• Sonuç bulunamadı

Eğer bir ekonomi tam istihdam halinde ise, yani sahip olduğu üretim faktörlerinin tümünü üretime koşmuşsa, bu durumda ekonomi belli bir teknoloji düzeyinde üretebileceği mal ve hizmet miktarının en fazlasını üretmiş ve tam istihdam düzeyine ulaşmış olmaktadır. Eksik istihdam dengesinde ekonominin tam istihdama gelebilmesini engelleyen harcama açığına deflasyonist açık adı verilmektedir. Buna karşın ekonominin üretim faktörlerinin miktarı artmadıkça, üretim yöntemleri ve kullanılan teknoloji değişmedikçe reel gelirin tam istihdam düzeyinin ötesinde artmasına da olanak yoktur. Ancak bu düzeyin ötesindeki gelir artışı nominal bir gelir artışıdır. Bu durum ekonomide bir harcama fazlasının olduğunu yani enflasyonist açığı göstermektedir.

Toplam arzın esnekliği sonsuz varsayıldığı enflasyonist açığın mevcut olduğu bir ekonomide tam istihdam düzeyinin sınırladığı mal ve hizmet miktarını arttırma olanağı olmadığından reel gelirin artması söz konusu olamamaktadır. Bu durumda gelirde nominal

39 Kemal Yıldırım, a.g.e., 2002, s. 526.

40 ILO, “Küresel Đstihdam Eğilimleri Modeli”, 2005, http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/

ankara/index.htm, 12/03/2007.

41

bir artış olacak, fakat üretim artmadığı için fiyatlar yükselecektir. Böylece ekonomide enflasyonist bir baskının ortaya çıkmasına yol açılmış olacaktır42.

Yaşanan enflasyon ister talep, isterse maliyet enflasyonu olsun doğru olarak tahmin edilememesi halinde, işgücü piyasasında enflasyonun doğru tahmin edilememesi, yani beklenmeyen bir enflasyon yaşanması işgücü piyasalarının işleyişi açısından iki temel sorun yaratmaktadır:

 Gelir dağılımında bozulma  Tam istihdamdan uzaklaşma

Beklenmeyen enflasyon gelirin işçi ve işverenler arasında yeniden dağılımı sonucunu doğurmaktadır. Gelir dağılımındaki bu bozulma kimi zaman işverenlerin lehine olurken kimi zaman da aleyhine olmaktadır. Toplam talepte beklenmeyen bir artış nedeniyle enflasyon yükselirse ücretler bu artışın etkisinde kalmaktadır. Böyle bir durumda kar beklenenden daha yüksek gerçekleşirken ücretlerle alınabilecek mal ve hizmet miktarı beklenenden daha az olmaktadır. Bu durumda beklenmeyen enflasyon gelir dağılımını işverenler lehine ve işçiler aleyhine bozacaktır. Ancak toplam talebin hızlı bir şekilde artması beklenirken bu artış beklenenden daha düşük bir seviyede kalıyorsa, bu kez gelir dağılımı tamamen ters yönde, yani işçilerin lehine işverenlerin aleyhine bozulmaktadır43. Bu nedenle enflasyonun doğru tahmini hem işverenler hem de işçiler açısından önem arz etmektedir.

Gelir dağılımındaki bozulma bir grubun aleyhine olurken diğer grubun lehine olmaktadır. Ancak tam istihdamdan uzaklaşılması ekonomideki herkese bir maliyet yüklemektedir. Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında hem işçi hem de işveren yüksek bir enflasyon beklentisi içinde iken, enflasyon beklenenden daha düşük gerçekleşirse reel ücret yükselecek, bu ücret düzeyinde firma bazı işçilerin işine son verecek ve işsizlik oranı yükselecektir. Đşten çıkartılan işçiler zarar uğrarken firma da azalan üretim ve kar nedeniyle bir maliyete katlanacaktır44. Bunlara ilaveten maliyet enflasyonunda da toplam arzdaki azalmanın fiyatları yükselttiği ve reel gelirin düşüşüne neden olarak işsizliği arttırdığı gözlenmiştir. Bu tespitler doğrultusunda işsizlik ve enflasyon arasındaki bağıntıyı incelemek mümkündür.

Đşsizlik ve enflasyon arasındaki ilişkileri incelemenin bir diğer yolu bu iki değişkenin birlikte değişimlerini incelemektir. Bu ilişkiyi ortaya çıkartan A.W. Phillips’tir ve Phillips

42 Tevfik Pekin, Makro Ekonomi, Đstiklal Matbaası, Đzmir, 1986, s. 185-187.

43 Đlyas Şıklar, “22. Ünite-Enflasyon Analizi”, Đktisat Teorisi, Editör: Nüvit Oktay, Anadolu Üniversitesi Đktisat Fakültesi Ders Kitapları Yayın No: 36, Eskişehir, 2002, s. 432-433.

44

Eğrisi olarak bilinmektedir. Bu eğri kısa ve uzun dönem olmak üzere iki farklı zaman diliminde ele alınabilmektedir. Kısa dönem Phillips eğrisi, beklenen enflasyon ve doğal işsizlik oranı sabitken işsizlik oranı ve enflasyon oranı arasındaki ters yönlü ilişkiyi göstermektedir. Eğer enflasyon beklenenin üzerine çıkarsa, işsizlik oranı doğal işsizlik oranının altına düşecektir. Bu durum şekilde 1.3’te (a) noktasından (b) noktasına doğru yukarı bir hareket ile göstermek mümkündür:

Şekil 1.3: Kısa ve Uzun Dönem Phillips Eğrisi

Kaynak: Đlyas Şıklar, Đktisat Teorisi, Editör: Nüvit Oktay, Anadolu Üniversitesi Đktisat

Fakültesi Ders Kitapları Yayın No: 36, Eskişehir, 2002, s. 442.

Yine Şekil 1.3’ten izlenebileceği üzere, enflasyon oranının beklenen enflasyondan daha düşük gerçekleşmesi halinde işsizlik oranı doğal işsizlik oranının üzerine çıkmakta ve kısa dönem Phillips eğrisi üzerinde (a) noktasından (c) noktasına doğru hareket etmektedir. Uzun dönem Phillips eğrisi ise, beklenen enflasyon ve gerçekleşen enflasyon oranı birbirine eşit olduğu zaman enflasyon oranı ile işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi gösteren bir eğridir. Uzun dönem Phillips eğrisi doğal işsizlik oranı düzeyinde çizilecek dik bir doğru ile gösterilebilir. Bu durum Şekil 1.3’deki LRPC dik doğrusu ile gösterilmektedir. Aslında uzun dönem Phillips eğrisinin bu eğime sahip olması doğal işsizlik oranı düzeyinde beklenen enflasyonun herhangi bir düzeyde olabileceğini göstermektedir. Şekle göre ekonomi artık (d) noktasında bulunmakta ve doğal işsizlik oranına geri dönülmektedir. Doğal işsizlik oranına geri dönülmesi ise ekonominin yeniden uzun dönem Phillips eğrisi üzerinde bulunacağını ifade etmektedir45.

45

Doğal işsizlik oranı ekonomideki yapısal farklılaşmalar, ülkenin demografik özelliklerinde meydana gelen değişiklikler ve teknolojik yenilikler gibi birçok nedene bağlı olarak değişebilmektedir. Doğal işsizlik oranında ortaya çıkacak bir değişme ise hem uzun dönem hem de kısa dönem Phillips eğrilerinin yer değiştirmesine neden olmaktadır.