• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KİTLE İLETİŞİM VE MEDYA KAVRAMLARI

2.2. Medya

2.2.1. Medya Türleri

2.2.1.2. Görsel-İşitsel Medya

Günümüzde medya denilince belki de pek çok kişi için ilk akla gelen televizyon medyasıdır. Ancak medya tez çalışması kapsamında daha önceki bölümlerde de yer verildiği üzere yalnızca televizyon yayınlarından ibaret değildir. Bu bölümde medya türleri arasında yer alan, göze ve kulağa hitap eden görsel-işitsel medya türleri detaylı bir şekilde irdelenecektir. Görsel-işitsel medya türleri radyo, televizyon, sinema ve video yayınları şeklinde alt başlıklarla sınıflandırılmıştır.

Radyo

Radyo, iletileri elektronik yolla ve sadece ses olarak ileten, diğer kitle iletişim araçlarına kıyasla daha ucuz ve kolay bir yöntemle yayın yapan işitsel kitle aracı olduğu bilinmektedir. Radyo kavramsal bir şekilde, 1. elektromanyetik dalgalar yoluyla

elektriksel uyarıların veya sinyallerin kablosuz iletimi ve alımı, 2. bu dalgaların içine sesin dönüştürüleceği elektriksel uyarıların kablosuz iletimi için kullanılması29 pek çok

sözlükte de olduğu gibi kısa ve açık bir şekilde tanımlanabilmektedir.

Radyo 20.yüzyıl gelişmeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Radyo dalgaları ilk defa 1860 yılında Maxwell tarafından ileri sürülürken, 1880lerde Alman Fizikçi H. Hertz radyo dalgalarının varlığını ve ses titreşimlerinin elektronik ortamda ışık hızı ile yayıldığını ispatlamıştır (Çiftçi, 1999, s. 5). Gücünü insan sesinden alan radyo, birçok kitle iletişim aracı gibi toplumsal gelişmelerle doğru orantılı olarak, belirli ihtiyaçlar dahilinde ortaya çıkmıştır. Ayrıca, gazete ve dergiye kıyasla daha büyük kitlelere

https://www.merriam-ulaşabilen radyo, iletisini müzik ve ses aracılığı ile erek kitleye ulaştırabilen bir kitle iletişim aracı olarak tanımlanmaktadır (Uztuğ, 2004, s. 346-347).

Televizyon

Yirminci yüzyılda en büyük etkiyi bırakan kitle iletişim araçlarından birisi de televizyondur. Televizyon, Sözer tarafından bir olguya ilişkin görüntü ve seslerin elektromanyetik dalgalarla iletilmesiyle beraber, bunların iki boyutlu, sesli, siyah beyaz ya da renkli olarak izlenmesine olanak sağlayan bir araç olarak tanımlanmaktadır (Sözer, 1998, s. 125).

Deneme şeklinde ilk televizyon yayınları ABD’de 1920’lerde başlamış ve ilk düzenli televizyon yayınları ise 1936’da İngiltere’de gerçekleştirilmiştir. ABD’de de düzenli yayına geçilmesi yine aynı yıllara rastlamaktadır (Pekman, 1997, s. 4). Türkiye’de ise ilk televizyon yayını İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından kapalı devre yayını olarak 1952 yılında gerçekleştirilmiştir. 1964 yılında ise Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) kurulmuştur.1968 yılında TRT kanunu yeniden düzenlenerek televizyon yayın hayatına geçilmiştir. 1990’ların ilk yıllarına kadar televizyon yayınları TRT tek elinde yayına devam etmiş, özel televizyonların ortaya çıkmasıyla beraber bu durum değişmiştir (Turam, 1996, s. 6).

Televizyon, gündemde yer alan konuları kolay erişilebilir ve düşük maliyetli bir şekilde, cinsiyet, yaş, ırk, dil, din gibi özelliklere göre hiçbir ayrım yapmadan, pek çok alternatif sunarak yayın yapan ve günün her saatinde ulaşılabilirliği olan en yaygın kullanımlı kitle iletişim araçları arasında yer almaktadır. Tüm bu özelliklerinin yanı sıra basılı medya ve radyodan farklı olarak hem göze hem kulağa hitap etmesiyle kitle iletişim araçları sınıflandırmasında görsel-işitsel kitle iletişim araçları arasında yerini almaktadır.

Sinema

Türkçe’de kullanılan sinema sözcüğü, Fransızca kökenli cinéma sözcüğünden alıntıdır. Sinema sözcüğü, Fransızca sinematoğrafi (cinématographe) “hareketli görüntü kaydı" sözcüğünün kısaltmasıdır30. TDK Sözlüğünde ise sinema sözcüğünün 1. Herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra

30 Etimoloji Türkçe Sözlük, “Sinema”, (2018, 12 Mart). Erişim adresi:

bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir ekran veya perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işi, 2. Film göstermeye yarayan özel bir makineyle görüntülerin beyaz perdeye yansıtıldığı salon veya yapı, 3. Güzel sanatların dalı olarak yansıtılmaya uygun olan filmleri gerçekleştirme ve yaratma sanatı, beyaz perde, yedinci sanat, anlamlarının yer aldığı görülmektedir31.

Onaran’ın ifade ettiği üzere, sinema bir sanattır ve ayrıca tüm sanatların da mirasçısıdır. Görüntüler aracılığıyla sinemada duygu, düşünce ve eleştiriler aktarılabilir. Kullanılan bu görüntülerle insanlara iletilmesi hedeflenen mesaj veya mesajlar aktarılmış olur. Sinema ait olduğu dönemi belgeleyen ve o dönemin görüş, estetik değerler ve teknolojisini yansıtan bir araç olarak kabul edilebilmektedir (Onaran, 1986, s. 12). 1920'lerin ortasına kadar yaşanan dönem tüm filmlerin sessiz olduğu ve bu filmlerde aktörlerin jestleriyle anlatamadıkları yerler için film müziği yerine altyazılar kullanılan bir dönemdi. Bu yılları takiben, 1930'lar Büyük Buhran Dönemi olsa da film endüstrisinin iyi iş çıkardığı göz ardı edilemez. Dönem içinde yaşanan ekonomik zorluklar, insanları farklı kaçış yollarına yöneltmiştir. Çok sayıda film tarihçisi 1930'ları ve 1940'ların başlarını Hollywood'un Altın Çağı'nın zirvesi olarak görüyor. Bu dönemlerde savaşı görmek için tiyatroya gitmeyi tercih eden bir kesim de mevcuttu. Bunların yanı sıra, haber filmleri olarak adlandırılan kısa belgesel filmler, 1920'lerin sonları ile 1960'ların başları arasındaki film deneyiminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Haber programları, günün haberlerinin çağdaş ve görsel hesaplarını sunmanın tek yoluyken televizyonun gelişi ile bu durum değişmiştir. (Paxson, 2010, s. 113-114)

Sinema söz konusu olduğunda, toplumlar ve kitleler içinde izlenecek filmlerin türleri akla gelmektedir. Film türlerini tartışırken eleştirmenler, aynı zamanda edebi bir terim olan ve İngilizce karşılığı genre olan janr (tür) terimini kullanırlar. En yaygın film türleri ise pek çok alt türü de kapsamında bulunduran komedi, aksiyon macera ve dramalardır (Paxson, 2010, s. 118).

Video

Bugün bilgilendirme, reklam, eğlence, ticaret, eğitim-öğretim vb. gibi pek çok amaçla kullanılan videolar her geçen gün artan sayılarla televizyon kanalları ve özellikle sosyal

31 Türk Dil Kurumu Çevrimiçi Sözlük, “Sinema”, (2018, 12 Mart). Erişim adresi:

ağlar aracılığıyla paylaşılmaktadır. Dünya üzerinde milyonlarca hatta milyarlarca insanın izlediği ve web teknolojilerinin gelişimiyle beraber artık izledikleri videoları beğenme, yorum ekleme, izlenen videoları diğer sosyal kanallarda paylaşma ve bu sayede daha çok izleyici kitlesine ulaşmak mümkün hale gelmiştir.

Video terim anlamıyla, kronolojik olarak düzenlenmiş bir piksel görüntü dizisinin kaydı anlamına gelir. Çözünürlük ve saniye başına görüntü sayısı, veri miktarı için belirleyici faktörlerdir. Televizyonda analog kayıt ve aktarımın hala yaygın olmasına rağmen, dijital formatların rolleri her geçen gün artış göstermektedir. İnternet üzerinden dağıtılan tüm videolar dijital olduğundan, bu süreç hızlanacaktır (Kipphan, 2001, s. 989).

Televizyon veya sinemadan farklı olarak, videoların hareketli imgelere dayalı sanatsal işlerin bir alt türü olduğu bilinmektedir. Videonun sinema, film, kısa film gibi türler arasında belirgin farklılıkları vardır. Videolarda, sinemada olduğu gibi oyuncu, diyalog, konu, senaryo gibi temel öğelerin mutlaka bulunması gerekmez. Sinema ve filmler eğlendirme amacı güderken, videonun asıl amacı ise sınırları keşfetmektir şeklinde yorumlanmaktadır (Eren, 2010, s. 82). Videonun televizyondan ve sinemadan farkı ise istenen yayınların istenen zamanda izlenebilmesidir. Video, hızlı, yavaş, geri oynatma ve dondurma özellikleri ile bireylere daha özgür bir kullanım hakkı tanımaktadır (Tezcan, 1983, s. 8).

Geçmişten günümüze kadar yabancı dil ve çeviri eğitimi sistemleri içinde pek çok farklı yöntem ve araç kullanıldığı görülmektedir. Teknolojinin gelişimi ve okul öncesi dönemden başlayarak üniversite eğitimine kadar genel olarak eğitim sistemlerinin içine alınıp bütünleşmeye başlamasıyla beraber derslerde kullanılan materyallerde ve yöntemlerde olumlu yönde değişiklikler olduğu izlenmektedir. Öğrenci merkezli eğitimi ön plana çıkarmanın gerekliliği savunulan içinde bulunduğumuz dönemde, artık öğrencilerin sadece dersi, dersin sorumlusu öğretim görevlisinden dinleyip not tutarak değil, derse daha aktif bir şekilde katılabilecekleri ortamlar oluşturarak ve muhakeme yeteneklerini geliştirecek şekilde ders içerikleri ve eğitim planları düzenleyerek yürütmek kaçınılmaz hale gelmektedir.

Eğitim hayatı içinde basılı medya adı altında yer alan kitap, dergi ve gazetelerin kullanılabilirliğini ve gerekliliğini savunmak kaçınılmazdır. Ancak, sadece bu tür kaynaklarla kalmanın eğitim hayatını hem öğrenciler hem de öğretmenler ve eğitmenler

için durağanlaştırdığı ve bir kısır döngüye dönüştürdüğü söylenebilir. Eğitim sistemi içinde, özellikle de çeviri eğitiminde yer alan televizyon, video, ses kayıtları ve sinema filmleri gibi görsel-işitsel medya araçlarının kullanılması hatta daha önce kullanılıyorsa arttırılması, bunun yanında dijital medya öğelerinin de devreye koyularak internet desteği ile daha da zenginleştirilmesiyle öğrenci merkezli eğitim sistemine katkıda bulunacağı düşünülmektedir.