• Sonuç bulunamadı

4. İlgili Çalışmalar

1.3. Bilişsel Gelişim Kuramı

1.3.1. Duyusal Hareket Dönemi

İki yaşına kadar bebekler ve çocuklar, anlama ve bilme işlemlerini temelde duyusal algılamalar ve motor aktivitelerle gerçekleştirirler. Bu dönemde temel işlemler olarak görme, işitme ve hareket etme ön plandadır. Çocukların, dış dünyayı ve kendilerini keşfetmek için, duyularını ve motor becerilerini kullanmaları nedeniyle Piaget, bu döneme duyusal hareket (sensory motor) dönem adını vermiştir. (Corman and Escalona, 1969).

Piaget’ye göre bu dönemde bebekte, doğuştan getirdiği refleksif hareketlerden amaçlı davranışlara doğru bir yönelim gözlenir. (Deniz, 2011: 73). Duyusal motor dönemi, giderek daha kompleks ve bütünleşmiş şemaların içinde yavaş yavaş artarak birbiriyle koordine olmuş birçok evreden oluşur. Birinci (refleks)

evredeki tepkiler, doğuştan ve istemsizdir. İkinci evrede bu şemalar istemli olarak kontrol edilebilir hale gelir. Emmek, bakmak, yakalamak gibi birinci şemalar gerçekten birbirleriyle tam olarak koordine olduğunda, yani bebek aynı anda yakalayıp bakmakla kalmayıp bir şeye yakalamak amacıyla baktığında, bir sonraki evreye (ikincil şemalara) geçilir. (Solso vd., 2011: 458).

Bebek, refleksif devinimlerden sembolik düşünme evresine doğru aşamalı bir gelişme gösterir. Kendini nesnelerden ayırt eder. Nesnelerin varlığını kendi eylemleriyle tanır ve amaçlı olarak onları harekete geçirir. İkinci yaşın sonuna doğru nesnelerin duyusal olarak algılanmadığı zamanlarda da var olduğunu kavrar. Dönemin sonunda zaman ve mekan boyutlarına ilişkin geçici neden-sonuç ilişkilerini kurmaya başlar. (Ayhan, 2000: 35). Uyarılara karşılık verir ancak kendini yönetme ve yönlendirme söz konusu değildir. Bebek kendi hareketini ve bu hareketin doğurduğu sonuçları anlamaya başlar. Dönemin sonuna doğru bilişsel etkinlikler artar. Taklit davranışları ortaya çıkar. Eşya ve oyuncaklarını tanır. Önce gördüklerini anımsar. (Helmore, 1969). Karşılaştığı küçük sorunları sınama yanılma yoluyla ya da yardım alarak çözer.

Bu dönemin kendi içinde, altı evresi bulunur: Birinci evre 0-1. ay, ikinci evre 1-4. ay, üçüncü evre 4-10. ay, dördüncü evre 10-12. ay, beşinci evre 12-18. ay ve altıncı evre 18-24. ayları kapsar. (Kazancı, 1989: 34). Bir evrenin tamamlanması için çocuğun tamamlaması gereken bazı bilişsel görevler vardır ve çocuktan beklenen bu hedefi tamamlamasıdır. Çocuk bu evreyi başardığında belirli bir davranışla birlikte başka bir davranışı da gerçekleştirebilir. (Solso vd., 2011: 458). Duyusal hareket döneminin bilişsel özellikleri şöyle sıralanmaktadır:

Refleksleri kullanma (0-1 ay): Bebekler dünyaya geldiklerinde birtakım reflekslere sahiptirler. Bunlar emme, yakalama vb. reflekslerdir. Bu nedenle bebekler, ellerine dokunan bir şeyi yakalamaya çalışırlar, ellerine aldıkları her şeyi ağızlarına götürür, dudaklarına dokunan bir şeyi de emmek için çabalarlar. Bebekler henüz nesnelere amaçlı bir şekilde ulaşamazlar. Bu aşamada uyarıcı gelene kadar bebek pasiftir. (Çolakkadıoğlu, 2014: 111). Uyarıcı geldikten sonra ise bebek aktif hale geçer.

Bebeğin bu dönemde kazandığı davranışlar Piaget’ye göre, doğuştan getirilen reflekslerin şema halinde geliştirilmesidir. Bebeğin doğuştan sahip olduğu refleksler (emme ve yakalama gibi) diğer birçok davranışın kökenini oluşturur. (Bacanlı, 2014: 87). Bütün bebekler doğuştan refleksif davranışlara sahiptirler ve bu refleksler, çocuğun ilk biliş şemalarını oluşturur. (Senemoğlu, 2010: 40; Aksüt, 2009: 120). Ancak bebek biyolojik olarak olgunlaştıkça ve çevresi ile etkileşimleri sonucu yaşantı kazandıkça refleksler değişikliğe uğrar. Refleksler çocuğun çevresine uyum sağlamasına yardım konusunda yerlerini, bilinçli karmaşık hareketlere bırakırlar. (Helmore, 1969). Organizmanın biyolojik olgunluğa erişmesi ve çevresiyle etkileşimleri sonucu, bilişsel gelişimde ilerleme olabilir.

Birincil Döngüsel Tepkiler (1-4 ay): Bebeğin rastlantısal olarak yaptığı ve sonrasında hoşlandığı bir davranışı tekrar etmesidir. Örneğin, baş parmağı emme rastlantısal bir olaydır ve keşfedilir keşfedilmez tekrar tekrar yapılır. Birincil döngüsel tepkiler, bebeğin kendi bedeniyle ilgili tepkilerdir. En çok gözlenen temel döngüsel tepkiler iki ayrı beden şeması ya da hareketinin organizasyonunu içermektedir. (Çolakkadıoğlu, 2014: 111). Bu hareketlerden birincisi ellerin yüze götürülmesi, diğeri ise götürülürken ellere bakılmasıdır.

Bebeğin, çevresiyle etkileşimleri sonucu edindiği yaşantılarla oluşturduğu yeni bilişsel yapılar refleksif davranışlardan, amaçlı davranışlara doğru ilerlemesini sağlar. Artık bebek, kendisine ilginç gelen bazı davranışları sadece tekrar etmez aynı zamanda bazı basit problemleri çözmeye de çalışır. (Senemoğlu, 2010: 40). Bu dönemin en önemli kazanımı hedefe yönelik davranıştır. Çünkü bebek eline koluna hakim değil iken elini kolunu belli bir amaçla belli bir nesneye doğru kullanabilir hale gelir. (Kohler, 2008). Yine bu dönemin sonunda amaçlı ve bilinçli gülme ve iletişim gerçekleşir.

Kendini dış dünyadan ayırt etme (ben-öteki ayrımı): Başlangıçta kendisini diğer nesnelerden ayıramayan bebek, bu ilk şemaları (emme, tutma, yakalama vb.) yoluyla vücudunu keşfetmeye çalışır. Yani bebek için ben-sen olmadığı gibi kapı, pencere vb. de yoktur. Varlığın ve yokluğun bilincinde olunmayan durumdur. (Çolakkadıoğlu, 2014). Bebek ilk aylarda kendi vücudunun dış dünyadan farklı olduğunu kavramaya başlar.

Evre başlangıcında tüm edimler refleks düzeyindedir. Çocuk bu evrede nesnelerin ne olduğunu anlamak için tuttuğu şeyleri ağzına götürür. Ayrıca emme, tutma, yakalama gibi basit edimlerle vücudunu ve çevresini tanımaya çalışır. Böylece değişik nesnelerle dolu dış dünya hakkında basit kategorik çerçeveler olarak tanımlanabilecek şemalar oluşturur. Giderek farklı yaşantılar ve farklı nesnelerle etkileşen bebeğin şemaları nicelik ve nitelik açısından gelişir. Örneğin bebek beş aylıkken bir çıngırağı bilinçli olarak sallar, ellerinin vücudunun bir parçası olduğunu anlar ve hoşlandığı edimleri tekrar eder. (Ayhan, 2000: 36). Sözkonusu gelişmeler bebeğin bir ölçüde bilinçli ve amaçlı edimler gösterdiğinin kanıtlarıdır.

Bebeğin kendini keşfetmesi, organizmasının, kapasitesini fark etmesi ve istendik amaçlar doğrultusunda geliştirmesinin anlatımıdır. Bu anlamda dış dünya ile kendi arasında sınırların giderek belirginleştiği bu süreçte çocuk, özelliğini keşfederek kendilik bilinci geliştirir. (Ayhan, 2000: 36; Aydın, 2007: 67). Ancak bebek, henüz bilişsel olarak kendini yönetme ve uyaranla bilinçli bir biçimde tepkide bulunma yeterliliğinden yoksundur.

İkincil döngüsel tepkiler (4-8 ay): Bebek burada da rastlantısal olarak hoşuna giden davranışlarda bulunur. Ama bu davranışlar artık kendi bedeni dışındadır. O yüzden ikinci döngüsel tepkiler bebeğin kendi bedeni dışındadır. O yüzden ikincil döngüsel tepkiler bebeğin kendi bedeninin dışında keşfettiği ilginç şeyleri tekrar etmesi olarak nitelendirilir. (Çolakkadıoğlu, 2014: 111). Örneğin beşiğinin üzerinde asılı duran bir oyuncağa dokunduğunda hareket ederse bu davranışı tekrar tekrar yapar.

Amaca yönelik davranışların gelişimi (8-12 ay): Duyusal-motor dönemin belirleyici bir özelliği bebeğin amaçlı davranışlara doğru belirgin bir ilerleyişidir. Doğumdan sonraki süreçte bebeğin davranışları refleksler tarafından kontrol edilmektedir. Zaman içerisinde bebek yaşantı geçirdikçe nesneleri sadece ağzına götürmez, artık hareket ettirerek vurarak açmaya çalışarak nesneler ve dünya hakkında bilgi sahibi olmaya başlar. Artık gördüğü bir şeye sadece bakmaz yönelip almaya çalışır. Bu durum bebeğin amaçlı davranışları olarak nitelendirilir. Bu dönemde bebekler iki yetenek içi şema edinirler. Bunlardan birincisi amaca yönelik davranış, ikincisi ise nesne sürekliliğidir. Piaget, bu iki şemayı sembolik düşüncenin

ve insan zihninin yapı taşları olarak değerlendirmiştir. (Piaget, 1971b). Bu dönemin diğer bilişsel özellikleri ise şunlardır:

Kişi sürekliliği kazanımı: Piaget’ye göre kanıtlar, kişinin sürekliliğinin, nesnenin sürekliliğinden önce geldiğini göstermektedir. Örneğin bebekler annelerinin başka bir oda da ve görüş alanı dışında olduğunda bile var olmayı sürdürdüğünü, biberonlarının da öyle olduğunu anlarlar. (Baillargeon, 1987: 655).

Nesne sürekliliği kazanımı: Nesne, göz önünden kaybolduğunda onun yok olmadığının anlaşılmasıdır, böylelikle beyinde, nesneleri sembolleştirmenin ilk belirtileri görülür. Bebeğin çevresiyle etkileşimleri sonucu edindiği yaşantılarla oluşturduğu yeni bilişler yapılar, refleksif davranışlardan amaçlı davranışlara doğru ilerlemesini sağlar. Artık bebek, kendisine ilginç gelen bazı davranışları sadece tekrar etmez aynı zamanda bazı basit problemleri çözmeye de çalışır. Örnek olarak beş aylık bir bebek, gözünün önündeki oyuncağı battaniyenin altına saklandığında onu aramaktan vazgeçer. Bebek sekiz aylık olduğunda onu aramaya devam eder. (Harris, 1975). Çünkü nesnenin gözünün önünden kaybolsa bile onun yok olmadığını öğrenir. Bu olaya nesnenin sürekliliğinin gelişimi denilmektedir. Bu durum bilişsel gelişimde önemli bir adımdır.

Nesne sürekliliğinin ilk yansıması 4-8 ay civarlarında ortaya çıkmaktadır. Eğer nesne kısmen görülebilirse çocuk, nesneyi aramaya başlayacaktır. Bunun için aynı zamanda çocuğun nesnenin var olmaya devam ettiğini belirten algısal ipuçlarına ihtiyaç vardır. Dört ile sekiz aylar arasında bir çocuğun davranışı nesne görülmese bile var olmaya devam ettiğini anladığını işaret eder. Çocuk artık bakma, sürüme, emekleme ve ulaşma gibi duyusal-motor şemalarını amaca yönelik eylemlerle birleştirerek, gizlenmiş nesneleri etkin bir şekilde arar. (Zucca, Milos and Vallortigara, 2007). On iki ile on sekiz aylar arasında bebekler nesneleri ilk saklandığı yerlerde arama davranışı da sergilerler.

Üçüncü döngüsel tepkiler (12-18 ay): Bu evrede bebekler, yalnızca bildikleri davranış örüntülerini yinelemekten çok, yeni davranışları denemeye başlarlar. Yeni amaçlarını gerçekleştirmek için deneme yanılma yolunu kullanırlar. Çocuğun keşfetme amacı taşıyan davranışlarda bulunduğu bu evre, üçüncü döngüsel

evre olarak adlandırılır. (Senemoğlu, 2010). Bu evredeki çocuk bir nesneye doğru emekleyebilir, ona yatay bir şekilde uzanabilir.

Düşüncenin başlangıcı (18-24 ay): Çocuklar duyusal-motor dönemin sonuna doğru başlangıçtaki deneme-yanılma yoluyla problem çözme davranışlarından daha planlı bir yaklaşımla zihinsel olarak problem çözmeye doğru ilerlerler. Çocuklar öncelikle nesne ve olayları zihinsel olarak sembolleştirir, resmederler. İşte bu duruma Piaget tarafından düşüncenin başlangıcı adı verilmiştir. Dönemin başında, deneme yanılma yoluyla öğrenen bebek, zihinsel temsil becerisinin kendini göstermeye başlamasıyla beraber nesneleri, canlıları ve olayları zihninde temsil edebilme, yeniden canlandırabilme yetisi ve düşünme becerisinin sinyallerini vermeye başlar. (Baillargeon, Spelke and Wasserman, 1985). Bu beceriyle beraber taklit etme ve gözlem yoluyla öğrenmenin de temelleri atılmaya başlanır.

Nesne ve olayların içsel temsillerinin oluşturulması, kavram ve dil gelişiminin başlangıcını oluşturur. Çocuk gözünün önünde olmayan nesne ve olayları, zihninde de temsil edebilir. Düşünmenin başlangıcı olarak nesnelerin zihinde sembolleştirilmesi, bilişsel gelişimde önemli bir adımdır. Örneğin oyun parkında oynayan bir çocuk, dışarıya kaçan topunu almak için çevresini gözler; topa ulaşmasını sağlayacak bir nesneyi bulur ve kullanılır. Burada çocuk, problemi deneme-yanılma yoluyla çözmemiştir. (Senemoğlu, 2010: 41; Ayhan, 2000: 37). Problemi düşünüp anlayarak, çözümü tasarlamış ve zihinsel olarak sonuca ulaşmıştır. Duyusal hareket dönemin sonunda çocuklar, bir problemi mevcut şemalarıyla (örneğin bakmak, tutmak, uzanmak ve kavramak gibi) çözemeyeceğini anladığında, amaçlarına ulaşmanın yeni yollarını denemeye başlarlar. Piaget için yeni problem çözme yöntemlerinin keşfi gerçekten zekice davranışların başlangıcını işaret eder. Burada deneme yanılmadan farklı olarak çocuk problemi düşünüp anlayarak sonuca ulaşmıştır. (Kohler, 2008). Piaget gözlemleri sırasında çocukların yalnızca yeni modelleri taklit etmediklerini, onların zaten davranış repertuarlarının içinde bulunan davranışları zaman zaman modelden bağımsız ürettiklerini ifade etmiştir.

Duyusal-motor evrenin sonuna doğru bebek, basit zihinsel etkinlikler göstermeye başlar. Örneğin sınama yanılma yoluyla, nesne ve olayları sembolleştirir.

Dil ve kavram öğrenmede gelişmeler gözlenir. Daha önce gördüğü nesneleri görüntü alanının dışında oldukları zaman da karakteristik özellikleri ile anımsar. Basit problem durumları ile karşı karşıya bırakıldıklarında, önceki deneyimlerden yararlanarak veya başkalarından yardım isteyerek sorunu çözmeye çalışabilirler. Bu belirtiler bebeğin bilinçli olarak düşünmeye başladığını göstermektedir. (Aydın, 2007: 68). Şu halde, dönem içinde birincil yetenekler olarak tanımlanan duyusal motor koordinasyon gelişiminin, dönem sonuna doğru daha çok bilişsel niteliklerin gelişimine katkıda bulunduğu görülür.

Taklit ve ertelenmiş taklit davranışları: Çocuklar bu dönemde başkalarını gözlemleyerek öğrenmelerine olanak sağlayan ve önemli bir beceri olan taklit etme becerilerini geliştirirler. Taklit bir çocuğun, başka çocuk veya yetişkinin yaptığı davranışların aynısını aynı anda yapmasıdır. Benzer şekilde temsili düşüncenin ilk şekillerinden bir diğeri de duyusal motor dönemin sonlarında ortaya çıkan ertelenmiş taklittir. Ertelenmiş taklit bir dizi eylemleri ve sesleri orijinal olarak yapıldıktan birkaç saat ya da birkaç gün sonra tekrar etme yeteneği olarak tanımlanmıştır.

Ertelenmiş taklit, olay ve nesneleri zihinde taşımanın bir işareti olarak değerlendirilmektedir. Üzerine çay döküldüğü için telaşlanan bir kişiyi gören bebeğin, daha sonra üzerine çay dökülmüş gibi davranması ertelenmiş taklit için verilen bir örnektir. Bu akılda tutma aşaması önemli bir zihinsel gelişim aşamasıdır. (Bacanlı, 2014; 88). Bu akılda tutulanlar daha sonra kavramları oluştururlar.