• Sonuç bulunamadı

Görüşülenlere Göre Aktivizm İçin İnternet'i Kullanmadaki Riskler

Belgede Aktivizmin dijital dönüşümü (sayfa 169-173)

2. DİJİTAL AKTİVİZM

3.8. ARAŞTIRMA BULGULARI

3.8.2. Görüşmeci Bulguları

3.8.2.13. Görüşülenlere Göre Aktivizm İçin İnternet'i Kullanmadaki Riskler

Görüşülenlere İnternet’i aktivizm için kullanmakta ne gibi riskler gördüğü sorulmuştur. Görüşülenlerin önemli bir bölümü birden çok konuyu riskli bulmaktadır fakat neredeyse tamamı (10 kişi) gözetim ve takip riskinin altını çizmiştir.

Bir diğer risk ise slacktivismdir. Ekoloji hareketinin İnternet’teki görünürlüğü ile sınırlı kalması ve sokağa taşınmamasını tek risk olarak değerlendiren ANK-1 akıllıca, duyarlı ve samimi bir şekilde kullanıldığında aktivizm için İnternet’i kullanmanın başka bir riski olmadığını düşünmektedir. Hükümet gözetimi, sansür ve benzeri konular hakkında ne düşündüğü sorulan ANK-1, fikir ve beyan hürriyetinin tüm mecralarda olduğu gibi İnternet ve sosyal medyada da tam anlamıyla sağlanması taraftarı olduğunu söylemiştir. ANK-1’e göre gözetim ve sansürün İnternet’te de olmaması, herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi gerekmektedir. ANK-1 İnternet’te içerik üretir veya paylaşırken herhangi bir çekincesinin olup olmadığını, tek çekincesinin kendi bireysel düşünce ve duygusunu baskın bir dil ya da üslupla ifade etmek olarak açıklamıştır. Olabildiğince uygun bir toplumsal ağ dili kullanmaya çalışarak kimseyi gereksiz bir şekilde rencide edip kırmadan içerik üretmek ve paylaşmaya dikkat etmektedir.

Aynı şekilde ANK-2 de aktivizmin fiziksel alanlara taşınmaması ile ilgili gördüğü riski şu şekilde ifade etmiştir:

“Aktivizmin sadece İnternet’le kısıtlı kalmasına yol açabilir. Bu da kişilerin daha etkili olabilecekken pasifleşmesine neden olabilir. Özellikle ülkemizde İnternet’e getirilen kısıtlamalar durumlarında İnternetsiz aktivizm yollarını biliyor, kullanabiliyor ve iletişimimizi aksatmadan yürütüyor olmak gerekli diye düşünüyorum.”

İnternet’te ürettiği veya paylaştığı iktidar politikalarına karşı içerikler sebebiyle kaygı duyan aktivistlerden KİP-3 daha önce de açıkladığı hükümet gözetim kaygısı

158

sebebiyle eskisi kadar rahat paylaşımda bulunamadığını belirtmiştir. Sürekli dava haricinde herhangi bir risk görmeyen KİP-3, dava açılmasaydı ve istedikleri gibi yazıp çizip propaganda yapabilselerdi belki birkaç kişiye temas edebileceklerini söylemiştir. Eskiden kendi Facebook sayfasından bir siyasi partiyi72 desteleyen

kişilere ağzına ne gelirse söylediğini, kendi deyimiyle “çok güzel bir şekilde giydirdiğini” ifade eden KİP-3, artık hem iş yeri hem polis hem de savcılık tarafından takip edildiğinden, iş yeri tarafından izlendiğinden ve bilinen bir kişi olduğundan artık kendini çok büyük risk altında hissetmektedir. Cezaevine girildiğinde 6-7 ay, bir yıl çıkmayan arkadaşları olduğu için ister istemez kendine bir güvenlik kalkanı oluşturduğunu da sözlerine eklemiştir.

KOS-2 de benzer şekilde hem içinde bulunduğu örgüt hem de kendi adına gözetim kaygısını taşımaktadır. Bu sebeple hangi aracın nasıl kullanılacağının ve hangi ortamın daha güvenli olduğunun bilinmesi gerektiğini düşünmektedir. Öte yandan KOS-2’ye göre kişi kendi sınırını da bilmeli ve kendi kimliğini ne kadar yayınladığını da iyi çözümlemelidir. Sahte bir isim mi kullanıyor yoksa gerçek ismi mi? Kendi IP’si üzerinden mi İnternet’e bağlanıyor yoksa asgari güvenlik önlemini alarak VPN vb. uygulamalardan mı faydalanıyor? KOS-2 tüm bunlara dikkat edilmesi gerektiğine inanmaktadır. Meselenin diğer boyutu ise kendini riske atan bir aktivistin, örgütü de aynı risk ile karşı karşıya bırakma riskidir. Bu bağlamda KOS-2 güvenliğin göz ardı edilmesi sonucu gözaltına alınma vb. durumların yaşanmasının çok olası olduğunu ve bir örgüt içinde hareket ederek ortak bir toplumsal ağ hesabı kullanan bir aktivistin sorumluluğunun çok daha fazla olduğunu belirtmiştir.

KOS-1, gözetim olgusunun altını çizmekle beraber diğer görüşülenlerden farklı bir yaklaşımla bundan rahatsız olmadığını söylemiştir. Bunu hem gizli bir şey yapmamakla hem de İnternet’in doğası gereği bu riski göze almakla açıklamıştır:

“Yani sen de biliyorsun işte. Skype’tan, Instagram’dan, WhatsApp’tan her şeyden takip altında. Yani risk, risk değil. O kabul ettiğin bir şey başta. Sonuçta şu kamera, şu telefon, Google, her şey… Yongalar… Yani istediğin yazılımı yükle mutlaka yongalardan bir yerden girerler. Bu platformun kendisi güvensiz. Baştan böyle inşa edilmiş. Yani güvenlik yok. Riskten kasıt yani bizim yaptığımız her şey açık olduğu için bir risk yok. Sonuçta bizim arkadaşlarımız polisleri, ağızları hala “Gezi ruhu” halinde, polisi ikna etmeye çalışıyor ekolojinin önemine dair. Bizim için bir risk yok, yaptığımız her şey açık.”

159

KOS-1’e göre birileri riskli birtakım işler yapmaya niyetli olduğunda büyük sıkıntılarla karşı karşıya gelebilir çünkü İnternet’te bir bilgiyi gizleme şansı yoktur. Takip ediliyor olma hissininin kendisini rahatsız edip etmediği sorulduğunda: “Ben sonuçta her ne kadar çok kötü bir iş yapıyor olsalar da polislerin ve istihbaratın ve başka herkesin de bizimle aynı tarafta olduğunu düşünüyorum.” şeklinde yanıt vermiştir. KOS-1 tüm aktivistlerin kendi gibi düşünmeyebileceğini, düşünmeyenlerin de risk altında olduğunu çünkü İnternet’in doğası gereği takip edilmenin çok kolay olduğunu sözlerine eklemiştir.

KOS-4 aktivizm amacıyla İnternet’i kullanmanın risklerini açıklarken sözlerine İnternet’in toplumsal yapısını ortaya koyduğunu düşündüğü üç aktörden bahsederek başlamıştır. Bu kişiler Julian Assange, Edward Snowden ve “...sonradan isim ve cinsiyet de değiştirmişti. Amerikalı bir asker, er ya da çavuş.” olarak sözünü ettiği Chelsea Manning’dir. Bu üç karakterin çok büyük bir risk alarak – aslında dünya için – bütün ülke ve devletlerin saklamaya çalıştığı kirli bilgileri yeryüzüne dağıtarak çok önemli bir eylemde bulunduğunu söylemiştir. KOS-4 bu eylemleri “bilginin özgürlüğü” şeklinde nitelendirmektedir. Çünkü ona göre bilgi saklandığı – yani devletler bilgiyi sakladığı sürece – tasarlanması çok güç antidemokratik süreçler ortaya çıkmakta ve akla hayale gelmeyecek birçok olumsuz olay yaşanmaktadır. KOS-4 bu üç kişinin yaptıklarının tüm dünyaya “saklamanın çok zor olduğunu” gösterdiğini belirtmiştir. Aktivist olarak kendilerinin hem bilgiyi yaymak zorunda olduğunu hem kendi web güvenliklerini sağlamaları gerektiğini dile getiren KOS-4, herhangi bir toplumsal ağdan vazgeçmenin bilgiyi ve mücadeleyi aktarma konusunda kendilerini sıkıntıya düşüreceğinin altını çizmiştir. Bunu da geleneksel medya kuruluşlarının Türkiye ve tüm dünyada baskı altında olması, bilginin yayılmasını iktidarların istememesi ile açıklamıştır. KOS-4 kullanılan dijital araçların güvenli olmaması ve bu araçlardan vazgeçmemeyi “paradoksal bir durum” olarak değerlendirmiştir. İnternet’te güvenliği artırmak için VPN gibi araçların geliştirildiği ve bilginin özgürce dolaşımı için İnternet hareketçilerinin farklı yollar bulma konusunda farklı bir mücadele yürüttüğüne dikkat çeken KOS-4, çizdiği bu çerçevenin ekoloji, kent, toplumsal muhalefet hareketlerinin tamamı için geçerliliğine de dikkat çekmiştir.

160

KOS-1 için gözetimin önemli bir riske dönüşme eşiği, dijital takip sonucu kolluk kuvvetlerinin sokak eylemlerini engellenme olasılığıdır. KOS-1 üçüncü havalimanını inşa eden ya da Artvin Cerattepe’de maden ve taş ocakları yapan bir şirketin73 önünde ülke çapında organize olunmuş eylemler yapılacak olsaydı bunu

yapacakların kimseden hiçbir şeyi gizleyemeyeceğini, eylemciler buluşma noktasına gitmeden oraya aktivistlerden önce polis sevk edileceğini söylemiştir. KOS-1’e göre İnternet’te bilgiyi saklama şansı yoktur. Bu doğrultuda KOS-4, her sohbetin izlenmemesine rağmen teknik olarak bunun gerçekleşmesinin mümkün olduğunu vurgulamıştır.

KİP-2 de aynı sebeple sokak eylemlerinin engellenebileceğini düşünmektedir. Üstelik onun için aktivizm amacıyla İnternet kullanmanın en büyük riskinin bu olduğu söylenebilir.

“(…) İnternet’te iz bırakmadan dolaşmak imkansız neredeyse ve karşımıza aldığımız şey de kabaca ‘devlet’. En büyük problem, takibin kolaylaştırılması ama günümüzde İnternet olmadan sadece sokaktan doğru kurulan bir hareket de mümkün değil gibi duruyor. (Takip edilmek ne gibi bir risk doğuruyor?). Geçen aylarda yaptığımız bir konuşmada dijital güvenlik ihtiyacından söz ettik. Sokağa çıktığında bir dozerin önünde durup onu engelleyebilirsin. Twitter’da o dozer orada yapmasın dersin ama sokakta değilsen o dozer işini yapar. Takip edilmek, sokağa çıkmayı, dolayısıyla o dozerin önünde durmayı engelleyebilir.”

KOS-3 gözetim kaygısının İnternet’i etkin kullanan bir aktivist olarak hayatının bir parçası haline geldiğini ve buna karşın birtakım tedbirler aldığını ifade etmiştir. Lokasyon bilgisi açıkken toplumsal ağlarından içerik paylaşmama, VPN ile İnternet’e bağlanmayı bu tedbirlerden bazı olarak açıklamış ve aktivistlerin İnternet’te güvenlik konusuna dikkat etmesinin doğal akış içerisinde gerçekleştiğini dile getirmiştir.

NKP-1 ise dijital takip sebebiyle özellikle OHAL döneminde ve sonrasında pek çok arkadaşının polisle yüz yüze geldiğini veya hakim karşısına çıktığını söylemiştir. Kendisi biraz daha dikkatli davranarak suç unsuru oluşturabilecek içerikler oluşturmamaya çalışmış, bir başka deyişle kendini sınırlandırmıştır. Türkiye’de aktivizm için İnternet’i kullanmadaki en büyük riski tutuklanmak olarak değerlendiren NKP-1, idari erkin hoşuna gitmeyen içerikleri terör örgütleri ile ilişkilendirebileceği konusunda bir derin bir endişe duymaktadır. Terör örgütlerinin

161

isimlerine, terörizme tamamen karşı olduğu için bunlara içeriklerde yer verdiğini belirten NKP-1, yalnızca iktidar sahiplerinin duyduğu rahatsızlık sebebiyle tutuklanmaktan değil, aynı zamanda yasa dışı örgütlerin hedefi olmaktan da çekinmekte ve tüm bunları birer risk olarak değerlendirmektedir.

KİP-1’e göre İnternet’i aktivizm amacıyla kullanırken başta “mücadele alanının ciddiyetsizleşmesi” olmak üzere sansür ve üsluba kadar uzanan bir dizi risk ortaya çıkmaktadır. KİP-1’e göre bu risklerle baş etmek için aktivizm sürecindeki deneyimin rolü çok önemlidir.

Belgede Aktivizmin dijital dönüşümü (sayfa 169-173)