• Sonuç bulunamadı

Fransız filozof Paul Ricoeur’ün konuyla ilgili görüşleri de White’ınkilerle benzerlik taşımaktadır.

Tarih-Kurmaca Ayrımı ve Tarihî Roman

42 Fransız filozof Paul Ricoeur’ün konuyla ilgili görüşleri de White’ınkilerle benzerlik taşımaktadır.

Ricoeur’e göre, tarih yazıcılığı, tarihî bilgiye dışarıdan eklenmiş bir şey değil, aksine onun bütünleyici bir parçasıdır ve onu mâkul hâle getiren şey, tarihî yazıların edebî gelenekteki olay örgüsü oluşturma

ran şey her şeyden önce biçimlerinden ziyade içerikleridir. Tarihî hikâyelerin içeriği bir anlatıcı tarafından uydurulmuş hayal ürünü olaylar değil, gerçek olaylardır; yani gerçekten olmuş olaylardır. Bu da tarihî olayların kendilerini müstakbel bir anlatıcıya sundukları biçimin zaten mevcut olduğu yani kurgulanmamış olduğu anlamına gelir.43

White’da örneğini gördüğümüz tarihin kurmacaya bel bağladığı yönündeki post- modern iddialar, Lubomir Dolezel tarafından yakın zamanda yeniden ele alınmıştır. Dolezel, tartışmayı bir adım daha öteye taşımış, tarihî ve kurgusal metinler arasındaki ayrımı ortaya koymaya çalışırken “Eğer kurgusal eser, tarihsel bir olayı yeniden ya- ratsaydı dikkate değer farklılıklar olur muydu?” sorusunu sormuştur. Dolezel, Hayden White’ın geçmişe dayanan tarihsel modeliyle icat edilmiş olan hayal ürünü arasındaki ayrımının, tarihî bir olayı kendine konu edinen kurgusal metin için açıklayıcı olama- yacağını belirtmiştir. Dolezel’e göre artık söylem ve/veya anlatı kavramlarına daya- narak tarih ile kurmacayı birbirine karıştırıp bulandıran postmodern mantığın ötesine geçmenin zamanı gelmiştir. Dolezel, tarihle kurmacayı birbirine eşitleyen postmodern anlayışa itirazına öncelikle eleştirmenleri, tarihî bir metinde saptanan edebî tekniklerin, anlatılanları kurgusala dönüştürdüğü yönündeki tehlikeli iddiaya karşı uyarmaktadır: “Edebîlik ile kurgusallığın birbirine eş görülmesi Hayden White’ın etkisiyle birlikte genel kabul görmüştür. Tarihçinin bir dizi tarihî olaya belirli bir anlam bahşetmek için onları belirli bir olay örgüsüyle birleştirdiği varsayımıyla işe başlayan White, neticede şu sonuca varmaktadır: Bu, temelde edebî yani kurmaca hâline getirme işlemidir.”44

Bununla birlikte mesela gazetecilerin yazdıkları yazılarda çeşitlilik gösteren kom- pozisyon biçimlerinin yanı sıra gazetecinin kullanabileceği edebî teknikler olduğu da genel kabul görmüş bir anlayıştır. Tabii bu, her ne kadar bir hikâye anlatma niyetini taşısa da gazete yazılarının kurgusal olduğu anlamına gelmez. Gazetecilik, yazarın gerçekleri anlattığı ve bir olay örgüsü uydurmadığı varsayımına dayanır. Dolayısıyla, Dolezel’e göre tarih ile kurmaca arasındaki karşıtlığı tanımlarken hareket noktası edebî nitelikler değil, “doğruluk değeri” olmalıdır. Bu da, tarih yazımının temel özelliğidir ve kurmaca yazarının muhakkak dikkate alması gereken bir şey değildir. Benzer şekilde Dolezel, tarihlerin mevcut dünyada geçmişin modelleri işlevini gördüklerini, metotlarını taklit etmesidir. Bu bağlamda yoğun bir gerçeklik duygusu yaratmak için retorik figürleri kullanır ve bilinç boyutuna da -yani tarihî figürler ne bilebilirdi, düşünebilirdi, hissedebilirdi?- ciddi ölçüde bel bağlar. Tarih yazıcılığında tecrübeyi yeniden yapılandırmanın daha farklı ve kendine özgü bir şekli söz konusudur; buna göre karakterlerin tecrübeleri, nedenler ve sonuçlar arasındaki ilişkilere göre anlam kazanır. Anlatıcı olarak tarih yazıcısı, ister istemez bir anlatısal pozisyon sürdürür, yani tarihî anlatı, anlatının işlevselliğinden -elverişli bir öykünün gerekliliğinden- faydalanmak durumundadır. Ayrıntı için bk. Laszlo, a.g.e., s. 14.

43 White, “The Question of Narrative in Contemporary Historical Theory”, s. 2. 44 Dolezel, “Possible Worlds of Fiction and History”, s. 791.

bu açıdan belirli bölgelerin modelleri işlevini gören topografyalar gibi olduklarını düşünür. Tarihçi, geçmişin izini sürer ve bize doğru bir imaj sunmak için bir model inşa eder. Başka bir deyimle tarihî metinler sadece “epistemolojik” olabilir çünkü tarihçi, dünya yaratmaz sadece mevcut bir dünyayı betimler. Öte yandan, kurgusal metinler ise “ontolojik”tir çünkü kurmaca yazarı hâlihazırdaki dünyayla eleştirel bir sınamaya tabi tutulamayacak alternatif dünyalar yaratır. Eğer tarihî metinler geçmişle ilgili olası bilgilere bağlıysa, kurgusal eserler -tarihî bir olay, metnin ilham kaynağı olsa dahi- bundan azadedir.45

Dolezel’in görüşlerini Dorrit Cohn’un yukarıda bahsettiğimiz görüşleriyle ta- mamlayacak olursak, kurmacanın tarihten ayrılan temel özelliğinin gönderme yani atıf işlevinden azade olmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla kurmaca yazarı için mümkün olan birçok şey tarihçi için söz konusu değildir. Mesela kurmaca- nın anlatıcısı, gerçek hayatta gerçekleşmiş olan olaylarla sınırlanmamış olan kurgusal bir vasıta olduğu için yaratıcısının kendisinin bilmesini istediği her şeyi bilebilir ve söyleyebilir, hatta bir karakterin ne düşündüğünü tamamen bilebilir ve söyleyebilir. Ancak Cohn’un da belirttiği gibi bir tarihin anlatıcısı, yazar tarafından yönlendirilen bir araç değildir, yazarın bizzat kendisidir. Bu sebepten dolayı, kurmacayı yorumlarken geçerli olan “yazar, anlatıcıyla karıştırılmamalıdır” kuralı gerçek anlatı için geçerli değildir. Tarihçi, şayet anlattıklarını uydurmuyorsa, öznelerin iç dünyasını kurmacanın anlatıcısının yaptığı gibi nakledemez ya da kaydedemez.46 Dolayısıyla kurmaca, tarih

ve diğer metin tiplerinden, başka insanların iç dünyalarına doğrudan erişmemizi sağla- makla ayrılır.47 Her ne kadar bu durum kurgusal olmayan metinlerde de zaman zaman

görülse de, gerçek metinlerden çok kurgusal metinlerin karakteristik özelliğidir. Gerçek bir tarihî metinde tarihî bir kişiliğin iç dünyasını bu şekilde sunmak düşünülemez ve zaten sunulsa da kabul görmez. Üstelik tarihçinin bu dayanaksız bilgileri edinmesini sağlayacak bir kaynak da yoktur. Yazarın her şeyi bilme özelliği, kurmacaya has bir ayrıcalık ve işarettir. Gerçekte ise böyle bir bilme söz konusu değildir.

Tarih ile kurmaca arasındaki bir başka fark da “doğruluk” meselesinden kaynak- lanır. Bilindiği gibi tarihî anlatıyla kurmaca anlatı arasında farklı dünyalar yaratmaları ve iki farklı doğruluk çeşidi içermeleri açısından net bir ayrım yapılır. Mesela romana kurmaca olarak bakılır ve gerçek anlatılardan beklenen tarihsel doğruluk sorumlulu-

45 a.g.y., s. 791-795.