• Sonuç bulunamadı

4. İlgili Çalışmalar

2.1. David Elkind

David Elkind, genel psikolojik gelişim süreçleri içinde meydana gelen değişimleri dikkate alarak çocukluk dönemi dini gelişiminde gözlenen karakteristik

özellikleri belirleyerek, Piaget’nin bilişsel gelişim kuramını, dini gelişime uygulamış ve bu konuda önemli teorilerden birini geliştirmiştir. (Elkind, 1961, 1962, 1963, 1967, 1970).

Elkind, dini düşünce ve özellikleri hakkında Yahudi, Katolik ve Protestan çocuklar üzerine bir dizi çalışma (Elkind, 1961, 1962, 1963) yapmıştır. Yahudi çocuklara; “sen Yahudi misin?”, “seni Yahudi yapan nedir?”, “bir kedi veya köpek Yahudi olabilir mi? Niçin?”, “Nasıl Yahudi oldun?” gibi sorular sormuştur. Aldığı cevaplarda bu üç dini gruptan çocukların aynı yaşta olanlarının önemli ölçüde bilişsel benzerlik gösterdiğini tespit etmiştir. (Karaca, 2007: 44). Bu çalışmalarda Elkind, çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca dini kavramların, sezgiselden soyuta doğru ilerlediğini doğrulayacak pek çok kanıt ortaya koymuştur. (Gotlieb, 2013: 273; Atik, 2015: 735).

Elkind, çocuğun dini gelişiminde dört yaygın unsura dikkat çekmektedir; Tanrı inancı, kutsal metinler, ibadet ve kelami konular. Bu kapsamda çocuklarda zihinsel gelişim sürecinde ortaya çıkan dört bilişsel yetenek vardır. Korunum, temsil, ilişki ve anlam. Piaget’nin bilişsel gelişim evrelerine paralel bir şekilde Elkind, dini gelişimde bu dört temel ardışık zihinsel gelişim öğesinin, son derece önemli olduğunu belirtmiştir. (Hood, 2004: 209). Bu gelişim evreleri aslında doğumla başlamakta ve bütün gelişim basamaklarını kapsayacak şekilde insan hayatının tamamında etkili olmaktadır. Buna göre, hangi inanca sahip olurlarsa olsun bütün çocuklar, dinî gelişim açısından şu dönemlerden geçmektedir: Korunma arayışı (0-2 yaş), temsil arayışı (2-7 yaş), ilişki arayışı (7-12 yaş) ve idrak arayışı (12 ve üzeri yaş). (Köylü, 2004b: 26; Atik, 2015: 738). Elkind bu dönemleri şöyle açılamıştır:

1. Evre: Korunum / Himaye Arayışı (0-2 yaş):

Piaget 0-2 yaş arasını duyusal-hareket dönem olarak tanımlamaktadır. Bu dönemde çevresindeki nesnelerle ilgilenmek için bebek, anlayış ve motor fonksiyonlarını koordine etmeye ve ilk davranış örüntülerini göstermeye başlar. Elkind’e göre bebekler, ilk iki yaşta düzenli olmayan reflekslerden başlayarak sürekli ileri doğru bir gelişim göstermektedir. Örneğin konuşma ve yarım da olsa bir sosyalleşme sayesinde bilişsel güce erişmektedirler. Çocuğun bu dönemde kazandığı

en önemli özellik nesnenin korunumu özelliğidir. Bu evre bebeklerin nesnenin devamlılığı konusundaki algı noksanlığı fikrine dayanmaktadır. (Elkind, 1970: 36). Elkind, bu fikri dini gelişime uyguladığı zaman, çocukların ilk olarak hayatın sürekli olduğunu zannettiklerini ancak insanların öldüğünü gördüklerinde ise durumun böyle olmadığını fark ettiklerini bildirmiştir. Ona göre kendilerinin ve sevdiklerinin eninde sonunda öleceklerini fark eden çocuklar şaşırmakta ancak bu duruma bir şekilde uyum sağlamak zorunda olduklarını hissetmektedirler. Durumu bu şekilde anladıklarında, süreklilik için başka bir arayışa girişen çocukların daha önceden nesnenin sürekliliğine yönelik olan arayışları, bu sefer hayatın sürekliliğine yönelmektedir. Elkind, çoğu durumda korunma arayışı ile ölümün kaçınılmazlığı arasındaki çatışmanın, ergenlik dönemine kadar tam manasıyla netleşmediğini belirtmiştir. (Karaca, 2007: 46).

Elkind’e göre bütün kavramsal gelişimler bu özelliğin gelişmesine bağlıdır. Ayrıca bu arayış nesnelerin zihinde devam edebilmesi, tasavvurda canlı kalabilmesi arayışıdır. Hayatın ikinci yılı içerisinde keşif sistematik bir şekilde gelişir ve duyusal motor döneminin sonuna doğru simgesel düşünce başlar. Bu nesnelerin zihinde canlı tasavvurlarının muhafazasının, çocukların hiç görmediği şeylerin tasavvurunun da bir temelini oluşturduğu düşünülmektedir. (Elkind, 2007: 36). Elkind’e göre bu dönem çocuğa sonsuz bir yaratıcı inancının öğretilmesi için en uygun zaman dilimidir. Çünkü çocuk bu dönemde gözleri önünde çekilen bir nesnenin yok olmadığını, bu nesnenin görünmese bile var olabileceğini anlamaya başladığı için, yüce bir yaratıcının varlığını duyumsayabilir. (Kuşat, 2012: 48).

2. Evre: Temsil Arayışı (3-6 yaş):

Temsil arayışı dönemi, çocuğun korunma döneminde kabul ettiği yaratıcıyı temsil edecek semboller aradığı ve yaratıcıyı bu sembollerle ifade ettiği bir döneme denk gelir. Dinlerin sadece bir Tanrı düşüncesi ortaya koymakla kalmayıp beraberinde bu kavram etrafında şekillenen bir semboller sistemi de öngörmeleri, çocuğun dini düşüncelerini temsil edecek kavram ve semboller aradığı bir süreci gerektirir. (Kuşat, 2012: 50; Oruç, 2013: 974).

Çocuğun dilde bir nevi ustalık kazanması, onun hem zihinsel hem de entelektüel yeteneklerini oldukça ileri bir aşamaya yöneltmekle kalmaz aynı zamanda zihinsel imgelerin ötesine taşır. Dilin temsil ettiği bütün işaret ve sembollere anlamlar yüklemede okul öncesi dönem oldukça önemli bir aşamadır. Çocuğun dili ustalıkla kullanmaya başlaması, onun yegâne iletişim veya düşünme aracının dil olduğu anlamı taşımaz. Elkind’e göre çocuk, temsil arayışında dilin sınırlarını aşan bir yeterlilik gösterir. Çünkü bu aşamada çocuk kendi oyunlarını oluşturur ve birçok dönüşüm gerçekleştirir, yetişkinlerin birçok kez anlam veremediği yeni kurgular gerçekleştirir. Dilde uzmanlaşma ve sembolik oyunlar oluşturma, çocuğun yeni bir zihinsel yeterliliğe ulaştığının göstergesi anlamına geldiği gibi işaret ve sembolleri kullanması, yeni zihinsel ihtiyaçların belirtisi anlamı taşımaktadır. Elkind bütün bu yeni süreçleri temsil arayışı şeklinde değerlendirir. Evrensel dinler bu arayış döneminde salt bir Tanrı düşüncesinden fazlasını sunar. Çocuğun kutsallık düşüncesi konusunda farklı sembollerle karşılaşması ve bu kutsallık düşüncesini semboller üzerinden ifade etmesi, bu gelişim döneminin önemli bir aşamasıdır. (Oruç, 2013: 975).

3. Evre: İlişki Arayışı (7-12 yaş):

Okul dönemine denk gelen bu evrede muhakemeye ilişkin kapasite genişler. 6-7 yaşlarında tümdengelim, eşyaları belli özelliklerine göre doğru bir şekilde sınıflama ve aynı grupta yer alan elemanları belli özelliklerine göre sıralamaya başlarlar. Bu evredeki çocuklar nesnelerin yapısal özelliklerini, örgüt şemalarını, fonksiyonlarını, işlevlerini ve birbirleriyle nasıl uyum sağladıklarını öğrenmek isterler. Bu çerçevede, kutsal kitaplardaki Tanrı imajlarını kabul eden çocuk, Tanrı’yla nasıl bir ilişki kuracağı problemiyle karşılaşır. Bu konuda hazır bir çözümün olmaması durumunda, geçici olarak bir takım çözümler üretir. Ancak dinler, bireylerin Tanrı’yla nasıl ilişki kuracağını belirlemiştir. İbadetler aracılığıyla birey, Tanrı’yla özel bir tarzda iletişim kurabilmekte ve O’nun karşısında kendi konumunu görebilmektedir. Böylelikle yaratıcıyla olan ilişkiler keşfedilmektedir. Elkind’e göre özellikle ergenlerin Tanrı’yı ve onun kutsal kitaplarda sunulan imajlarını kabul etmesi, kendilerini Tanrı’yla ilişkilendirmeyi kaçınılmaz olarak problem haline getirecektir. (Elkind, 1970: 39-40).

4. Evre: İdrak Arayışı (Ergenlik Dönemi):

Ergenlik dönemi boyunca çocuk, ilişki kazanımının ötesine geçerek kuramsal düşünme yeterliliğini geliştirir. Kendi iç dünyasına yönelen çocuk, başkalarının duygu ve düşüncelerini dışsal objeler olarak algılamakta ve onları denemeye ve üzerlerinde düşünmeye başlamaktadır. Elkind’in dini gelişim için öngördüğü son aşama olan bu evrede, insanlar dünyalarını tam olarak anlama ve açıklamaya çalışmaktadırlar. Elkind’e göre insanların bu tam idrak arayışına sınırlar getiren konularla ilgili dinlerin yaptığı açıklamalarla, bu konuda insanlara bazı çözümler sunulmaktadır. Birey kutsal kitaplarda tanıtıldığı şekliyle Tanrı’nın varlığını kabul edip ibadetler vasıtasıyla onunla ilişkiye girdiği zaman, idrak arayışı problemi teoloji tarafından çözümlenmiş olmaktadır. (Karaca, 2007:48-499).