• Sonuç bulunamadı

4. İlgili Çalışmalar

2.3. James Fowler

James Fowler, bireysel dini inancın, Piaget tarafından tanımlanan bilişsel gelişim ve Kohlberg tarafından tanımlanan ahlaki gelişime benzer şekilde, ardışık bir evrede geliştiğini ortaya koymuştur. (Ok, 2012: 123).

Fowler ve arkadaşları, "İnanç Gelişimi Mülakatı" vasıtasıyla, kişilerin izni alınarak ve sonradan analiz edilmek üzere, 400 kişiyle 7 yıl süresince mülakatlar yapmışlardır. (Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 125). Bu mülakatlar ve değerlendirmeler neticesinde, imandaki değişim ve gelişim süreçlerinde temel yedi evrenin bulunduğu sonucuna ulaşmışlardır. (Hood, 2004: 217; Koç, 2005: 42; Kuşat, 2012a: 37).

1. Temel İman (Yaşamın ilk ayları):

Bu evre duygusal evrenin başlangıcını içerir. Daha sonraki iman gelişimi bu esas üzerine temellenir. Konuşma öncesi duygusal ilişkiler ile sınırlı bir evre olması

ve ampirik olarak araştırılmasının güçlüğüne rağmen, bu dönemde daha sonradan inancın üzerine temelleneceği otonomi, güven, ümit ve cesaretin tohumları atılır. Güvensizlik tecrübesi, ilk sevgi ve şefkati veren insanlarla ilişki tecrübesi, inanç yoğunluğu olarak kabul edilir. Kendini beğenme veya yetersiz güvenden dolayı kendini soyutlama söz konusudur. Konuşma ve düşünme yeteneğinin ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte birinci basamağa geçiş hızlanır. Dil ve ritüel oyun içinde, sembollerin kullanımı başlar. (Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 126).

Bu ilk evre kişinin ana-babasıyla ve ötekilerle ilişkisinin neticesinde şekillenen, dil öncesi eğilimdir. Bu basit iman bize, bebeklik gelişimi boyunca meydana gelen ayrılıklardan kaynaklanan kaygıyla baş edebilme veya onu dengeleme imkanı verir. En erken iman, aşırı kaygı yaşantıları veya benlik kaybı korkusu olmaksızın, bu ayrılıklara katlanmamızı mümkün kılan şeydir. (Fowler, 2000: 93). Ana rahminden başlayıp yaşamın ilk aylarında başlayan bebeklik dönemini iman gelişimi açısından önemli gören Fowler, bu dönemde başlayan iman formuna “Primal Faith” adını vermiştir. Fowler’e göre, bu ilk dönemdeki temel iman, dil gelişimi öncesini kapsayan ve tamamen annenin temel bakım ritüeli ve karşılıklı etkileşimi ile ortaya çıkan duygusal bağlanmanın bir sonucudur. Bu dönemde imanın, bebeğin ailesi ve çevresindekilerle kurduğu güven ilişkisinde yattığı belirtilir. Bu temel iman daha sonraki imanın inşa edilmesinin temelini oluşturur. Burada, temel imanın bu ilk aşamasının beslenmesinde ve kuluçka döneminde ailenin ne kadar önemli olduğu belirtilmektedir. (Özdemir, 2008: 45).

2. Sezgisel / Yansıtma İman (İlk Çocukluk):

İkinci evrede hayal gücü, algı ile uzun süren, imana ait şekillenmeleri bir araya toplar. Çocuk kutsalın yasaklarını ve ahlak varlığının bilincine ulaşır. (Hood, 2004: 217). Bu basamakta, daha sonra istikrarlı ve tepkisel düşünce ve değerlendirmeyi düzenleyen ve ayıklamak zorunda olan uzun ömürlü imajlar ve duygular üretilir. Hayal gücü, hikaye ve jestler güdüleyici olarak önemli rol oynarlar. Kendi bilincine varan çocuk ben merkezlidir. Hayal gücü, algı ile uzun süren, inanca ait şekillenmeleri bir araya toplar. Birey, çevresindeki insanların inançla ilgili hikaye ve eylemlerini pratik bir tarz içinde taklit eder. Bu bağlamda taklide dayalı bir inanç özelliği söz konusudur. İlk kez ölümün, cinselliğin ve diğer katı tabuların bilincine

varılmaya başlanır. Birey tasavvurlar vasıtasıyla kendinin, kutsalın yasaklarının ve ahlakın varlığının bilincine varır. Ölüm, cinsiyet ve çevrede gerçekleşen diğer olaylar sezgisel olarak algılanır. Ancak buradaki tehlike bu tasavvurların yıkıcı tabular ve katı ahlaki kurallar tarafından aşırı derecede etkilenmesidir. (Fowler, 2000: 100). Temsil arayışı dönemi çocuğun korunma döneminde kabul ettiği yaratıcıyı temsil edecek semboller aradığı ve yaratıcıyı bu sembollerle ifade ettiği bir döneme denk gelir. Elkind’e göre çocuk temsil arayışında dilin sınırlarını aşan bir yeterlilik gösterir. Çünkü bu aşamada çocuk, kendi oyunlarını oluşturur ve birçok dönüşüm gerçekleştirir, yetişkinlerin birçok kez anlam veremediği yeni kurgular kurar. Elkind bütün bu yeni süreçleri temsil arayışı şeklinde değerlendirir. (Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 126; Oruç 2013: 976; Osmanoğlu, 2014: 184).

3. Mitsel / Gerçek (Literal) İman (İlkokul Yılları):

Piaget’nin somut işlemler evresine uygun olarak, bu evrede, mantıksal düşünme yeteneğinin gelişmesi, dünyadaki işleyişi anlamaya yardımcı olur. Artık çocuk hayal ile gerçek dünya arasında ayırım yapabilir ve başkalarının perspektifini ayırt edebilir. Dini inançlar ve semboller tamamen gerçek olarak kabul edilir. (Fowler, 2000: 97). Birey, mantıklı düşünme yeteneğinin gelişmeye başlamasıyla birlikte, dünyadaki işleyişi anlama çabasına girer. Kendi inanç toplumuna ait olmayı sembolize eden hikaye, inanç ve uygulamaları kendine mal eder. Artık hayal ile gerçek dünya arasında ayırım yapılabilir ve başkalarının perspektifini ayırt edilebilir. Dini inanç ve semboller tamamen gerçek olarak kabul edilir. Daha önceki farklı birçok olaydan meydana gelen tecrübe kavramı, anlam sağlamada bir düzen ve sıra oluşturan mantıklı bir yapılanma sağlar. Anlatılan hikaye, dram ve mitler tecrübeyi anlamada önemli araçlara dönüşür. (Hood, 2004: 217; Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 127).

4. Sentetik / Geleneksel İman (İlk Ergenlik):

14 yaşına geldiğinde, soyut fikirlere bir güven oluşur. Geçmiş yaşantılar üzerine düşünmeleri ise gelecek ve kişisel ilişkiler konusundaki kaygılar, ortak bakış açısını yakalama ve bir dünya görüşü ve onun değerlerini paylaşmaya yardımcı olur. (Fowler, 2000: 99). Birey, ergenlikle beraber, formel işlemler ve kişilik

bunalımlarının ortaya çıkmasıyla, muhtemelen inancın üçüncü basamağını göstermeye başlayacaktır. Hayat şimdi daha farklıdır ve inanç bu farklılığı açıklamak zorundadır. Birey artık bir kişiliği benimsemeye başlar ve kendisi için kariyer ve kişisel ilişkiler önemli hale gelir. Bu anlamda birey kendi ve diğerleri için farklı hikayelerin anlamlarını kurmaya ve kendi hayat hikayesiyle diğerlerini ilişkilendirmeye başlar. Önemli insanların veya kendi akranlarının görüşleri içselleştirilip kişiselleştirilerek inanç ve değerler araştırılabilir. Bu inanç ve değerler, hiçbir şekilde eleştiriye tabi tutulmayacak şekilde algılanır. Öte yandan, birçok değerden sadece biri olduğunun farkında olmadığı kendi değerleri, bir ideoloji şeklini alır. Geçmiş yaşantılar üzerine düşünmeleri ise, gelecek ve kişisel ilişkiler konusundaki kaygılara, ortak bakış açısı yakalamaya ve bir dünya görüşü edinme ve onun değerlerini paylaşmaya yardımcı olur. (Söylemez, 2009: 127).

5. Bireysel / Düşünme Dayalı İnanç (Son Ergenlik ve Genç Yetişkinlik):

Burada, dıştaki otoriteye güvenden, içteki otoriteye güvene geçişi içeren, eleştirel gözden geçirme, inanç ve değerleri yeniden inşa etme vardır. Bu, bilinçli bir şekilde verilen kararlara ve bir ‘yönlendirilen ego’nun ortaya çıkmasına yol açar. (Fowler, 2000: 93). Bu dönemde birey, artık hayatını kurguladığı ve şekillendirdiği inanç ve değerleri sorgulamak, tecrübe etmek ve yeniden yapılandırmak zorundadır. Bu değer ve inançlar, artık düşünülmeden, irdelenmeden ve eleştiriye tabi tutulup sorgulanmaksızın kabul edilmeden ziyade, açık ve kesin bir şekilde bilinçli olarak seçilmiş ve eleştiri süzgecinden geçirilmiş bağlılıklar anlamına gelmektedir. Bu süreçte öteden beri elde edilen bağlılıklar ve inançlar, mitolojilerden arındırılmayı gerektirmektedir. Kimlik, bir önceki basamağın aksine artık kendine özgü bir hal alarak, bütün ilişki ve rollere sahip olan ve onları yönlendiren orijinal bir "ben" oluşur. Artık ait olunan topluluğa itibar edilerek, tercih ve sorumlulukların farkına varılarak bilinçli tasarruflarda bulunulur. (Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 127-128; Türküz, 2009: 55).

6. Birleşik İman (Orta Yaş veya Sonrası):

Altıncı evrede doğrudan yaşantılanamayan gerçekle, daha derinlikli bir ilişki kurma isteği doğuran karşıtların bir bileşimi söz konusudur. Bu evrede, diyaloga

dayalı bilgi ortaya çıkar. Öyle ki birey, karmaşık bir dünyanın çok yönlü boyutlarına açık hale gelir. Böylece birey, bir önceki basamak içinde gelişen inanç sınırlarını aşarak, gerçeğin hem çok boyutlu hem de kaynağı itibariyle birbiriyle uyumlu ve bağlantılı olduğuna dair bir yetenek geliştirir. Birey, kendine ve öteki geleneklere ait sembol, hikaye, metafor ve mitleri yeniden değerlendirir ve yapılandırır. Geleneklere eleştirel gözle bakmış ve anlamlarını kavramsal anlayışlara dönüştürmüş olarak, sembollerin aracı olduğu gerçeğine varılarak onlarla derin bir ilişkiye özlem duyulur. Böylece derin bir ilişki içinde aslında sembollerin bireyi yönlendirdiğinin farkına varılır. (Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 128).

7. Evrensel İman (Belirsiz Yaş):

Son evre, adalet ve sevgiyi etkinleştirip, baskı ve işkenceyi alt etmek için, varoluşun veya Tanrı’nın gücü ile birleşmeyi içerir. İnanç gelişiminin bu evresine ulaşan kimseler, sevgi ve adaleti yaşayan bir topluluk olarak yaşarlar. Onlar insanlığın huzuru için çaba harcarlar. Fowler, son evreye ulaşan kimselerin oldukça az olduğunu belirtir. Evrensel iman evresine ulaşan kimselerin, dünyanın ciddi problemlerini çözmeye dönük dirençleri nedeniyle erken ölüm tehlikesi içinde oldukları da iddia edilir. (Hood, 2004: 218; Mehmetoğlu ve Aygün, 2006: 128).