• Sonuç bulunamadı

AKTİVİZM: “DEVRİMİN” DÖNÜŞÜMÜ

1. EKOLOJİ AKTİVİZMİ

1.3. AKTİVİZM: “DEVRİMİN” DÖNÜŞÜMÜ

Devrim, farklı toplumlara kültürel ve siyasi bakımdan farklı çağrışımlar yapan bir kelime olmanın ötesinde dünyanın siyasi ve toplumsal haritasına yön veren bir olgudur. Bu sebeple tek bir model bağlamında bir tanımlama yapmaya çalışmak dünyanın herhangi bir coğrafyasında, herhangi bir zamanda gerçekleştirilen devrimler göz önünde bulundurulduğunda imkansız görünmektedir.

Kelime anlamı olarak köklü bir değişime işaret eden devrim olgusu için Neitzel17, modern dünyanın oluşumunda devrimlerin büyük bir yeri olduğunu

belirtmektedir:

“Tarihsel bir süreç olarak devrim, eski bir rejimi devirmek ve toplumun temel kurumlarında tamamen bir değişiklik yapmak için çoğunlukla şiddet içeren bir hareketi ifade eder. Monarşiyi düzenleyen ve toplumu yukarıdan aşağıya yeniden şekillendirmeye çalışan 18. yüzyılın Fransız Devrimi'nden sonra devrim, geçmişin kökten bir şekilde üstesinden gelme ile eşanlamlı hale geldi.”

Babeuf, 1789’da gerçekleştirilen Fransız Devrimi’nde yalnızca bir hükümet değişimi değil, toplumsal değişimin gerekliliğini de vurgulamıştır. Ona göre Fransız Devrimi, teoride yer alan fikirlerin hayata geçirilmesi için ve eşitlik yönünde atılan muazzam bir adımdı. Kamuoyu sayesinde her şeyin gerçekleşmesi mümkündü. Devrimin ne kadar ileri gideceğine kişiler ve gruplar karar vermektedir. Fiilen Fransız Devrimi’ne katılmamış olan Babeuf, Fransız Devrimi’nin ardından işçi sınıfının sömürüldüğünü gözlemlemiş ve bir süre sonra deneyimleri ile birlikte silahlı bir sınıf savaşı çağrısında bulunmuştur (Babeuf, 1974’ten akt. Kaymaz, 2012: 31; Birchall, 1997: 29-151). Nitekim, Babeuf, devrim sonrasında oluşturulan veya kökten değiştirilen toplumsal ve siyasi kurumların devrime yönelik beklentilerden uzaklaşmasına tanık olarak farklı bir yöne eğilim göstermiştir.

Devrim teriminin şiddetle birlikte anılması dünya tarihinde iz bırakan devrimlere bakıldığında olağan görünmektedir. TDK (Türk Dil Kurumu), devrim kelimesinin toplumbilim terimi olarak karşılığı “Herhangi bir olaydaki hızlı ve geniş

17 Neitzel, L. What is Revolution. Department of History, Brookdale Community

29

kapsamlı niteliksel değişme” olarak vermektedir.18 Oxford sözlüğünde ise ilk

anlamda “Yeni bir sistem adına hükümetin veya toplumsal düzenin zorla devrilmesi.” olarak yer almaktadır. Cambridge ve Collins sözlüklerinde de devrim kelimesinin anlamı, Oxford sözlüğündekine çok benzeyen bir biçimde görülmektedir. Her iki sözlük de tıpkı Oxford’daki gibi devrimlerin zorla gerçekleştirilen bir olgu olduğunu belirtmektedir. Dahası Cambrigde sözlüğünde de devrimlerin çoğunlukla “şiddet veya savaş” ile gelen bir değişim olduğuna yer verilmektedir.19

Dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip olan, Bolşeviklerin geçici hükümeti devirdiği ve Marxist komünizm düşüncesi etrafında 1917 yılında dünyanın en büyük sosyalist devletinin kurulduğu Ekim Devrimi20 silahların kullanıldığı bir devrim

olmuştur. Schaff’ın (1973: 263) belirttiği üzere Marxist devrimlerin şiddetten beslendiğine dair bir görüş sürekli kendini yinelemiş ve hatta toplumsal devrimlerin şiddete başvurmadan gerçekleşmeyeceğine dair evrensel bir algı oluşturulmuştur. Oysa ki Marx ve Engels’e göre devrimler yalnızca kanlı olmak zorunda değildir, barışçıl devrimlerin oluşumu da tıpkı şiddetli devrimler gibi politik olanaklara bağlıdır (Hook, 1973: 271).

Devrimi, gücün bir zümre veya kişiden başkalarına aktarma şeklinde yorumlamak mümkündür. Eski Bolşeviklerden Rus yazar Zamyatin (1970: 107): “Devrim her yerde ve her şeydedir. Sonsuzdur. Son bir devrim, son bir sayı yoktur. Toplumsal devrim, sayıların sonsuz sayısından sadece biridir: Devrim yasası toplumsal bir yasa değildir fakat ölçülemez derecede büyük bir yasadır.” demiştir. Yazarın bu sözü, Ekim Devrimi’nin kalıcı olacağına ilişkin inancı sarsmaya yönelik olarak yorumlanmıştır. Rusya tarihinde sert geçişlerin oldukça çok görüldüğünü ifade eden Olsa (2017: 8) “bir güç mücadelesi, yönetimin ideolojisinde önemli bir değişiklik, öncekileri şeytanlaştırma, düzensiz yükseliş” gibi bazı durumların birkaçının veya hepsinin birleştiği noktada güç aktarımının gerçekleştiğini ifade

18 TDK, devrim,

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5c38f49e3db042. 38370320 (Erişim tarihi: 07.10.2018).

19 Cambridge Dictionary, revolution, https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/revolution (Erişim tarihi: 07.10.2018).

Collins Dictionary, revolution, https://www.collinsdictionary.com/dictionary/english/revolution

(Erişim tarihi: 07.10.2018).

30

etmiştir. Bu maddeleri Rus geleneği açısından belirtmiş olsa da Olsa’nın toplumsal devrimlerin ortaya çıkması adına bir şema çıkardığı söylenebilir.

Devrim, yeni bir düzen kurmak amacıyla iktidarlara karşı ayaklanma olarak değerlendirilebilir (Vanden vd., 2017: 7). Ekoloji, cinsellik, sağlık gibi köklü değişiklik geçiren veya geçirme sürecindeki birçok konu devrim kelimesi ile birlikte tamamlanmaktadır. Miesel, köylülülerin kitlesel ayaklanması, dini/mezhepsel devrim, anarşist başkaldırı gibi belirli konulara da dikkat çekmiştir (Miesel, 1966’dan akt. Bengisun, 2018: 12-13).

Her ne kadar farklı yaklaşımlarla açıklanmaya çalışılsa da belirli bir coğrafyadaki toplumlarda bir devrim modelinin öne çıkması da siyasi geleneklere bağlıdır. Devrimin iktidarlar tarafından sunuluş şekli, vatandaşların devrim deneyimleri ve devrimlerin toplumlarının bugünkü yaşayış biçimleri kuşkusuz insanların devrim algısında önemli bir belirleyicidir. Fakat bugünün aktivistleri 20. yüzyılın ilk yarısında ve hatta 1960’lı yıllarda etkin bir toplumsal mücadelenin içerisinde yer almış olsalardı kendilerini devrimci olarak tanımlar mıydı? Bu soruya yanıt verecek olanlar elbette doğrudan aktivistlerdir ancak bu soru aktivizme yönelik yeni değerlendirmelerin kapısını da aralamaktadır.

PCN21 (Permanent Culture Now) aktivizmi yolları birbiriyle kesişebilen veya veya birlikte sürdürülebilen üç başlık altında değerlendirmektedir:

 Bunlardan ilki, çağdaş politikalara çözüm talep eden muhalif tutumlardır. Esas amaç, uygulama ya da politikalarda değişiklik gerçekleştirilmesidir. Protesto, grev veya gösteri gibi eylemler aracılığıyla talepler dile getirilmektedir. Genellikle kısa süreli olan bu eylemlerin yanı sıra uzun süreli kampanyalar da kullanılabilir.

 Bir diğeri hakim sisteme alternatifler yaratmaktır. Toplumda başkalarının görerek örnek alacağı yeni toplumsal yapı ve seçenekler

21 PCN, sürdürülebilir bir kültür oluşturulması için toplumsal, ekonomik ve politik süreçlere ilişkin bilgi birikimlerinin, farklı bakış açıları arasında bağlantıların kurularak aktarıldığı bir proje.

https://www.permanentculturenow.com/permanent-culture-now-who-and-what-is-it/ (Erişim tarihi: 07.09.2018).

31

oluşturularak gerçekleştirilmektedir. İşgal evleri22, işçi veya gıda

kooperatifleri bu aktivizme örnek olarak sunulabilir.

 Sonuncusu ise toplumsal kurumların temel değişikliğine yönelik devrimci aktivizmdir. Devrim teriminin niteliğine uygun olarak köklü bir değişim yaratmayı amaçlamakta ve uzun vadeli bir eylemliliği göz almaktadır. Sonuç olarak ise toplumsal reformların gerçekleşmesi ve yeni bir yaşam biçimi için aktivizm sürdürülmektedir.

Toplumsal hareketler içerisinde yer alan aktivistler, PCN’nin üç maddede sınıflandırdığı aktivizm türleri, aktivizm yürütmeyen diğer kişilerin dikkatini çekebilir, onları harekete katılmaya teşvik edebilir ve aktivizm sürecine hem hareketi destekleyen hem de muhalif yeni aktörleri dahil edebilir. Meyer (2015: 388), toplumsal hareketlerin çeşitli kişi ve grupları bir araya getirmesi halinde çeşitli yollarla kamu politikasını etkileyebileceğini veya mevcut politikalara dikkat çekebileceğini ifade etmektedir. Bu noktada sorunlara ilgi gösteren politik liderlere destek sağlamak, kendileri adına konuşabilecek adaylara oy verebilecek kişilerin olduğunu göstermek gibi aktivizmin geleneksel siyasi eylemleri desteklediği yollara dikkat çekmektedir. Meyer’in bu görüşleri reddedilemez olmakla birlikte geleneksel politikayı bilinçli olarak destekleyen bir aktivizmin, statükoyu koruyan kurumlara yarar sağlaması ile toplumsal taleplerinde ne denli başarı elde edebileceği tartışmaya açık bir konudur.

Aktivizmi yalnızca belirli eylem kalıplarıyla değerlendirmek, diğer bileşenlerin gözden kaçmasına sebep olabilir. Söz gelimi, yaratıcı ve önüne koyulan engellere çözüm odaklı yaklaşan barışçıl aktivizm yok sayılabilir. Bunlardan biri de Harrebye’ın (2016: 25) stratejik olarak üretilmiş, proje odaklı ve demokratik katılım biçimi olarak tanımladığı yaratıcı aktivizmdir ve en genel tanımıyla “toplumu daha iyi hale getirmek” amacıyla yapılmaktadır.

Bir hareket içerisindeki eylemlerin türü ve nerede, nasıl gerçekleşeceğine ilişkin farklı dinamikler olsa da tüm bu koşulları değerlendirerek bunlara karar verenler aktivistlerdir. Parsons (2016) bir aktivistin önemli olduğunu düşündüğü bir konuya toplumun dikkatini çekme gayretiyle o konudan bi’haber veya meseleyi

22 İngilizce “squatting”: Terk edilmiş bir yerleşim alanını işgal ederek oraya yerleşmektedir. İşgal edilen mülkler için kira ödenmemekte, hukuki bir izin alınmamaktadır.

32

umursamayan kişilerin tıpkı kendisi gibi konuya dahil olması için çalıştığını belirtmektedir. Reitan (2007: 5-6) ise aktivisti şöyle tanımlamaktadır:

“Bireyler veya kolektif aktörler tarafından, siyasi bir hata olarak gördüklerine karşı koyma veya siyasi şiddetten uzak durarak ölçülü ya da suç teşkil eden taktikler aracılığıyla politik değişimi gerçekleştirmek için üstlenilen rol.”

Reitan, bu tanımlamadaki rol kelimesini bilinçli olarak seçtiğini belirtmektedir. Bunun sebebini ise bir aktörün aynı politik konuya dahil olurken farklı roller üstlenmesi ile açıklamıştır (örneğin, birinin aynı zamanda hem kamu çalışanı olması hem de diğer zamanlarında aktivizm yapması gibi). Bir aktivist bir sendikanın, toplumsal hareketin, sivil toplum kuruluşunun üyesi olabileceği gibi bir akademisyen, öğrenci veya herhangi bir gruba bağlı olmayan bağımsız bir kişi de olabilir (Reitan, 2007: 6).

Söz konusu aktivizm olduğunda öğrencilerin aktivist veya katılımcı olarak rolleri göz ardı edilemez. Dünyanın birçok farklı coğrafyasında ve farklı zaman dilimlerindeki değişim taleplerine yönelik eylemlerde öğrenciler örgütlü bir şekilde yer almıştır. Deo, aktivistlerin kendi geleceklerine ilişkin kontrole sahip olduklarını ve bugün yaptıklarının yıllar sonra sonuca varabileceğini söylemiştir (Wagh, 2015). Eegan (2005: 12) öğrencilerin aktivizm bileşeni olarak rollerini değerlendirdiği çalışmasında öğrencilerin siyasi ve akademik otoriteye karşı toplumsal, ekonomik ve politik zorluklara karşı mücadele ettiğini, gelecek kaygısının bu mücadeleyi verme gerekçelerinden biri olduğunu ifade etmiştir. Öğrenci protestolarının kampüsle sınırlı olmaması ve sokaklarda da sürdürülmesi oldukça olağandır. Eegan’a göre öğrenciler arasında teknoloji aracılığıyla kolaylıkla iletişim kurulması öğrenci aktivizmini acil ve yerel meselelerden, uluslararası bir alana taşıyabilir. Fakat, iletişim teknolojilerinin akıllı teknoloji ile bütünleşerek toplumsal hayata tamamen yerleşmesi ile birlikte Eegan’ın örgütlenme kolaylığına ilişkin görüşlerinin bugün toplumun birçok kesiminde olağanlaştığı söylenebilir.

1.4. EKOLOJİ AKTİVİZMİ

Ekoloji aktivizmi, en genel tanımıyla insanın doğa üzerindeki tahakküm ve yıkımına karşı yine insanın bunlara sebep olan politikalara karşı harekete geçmesidir. Farklı yaklaşımları ele almadan önce ekoloji teriminin ne anlama geldiğini anlamak,

33

bu çalışma kapsamında neden çevre değil de ekoloji aktivizmden söz edildiğini idrak etmek bakımından önemlidir.

Ekoloji kelimesinin etimolojik kökeni, Almanca ökologie kelimesine dayanmaktadır. İlk olarak 1873 yılında Alman zoolog Ernst Haeckel tarafından Yunanca yerleşim yeri anlamına gelen “oikos” ve öğreti anlamına gelen “-loji”nin bir araya gelmesi ile türetilmiştir. Kelime anlamı itibarı ile canlıların çevreleriyle olan ilişkilerin incelenmesidir. Ekoloji, organizma ve çevresiyle ilgilenirken aynı zamanda canlıların kendi aralarındaki ilişkileri23 de incelemektedir (Pimm ve Smith:

1999). Popülasyonların ve canlıların kendi arasındaki etkileşimi ise ekosistemleri meydana getirmektedir.

Ekoloji, toplumsal mücadele – özellike yeni toplumsal hareketler – bağlamında 1960’lardan itibaren gündemde artan bir öneme sahip olmuştur. Alanyazında ise yeşil hareket, ekoloji hareketi gibi farklı ifade ve yaklaşımlarla kendine geniş bir yer edinmiştir. Fakat bu hareketi “çevre meselesi” ile tanımlama çabaları devam etmektedir. Oysa, bu şekilde nitelendirildiğinde demokrasi ve eşitliğin temelinde olduğu politikalar ile herhangi bir taahhütte bulunmayanlar arasındaki fark kaybolmaktadır (Doherty, 2002: 18). Dolayısıyla ekoloji hareketi doğa ve insan veya insan yapımı her şey arasındaki tüm ilişkilerin göz önünde bulundurulduğu, kapsayıcı, politik ve toplumsal bir harekettir.