımların artırılarak yeni iş alanlarının yaratılması ve ekonominin sürdürülebilir büyüme trendine girmesi işsizliği azaltacaktır173.

Đşsizlik ve istihdam yalnızca Türkiye’de değil, diğer birçok ülkede de temel ekonomik sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Avrupa birliğine üye ülkelerden olan Almanya’da ve Đspanya’da işsizlik oranı sırasıyla %11 ve %12’dir. Bu nedenle Avrupa Birliği mensup ülkeler de işsizliği azaltmak, istihdamı arttırmak için bir takım stratejiler uygulamaya koymaktadır.

Söz konusu istihdam stratejileri genel olarak, iş kalitesinin artırılmasına yönelik oluşturulmaktadırlar. Ancak bu stratejilerin başarı ile gerçekleştirilebilmeleri için sosyal tarafların yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir. Stratejiler oluşturulurken geçmiş dönemlerin hedef ve gerçekleşme rakamları değerlendirilip yeni iş alanlarının yaratılması için gerekli düzenlemelerin yapılması gündeme gelmektedir. Bu tarz bir yön seçimi ile eğitim destekli arz yanlı politikaların oluşturulması, talep yönlü politikaların yeniden düzenlenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi yönünde düzenlenmelerin yapılması, fiyat ayarlamaları ve girişimcilerin desteklenmesi gibi istihdama duyarlı politikalarda gerekli değişiklikler yapılarak büyümenin hızlandırılmasına katkı da

171 http://www.işkur.gov.tr, 20/07/2006., Roger Blanpain, The Impact of ILO Convention 181 (1997) and the Judgment of the European Court of Justice of 11 December 1997, Editor: Roger Blanpain, Private

Employment Agencies, London, 1999, s. 6-7.

172Roger Blanpain, a.g.e., 1999, s. 6-7.

173 Yaşar Okuyan, “Ekonomik Kriz ve Đstihdam”, Yeni Türkiye Dergisi: Kriz Özel Sayısı II, Kasım-Aralık

sağlanmaktadır174.

Düzenlemeler gereği oluşturulan yapısal değişikliklerden korunma ise, yüksek ve sürdürülebilir bir istihdam talebinin sağlanması, en alt gelir düzeyine sahip kesime sosyal güvenceler verilmesi ile yoksulluğun önlenmesi, piyasa esnekliğinin sağlanması için mevzuat düzenlemelerinin yapılması ve nihayetinde yeni yatırım alanlarında ve özel beceri gerektiren alanlarda eğitim politikalarının hazırlanması ile mümkün olacaktır.

Ayrıca hedeflenen istihdam oranlarına ulaşabilmek için ise, öncelikle aktif yönetim ve hükümet programları eşliğinde alınan ulusal kararlar ile ülkenin modern çalışma standartlarını yakalaması, reel sektör için kaynak yaratması, mevcut kapasitenin en yüksek oranda kullanılması ve bunun yeni yatırımlarla desteklenmesi ve son olarak da iç ve dış talepte ihtiyaç olan seviyelerin sağlanması gerekmektedir.

Đstihdam politikalarının yanı sıra işsizlikle mücadeleye girişilmesi de soruna çözüm getirme çabalarından birisi olarak öne çıkmaktadır. Bunun için işsizlik politikaları; yaş, cinsiyet, eğitim ve nitelik gibi özelliklerin etkilerini gösterdikleri mikro düzey ve ekonomik büyüme, teknolojik gelişme gibi değişkenlerin istihdam sürecini etkilediği makro düzey olmak üzere iki boyutta ele alınabilir. Bunlardan mikro düzeyde olan politikaların başarısı, Türkiye’de işsizliğin güçlü-zayıf ve avantajlı-dezavantajlı yönlerinin iyi analizi ile mümkündür. Makro düzeydeki işsizlik politikalarının başarısı ise, istikrarlı ve yüksek bir ekonomik büyümenin sağlanmasına bağlıdır. Çünkü ekonomik istikrar sağlanmazsa, istikrarlı yüksek büyüme hızının ve ihracata yönelik sanayileşmenin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır175.

Ülkemizde oluşan işsizlik ve istihdam sorununu ortadan kaldırıcı aktif ve pasif işgücü politikaları uygulanmasına karşın, sonuçta işsizlik sorunu çözülememiştir ve sorun olmaya devam etmektedir. Bu sorunun nedenlerinin başında Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının üstünde olan nüfus artış hızı gelmektedir. Nüfusu, miras ve bölünmeler sonucu kapanan istihdam alanları, el değiştiren firmalar, tarımda yetersiz sulama sonucu verimlilikte meydana gelen azalmalar vb nedenlerden dolayı kırsal kesimden kente göçüşler, gerekli olan yatırım artışlarının sağlanmasında karşılaşılan sermaye yetersizliği,

174

Şeyma Đpek Köstekli, “Türkiye’nin Üretim-Đstihdam Sorunu, Strateji ve Politika Önerileri”, Güçlü ve

Büyük Türk Ekonomisi Đçin Üretim ve Đstihdam Politikaları Araştırma Yarışması, TĐSK Yayınları,

Yayın No:236, Ankara, 2003, s. 81-83.

175 Seyfettin Gürsel ve Veysel Ulusoy, Türkiye’de Đşsizlik ve Đstihdam, Yapı Kredi Yayınları,

mesleki ve teknik eğitimimin yetersiz kalması, işgücü maliyetlerinin yüksek olması ve kayıt dışı istihdam gibi sorunlar takip etmektedir176.

Bahsi geçen sorunların çözümlenip Türkiye’de istihdamın arttırılması için öncelikle yatırımların arttırılması gerekmektedir. Son 4-5 yıl içerisinde Türk ekonomisinde kapasite kullanımının arttırılarak büyüme sağlanması ile kurulu kapasite etkin bir biçimde kullanılmıştır. Bundan sonra Türk ekonomisinde %6’lar düzeyinde bir büyüme sağlanabilmesi için yatırımların mutlaka arttırılması gereklidir. Düşük düzeyde seyreden döviz kurları bugün Türkiye’de ithal edilecek makine ve teçhizatı ucuzlatarak yatırım yapmanın maliyetini önemli ölçüde azaltmıştır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi için de bazı adımlar atılmıştır. Bu nedenlerle Türk ekonomisinde yatırımların artacağı ve dolayısıyla işsizliğin giderek azalacağı tahmin edilmektedir. Ancak, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye’ye çekilmesi için gerekli yapısal düzenlemelerin de yapılması gereklidir177.

Türkiye, 2004 yılında son 40 yılın en yüksek ekonomik büyüme oranını yakalamış (%9.9), faizler son on yılların en düşük seviyesine inmiş (%13), ihracatta olumlu gelişmeler yasanmış ve benzer birçok gösterge ülke ekonomisinin iyi yolda olduğunu göstermiştir178. Ancak bu alışılmadık büyüme istihdam oluşturmak yerine kapasite kullanımını artırmıştır. Đşverenlerin, talepteki belirsizliklere ve dalgalanmalara karşı, istihdam artışı ile değil, çalışma sürelerini artırarak önlem alması özellikle son yıllarda imalat sektöründe haftalık çalışma saatleri erkeklerde 5, kadınlarda ise 6 saatten fazla artmıştır. Yani işsizlerin çalışmaya ve üretmeye başlaması yerine, zaten çalışmakta olanların daha çok çalışması büyümenin lokomotifi olmuştur. Ortaya çıkan bu tablonun nedeni, geçmişten bu yana süregelen “çatışma”nın taraflarını bir kez daha karşı karşıya getirmiştir. Bu durum ülkemiz için olumsuz bir sonuç doğurmasından dolayı istenmemektedir.

Türkiye’de istihdamın arttırılarak işsizliğin azaltılması için emek piyasasının esnek bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Bu esnek yapının sağlanabilmesi için ilk adım 22.5.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı Đş Yasası ile atılmıştır. Bu yasa ile yarı zamanlı (part-time) çalışma sistemi piyasada yerini almıştır. Bununla birlikte Türkiye’de yarım zamanlı çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı OECD ülkelerine göre oldukça

176

Doğan Uysal, “Türkiye’de Đstihdam, Đşsizlik ve Đstihdam Politikaları”, Türkiye Ekonomisi Makro

Ekonomik Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Editör: Ahmet Ay, 1. Basım, Çizgi Kitabevi, Konya, 2007, s. 96. 177 http: //www.tisk.org.trisveren_sayfa.aspyazi_id=792&id=47, 04/10/2006.

178 Aydın Özipek, “Đşsizliği Azaltmak ve Refah Seviyesini Yükseltmek Adına Bir Öneri: Bölgesel Asgari

düşüktür. Emek piyasasında esneklik sağlamak ve firmalarımızın rekabet gücünü arttırmak için ücretlerin, emeğin marjinal verimliliği esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir.

Küreselleşmenin giderek dünya ekonomisine hakim olduğu günümüzde istihdamın genişletilmesi için firmalarımızın dünya piyasalarında rekabet gücünün arttırılması kaçınılmaz gerekliliktir179. Rekabet gücünün artırımı için son yıllarda işletmelerin gelişiminde ve küresel ortama ayak uydurma yarışında önemli yer tutan Toplam Kalite Yönetiminin, işçiler için faydalı olup olmadığı konusunda iki taraf ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden kötümser olarak nitelenen kesim, toplam kaliteyi işin yoğunlaşmasını sağlayan ve işçilerin beyinlerini yıkayarak, yönetimin çalışanlar üzerindeki denetimini artırmasını sağlayan bir yaklaşım olarak görürken iyimserler, kalite programlarının önemli verimlilik artışları sağladığını, çalışanların yönetime katılmalarına olanak tanıdığını ve böylece işletmenin rekabet seviyesini artırdığını savunmaktadırlar. Đyimserler yönetimin örgütü ve çalışanların davranışlarını istediği biçimde değiştirebileceğini varsaymaktadır180. Đş motivasyonunun ve verimliliğin artırımı konularında iyimserlerin yaklaşımlarını göz ardı etmemekte fayda vardır. Bu konuda hükümetin, işveren kuruluşlarının ve işçi sendikalarının çok önemli sorumlulukları vardır.

Đşsizlikle mücadelede ve istihdamı arttırmada çok kapsamlı ve birçok alanı içine alan bir yapısal değişiklik ve planlama şarttır. Konjonktürel işsizlikle mücadelede izlenen politikalar işsizlik türüne bağlı oluşturulan para ve maliye politikaları başta olmak üzere ve bunlara ilaveten yapısal işsizlikle mücadelede izlenen politikalardan oluşmaktadır. Bu mücadelenin gerçekleştirilebilmesi için kısa, orta ve uzun vade de uygulamaya konulacak aktif ve pasif olmak üzere şu politika ve strateji önerilerinin uygulanması gerekli görülmektedir181:

179 TĐSK, CHP Bilim Kültür ve Yönetim Platformu “Đşsizliği Önleyecek 10+5 Öneri”, Raporlar, http:

//www.tisk.org.trisveren_sayfa.aspyazi_id=792&id=47, 04/10/2006.

180 Engin Yıldırım, “Türkiye’de Toplam Kalite Yönetimi Uygulamalarının Đşçiler ve Endüstri Đlişkileri

Üzerinde Etkileri”, http://www.barikat-lar.de/gorusler/kolelik2.htm, 22/05/2007.

181 http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=1192&id=67, 08/01/2007., TĐSK, “Güçlü ve Büyük Türk Ekonomisi Đçin Üretim ve Đstihdam Politikaları Araştırma Yarışması”, TĐSK Yayınları, Yayın

No:236, Eylül, Ankara, 2003, s. 57-66., M. Kemal Biçerli, Çalışma Ekonomisi, 2. Bası, Beta Basım,

Đstanbul, 2003, s. 455-470., ĐSO, Ekonomik Durum Tespiti Anket Çalışması Sonuçları 2003-II, Đstanbul Sanayi Odası Yayınları No: 2004-1, Đstanbul, Şubat 2004, s. 87-95., Fatma Cesur, “Türkiye’de Đstihdam ve

Đstihdam Stratejilerinin Batı Ülkeleri Đle Karşılaştırmalı Analizi”, Finans–Politik&Ekonomik Yorumlar, Yıl:42, Sayı: 501, Aralık 2005, s. 54-59., Süleyman Çelebi, “Krizi Aşacak Çözümler Vardır”, Yeni Türkiye

Dergisi: Kriz Özel Sayısı II, Kasım-Aralık 2001, s.1175-1179.,

http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=1345, 15/12/2006., Burcu Gediz ve M. Hakan Yalçınkaya “Türkiye’de Đstihdam - Đşsizlik ve Çözüm Önerileri: Esneklik Yaklaşımı”, Celal Bayar Üniversitesi Đ.Đ.B.F.

 Đşsizliğin azaltılması ve verimli istihdam yaratabilmesi için istihdam artışına yönelik makro ekonomik politikaların izlenmesi gerekmektedir. Bunun için de öncelikle istikrarlı ve yüksek büyüme trendinin yakalanması şarttır.

 Rekabet gücü yüksek bir ekonomik yapı çerçevesinde istihdama dayalı, istikrarlı ekonomik büyümeyi sağlayacak üretim, yatırım ve ihracatı temel alacak ekonomi politikaları uygulanmalıdır.

 Toplumsal güvenin ve barışın sağlanabilmesi için Anayasa’da daha kapsamlı değişiklikler gerçekleştirilmeli ve ülkede her açıdan güven ortamı sağlanmalıdır.  Sorunun çözümü için sosyal tarafların da katıldığı koordineli ve topyekün bir

mücadele verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, özellikle sosyal tarafların daha fazla sorumluluk alması ve bunun için de Ekonomik ve Sosyal Konsey'in daha etkin kullanılması gerekli görülmektedir.

 Đşsizlik Fonunun amacına uygun kullanılması, ücret politikasının verimlilik artışlarını esas alması ve asgari ücretteki vergi oranlarının düşürülmesi gerekmektedir.

 Etkin bir işgücü planlaması yapılmalı ve insan kaynaklarının en optimal şekilde değerlendirilmesine yönelik proje uygulanmalıdır.

 Đşsizliğin azaltılıp, istihdamın artırılmasının bir diğer yolu da, Türk tüketicilerine, Türkiye’de üretilen malların tüketimine öncelik verilmesine yönelik bir tüketim modelinin yerleştirilmesinden geçmektedir. Bu durum özellikle Türk Lirasının aşırı değer kazandığı dönemlerde ithal mallardaki ucuzluğun tüketici talebine yansımasının önüne geçilmesi ve istihdam yaratılması açısından önem arz etmektedir.

 Đşgücünün üzerindeki mali yük azaltılmalı ve zaman içersinde OECD ülkeleri seviyesine çekilmelidir.

 Toplu iş sözleşmelerinin esnek hükümler taşıması, iş yasasında belirtilen uygulamaların standart hale getirilmesi ve kaçak işçi çalıştırmanın önüne geçilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

 Türkiye’deki işgücünün niteliğini AB standartlarına çıkarmak ve Avrupa ile rekabet edecek ilave donanımlara sahip olmasını sağlamak için ülkede yabancı dil ve bilgisayar eğitimi yaygınlaştırılmalıdır.

 Eğitimli genç işsizlerin iş bulması veya iş kurmalarına devletçe destek sağlanmalıdır.

 Yapısal işsizlikte izlenilmesi muhtemel yöntemlerden biri de erken emeklilik, iş paylaşımı ve çalışma sürelerinin kısaltılması politikalarının oluşturduğu çalışma paylaşımıdır.

 Aktif işsizlik politikaları içerisinde, geçici işsizliği önlemeye yönelik bilgilendirme ve işçi-işverenin karşı karşıya getirilmesi, yani eşleme yöntemleri de yer almaktadır.

 Đşsizlik sigortası ve işsizlik yardımının da pasif istihdam politikaları olarak uygulamaya konulması mümkündür.

 Yerel dinamiklerden çok daha fazla yararlanılması gerekmektedir. Đl Đstihdam Kurulları ile Mesleki Eğitim Kurulları'nın birleştirilmesi ve kurul'un daha işlevsel hale getirilmesi gerekmektedir. Đl Ölçeğinde “Đstihdam Stratejik Planı" ve “Uygulama Planı"nın yapılması oldukça önemlidir.

 Rekabet gücünü olumsuz etkileyen yüksek işgücü maliyetlerinin oluşmasına neden olan istihdam vergileri makul düzeye indirilmelidir. Đstihdamla ilgili vergi indirimleri veya muafiyetleri, hızlandırılmış amortisman ve vergi tatili gibi vergilendirme modelleri kullanmak mümkündür. Bu çerçevede kredi kullanımının da istihdamla ilişkilendirilmesi gerekmektedir.

 Avrupa Đstihdam Stratejisine paralel olarak hazırlanan “Ortak Değerlendirme Belgesi"nin ardından, işsizlikle mücadelenin stratejik bir planı olan “Ulusal Eylem Planı" hazırlanması ile aktif istihdam politikalarının daha etkin şekilde uygulanması planlanmaktadır.

 Yoksulluklar açığa çıkarılmalı, siyasi sorumlular dahil yoksulluğu bulaşan herkesten hesap sorulmalıdır. Ayrıca sosyal harcamalar da artırılmalı ve yoksulluğu giderecek gelir dağılımı politikaları uygulanmalıdır.

 Geleceğe yönelik ekonomik ve sosyal kalkınma planları hazırlanmalıdır.

 Aktif istihdam politikalarından iş kurmaya yardım programları ile girişimciler ve girişimlerini genişletmek isteyenler desteklenmelidir.

 Teşvikler istihdam şartlı olmalıdır ve vergi istisnaları, banka kredileri vb. teşvikler üretim, ihracat ve istihdam artışına bağlanmalıdır.

 Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynakları etkin şekilde değerlendirilmeli; özellikle madencilik ve enerji sektöründe özkaynaklara dayalı yatırım özendirilmeli ve geliştirilmelidir.

 Yatırımların süratli yapılmasına engel teşkil eden bürokratik engeller ortadan kaldırılmalı ve istikrarla çözülebilir yeni üretim alanları oluşturulmalı, mevcut iş alanları geliştirilip iyileştirilmelidir.

 Küçük ve orta ölçekli işletmeler önemli istihdam kaynakları olduklarından bunların kredilerle desteklenmesi, vergi yüklerinin azaltılması, dış pazarlara girebilmeleri için pazarlama desteği sağlanması ve diğer politika araçları ile istihdam odaklı bir koordinasyon içerisinde yürütülmesi sonucunda ilave istihdam imkanları sağlamak mümkündür.

 Ucuz yurtdışı ürünlere karşı önlemler geliştirilmeli, ihracatın önündeki engeller kaldırılmalı, yerli sanayi desteklenmeli, ar-ge çalışmaları artırılmalı, üniversite ve teknik okullar ile sanayi iş birliği sağlanmalıdır.

 Enflasyon, reel faizler, devlet iç borçlanması, devlet tekeli ve enerji maliyetleri düşürülmeli, kapasite büyümeleri sağlanmalıdır.

 Yabancı sermayenin gelmesi için uygun ortam sağlanmalı, teşvik verilmelidir.  Tarımın istihdamdaki payı giderek düşürülmeli, kalan kısımda ise çağdaş bir

destekleme sistemi oluşturularak verimlilik artışı sağlanmalıdır.

 Tarım ve hayvancılık ürünleri ile ilgili hatalı düzenlemeler gözden geçirilmeli ve daha büyük bir hataya dönüşmesi engellenmelidir.

 Öncelikle kadınların ve gençlerin işgücüne katılma oranı yükseltilmelidir. Bunun için kadınlara ve gençlere yönelik aktif işgücü programları yoğunlaştırılmalıdır.  Nitelikli işgücü için, işgücünün mesleki eğitimi sağlanmalı, eğitim ve istihdam

arasındaki ilişki mutlaka doğru kurulmalıdır. Bu nedenle meslek standartlarına dayalı eğitim standartlarının hazırlanması, mesleki eğitim programlarının oluşturulması ve hayat boyu eğitim süreçlerinin yaratılması üzerinde durulması gereken hususlardandır.

 Kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınmasına ve yabancı kaçak işçiliğin azaltılmasına öncelik verilmelidir.

 Yarım kalmış yatırımların ekonomik etkinlik ve istihdam katkısı ölçütlerine göre seçilmesi, bu ölçütlere göre seçilmeyenlerin terk edilmesi ve seçilen yatırımların finanse edilerek süratle tamamlanması gerekmektedir. Đstihdam yaratan yatırım yapacak işyerlerine finansman ve teknoloji desteği sağlanmalıdır.

 “Kırsal Sanayi Projeleri” ile kırsal göç süreci denetim altına alınmalı, üretim göç veren illere kaydırılmalıdır.

 Düşük olan kadın istihdamını artırmak için, özellikle sanayi ve hizmetler sektörü istihdamına girmelerini kolaylaştıracak önlemler hızla alınmalıdır.

Kamudan özel sektöre devir ile istihdam yaratabilecek alanların tespiti, istihdam üzerindeki vergilerin gözden geçirilmesi, asgari ücretin ülke koşullarına göre yeniden tanımlanması ve kamuda nitelikli eleman istihdamı üzerinde çalışılması gereken sorunların başında gelmektedir182. Öncelikle unutulmaması gereken husus, işsizliğin kişisel bir kusur değil, toplumsal ve çözümü zor bir sorun olduğudur. Đstihdam, çözümü zor bir sorundur ancak imkansız değildir. Bu sorundan kurtulmanın ana yolu ise, kamu ve sosyal tarafların bir bütün olarak hareket etmesinden geçmektedir. Bu şekilde, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlanarak ve gerekli politikalar uygulamaya konularak istihdam artırılabilecek ve işsizlik oranları kabul edilebilir seviyelere çekilebilecektir. Sorunun çözümlenmesi demek; ekonominin daha güçlü bir yapıya getirilmesi, ülkenin kalkındırılması, bireylerin dolayısıyla de ülkenin refahının artırılması anlamına gelecektir.

182 Murat Başeskioğlu, “Đşsizlik Kişisel Bir Kusur Değil, Toplumsal ve Çözümü Zor Bir Sorundur”,

SONUÇ ve DEĞERLENDĐRME

Tüm üretim faktörlerinin üretim esnasında kullanılması anlamına gelen istihdam kavramı, ülke ekonomilerinde kalkınma ve refahın sağlanabilmesi için öncü makro ekonomik göstergelerden birisi olarak önem yer tutmaktadır. Ancak teoride olması öngörüldüğü gibi gerçekleştirilemeyen tam istihdam, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ortak sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu nedenle yapılan çalışmanın ilk bölümünde, bu önemli değişkene dair tarihte ve günümüzde çeşitli iktisatçıların belirtmiş oldukları görüşlere değinilerek çalışmanın teorik kısmı oluşturulmuştur. Teorik çatı oluşturulduktan sonra da geçmişten günümüze Türkiye ekonomisinde yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeler çeşitli önemli olaylar eşliğinde anlatılmaya çalışılmıştır.

Çalışmanın 2. bölümünde Türk ekonomi tarihinde önemli değişikliklere neden olan 24 Ocak 1980 kararları öncesi genel ve 1980 sonrası detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ülkemiz Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülke dışa kapalı bir ekonomik yapıya sahip olmasına rağmen, Birinci Đktisat Kongresi’nde alınan kararlar, milli sanayinin geliştirilmesi için çıkartılan Teşvik-i Sanayi Kanunu ve alınan bir takım gümrük tedbirleri ile 1929 Büyük Buhran’la yüzleşene dek iktisadi hayatta önemli mesafeler kat etmiştir. Tüm dünyayı ve Türkiye’yi etkileyen bu Büyük Buhran sonrasında ülke müdahaleci devlet yapısına ve korumacı politikalara yönelmeye başlamış ve devletin iktisadi hayata müdahalesi artmıştır. Önce 1934-1938 yılları arasında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmış ve bu planın başarıya ulaşması sonrasında 1938 yılında Đkinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıştır. Ancak, planın uygulanacağı yıllarda 2. Dünya Savaşı’nın başlamış olması üzerine 1940 yılında hükümete ekonomiye doğrudan müdahale yetkisi veren 1940 Mili Koruma Kanunu ile savaşa dair bir takım önlemler alınmıştır. Alınan bu önlemler üzerine de ülke ekonomisinde gözlenen iyileşme yerini yeniden istikrarsızlığa bırakmıştır.

Ekonominin kararlı bir çizgiye oturtulması için ekonomik ve toplumsal yapının veri alındığı, ekonomik büyümenin ve bunun yıllık artış oranının temel belirleyici değişken olduğu, sanayileşmeye öncelik verildiği ve uzun süreli gelişme stratejileri içeren kalkınma planları düzenlenmiştir. Ancak söz konusu planlar, ortaya konulan hedeflere tam olarak ulaşılamadığı için başarılı olamamışlardır. Dolayısıyla istihdam üzerine herhangi önemli bir etkide bulunamamışlardır. 1970’lerde ise dünya ekonomisindeki önemli etkiler ile Türkiye sanayisi giderek ithalata bağımlı hale gelmiş ve dışarıda yükselen fiyatlarında etkisiyle ithalat giderek patlamaya başlamıştır. Đhracat da dünya ekonomisinde ki genel

durgunluğun etkisiyle duraklamaya başlamıştır. Yıllık enflasyon 1980’de tarihin en yüksek oranı olan %115.6’ya sıçramıştır.

Türkiye, yaşanan bu büyük çaplı krizi 24 Ocak 1980 ekonomik istikrar paketi ile kontrol etmeye çalışmıştır. Ülkenin dışa açık bir ekonomik yapıya geçişi, devletin ekonomiye müdahalesinin azaltılması ve özel kesim girişimciliğinin desteklenmesi ülke istihdamını artırıcı yönde yapılan çalışmalar içerisinde yer almıştır. Ancak ülkede istikrarsızlığın devam etmesi 1989 yılında patlak vermiştir. Söz konusu yıllarda gözlenen yüksek fiyat artışları, düşen üretim düzeyi, giderek dış ticarete konu olmayan sektörlere