• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ ORTAK GÖÇ POLİTİKASININ OLUŞTURULMASI VE GÜVENLİKLEŞTİRME

2.3. AB’DE GÖÇ-GÜVENLİK BAĞLAMI VE GÜVENLİKLEŞTİRME

2.3.1. Göç Konusunda Algılar ve Endişeler

Farklı arka planlardan gelen göçmenlerin varlığı, özellikle geleneksel olarak homojen olan toplumlar için meydan okumalar oluşturabilmektedir. Burada üç temel birbiriyle bağlantılı endişe söz konusudur: güvenlik ve suç, sosyo-ekonomik faktörler, kültürel faktörler. 11 Eylül olaylarında temel konu, tehlikeli gerçek ya da hayali yabancıların varlığı ve terörizm tehdididir. Aslında bu korkular yeni korkular değildir, çünkü göç karşıtlığı her zaman vardı. Göç karşıtlığı zaman içerisinde azalsa da, siyasi istikrarsızlık ve dönüşüm zamanlarında yeni şekillerle tekrar gün yüzüne çıkmaktadır349.

Avrupa’da düzensiz göç konusunda 11 Eylül olayları öncesinde farklı eğilimler sıralanabilir. Birincisi, kontrolsüz giriş konusundaki endişelerdir. Aslında, düzensiz göç konusundaki endişeler 1980’li yıllardan itibaren Belçika, Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde ortaya çıkmaya başlamıştır. 1989 yılında Doğu Bloğundan gelen göçe ilişkin sınırlamaların kaldırılması ile birlikte, doğu Avrupa’dan gelen düzensiz göçmen akımı korkusu ortaya çıkmıştır. Daha sonra bu endişeler hafiflemiştir ancak bu sefer siyaset ve medyanın dikkati İtalya ve İspanya’ya deniz yoluyla gelen düzensiz göçmen girişlerine odaklanmıştır. Bu durum, siyasi söylemde güvenlikleştirmenin açık bir örneğidir ve devletler yüksek derecede görünür ve genellikle sembolik güvenlik önlemleriyle buna karşılık vermişlerdir. Örneğin İtalyan hükümeti, 2002 Mart’ında 928 Iraklının olduğu bir geminin Sicilya’ya çıkmasından sonra acil durum ilan etmiştir. Deniz yoluyla gelen göçü önlemek amacıyla, Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz ve İngiltere Ulysses operasyonu altında 2003 Eylül’ünden itibaren Akdeniz’de ortak deniz devriyeleri işletmektedir350.

Güvenlik endişeleri, göç ve suç arasında algılanan bağlantılardan da kaynaklanmaktadır. 2002 yılındaki Avrupa Sosyal Anketine katılanların % 70’i, göçmenlerin bir ülkenin suç sorunlarını arttırdığına inanmaktadır. Bu oran Almanya,

349

United Nations Development Programme, Human Development Report 2009- Overcoming Barriers: Human Mobility and Development, Palgrave Macmillan, New York, 2009, s. 89.

350 Christina Boswell, Migration Control in Europe after 9/11: Explaining the Absence of Securitisation”, Journal of Common Market Studies, Vol. 45, No. 3, 2007, ss. 594-595.

Çek Cumhuriyeti ve Norveç’te %85’in üzerine çıkmıştır. “Baba” filminde de vurgulandığı üzere, göçmenleri suç ile ilişkilendiren önyargılı imajlar popüler medya yoluyla yayılmaktadır. Bu yayınlarda, İtalyan mafyası ve Çin triadı gibi göçmen grupları tarafından şiddet uygulandığı sıklıkla vurgulanmaktadır351.

Suç göstergeleri ise, söz konusu önyargıları onaylamamaktadır. Ülkeler arasında göçmenlerin suç oranları önemli ölçüde değişmektedir. ABD’de, 2000 yılında her etnik grup için genç erkekler arasındaki hapse girme oranları hesaplanmıştır. Bunlar arasında göçmenler, en az eğitim düzeyine sahip olmalarına rağmen en az suç oranına sahiptir. 18-39 yaş arasında erkekler arasında yerel halkın hapse girme oranı 2000 yılında % 3,5 iken, yabancı doğumlular arasında bu oran 5 kat daha az olup % 0,7 olmuştur. ABD’de daha önceki çalışmalar da benzer bulguları vermiştir. Fakat Avrupa’daki durum çok daha farklı ve çeşitlidir. 25 ülkenin ele alındığı Avrupa Konseyi verilerine göre, yabancı doğumlu kişiler yerel doğumlulara oranla iki kattan daha fazla oranda hapis yatmaktadır. Altı Avrupa ülkesini ele alan bir çalışmaya göre (Avusturya, Almanya, Lüksemburg, Norveç ve İspanya), suç oranları yabancılar arasında daha yüksektir. Fakat Yunanistan’da durum böyle değildir352.

Bu konudaki bir başka unsur, düzensiz kalış ve istihdamın sosyal ve ekonomik etkisidir. Buradaki endişeler, refah devletinin ve sosyal güvenliğin istismar edilmesi, iltica sistemlerinin maliyeti ve düzensiz işçilerin yerel işgücünü engelleyeceği korkusu etrafında şekillenmiştir. İltica konusundaki istismar endişeleri Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere gibi batı Avrupa ülkelerinde önemli hale gelmiştir. Bu ülkeler, 1980’li yılların sonlarından itibaren yüksek sayıda iltica başvurusu almıştır. 1990’lı yıllarda bu ülkeler, iltica sistemlerine girişi sınırlamak ve caydırmak için bir dizi önlem almış ve iltica iddialarını tanımaya yönelik kriterleri katılaştırmıştır. Göçmenleri taşıyanlara yönelik yaptırımlar, ilticacıları güvenli

351 United Nations Development Programme, s. 89. 352 United Nations Development Programme, ss. 89-90.

üçüncü ülkelere (safe third country)353 geri gönderme, hızlandırılmış iltica prosedürleri ve ilticacılara yönelik refah yardımlarının azaltılması bu önlemleri oluşturmaktadır. 1990 ortalarından itibaren bu önlemler AB düzeyinde ele alınmaya başlamıştır354.

2008’de başlayan küresel ekonomik durgunluk, göç karşıtı söylemi yeniden canlandırmıştır. Çünkü yerel işçiler, işlerini kaybetme korkusunu bu dönemde daha da fazla yaşamaktadır. Hükümetler bu durum karşısında ciddi bir baskı altındadır. Göçün kamuoyu tarafından yaygın bir şekilde kabullenildiği ülkelerde bile, göçmenler konusundaki düşünceler değişmektedir. Örneğin İngiltere’de, doğu Avrupalılara karşı görüşler olumsuz yönde değişim göstermiştir355.

353 Güvenli üçüncü ülke, kendi vatandaşlarına ve üçüncü ülke vatandaşlarına baskı uygulamayan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan mülteci haklarını tam olarak uygulayan ülkeler için kullanılan bir ifadedir. Bu ülkeler, 1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi ve buna bağlı 1967 Protokolünün imzalamıştır.

354 Boswell, 2007, s. 595.

Şekil 11: Göçe Karşı Tutum ve İş İmkanlarının Varlığı Arasındaki İlişki, 2005/2006

Cevap oranı Gelmek isteyen herkes gelsin

İş imkanları olduğu müddetçe göçmenler gelsin Göç sınırlanmalı/engellenmeli

Göç konusundaki görüşler, iş imkanlarının varlığı ile doğrudan ilişkilidir. Dünya Değerler Anketinde356 yer alan 52 ülkenin çoğunluğunda, çoğu katılımcı göç konusundaki kısıtlamaları onaylamış fakat birçoğu bu sınırlamaların iş imkanlarının varlığı ile açıkça ilişkilendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır357. Çoğu insan, iş konusunda yerel doğumlu insanların tercih edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Yapılan analizlere göre, bu görüş yaş olarak daha büyük, daha düşük gelirli, küçük kasabalarda yaşayan ve göçmen arka planı olmayan insanlar arasında daha yaygındır. İlginç bir şekilde göçmen sayısının göreceli olarak yüksek olduğu ülkelerde göçmenlere eşit muamele yapılması gerektiğini belirten insanlar daha fazladır358. Göçün sınırlanması konusunda, nitelikli ve niteliksiz işgücü arasında görüş farkı bulunmaktadır. Nitelikli işgücü, göçün sınırlanmasını daha az desteklemektedir359.

Ekonomik endişeler ve güvenlik endişeleri bazen birbirini tetiklemektedir ve bir kısır döngü ortaya çıkmaktadır. Geçici veya düzensiz göçmen statüsüne sahip olmaları ve iş bulmakta zorlanmaları dolayısıyla marjinalize olan göçmenler, anti- sosyal davranışlara ve suça başvurabilmekte, yerel halkın güvenlik endişelerini haklı çıkarmaktadır. Bu durumun, işgücü piyasasında ve politikalarda daha fazla ayrımcılığa yol açması durumunda, gangster grupları veya diğer anti-sosyal örgütlerin güçlenip yerel halkı tehdit ettiği eski toplum yapısına dönüş riski bulunmaktadır. Bu tür bir durum, Fransa’daki bazı genç Mağripliler arasında ve ABD’deki bazı orta Amerika grupları arasında gözlenmiştir. Dolayısıyla işgücü piyasası dezavantajının sosyal dışlanmaya yol açtığı durumlarda, sosyal uyum konusunda olumsuz etkiler hemen ortaya çıkmaktadır360. Ayrıca, göçün güvenlikleştirilmesi, politikacıların çoğu zaman kabul etmedikleri, kültürel uyuşmazlık ve kimlik endişelerini de yansıtmaktadır361.

356 Dünya Değerler Anketi ile, dünyadaki siyasi ve sosyo-kültürel değişim konusunda kapsamlı araştırmalar yapılmaktadır. Bkz. World Values Survey, http://www.worldvaluessurvey.org/ (10.05.2010).

357 United Nations Development Programme, s. 90. 358

United Nations Development Programme, ss. 90-91. 359 Subacchi, ss. 3-4.

360 United Nations Development Programme, s. 91. 361 Faist, ss. 22-23.