• Sonuç bulunamadı

3. MASAL DİLİ İLE SEMBOLİK DİL ARASINDAKİ İLGİ

4.4. Dilek-Temenni Bildiren Bitiş Formelleri

4.4.1. Gökten üç elma düşmesi

Elma, halk anlatılarında sıkça karşımıza çıkan bir meyvedir. Bu meyvenin folklor ürünlerindeki kullanımıyla ilgili müstakil bir çalışma bile yapılabilir. Anlatıcıların çoğu anlatının sonunda “gökten üç elma düştü, biri sana biri bana biri de anlatana” gibi bir formel ifadeye başvurur. Bu formel ifadeyi kullanırken anlatıcı, yine

dili kullanmadaki ustalığını gösterir ve bu kullanımla elmalardan ikisini kendisi kapmış olur. Kırk Oğlan adlı masalının sonunda anlatıcı kullandığı formel ile üç elmayı da kapar. “Gökten üç elma düştü. Biri anlatanın, biri söyleyenin, biri de benim.” (Tezel II, 1985: 12).

Bu formel ifadede düşünülmesi gereken iki önemli son vardır: Birinci olarak anlatıcılar tarafından birçok meyve arasından neden elma seçilmiştir? İkinci olarak da seçilen bu elma neden gökten düşürülmüştür? Elmaların üç tane olması konusu ise sembolik formeller bölümünde anlatılmıştır.

Elma meyvesinin seçilmiş olmasının çeşitli nedenleri olmalıdır. Elmanın kullanıldığı alanlar ve elma ile ilgili çeşitli inanışlar şöyledir:

Yaratılış efsanesinde insanın cennetten kovulmasına neden olan yenilmesi yasak olan meyvenin elma olduğu söylenir. Bu yüzden elmayı koparmak ve yemek iradeyi temsil eder. İnsan vücudunda Adem elması denilen gırtlak çıkıntısı da Hz. Adem’in yasak elmayı yediğini sembolize eder. Bu çıkıntı genellikle erkeklerde olur.

Elma, Türklerin dünyaya hakim olma isteğini de sembolize etmektedir. “Kızılelma ülküsü ise altın bir top şeklinde düşünülerek, değişik dönemlerde, belirli

yerler için kullanılmıştır. İstanbul feth edilmeden önce, Ayasofya kilisesinin önünde, elinde altın küre tutan Lustinianus heykeli dolayısıyla bu şehir, ‘Kızılelma’ diye anılmış, daha sonra kiliselerinde bir altın top bulunan Romanya ve Viyana ile Kızılelma sarayının ve camisinin bulunduğu Budin, Estergon, Belgrad ve Köln de ‘Kızılelma’ olarak kabul edilmiştir.” (Şimşek, 1996: 204).

Yunan mitolojisi kahramanı olan Herakles, tanrısal bir kuvvete sahiptir. Üstün eğitim görmüştür. Onun düşmanı olan Hera, sürekli Herakles’le uğraşmış Herakles’in çıldırarak karısını ve çocuğunu öldürmesine neden olmuş. Suçlarından arınmak için de Miken kralının hizmetine girip onun her dediğini yapmak zorunda kalmıştır. Kral Herakles’e on iki görev vermiştir. Bu görevlerden biri Herakles’e, dünyanın ucunda, güneşin battığı yerde, Atlas'ın gök kubbeyi taşıdığı yerde bulunan bir bahçedeki ağaçtan elma alıp gelme görevidir. Herakles’in elmaları almak için altın elma ağacını koruyan kızları ve daha da önemlisi onların ejderini geçmesi gerekiyordu. Bunun için Herakles uzun süren yolculuğunun ardından yüz başlı ejderle savaşmış ve altın elmaların koruyucusu olan kızların babası Atlas’la kurnazca bir anlaşma yaparak elmaları almayı başarmıştır. Burada mücadelenin, azmin sonucunda elde edilen elma bir ödül olarak kahramana sunulmuştur. İlkokullar da her çocuğun elmasının olması ve çalışanın,

başaranın elmasının kızarması uygulamasında da elma, başarmanın simgesi olarak kullanılmıştır.

Genel çekim yasasını bulan Newton, bu yasayı başına düşen bir elmayla bulmuştur. Hayatın önemli noktalarında rol oynayan elma böylelikle dünyanın en temel yasalarının birinde de önemli rol oynamıştır.

Elma, tercih edilmişliğin de sembolüdür. Apple markasının ambleminin ısırılmış elma olması bu yüzdendir. Bu anlamıyla masalın sonunda anlatıcıların ve dinleyicilerin başına düşen elmalar da bir tercih edilmişliği, iradeyi sembolize etmektedir. Bu tercih nedeniyle anlatıcılar sayısız faydaya sahip elmayla ödüllendiriliyor. Belki de anlatıcı bu tercihten sonra dinleyicilerinin düşünce yapılarında, yaşayışlarında bir değişiklik olacağı için dinleyenlerinin başına elma düşürüyor. Çünkü elma hayatın dönüm noktalarında var olmuştur. Elma tercihinden sonra kahramanlar için yeni bir hayat başlamıştır. Adem ile Havva dünyaya gönderilmiştir. Newton’un başına düşen elma sonrasında fizik kurallarını alt-üst eden bir kanunun ortaya çıkması gibi masallarımızda da elmanın hayatı değiştiren benzer işlevleri vardır.

Esma Şimşek, ‘Türk Folklor ve Halk Edebiyatında Elma’ adlı makalesinde elma hakkında geniş bilgi verdikten sonra elmanın folklor ve halk edebiyatında kullanım şekillerini beş başlık altında incelemiştir. Bu başlıklar şöyledir:

1. Evlat Sahibi Olmada Elma

2. Evlenme ve Düğün Adetlerinde Elma a) Bade İçmede

b) Eş Seçiminde

c) Düğün Davetiyesi Olarak

ç) Bayrak Direğinin Süslenmesinde d) Saçı Geleneğinde

e) Şeh Bezemede

3. Cenaze Merasimlerinde Elma 4. Ölümsüzlük İlacı Olarak Elma

5. Çeşitli Hastalıkların Tedavisinde Elma (Şimşek, 1996: 203-216).

Pek çok masal kahramanın doğumunda babalarının ve annelerinin yemiş oldukları elmanın rolü büyüktür. Melikşah adlı masalda çocuksuz bir padişahın Hızır’ıın verdiği elmayla oğlu olur. (Sakaoğlu, 2002: 397). Ne İdim Ne Olacağım adlı

masalda çocukları olmayan bir padişah ve vezirin Derviş’in verdiği elmayla çocukları olur. (Sakaoğlu, 2002: 356). Elmanın evlat sahibi olmadaki fonksiyonuna Tasa Kuşu, Seremcam, Topal Leylek, Üç Turunçlar, gibi masallarda da rastlanır. Bu masalların her birinde çocuğu olmayan kişilere dervişin verdiği elma çare olur.

Masallarda elmanın zürriyetin sembolü olarak kullanılmasını Radlof’un Altay Türklerinden derlediği yaratılış mitlerine bağlayabiliriz. “Radloff'un derleyip

yayımladığı mite göre Tanrı, dalsız budaksız ağacı beğenmez. Dokuz dalının bitmesini, dokuz dalın kökünde de dokuz kişinin türemesini, bu dokuz kişiden de dokuz boyun oluşmasını ister. Burada bulunan insanlar, bu dokuz dallı ağacın meyveleriyle beslenirler. Tanrı, yarattığı insanlara sadece ağacın bir tarafında bulunan beş dalın meyvelerini yemelerine izin verir. Diğer taraftaki dört dala dokunmamalarını söyler. Tanrı ile rekabet içinde olan Erlik, insanlara dört daldan meyve yememelerinin sebebini sorar. Onlar da bunun Tanrı buyruğu olduğunu, yılan ile köpeğini de Tanrı tarafından yasak dalların altında nöbet tutmakla görevlendirildiğini söylerler. Erlik, bunları duyduktan sonra Törüngey denilen kişiyi bulur. Ona “Tanrı size yalan söylemiş. Siz bu dört dalın meyvesini de yiyiniz.” der. Erlik, uyumakta olan bekçi yılanın ağzına girer ve “Bu ağaca çık” der. Yılan, ağaca çıkarak yasak meyveden yer. Oradan geçmekte olan Törüngey ve karısı Eje’ye yasak meyveden yemeleri için tekrar ısrar eder. Törüngey istemez; fakat karısı Eje’ye yasak meyveler çok tatlı gelir, kocasının da tatması için ağzına sürer. O anda ikisinin de tüyleri dökülür, utanırlar. Ağaçların altına saklanırlar. Tanrı, geldiğinde Törüngey ve Eje’ye seslenir. Fakat onlar utandıkları için gelemeyeceklerini söylerler. Yılan, köpek, Törüngey, Eje kabahati hep birbirlerine atarlar. Tanrı yılana “Şimdi sen Körmös (şeytan) oldun. Kişiler sana düşman olsun, vursun öldürsün”; Eje’ye "Yasak meyveyi yedin. Körmös’ün sözüne uydun. Bundan böyle sen gebe olacaksın, çocuk doğuracaksın, doğum sancıları çekeceksin, sonra öleceksin.” der (İnan1986: 15-16). Mehmet Aça “Türk İnanış ve Düşünüş Sisteminde

Meyve” adlı çalışmasında Eje’ye doğurma vasfının yasak meyvenin yenilmesinden sonra verildiğine dikkat çeker. (Aça, 2005: 11).

Mitte Eje’ye doğurganlık özelliğini kazandıran meyvenin elma olduğundan bahsedilmemesine rağmen halkımız tarafından bu meyvenin elma olduğuna inanılmıştır. Bu inancın izini çeşitli anlatmalarda ve uygulamalarda görmemiz mümkündür. Bu mitte benzer söylemler kutsal kitaplarda da yer alır.

Masallarımızda elma eş seçme fonksiyonu ile de kullanılmaktadır. “Bazı

masallarımızda ise, gençler, evlenecekleri kişileri seçmek için beğendikleri kişinin başına elma atarlar. Veya elmayı rastgele atarlar ve kimin başına düşerse onunla evlenirler. Bazen de genç kız, sevdiği delikanlıya, sevgisini belirtmek için de elma atar.” (Şimşek, 1996: 211).

Ayrıca bazı masallarımızda elmanın diriltici fonksiyonu vardır. Elmanın bu özelliğine Aynı Kızı Seven Üç Kardeş adlı masalda rastlarız. Ölmek üzere olan masal kahramanına elma yedirilir ve masal kahramanı olan kız dirilir. (Şimşek, 2001: 258). Aynı Kızı Seven Üç Kardeş masalında elma hastayı iyileştirici işleviyle kullanılmıştır. Elma ölümsüzlüğün, gençliğin, güzelliğin sembolü olarak da kullanılmıştır. Elmanın gençleştirici özelliğine de Esma Şimşek’in adı geçen makalesinde verdiği örnekte rastlamaktayız. “Azerbaycan sahasında ‘Zümrüdüanka Kuşu’ masalının bir varyantı

olarak anlatılan ‘Melikmemmed’ isimli masalda ise, padişahın bahçesinde bulunan elma ağacı, birinci gün çiçek açar, ikinci gün çiçeğini döker, üçüncü gün ise meyve verir. Bu, olağanüstü bir şekilde büyüyen elmayı yiyen kişi ise, 15 yaşında bir genç olurmuş.” (Şimşek, 1996: 214).

Masalların sonunda kullanılan “gökten üç elma düştü: biri söyleyene biri

dinleyene biri de bana” gibi formel ifadeler masalı anlatanın ve dinleyenlerin

kendilerini masal kahramanlarından soyutlamadıklarını kahramanların elde ettiği mutluluktan kendilerine de bir pay edinmek istediklerinin ifadesidir.

Masalların sonları genellikle mutlu biter. Bu mutlu bitişlerde düğün ise sık karşılaşılan bir sondur. Anlatıcının masalın sonunda gökten üç elma düşürmesinin düğün merasimi-elma ilişkisinden kaynaklandığını da söyleyebiliriz. Çünkü elma düğün törenlerinde kullanılan bir saçıdır. Yurdumuzun pek çok yöresinde düğünde gelin ve damadın başına saçılar atılır, bu saçılardan biri de elmadır. Saçı, muhtelif çeşitli iyeleri, Tanrı’yı memnun etmek onun rızasını kazanmak, yardımını istemek için sunulan kansız kurbandır. Bu anlamda elmanın da kurban anlamının olduğunu söyleyebiliriz.

Dinî metinlerde elmanın dinin zahiri boyutu anlattığı söylenir. Elma masallardaki kullanımıyla neslin devamını sağlar. Bereketin, bolluğun, baht açıklığının da sembolü olarak kullanılır. Böylelikle elma anlatıcı tarafından gökten düşürülerek elmaya ayrıca bir kutsiyet kazandırılmış olur. Çünkü kültürümüzde ve pek çok kültürde gökyüzü kutsal sayılmıştır. Elmanın gökten indirilmiş olması ona halk tarafından kutsal

gözüyle bakılmasından kaynaklanmaktadır. Bu kutsallık elmanın cennet taamı olarak algılanmasıyla da ilgilidir.

Kısaca anlatıcı gökten üç elma düştü diyerek sadece bir formel ifade kullanmış olmaz. Anlatıcının bu kullandığı bu formelde gök, elma ve üç kelimeleri tesadüfi bir şekilde seçilmemiştir. Her bir kelime altında çeşitli inanışları barındıran sembollerdir.