• Sonuç bulunamadı

3. MASAL DİLİ İLE SEMBOLİK DİL ARASINDAKİ İLGİ

2.4. Diğer Tekerlemeli Giriş Formelleri

2.4.1. Var varanın sür sürenin destursuz bağa girenin hali budur

Destur kelimesi müsaade, izin, icazed, ahid, söz gibi anlamlara gelir. Destur, tasavvuf ehli katında izin ve ruhsat anlamlarında kullanılır. Yapılacak herhangi bir işe başlamadan önce veya başlanırken söylenen bir söz olmanın yanı sıra bir yere girilirken de izin isteği yerine kullanılan bir tabirdir. Bir işe başlamak için “destur almak”; birisine izin vermek için “destur vermek” sözleri kullanılır.

Destur kelimesinin izin almak anlamıyla genellikle başlangıç formeli olarak kullanıldığı göz önüne alınırsa bu formelin kullanılma amacının anlatıcının dinleyicilerden destur almak-izin almak olduğu söylenebilir.

“Destursuz bağa girilmez” ifadesi bunun en güzel örneğidir. Bu ifade hem başkasının bağına izinsiz girilip üzüm yenilmeyeceğini hem de kimsenin haremine izinsiz girilemeyeceğini anlatır.

“Destur sözcüğü bazı durumlarda besmelenin (= bismillah) yerini alır; destur

sözcüğünün bu anlamıyla kalıp söz ‘ Allah’ ın adını anmadan (Allah’ ın izni olmaksızın) yola çıkan” anlamını alacaktır. Nihayet destur aynı zamanda cinlerin her türlü uğursuz müdahalelerinin engellenmesi için kullanılan bir sözcüktür.” (Boratav, 2000: 28).

cinlerin çeşme başlarında, su kuyularında, harabe ve süprüntü yerlerde yaşadıklarına inanılır. İnsanların çoğu, böyle yerlere su dökerken ya da böyle yerlerden geçerken çarpılmamak için “destur” derler.

Bazı yaşlı insanlarımız da ayıp sayılabilecek bir söz kullanmadan önce “destur” derler. Masallara başlamadan önce böyle bir formelin kullanılmasının nedeni de bu olabilir. Çünkü masal içinde gerçek ve gerçekdışı her şey bir arada bulunur. Bu yüzden anlatıcı, anlatısına başlamadan önce özür mahiyetinde bu ifadeyi kullanmış olabilir.

Bütün bunların yanı sıra destur kelimesi, çeşitli tarikatler için bir anahtar kelime olma özelliğini gösterir. “Mevlevîlerde; kapısı kapalı, hatta aşık bir eve, bir odaya

girilirken, kapı açılsa içeri bakmamak üzere kapı dibinde durulup ikinci heceyi kalınca çekip uzatarak “destûûr” denmesi, içeriden “hû” denirse eşiğe niyaz edip sağ ayakla girilmesi icab eder. “Destûûr” diyen kişiye “hû” sesi gelmezse, bunu, iki kere daha tekrarlar ve dinler; üçüncüsünde de yine ses gelmezse, bir mazereti olduğuna hükmederek dönüp gider. İçeriye ancak, bir hastalık, bir ölüm gibi şüpheye düşülürse girilebilir.” (www.sorularlaislamiyet.com).

Bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde bu formelin kullanılma amacının dinleyicilerden izin almak olduğu söylenilebilir.

Bu formel ifade de üzerinde durulması gereken bir kavram da “destursuz bağa girmek” ifadesidir. Bu ifade mürşidsiz yola girme anlamıyla da düşünülebilinir. Mürşid, irşad eden demektir. Mürşid, manevi yolculuğun rehberi ve yol göstericisidir. Manevi yolculuğun sağlıklı bir şekilde tamamlanması için mürşid’ in rolü büyük ve önemlidir.

“Var varanın sür sürenin, destûrsuz bağa girenin hali budur, Padişahım! Yollara saçak pürçek kimi yalan kimi gerçek; hikâyedir bunun adı söylemeyle çıkar tadı. Eski zamanenin devrinde…. Varmış.” (Sakaoğlu, 2002: 511).

“Var Varanın sür sürenin, destûrsuz bağa girenin sopa yemesi çok olur. O

yalan, bu yalan, fili yuttu bir yılan. Heybenin gözünden camuz danası düştü. Eşeğe binip deveyi kucağına alan ağalar, bu da mı yalan!” (Elçin, 1981: 31). “Var

Varanın…” diye başlayan bu formel ifadenin devamında da sembolik bir anlatıma başvurulmuştur. Yılan nefsi sembolize ederken, yılanın fili yutması nefisle alakalıdır. Yılanın fili yutması insanoğlunun aç gözlülüğünü, doyumsuzluğunu hatırlatan bir ifadedir. Bu ifadenin devamındaki eşeğin deveyi taşıma hadisesi de yetinmeyi bilmeyen insanın kendisine yüklediği yükün altında ezilişini anlatmaktadır. Eşek deveyi taşıyamaz. Bu da insanın elindeki maddi yükle ilerlemeye çalışmasına benzer. İnsanın

elindeki yük ne kadar fazla olursa ilerlemesi o kadar zor olur. Daha fazla mal, mülk kazanma isteği hırsa dönüşerek insanın sonu olabilir.

Bu formelde yılan üzerinde durmak gerekir. Çünkü yılan sembolik anlamlara sahiptir ve pek çok kültürde çeşitli inançlara, uygulamalara konu olmuştur. Ancak biz yılan ile ilgili detaylı bilgiye, çalışmamızın üçüncü bölümünde yer alan “Masalcı Tarafından Söylenen Olay Formelleri” başlığı altında “yılan olur bütün deliklere bakar” formelini açıklarken yer verdik.

Diğer tekerlemeli formeller başlığı altında incelediğimiz diğer bir formel “ertos, pertos”tur.

2.4.2. “Ertos pertos...”

Anlamsız gibi gözüken bu sözcükler aslında ‘Ali dost, Veli dost’ kalıp sözlerindeki (t) sesinin düşmesiyle anlatıcıların dilinde bu hali almıştır denilebilir.

Bu tekerleme için Boratav şu tespiti yapmıştır: “Bu tekerleme sufilerin Tanrı ve

bazı tasavvuf tarikatlarının – Bektaşilerin, özellikle Alevilerin- Hz. Muhammed’in amcasının oğlu ve damadı Ali için kullandıkları dost sıfatıyla birlikte kullanılan Hak ya da Ali sözcükleriyle başlayan, sık tekrarlanan duaların taklididir.” (Boratav, 2000: 32).

Ayrıca bu ifade, Karagöz oyunlarındaki “Hay Hak”, meddah anlatılarındaki “Hak Dost” şeklindeki başlangıçları hatırlatmaktadır.

Masal başı/giriş formellerini değerlendirdiğimiz bu bölümde giriş formellerini zaman sınırlarının çizilmediği sade başlangıç formelleri ve tekerlemeli formeller olmak üzere iki ana başlık altında inceledik. Ana başlıkları çeşitli alt başlıklara ayırarak örnek formeller üzerinde durduk. Üzerinde durduğumuz formellerin görünenin ötesinde derin anlamlar taşıdığını göstermeye çalıştık. Böylelikle masalların eğlendirici metinler olmanın yanında içerisinde bir milletin kültürel özelliklerini barındıran bir kültür hazinesi olduğunu göstermeye çalıştık. Masalın küçük bir birimi olan ve çoğu kimselerce anlamsız sözler olarak tanımlanan formellerin altında gizli bir hazinenin olduğu düşüncesinden hareketle irdelediğimiz masal başı formellerinde kültürümüze, inancımıza, gelenek ve göreneklerimize dair pek çok iz bulduk.

3. MASALI İLERLETİCİ FORMELLER VE BU FORMELLERİN SEMBOLİK ANLAMLARI

Masal anlatıcısı anlatıyı dinlenebilir kılmak için anlatıyı zevkli ve akıcı bir hale getirmelidir. Bunun için de formelleri ustaca ve yerli yerinde kullanmalıdır. Formeller anlatıyı gereksiz ayrıntılardan kurtarır, olayları birbirine bağlar ve anlatıya bir ritm katar. Bu işlevlerle kullanılan formeller, masalı geliştirir ve ilerletir. Bu yüzden bu bölüme masalı ilerletici formeller adını verdik ve bu başlık altına olayları birbirine bağlayan bağlayıcı formelleri, masallarda zamanın çabuk geçmesini sağlayan, bu özelliğiyle masalı ilerleten özetleyici formelleri ele aldık.

Boratav, bu masal formelleri için, “Bunlar, masalcının, zaman, mekân ve

kahramanların tavrında az ya da çok önemli bir değişikliği gösteren bölümleri süslediği kalıp sözlerdir. Esas masalın içinde ve tekerleme’ de uygun yerlerde bağlayıcı unsurlar olarak kullanılır.” (Boratav, 2000: 96), ifadelerini kullanır ve bağlayış formellerinin

işlevleri hakkında, “Masalcı, masalın ortalarında da olağanüstüyü, gerçek dünyanın

içine aktarmak için başka yöntemlere başvurur.” (Boratav, 1982: 277), şeklinde

düşüncelerini dile getirir. Boratav, masalın içinde yer alan bu formellerin diğer bir işlevini ise, “Masalcı, doğaüstü yeteneklere pek fazla önem vermez. Bunlar bir çeşit,

olayların kışını sağlamak için kullanılan araçlardır. Ya da, bazı dramatik gerilim düğümlerinin kolay ve çabuk bir biçimde çözümünde işe yararlar. Zira masalda zaman çabuk geçmelidir.” (Boratav, 1982: 277), şeklinde açıklar.

Umay Günay ise bağlayıcı formeller için, “Giriş tekerlemeleri yanında masal

içinde yer alan ara tekerlemeleri ve sonuç tekerlemeleri masal üslubunun ve dünyasının tamamlayıcı unsurlarıdır. Ara tekerlemeleri anlatılan hikâyenin gerçekten farklı, bir kavrayış dile getirdiğini hatırlatarak dinleyicileri yabancılaştırır, yaşadıkları hayattan kopmalarını, kendilerini masal dünyasına kaptırarak hayal ufuklarında kaybolmalarını engeller.” (Günay, 1987: 130), ifadelerini kullanarak, bu formellerin işlevleri hakkında