• Sonuç bulunamadı

DİJİTAL AKTİVİZMİN TARİHİ

2. DİJİTAL AKTİVİZM

2.2. DİJİTAL AKTİVİZMİN TARİHİ

Web 2.0 teknolojisi ile birlikte çevrimiçi etkileşim ve iş birliği düzeyinin artması, dijital aktivizm için de önemli bir ivme kaynağı oluşturmuştur. O’Reilly Media tarafından 2004 yılında adı koyulan Web 2.0 teknolojisi, İnternet tabanlı uygulamalar açısından bir dönüm olarak görülse de dijital aktivizm tarihi onun öncesine dayanmaktadır. Karatzogianni (2015) dijital aktivizmin tarihini dört evrede değerlendirmektedir: Dijital aktivizmin kökenleri (1994-2001), yükselişi (2001– 2007), yayılması (2007-2010), anaakım politikayı ele geçirmesi (2010-2014). Karatzogianni’nin çalışması teknolojik yeniliklerden ziyade dijital ortamdaki aktivist faaliyetleri dikkate alarak tarihsel bir süreç çizmektedir. Oysa kronolojik sıralamada dijital iletişim teknolojilerinin gelişiminin dikkate alınması halinde farklı bir tarihsel sıralamanın oluşturulması oldukça olasıdır.

Postill (2016) Karatzogianni’nin çalışmasının kronolojik bir veri deposu olarak referans gösterilebileceğini fakat herhangi bir argüman geliştirmemesi veya var olan yaklaşımlara bir katkı sunmaması sebebiyle alanyazına özgün bir katkı sağlamadığını düşünmektedir. Yine de ikinci nesil hücresel teknolojiye sahip cep telefonlarıyla gönderilen mesajlardan bugünkü dijital aktivizm faaliyetlerine kadar geçen süreç hakkında bir değerlendirme olanağı sunmaktadır.

Karatzogianni, birinci evrenin (dijital aktivizmin kökenleri) Çin, Sri Lanka, Kosova, İsrail-Filistin’deki etnik-dinsel çatışmaların aktarıldığı bir dönem olduğunu, 1994 yılında Zapatista’nın hack eylemleri ile başladığını ve Zapatista’nın ilk hacktivistler35 olduğunu ifade etmektedir. Rodriguez vd. (2014) Zapatista’nın bu eylemler ile muhalefet adına yeni bir medya kullanımını başlattığını belirtmektedir. Karatzogianni’ye göre Zapatista’yı uluslararası üne kavuşturan bu tarihsel eylemleri, DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) karşıtı gösterilerde protestocuların kablosuz bilgisayarlarla yaptığı canlı yayınlar, DTÖ’nün web sitesinin hacklenmesi takip etmiştir. 2001 yılına gelindiğinde ise Filipin Devlet Başkanı Estrada mobil telefonlardan gönderilen milyonlarca mesaj ile görevinden olmuştur. Öyle ki

35 TDK Güncel Türkçe Sözlük ve Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu hacker kelimesinin karşılığını bilgisayar korsanı olarak belirtirken hacklemek veya hacktivism / hacktivist sözcüklerine bu kaynaklarda yer vermemektedir. Bu bağlamda, bu çalışmada hacktivism ve hacktivist kelimeleri orijinal hali ile kullanılmaktadır. Benzer şekilde Ufuk Eriş (2009) “Türkiye’de Kırıcı (Hacker) Kültürü” isimli doktora tezinde hacker kelimesinin Türkçe karşılığını kırıcı olarak kullansa da çalışmasında hacktivism ve hacktivist kelimelerini kullanmaya devam etmiştir.

50

yolsuzluk skandalında Estrada’yı aklamaya çalışan senatoya tepki olarak sokağa çağıran bu mesajlar ile ilgili Bociurkiw (2001) Forbes’teki “Cep Telefonu ile Devrim” başlığı ile bir haber hazırlamıştır.

İkinci evrenin 2001’de gerçekleştirilen El Kaide’nin İkiz Kuleler’e saldırısı ile başladığını söyleyen Karatzogianni, bunun medya endüstrisini dönüşüme götürecek bir olay olduğunun vurgulamıştır. Nitekim olay yerindeki yurttaş gazeteciler ve aktivistler anında görüntü veya ses kaydı almış ve anaakım medyanın bu görüntüleri kullanmasını sağlamıştır. Sonrasında ise terör karşıtı çevrimiçi hareket bloglara, kişisel web sitelerine vb. taşınarak benzer ve taban tabana karşıt düşüncelerin bir arada olduğu bir ağ topluluğu oluşmuştur. Karatzogianni 2003 yılında başlayan ABD-Irak Savaşı ile birlikte savaş karşıtı hareket aktivistlerinin alternatif bir medya olarak İnternet’i kullandığını belirtmiştir. ABD ve Avrupa’da 2007 yılına kadar süren bir dizi toplumsal ve politik olay, baskın bir şekilde yeni medya araçları aracılığıyla örgütlenen protestolarla karşılaşmıştır. Karatzogianni ilk İnternet savaşı olarak ABD- Irak Savaşı’nı gösterse de Estonya’ya 2007 yılında gerçekleştirilen sistematik siber saldırılar sebebiyle ülkenin dış dünyayla bağlantısının neredeyse kesilmesi, bu olayın birçok araştırmacı tarafından “ilk siber savaş” olarak ün yapmasına neden olmuştur (Landler ve Markoff, 2007).

Karatzogianni üçüncü evrenin Rusya ve Gürcistan arasındaki gerçek savaştan birkaç gün önce başlayan Güney Osetya-Gürcü siber çatışmaları ile 2008 yılında başladığını ve Barack Obama’nın sosyal medyayı seçim kampanyasında etkin bir şekilde kullanmasıyla devam ettiğini ifade etmiştir. 2009 yılında ise Climategate olarak bilinen olayda, University of East Anglia’daki İklim Araştırma Birimi’nin iklim değişikliği konulu Kopenhag Zirvesi öncesinde dosya ve e-postalarının hacklenmesi sonucu verilerin manipüle edildiği ortaya çıkmıştır.

Climategate, kamu yararına politika ürettiği mesajını sürekli yineleyen kurum ve yapılara karşılık İnternet aracılığıyla belgelerin sızdırılmasının kamu yararına olabileceğini göstermiştir. Öyle ki bilim insanlarına duyulan güven azalmış, iklim değişikliğine ilişkin duyulan kaygı artmıştır (Leiserowitz vd. 2013).36 Dahası

36 Daha önce sözü edilen 1998 yılındaki “küresel ısınma durdu” söylencesinden sonra iklim değişikliğine ilişkin kamuoyu kaygısının azaldığına ilişkin araştırmalara karşın Climategate’in, bilim insanlarına güvenin azalmasıyla kaygının yeniden artıran bir yönü olduğu söylenebilir. (bkz. 1.5. Ekoloji Hareketinin Yakın Tarihi)

51

Climategate ekoloji hareketinde İnternet’in doğrudan (merkezi yapıda olmayan) ve değişim gücüne sahip olması ile ilgili bir belirgin bir örnek olarak dijital aktivizm tarihinde yerini almıştır.

Üçüncü evre ile dördüncü evre arasındaki geçiş ise Karatzogianni’ye göre WikiLeaks’in 2010 yılında sızdırdığı belgeler ile gerçekleşmiştir. Wikileaks, kurulduğu 2006 tarihinden itibaren dünya çapında en çok ses getiren belge sızıntılarının odağında olmuştur. Karhula (2011) Wikileaks’i “etik, tarihi ve politik önemine göre haber sızıntıları yayınlayan, şeffaflık için çalışan uluslararası kar amacı gütmeyen bir organizasyon” olarak tanımlamaktadır. Avustralyalı İnternet aktivisti Julian Assange’ın organizasyonun en bilinen ismi olmasının yanı sıra WikiLeaks'in Amerika, Afrika, Avrasya ve Asya Pasifik'te yüzlerce çalışanı bulunmaktadır (WikiLeaks, 2015). 2010 yılında yayınladığı Afganistan ve Irak savaşlarına ilişkin sızdırılan belgelerin yayımlanması ile gündem bir anda işkence raporlarına, kayıp sivillere, savaşın gizlenen bilançosuna doğru çevrilirken dijital aktivizm anaakımı adeta istila etmiştir. Sonrasında yaşanan “Arap Baharı”, Wall Street’i İşgal Et hareketi, yine yakın geçmişte gerçekleştirilen Brezilya, Türkiye, Hindistan gibi çeşitli ülkelerdeki protestolar Karatzogianni tarafından dijital aktivizm tarihinin birer parçası olarak sunulmuştur.

Gerbaudo (2017) dijital aktivizmin dönüşümünün, teknolojinin değişimi ve kullanımını biçimlendiren kültürel, toplumsal ve politik etkenler ile birlikte anlaşılabileceğini savunmaktadır. Bu bağlamda İnternet’in teknolojik gelişiminde iki önemli aşamaya (Web 1.0 ve Web 2.0) dikkat çekerken dijital aktivizmi iki evrede değerlendirmektedir: İlki küreselleşme karşıtı hareketler, ikincisi ise 2011’de başlayan her biri kendi özgün ideolojisine sahip hareketler (Karatzogianni’nin dijital aktivizmin dördüncü evresinde yer verdiği İspanya, Türkiye, Yunanistan gibi ülkelerde kendini gösteren dijital aktivizm). Gerbaudo hem teknolojik hem de politik ve toplumsal değişimleri göz önünde bulundurarak dijital aktivizmin ilk dalgasında “siber-otonomist”, ikinci dalgasında ise “siber popülizm” tekno-politik yönelimlerini irdelemektedir.

Dijital aktivizmin siber-otonomist döneminde küreselleşme karşıtı aktivistler İnternet’i sermaye ve devletten bağımsız bir direniş alanı görmektedir. Eylemciler Indymedia gibi oluşturulan alternatif haber ağlarını kurabilecekleri özerk alanlarda

52

hareketi geliştirmeye yönelmiştir. 2011 yılında ise siber-popülist akım öne çıkmaktadır. Facebok, Twitter gibi tekelci şirketlerin araç ve uygulamalarını kullanan aktivistler, kapitalist çelişkilere karşın bu platformları ihtiyacına yönelik olarak kullanmaktadır (Gerbaudo, 2017: 485-486). Gerbaudo belirli savlar üzerine kurguladığı araştırması ile Karatzogianni’nin referans çalışmasının ötesinde yeni yaklaşımlar sunmaktadır. Diğer yandan siber-otonomist yaklaşımların bugün tamamen ortadan kalkmadığı, siber-popülist eğilimlerle iç içe geçtiği de söylenebilir. Nitekim siber-otonomist faaliyetler bugün ayakta kalabilmek için “herkesin olduğu”, Gerbaudo’nun deyimiyle tekelci şirketlerin kurduğu toplumsal ağlarla çok yakın bir ilişki içerisindedir.

Dijital aktivizmin tarihsel sınıflandırması hem toplumsal dönüşümlerin hem de dijital iletişim ve teknoloji alanındaki yeniliklerin birbiri ile etkileşimini anlama bakımından fayda sağlayabilir. Farklı tarihsel sınıflandırmaların kesişim noktaları ise dijital aktivizmin dönüm noktaları olarak görülebilir (Zapatista eylemleri, 2001 İkiz Kule saldırıları, “Arap Baharı” gibi).